© Malatya Time

Murat ÇETİN / Çalık Gibi Değil, Kara Toprak Gibi Sessiz. Halkın Vekili mi, Vekilin Taklidi mi?

Murat ÇETİN yazdı.

Bir zamanlar, bir köyde iki kız kardeş varmış. Biri her sabah erkenden uyanır, evin önünü süpürür, harmanı toplar, köy odasında söz söyler, elini masaya vururmuş. Diğeri ise pencere önünde oturur, gelen geçene selam verir, gölgede durur, rüzgârın yönüne göre dönermiş. Köylü birine “abla” dermiş, diğerine “yine mi bu?”…

Malatya siyaseti de böyle işte…
Bir zamanlar Öznur Çalık vardı. Şimdi İnanç Şiraç Kara Ölmeztoprak var.
İkisinin de sırtında AK Parti yeleği.
İkisinin de elinde mikrofon, önünde protokol.
Ama biri konuşurdu. Diğeri sadece dinliyor.
Biri elini masaya vururdu. Diğeri masaya bakmakla yetiniyor.

Öznur Çalık, Malatya’da siyaset yapmadı; Malatya’yı siyasetin merkezine taşıdı.
Ne zaman biri “bu iş olmaz” dese, “olur” diye dikilirdi.
“Bir vekil ne yapar?” sorusunun cevabıydı.
Kimi ona “abla” dedi, kimi “sert.” Ama herkes ayağa kalkardı geçerken.

Sonra…
Sonra sahneye İnanç Şiraç Kara Ölmeztoprak çıktı.
Kendini “halkın vekili” diye tanıttı. Ama halkın hangi sorununu çözdü, bilen yok.
Kuru selamlar, bol ziyaretler, çokça fotoğraf…
Ama çözüm? Yok. İcraat? Yok. Bürokrasiyle etkili bir ilişki? Hiç yok.

Birisi bürokraside kapı açardı.
Öbürü kapının önünde selfie çeker.
Biri dosyayla gelirdi, öbürü temenniyle.
Biri masaya yumruk koyardı, diğeri çiçek.

Çalık “olmaz” deneni oldururdu.
İnanç Hanım ise “zaten olmaz” diyerek kenara çekiliyor.
Halk, vekiline umut bağlamıştı.
Ama vekil sadece kartvizit bastırmış.

Ve şimdi…
Malatya’nın gözü, sesi, nefesi olması gereken biri; Çalık gibi değil, Kara Toprak gibi sessiz.
Gölge var, gövde yok.
İsim var, iş yok.
Vekil var, vekâlet yok.

Şimdi bu şehrin hafızasına bir not düşüyoruz:
Biri Malatya’ya mühür gibiydi, diğeri ancak fotokopi.
Ve artık herkes soruyor:
Halkın vekili mi bu, yoksa vekilin taklidi mi?

Gölgesi Geldi, Başkan Titredi!

Gölge…
Bazen sahibinden daha ağırdır.
Hele ki o gölge, koltuğu bırakıp gidenin gölgesiyse… Ve yerine gelen hâlâ koltuğa oturduğuna inandıramamışsa kendini…

Selahattin Gürkan, Malatya’ya geldi.

Elinde çanta yoktu. Proje dosyası da getirmedi.
Bir açıklama yapmadı.
Ama uğradığı her yer, bir açıklamaydı.

İlk olarak AK Parti İl Başkanı Ali Bakan’a uğradı.
Yani, partinin yeni patronuna…
Dedi ki sessizce: “Ben hâlâ buralardayım.”

Sonra Battalgazi Belediye Başkanı Bayram Taşkın’ın kapısını çaldı.
Bir zamanlar o makamda ter döktüğü, sonra Büyükşehir’e yürüdüğü yer…
Yani eski kale, yeni karargâh…

Oturdu, çayını içti. Gülümsedi.
Ama bir yere gitmedi.

Sami Er’in makamına…
Yani halefi olduğu Büyükşehir’e uğramadı.
Sebep?
Sebebi bilmiyor muyuz?

Sami Er, birkaç hafta önce çıktı, dedi ki:
“Belediyede yolsuzluk var.”
İmâ etmedi.
Üstü kapalı geçmedi.
Doğrudan Selahattin Gürkan dönemine işaret etti.

Ve şimdi Gürkan, Malatya’da.
Elini kolunu sallayarak…
Ama Sami Er’in kapısından içeri girmeden.

Bu bir ziyaret değil.
Bu bir mesaj.

“Ben geri geldim” demedi,
“Ben zaten hiç gitmedim” dedi.

Sami Er’in, selefi hakkında bu kadar net konuştuğu ilk dönem…
Ve Gürkan’ın gölgesi tam da bu dönemde Malatya’ya düştü.

Sami Er susuyor.
Haklıysa neden susuyor?
Haksızsa neden konuşmuştu?

Selahattin Gürkan bir tek kelime etmeden, sadece yürüdü.
Ama yürüyüşü Malatya’da zemini oynattı.
Gölgesi düştü, zemin titredi.

...

YAZININ DEVAMI BURADA

 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER