© Malatya Time

Murat ÇETİN / Malatya’nın Üstüne Çöken “Beyaz Ölüm”

Murat ÇETİN yazdı.

Deprem yıktı… 
Ama asıl öldüren, gözle görünmeyen beyaz buluttu. 

6 Şubat sabahı betonlar devrildi, kolonlar yıkıldı. 
Ama enkazdan sadece taş çıkmadı… 
Kansere giden yol da çıktı. 

Asbest… 
Yani “sessiz cellat.” 
2000’den önce yapılan her binanın ciğerine işlenmiş. 
Her çiviye, her harca, her sıvaya karışmış. 
Şimdi toz bulutu olup Malatya’nın üstüne çöküyor. 

Sokakta oynayan çocuk… 
Pencereyi açan kadın… 
Enkaz başında ekmek bekleyen işçi… 
Hepsi aynı havayı soluyor. 
Hepsi aynı kaderi ciğerine çekiyor. 

Yetkililer kepçeyle binayı devirmeyi biliyor… 
Ama toz bulutunu kim durduracak? 
Yıkımı planlıyorlar… 
Ama hayatı planlayan yok. 

Bugün akciğer doluyor… 
Yarın akciğer yetmiyor. 
Bugün ciğerimize işliyor… 
Yarın ameliyat masasına yatırıyor. 

Hani “toz duman içinde kaldık” deriz ya… 
Bizim için mecaz değil artık. 
Gerçek! 

Şehir sadece depremin yaralarını değil, 
Asbestin kansere çevirdiği yaraları da saracak. 

Ama neyle? 
Kimle? 
Hangi vicdanla? 

Malatya’da deprem enkazı kalkıyor… 
Ama asbest enkazı, ciğerlerimizin üstüne çöküyor. 

TİCARET VE SANAYİ  ODALARI AYRILSIN! 

Malatya’da hâlâ aynı hikâye… Ticaret ve Sanayi Odası var, ama 
içinde ticaret başka telden, sanayi başka telden çalıyor. 
Başkanlık koltuğunda oturan Oğuzhan Ata Sadıkoğlu ise sanayiyi 
değil, tüccarı gözlüyor. Çünkü o koltuğu korumanın en kolay 
yolu bu: Berberin oyunu almak, büfecinin gönlünü hoş tutmak, 
kahveciyle fotoğraf çektirmek. 

Ama mesele şu… Büfeci mantığıyla sanayi şehri olmaz! 

Bakın Konya’ya… 12 organize sanayi bölgesi, 44 binden fazla 
işletme. ASELSAN Konya kurulmuş, savunma sanayinde yüzlerce 
yan sanayi kümelenmiş, ihracat 4 milyar dolara dayanmış. 

Bakın Kayseri’ye… 9 organize sanayi bölgesi, 12 binden fazla 
işletme. Batarya fabrikaları yükseliyor, enerji yatırımlarıyla 
ihracat katlanıyor. 

Peki Malatya? 

OSB can çekişiyor. Tekstilciler göçmen kuşu gibi şehri terk ediyor. 
Savunma sanayi yok, makine yok, enerji yok. Birkaç tüccarın 
tabelasıyla avunuyoruz. 

Çünkü TSO, sanayinin odası değil, esnaf lokali gibi çalışıyor. 
Oğuzhan Bey, büfeciye bakıyor, fabrikatörü görmüyor. Oy hesabı 
yapıyor, sanayi hesabı yapmıyor. O yüzden Malatya sanayisi 
büyüyemiyor. Konya roket yaparken Malatya hâlâ lahmacun 
sayıyor 

Şunu bilelim: 1000 fabrika şartı Allah’ın emri değil. Bu sayı 
aşağı çekilmeli. Malatya gibi gelişmeye elverişli illerin önü 
açılmalı. Ticaret ve sanayi ayrı odalara bölünmeli. 
Sanayicinin sesi, tüccarın gölgesinde boğulmamalı. 

Ve unutulmasın… Sanayi odasına ancak bir sanayici başkan 
olursa Malatya bu girdaptan çıkar. Yoksa büfeci mantığıyla en 
fazla tost yapılır, ama sanayi yapılmaz. 

“ARAPGİR'İN İSYANI: ELAZIĞ'A BAĞLAYIN BİZİ!” 

Bir belediye başkanı düşünün… 
Seçilmiş… Koltuğa oturmuş… Yetkiyle donatılmış… 
Ama dönüp kendi vilayetini gösteremiyor. 
“Bizi Elazığ’a bağlayın” diyor. 

İşte trajedimiz bu. 
Artık Malatya hizmetin adresi değil, rezaletin tabelası olmuş. 
Bir ilçenin başkanı bile, kendi merkezine güvenmiyor. 
Su için Elazığ’a bakıyor, yol için Elazığ’a bakıyor, geleceği Elazığ’da 
görüyor. 

Malatya’nın adı var, kendi yok. 
Belediye başkanı var, yetkisi yok. 
Başkanlık binası var, ruhu yok. 
O yüzden Cömertoğlu aslında bir çığlık attı. 
“Malatya’dan hayır yok!” dedi. 

Komşuya bağlanmak ironisiyle… 
Kendi şehrinin çürümüşlüğünü ifşa etti. 
Çünkü Malatya’da belediye başkanlığı artık protokolde valiyle 
sınırlı… 
Çünkü Malatya’da belediyecilik artık afişle, broşürle, sosyal 
medyayla ölçülüyor. 

...

YAZININ DEVAMI BURADA

 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER