Malatya’nın Üstüne Çöken “Beyaz Ölüm”
22 Eylül 2025, Pazartesi 09:12
Deprem yıktı…
Ama asıl öldüren, gözle görünmeyen beyaz buluttu.
6 Şubat sabahı betonlar devrildi, kolonlar yıkıldı.
Ama enkazdan sadece taş çıkmadı…
Kansere giden yol da çıktı.
Asbest…
Yani “sessiz cellat.”
2000’den önce yapılan her binanın ciğerine işlenmiş.
Her çiviye, her harca, her sıvaya karışmış.
Şimdi toz bulutu olup Malatya’nın üstüne çöküyor.
Sokakta oynayan çocuk…
Pencereyi açan kadın…
Enkaz başında ekmek bekleyen işçi…
Hepsi aynı havayı soluyor.
Hepsi aynı kaderi ciğerine çekiyor.
Yetkililer kepçeyle binayı devirmeyi biliyor…
Ama toz bulutunu kim durduracak?
Yıkımı planlıyorlar…
Ama hayatı planlayan yok.
Bugün akciğer doluyor…
Yarın akciğer yetmiyor.
Bugün ciğerimize işliyor…
Yarın ameliyat masasına yatırıyor.
Hani “toz duman içinde kaldık” deriz ya…
Bizim için mecaz değil artık.
Gerçek!
Şehir sadece depremin yaralarını değil,
Asbestin kansere çevirdiği yaraları da saracak.
Ama neyle?
Kimle?
Hangi vicdanla?
Malatya’da deprem enkazı kalkıyor…
Ama asbest enkazı, ciğerlerimizin üstüne çöküyor.
TİCARET VE SANAYİ ODALARI AYRILSIN!
Malatya’da hâlâ aynı hikâye… Ticaret ve Sanayi Odası var, ama
içinde ticaret başka telden, sanayi başka telden çalıyor.
Başkanlık koltuğunda oturan Oğuzhan Ata Sadıkoğlu ise sanayiyi
değil, tüccarı gözlüyor. Çünkü o koltuğu korumanın en kolay
yolu bu: Berberin oyunu almak, büfecinin gönlünü hoş tutmak,
kahveciyle fotoğraf çektirmek.
Ama mesele şu… Büfeci mantığıyla sanayi şehri olmaz!
Bakın Konya’ya… 12 organize sanayi bölgesi, 44 binden fazla
işletme. ASELSAN Konya kurulmuş, savunma sanayinde yüzlerce
yan sanayi kümelenmiş, ihracat 4 milyar dolara dayanmış.
Bakın Kayseri’ye… 9 organize sanayi bölgesi, 12 binden fazla
işletme. Batarya fabrikaları yükseliyor, enerji yatırımlarıyla
ihracat katlanıyor.
Peki Malatya?
OSB can çekişiyor. Tekstilciler göçmen kuşu gibi şehri terk ediyor.
Savunma sanayi yok, makine yok, enerji yok. Birkaç tüccarın
tabelasıyla avunuyoruz.
Çünkü TSO, sanayinin odası değil, esnaf lokali gibi çalışıyor.
Oğuzhan Bey, büfeciye bakıyor, fabrikatörü görmüyor. Oy hesabı
yapıyor, sanayi hesabı yapmıyor. O yüzden Malatya sanayisi
büyüyemiyor. Konya roket yaparken Malatya hâlâ lahmacun
sayıyor
Şunu bilelim: 1000 fabrika şartı Allah’ın emri değil. Bu sayı
aşağı çekilmeli. Malatya gibi gelişmeye elverişli illerin önü
açılmalı. Ticaret ve sanayi ayrı odalara bölünmeli.
Sanayicinin sesi, tüccarın gölgesinde boğulmamalı.
Ve unutulmasın… Sanayi odasına ancak bir sanayici başkan
olursa Malatya bu girdaptan çıkar. Yoksa büfeci mantığıyla en
fazla tost yapılır, ama sanayi yapılmaz.
“ARAPGİR'İN İSYANI: ELAZIĞ'A BAĞLAYIN BİZİ!”
Bir belediye başkanı düşünün…
Seçilmiş… Koltuğa oturmuş… Yetkiyle donatılmış…
Ama dönüp kendi vilayetini gösteremiyor.
“Bizi Elazığ’a bağlayın” diyor.
İşte trajedimiz bu.
Artık Malatya hizmetin adresi değil, rezaletin tabelası olmuş.
Bir ilçenin başkanı bile, kendi merkezine güvenmiyor.
Su için Elazığ’a bakıyor, yol için Elazığ’a bakıyor, geleceği Elazığ’da
görüyor.
Malatya’nın adı var, kendi yok.
Belediye başkanı var, yetkisi yok.
Başkanlık binası var, ruhu yok.
O yüzden Cömertoğlu aslında bir çığlık attı.
“Malatya’dan hayır yok!” dedi.
Komşuya bağlanmak ironisiyle…
Kendi şehrinin çürümüşlüğünü ifşa etti.
Çünkü Malatya’da belediye başkanlığı artık protokolde valiyle
sınırlı…
Çünkü Malatya’da belediyecilik artık afişle, broşürle, sosyal
medyayla ölçülüyor.
Evet, Cömertoğlu ironi yaptı…
Ama ironinin maskesi düştü, hakikatin yüzü göründü:
Malatya artık öyle bir hâle geldi ki, kendi evladı bile “Komşuya
bağlayın bizi” diye isyan ediyor.
ÇOCUK SESLERİNİ SUSTURAN BÜROKRASİ!
Rahmetli Mustafa Fuat Kaplan…
Hayırsever bir Malatyalı.
Çocuklara adanmış bir eser bıraktı:
Mustafa Fuat Kaplan Okul Öncesi Eğitim ve Kültür Merkezi.
İlk yıllarda İnönü Üniversitesi’nin çatısı altındaydı.
Çocuklar vardı. Ses vardı. Hayat vardı.
Ama sonra üniversite yönetimi baktı ki iş yükü var…
“Kapatın, devredin, kurtulalım” dediler.
Sanki hayırseverin vasiyeti bir angaryaymış gibi!
Milli Eğitim devraldı.
Devraldı ama ne yaptı?
Kilit vurdu!
Yani çocuk sesleri sustu, paslı zincir konuştu.
Bu memlekette binalar yapılıyor…
Ama irade yapılmıyor.
Taş üstüne taş koyan hayırseverin emeği…
Masa başında imza atan bürokratın keyfine kurban gidiyor.
Soruyorum: – Üniversite yönetimi neden emaneti taşımadı? – İl Milli Eğitim Müdürü neden tesisi işletecek cesareti
göstermedi? – Çocukların eğitim yuvasını niye dosyalara gömdünüz?
Malatya’da yüzlerce bina yıkıldı depremde.
Ama asıl enkaz bu değil mi?
Çocukların kahkahasını susturan bürokrasi enkazı!
Bir hayırseverin adıyla açılan okul, bugün bürokratların ihmaliyle
kapalı. Ve Malatya’da geleceği yıkan kepçe, ne deprem ne
don… Bürokrasinin ta kendisi!
KÜÇÜK HESAPLARIN BÜYÜK PARTİSİ
Malatya’da bir ilçe var… Yazıhan. Yiğit insanlarıyla bilinir.
Toprağı bereketli, emeği sahici.
O ilçede bir başkan var… Abdulvahap Göçer.
Seçimi kazanmış.
Halkın teveccühüyle gelmiş.
Sandıktan çıkmış, alın teriyle.
Ama ne oluyor?
CHP İl Başkanı Barış Yıldız çıkıyor sahneye.
Delegeleri diziyor.
Listeleri yazıyor.
Küçük hesapların kalemini oynatıyor.
Koca bir ilçenin belediye başkanını yok sayıyor.
Seçilmişi, seçilmemişin not defterine mahkûm ediyor.
Göçer, isyan ediyor haklı olarak.
“Biz çalışıyoruz, uğraşıyoruz, mücadele veriyoruz.
Ama siz yukarıda sadece kendi ikbalinizi düşünüyorsunuz.”
Haklı mı?
Haklı!
Malatya’da yıllardır aynı senaryo.
Başarıyı cezalandıran bir CHP…
Başarısızlığı ödüllendiren bir CHP.
Bakın İstanbul’a, İzmir’e…
Malatyalılar CHP çatısı altında parlıyor.
Ama Malatya’da?
Bir il başkanının küçük hesaplarına mahkûm oluyorlar.
Barış Yıldız’a sormak lazım:
Sen kimin il başkanısın?
Kendi ajandanın mı, yoksa Malatya halkının mı?
Yazıhan halkı sandıkta iradesini gösterdi, Barış Yıldız masada
gölge etti. Ama unutma; gölge veren sadece ağaçtır, siyasetçi
değil.
Yazıhan’ın sesini kısmakla, Malatya’nın umudunu boğuyorsun.
Bir ilçenin seçilmişine kulak tıkayan, bir şehrin geleceğine perde
çekiyor.
Ve tarih bu satırı not edecek:
CHP, Malatya’da büyümedi. Çünkü il başkanı, küçük
hesapların büyüsünden kurtulamadı.
LAF EBESİ: “Bu Esnaf Kimin?”
Aynı dükkân, aynı kahve…
Şevket Keskin çıkıyor: “Benim esnafım.”
Oğuzhan Ata Sadıkoğlu geliyor: “Benim tüccarım.”
Battalgazi Başkanı uğruyor: “Benim bölgem.”
Sıra Büyükşehir’de…
Onun da diyeceği hazır: “Benim afişim!”
Hizmet yok… Ziyaret çok.
Fotoğraf bol… Proje yok.
Aynı esnafı dört kere aynı sandalyede oturtup aynı çayı içiriyorlar.
Siyaset, dükkân köşesinde poz vermek sanılıyor.
Esnaf siftah derdinde, başkanlar selfie derdinde.
LAF EBESİ: “200 Milyonluk Masal”
Haşim Karadağ sahneye çıktı,
200 milyon vereceğini söyledi.
Öncekiler “200’ü getirin, ben de 200 koyayım” dedi.
Yeni Malatyaspor’un borç defteri kapanacaktı,
Ama hesap cüzdanı açılmadı.
Altın harflerle yazılacaklardı,
Ama kavga ve küfür yazdırdılar.
Sonunda Haşim Karadağ gitti.
Giderken de bıraktığı tek şey şu oldu:
200 milyon değil…
200 milyonluk bir masal.
Demek cepte metelik yok, Malatya’ya düşen sadece kavga tozu.
FİSKOS MASASI:
Malatya’da bu hafta fısıltılar daha da sert… Siyasetten
emniyete, elektrikten konuta kadar herkesin dilinde başka
bir dedikodu var!
– Yazıhan’da Sürpriz Geçiş!
CHP’li Yazıhan Belediye Başkanı Abdulvahap Göçer’in AK Parti’ye
geçeceği konuşuluyor. “Rozet değişirse dengeler değişir mi?”
sorusu kulislerde şimdiden dolaşıyor.
– Emniyet’te KÖZ Gölgesi!
Malatya Emniyet İl Müdürlüğü’nde “KÖZ yapılanması” söylentileri
kulaktan kulağa yayılıyor. İddialar ağır, fısıltılar derin… Şehirde
“güvenliği kim kime emanet ediyoruz?” sorusu soruluyor.
– Fırat EDAŞ Vatandaşı Bıktırıyor!
Malatyalılar her gün saatlerce süren elektrik kesintilerinden
bunalmış durumda. Fırat EDAŞ’ın uygulamaları için “resmen
burnumuzdan getiriyor” diyenlerin sesi her geçen gün yükseliyor.
– Kira Beklentisi Ters Döndü!
Deprem sonrası toplu konutların teslimiyle kira fiyatlarının
düşmesi bekleniyordu. Ama tam tersi olmuş, fiyatlar artmış.
Vatandaş şaşkın, “depremde yıkıldık, kirada ikinci kez yıkılıyoruz”
diyor.
– Rezerv Alanında Müteahhit Krizi!
Rezerv alanlarındaki maliyetlerin yükselmesi, müteahhitleri
zarara sokmuş. “Her an işi bırakıp kaçacaklar” söylentisi ortalıkta
dolaşıyor. Şehirde “projeler yarım mı kalacak?” kaygısı büyüyor.
Fiskos Masası yine fısıldadı…
Çünkü Malatya’da bazen en yüksek ses, en kısık perdeden
duyulur.
Selam ve dua ile
Fiemanillah
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
Selami
22-09-2025 11:41Sami Er yetersiz biri çıktı. Bu adam ne yiyip ne içiyor? Kamera, fotoğraf makinesi gördümü nasıl da gülüyor,şirin gözükmeye çalışıyor.Yav memlekete bir çivi dahi çakmamış daha. Kütüphanenin belediye binasında ne işi var? Kadrolarını bilen,tanıyan yok. Bir sürü yetişmiş insanlar oturuyor. Bu neyin kafası bilemedik şehir berbat yollar, temizlik, bakım hiç bir şey yok. Siyasiler bu adama hiç bir şey söylemiyormu bu şehrin umudunu yiyip bitirdiler
Adem
22-09-2025 09:57Sayın Çetin, yazılarınız güzel, yapıcı eleştirilere eyvallah. Lakin sürekli vaziyette karamsar tablolar çizmen doğru değil. Bu memleketin geleceğine dair umutları köreltiyorsun. Halbuki yapılan güzellikler de var. Belki yavaş gidiyor ama çok güzel işler yapılıyor. Sürekli eleştirdiğin belediye bile harbiden güzel işler yapıyor. Altyapı da belki 100 yıllık planlama var. Sen görünüyorsun yada göremiyorsun belki de gösteren yok!Ama yinede bu kadar karamsar tablo çizmen doğru değil. Allah'ın izni ile bu şehir eskisinden daha güzel olacak. Ama erken ama geç...
Yusuf Koçyiğit
22-09-2025 09:55Fırat EDAŞ yüzünden her gün mumla yaşar olduk. Elektrik yok, çözüm yok, muhatap yok. Bu kadar başıboşluk kabul edilemez
Kadriye
22-09-2025 09:55Hem üniversite hem Milli Eğitim sınıfta kaldı
Emekli Memur
22-09-2025 09:54Ben 70 yaşındayım Arapgir bu kadar sahipsiz olmamıştı. Elazığ’dan yardım istemek zorunda kalıyorsak Malatya yöneticileri kendini sorgulamalı
Abdullah
22-09-2025 09:54Arapgir'in Elazığ'a yönelmesi acı ama gerçek. Eğitim, sağlık, ulaşım... Her konuda Malatya merkez yetersiz kalıyor
Nilüfer
22-09-2025 09:54Yatırım yapacak bir sanayicinin önü bürokrasiyle kesiliyor
Ali Rıza Erdem
22-09-2025 09:53TSO’da yıllardır aynı sistem. Sanayici sesini çıkaramaz hale geldi. Konya gibi şehirlerle kıyaslanmak bile zor; biz hâlâ altyapı konuşuyoruz
Serhat
22-09-2025 09:53Evimiz yıkıldı, tamam. Ama şimdi çocuklarım o tozun içinde oynuyor. Kimsenin umurunda değil. Depremde ölmedik kanserden öleceğiz.
Ayşe Korkmaz
22-09-2025 09:52Deprem sonrası yaşanan asbest sorunu sadece Malatya'nın değil, tüm Türkiye'nin halk sağlığı gündemi olmalı. Gözle görülmeyen bu toz 10 yıl sonra akciğer kanseri olarak karşımıza çıkacak
Vatandaş Rıza
22-09-2025 09:47Sami Er in vizyonu belediye binası içindeki meydana halkın oturması için yapılmış alana kütüphane yapmakla sınırlı..Nerede tramvay projesi nerede büyük imar yolları nerede alt yapı..Bu adamın projesi yok,vizyonu yok..Ekibi koltuk kavgasında ..