dore okulları
Malatya
05 Mayıs, 2024, Pazar
  • DOLAR
    32.34
  • EURO
    34.87
  • ALTIN
    2393.5
  • BIST
    10276.88
  • BTC
    63387.998$

Birdişli: Hümanizm güçlenebilir!


İnönü Üniversitesi, İNUSAM ve IJPS İşbirliğinde Doç.Dr. Fikret BİRDİŞLİ'nin Moderatörlüğünde düzenlenen programda koronavirüs gündemine dair çeşitli konular ele alındı. Süreci değerlendiren Birdişli: “ Bu durum birbirimize düşman olarak değil iş birliği yaparak üstesinden gelebileceğimiz bir durum. Nitekim devletlerarasında yardımlar oldu. Neticede birbirleriyle yardımlaşma zorunluluğu hissettiler. Hümanizmin arkasında dünya bizim evimiz düşüncesi var. Belki bu düşünceyi güçlendirebilir diye düşünüyorum” dedi.
Narin

HABER MERKEZİ- MALATYA 

İnönü Üniversitesi, İNUSAM ve IJPS İşbirliğinde Doç.Dr. Fikret BİRDİŞLİ'nin Moderatörlüğünde düzenlenen programda Uluslararası "Güvenlik", COVID-19 ve Komplo teorileri, COVID-19 ve İnsan Güvenliği konuları bilgiler verildi. Birdişli'nin bu haftaki konukları Eskişehir Üniversitesinde doktorasını yapan Fatih Tekin, İnönü Üniversitesinde doktorasını yapan Ali Atılgan oldu.

KENDİ AĞZINDAN FİKRET BİRDİŞLİ KİMDİR?

Birdişli programa başlamadan kendisi ile ilgili bilgiler vererek; “Uluslararası ilişkilerde öğretim üyesi olarak görev yapıyorum aynı zamanda Strateejik Araştırma Merkezinin müdürü ve Uluslararası Politikalar Güvenlik Dergisinin de baş editörüyüm. Çalışmalarımız genelde güvenlik konusu etrafında odaklanmış durumda” ifadelerini kullandı.

“SÜRECİN GÜVENLİK BOYUTUNU ELE ALIYORUZ”

Birdişli'nin, İnsani Güvenlik nedir? Türkiye'de de göreceli olarak daha az çalışılan bir konu. İnsani Güvenlik hakkında neler söylemek istersin? Sorusu üzerine konuşan Fatih Tekin, “Olağanüstü bir sürecin içerisindeyiz. Evlerde karantina altındayız. Bu sırada sağlık çalışanları bu işin sağlık boyutunu konuşurken ekonomistler bu işin ekonomi boyutunu konuşurken biz de bu işin güvenlik boyutunu ele alıyoruz. Güvenlik çalışmaları içerisinde akla ilk olarak insani güvenlik konusu geliyor. İnsani güvenlik, devlet güvenliğinin yanında insanların ve toplumun güvenliği ile ilgilenen bir yaklaşım. Güvenlik politikalarının devlete göre değil, insanın ihtiyaçlarına göre şekillenmesine yönelik bir çağrıdır. Bu anlamda insani güvenliğin amacı bireyleri ve toplumu uzun vaatli icraatlar ile tutarı bir şekilde önemli ve yaygın tehditlere karşı korumak. Bu kaynak ilk olarak 1994 yılında Birleşmiş Milletlerin İnsani Kalkınma Raporu ile birlikte kullanılıyor. Bu kavramın ortaya çıkmasını bazı zeminler hazırlıyor. Soğuk savaşın daha çok devlet merkezli bir anlayış hakimken ulusal güvenlik politikaları önemliyken bireyler ikinci pozisyonda görülürken devletin güvenliğin, sağladığımızda dolayısıyla bireylerin de güvenliği sağlanır şeklinde realist bir anlayış hakimken 1970'lerden itibaren güvenli çalışmaları ile birlikte birey merkezli yaklaşımlar gelişmeye başlıyor. Bu kavramın ortaya çıkmasının 3 temel sebebi var. İlk olarak soğuk savaşın ortadan kalkmasıyla birlikte artık dikkatler devlet içi çatışmalara insana yönelik tehditlere yönelik odaklanmaya başlıyor. İkincisi ortaya çıkan tehditlerin sınır aşan nitelikleri. Tabi bu tehditler her zaman vardı ancak dikkatler devlet odaklı olduğu için görünür değildi. Üçüncü faktör ise iletişim sahasında yaşanıyor. Bugün yaşadığımız salgın hastalık gibi doğal afetler gibi iç savaşlar, açlık, çevresel bozulmalar, yoksulluk gibi tehditler dünya kamuoyunun ilgisine açılıyor. Dolayısıyla insanlar dünyanın başka ucundaki gelişmeleri anında takip edebiliyorlar. Bugün sağlık güvenliği alanında ortaya çıkan bulaşıcı bir hastalık ekonomik güvenliği, politik güvenliği, toplumsal güvenliği gibi pek çok bileşeni etkileyebiliyor. İnsani güvenli bileşenlerinin birbirine bağlı olması kıtlık gibi salgın hastalık gibi terörizm gibi toplumsal dağılma gibi alanlarda insanların güvenliği tehlikedeyse bu sadece o ulusun sınırları içerisinde kalmıyor. Tüm dünyayı etkileyebiliyor. Çin'de başlayan bir virüs bütün dünyayı etkisi altına aldı. Ulusal güvenlik meselesi haline geldi.

İnsan Güvenliğinin ilk başladığı yer ile bugün geldiğimiz nokta arasındaki farklılıklar hakkında konuşmasına devam eden Tekin, “İnsan Güvenliği ilk çıktığı zamandan beri günden güne gelişen bir alan. Önemli bir yeri olmasına rağmen güvenlik çalışmaları arasında ikinci konumda. Devlet merkezli anlayış halen güvenlik çalışmalarında hakim. Bugün içerisinde yaşadığımız süreci değerlendirecek olursak 3 başlık altında insanı güvenlik alanının tehdit edildiğini söyleyebiliriz. Bu süreç insani güvenlik tehditlerini ortaya çıkardı. Bazı ülkelerin sağlık alanında yetersiz kalması büyük bir tehdit oluşturdu. Buna ek olarak Dünya Sağlık Örgütü için bir takım spekülasyonlar da ortaya atıldı” ifadelerini kullandı.

BELİRSİZLİK DURUMU HAKİM

Doç.Dr. Fikret BİRDİŞLİ'nin;” Korona salgını başladığından beri insanlar bunun sebeplerini arama başlıyorlar. Nasıl bu hale geldi diye çok şey gündeme geldi. Çeşitli iddialar ortaya atıldı. Bu konuda neler söylemek istersin sorusuna cevap veren Ali Atılgan şu ifadeleri kullandı: “Bu noktada çeşitli teoriler ortaya atlıyor. Biz de bunun komplo teorilerle ilişkisini konuşmak istemiştik. Öncelikle bir komplo teorisinden bahsetmek gerekiyor. Komplo teorilerine inanış konusunda en önemli özellik belirsizlik durumudur. Şuanda da koronavirüs tüm dünyayı bir belirsizlik içerisine soktu. Bundan sonraki süreçte nasıl bir değişim ve gelişim yaşanacağı konusunda bir belirsizlik söz konusu. Bu da komplo teorilerin ortaya çıkmasında bir zemin hazırlıyor. İnsanlar ne olacağını öngöremedikleri bir dünyada yaşamaktan çekindikleri için bu öngörülemeyen dünyayı en basit şekilde açıklama yoluna giderler. Güvenlik ihtiyacından kaynaklanan bir durum söz konusu. Çünkü bu dönemde insanlarda korku var. ”

KOMPLO TEORİLER İNSANLARA NEDEN CAZİP GELİR?

Atılgan: “ Kaygı, korku ve belirsizlik insanı basit bir açıklamaya itiyor. İnsanlar bir şeylerin cevabını bulduğunda kendini daha güvende hissedebiliyor. Komplo teori konusu çalışıldığında güvenlik meselesine katkısının olacağı bir konudur. Ama sosyal gerçeklik anlamında dünürsek komplo teoriler toplum ve dünya için çok olumlu olmadığını söyleyebilirim.  ” dedi.

PANDEMİ, KRİZİ DAHA ÇOK TAHRİK EDECEK

Yaşadığımız korona pandemisinden sonra insan güvenliğinin hangi boyutları öne çıkar? Akademisyenler yakın gelecekte en çok neyin üzerinde çalışacaklar. Sorusunu yönelten Birdişliye'ye cevap veren Tekin: “ Sağlık güvenliğinin boyutu ön plana çıkacaktır. Zaten var olan bir ekonomik kriz vardı. Bu pandemi krizi daha çok tahrik edici etkiler yaratacaktır. Sağlık güvenliği alanında dünyanın ne kadar kırılgan olduğunu, ulus üstü yapıların insanların güvenliği konusunda yetersiz kaldıklarını gösterdi. Sağlık alanında önemli makaleler kazandırılacaktır. Bu süreçte ölümcül bir virüse rağmen insanların geçimini sağlamak için rutin hayatlarına devam ettiklerini gördük. Dünyanın hemen hemen her yerinde insanların güvensiz bir alanda olduğu gözler önüne serildi. Bazı insanlar yeteri kadar gıda malzemelerini temin ederek süreci atlatmaya çalışarak bazı insanlar ise rutin hayatlarına devam etmek zorunda kaldılar. Çalışmaların daha çok politik alanda yapılacağını da bekliyorum” Bu durumun hümanizme katkısı olur mu? Sorusu üzerine Tekin: “Yabancı düşmanlığı besleyen bir noktaya gitti. “

HÜMANİZM GÜÇLENEBİLİR

Birdişli: Çin'de ortaya çıkmış olan bir virüsün dünyanın öbür ucuna sirayet etmesine mani olamadık. Gerçekten düşünecek olursanız buna mani olmanın imkanı da yok. Buradan yola çıkarak bana göre yabancı düşmanlığından ziyade bu sınırların ne kadar geçirgen olduğunu gördük. Bu durum birbirimize düşman olarak değil iş birliği yaparak üstesinden gelebileceğimiz bir durum. Nitekim devletlerarasında yardımlar oldu. Neticede birbirleriyle yardımlaşma zorunluluğu hissettiler. Hümanizmin arkasında dünya bizim evimiz düşüncesi var. Belki bu düşünceyi güçlendirebilir diye düşünüyorum” dedi. 

ULUSLARARASI ÖRGÜTLER KÖTÜ BİR SINAV MI VERDİ?

Tekin: “Kısa vadede uluslararası kurumlara olan şüpheciliği arttırdı. Bu süreçte Dünya Sağlık Örgütü için çeşitli spekülasyonlar yapıldı. Pandemiyi duyurmakta geç kaldığı, doğru zamanda doğru uyarıları yapmadığı, Çin'i övdüğü eleştirileri aldı. Bu durum ülkeler arasında değişime de gitti. Kısa vadede olumsuz etkilenecekler. Ama uzun vadede uluslararası alanlara daha çok ihtiyaç duyulduğu ön plana çıkacaktır”

ULUSLARARASI ÖRGÜTLER KENDİ BAŞINA HAREKET EDEMİYOR

Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Doç.Dr. Fikret BİRDİŞLİ: “Uluslararası örgütler aniden ortaya çıkacak durumlara karşı hızlı bir refleks oluşturabilecek bir yapıda değil. Uluslararası örgütler kendi başlarına karar alabilen ve hareket edebilen varlıklar değil. Onların iradeleri devlet iradelerine bağlı" ifadelerini kullandı. 

elsan

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!