Malatya
03 Ağustos, 2025, Pazar
  • DOLAR
    40.70
  • EURO
    47.22
  • ALTIN
    4395.4
  • BIST
    10.747
  • BTC
    113551.18$

Suat GÜLŞEN / Bir Başka Şehrin Sevdası (2.bölüm)

Suat GÜLŞEN / Bir Başka Şehrin Sevdası (2.bölüm)
Suat GÜLŞEN yazdı.

Sen taksici Kirkor’u da tanırsın Tovfik gardaş hanıya?
-Nasıl tanımam. Bizim zamanımızın adamı. Bin dokuz yüz ellilerin. Ama bu gençler bilmez. Bir Malatya, bir Kirkor’du. Başka tomofil, taksi falan arama.
-İstasyonda ineceksin değil mi? Sümer fabrikasında söyleyeceksin ki pompalaya pompalaya ancak orada durabilsin.


 
Ben bununla bir gün Eski Malatya’nın yolunu tuttuk. Güle oynaya gidiyik. Araba bir lemette duramadığı için biz daha yol ayırımına gelmeden, şosede bir kuru pınar var, pınara varmadan Ahmet Duran Türbesi’nin orada dur dedik ki ancak durabilir. Zaten arkadaşlar da daha önceden birer ikişer inmişlerdi. Bir ben kalmıştım. Orada durunca:
-Parayı ver dedi.
-Sen o inenlerden almadın mı? Ben halkın, elin adamının parasını mı vereyim?
-Seninkini aldı mıydı?
-Onu da almam, dedi. Bir daha buraya gelirsem anam arvadım olsun, deyip dönmüştü.
Ama hoş adamdı. Malatya’nın sembolü gibiydi. Eski bir Opel arabası vardı. Boyasının rengi atmış, her yanı çakşamış. Nuh Nebi’den kalma. Onunla geçimini sağlardı. Kimsenin kalbini kırmazdı. Hâlâ gözlerimin önündedir.

-Gençler Malatya’nın delilerini de bilmezler İsmail gardaş.
-He gardaşım he!.. Onları sen benden sor. Yaşar mı? Faro mu? Fırt Faik mi, Kız Mahmut mu? İzo mu, Müdür mü, Gaffar mı? Hangisini sayayım?
-Bir de leblebici yok muydu? Kürüğüyle (eşek yavrusuyla) birlikte dolaşırdı.
-Tovfik gardaş, sen de benim gadek (kadar) biliysin, tanıyısın hanıya. Leblebici de bir başka âlemdi.
Sırf bunları konuşturmak için Almanya’dan gelirdim. Hepsini toplar, önce karınlarını doyururdum. Eksiklerini alırdım. Sonra da konuştururdum. Onlar konuştukça güler, deşarj olurdum. Bunlar biliy misin deli değil, akıllı deliler.
    Faik’in tek tuğla duvar örüşünü gördün mü hiç? Değme duvarcı öyle düzgün çıkaramaz. Sırasında öyle güzel laf ederler ki, taşı gediğine korlar.

 

    -Faro da ısılığa kızardı.
-Bir gün vali, Hüseyinbey Köprüsü’nden aşağı iniyi. Bir ısılık, bir kalabalık… Bütün millet sokakta, dükkânların önünde. Getirin şu adamı diyor. Polisler onu alırken ıslıklar susmuyor. Elindeki kavalıyla valinin önündedir Sus pus olmuştur. Vali:
-Bu nedir Faro? Diye soruyor. Bir sürü çocuğu, adamı arkana takıyorsun?
 -Ses yok. Başı öne eğik, kavalı elinde öylece duruyor, Vali yine sorunca yanıt yerine üç kez, yüzüne doğru ıslık çalıyor. O zaman vali hiddetleniyor:
-Bu ne küstahlık. Atın şunu içeri, diyor. Faro:
-Vali bey, sen üç ıslığa dayanamadın, ben nasıl bir Malatya’nın ıslığına dayanayım? Diyor....

YAZININ DEVAMI BURADA

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!