© Malatya Time

Murat ÇETİN / Baba Vahap'ın Adını Sildiler, Oğlundan Randevuya Koştular!

Murat ÇETİN yazdı.

Malatya Büyükşehir Belediyesi…

Bir gün geldi, bir tabela indirdi.

O tabela sıradan bir levha değildi.

“Vahap Küçük Hayır Çarşısı” yazıyordu üstünde.

Yani bu memleketin hayırla, hürmetle, dualarla andığı bir adamın adıydı.

“Baba Vahap”tı o…

Kiminin yarasına merhem,

Kiminin sofrasına lokmaydı.

Kışta kaban, yazda ayakkabıydı.

Yani Malatya’nın alnındaki vakarlı bir isimdi.

Ama sildiler!

Hem de binası dururken…

Hem de deprem yıkmamışken…

Hem de “modern yardım modeli” kılıfıyla…

Ama mesele bina değildi!

Mesele, bir mirası ortadan kaldırmaktı.

Ve bu mirası ortadan kaldıran kimdi?

Sami Er!

Evet, Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı eliyle kaldırıldı o tabela.

Ama hikâyenin asıl ironisi burada başlıyor…

O tabelayı indirenler…

Aylar sonra Baba Vahap’ın oğlundan…

Randevu istediler!

Evet…

Adını sildikleri babanın, kapısında beklediler oğlunun!

Dosyalarını topladılar.

“Malatya için destek lazım” dediler.

Sami Er değil yalnız…

Yanında Abdurrahman Babacan vardı.

Yanında İnanç Siraç Kara Ölmeztoprak vardı.

Üçü birlikte Vahap Küçük’ün kapısını çaldılar.

Ama o kapı, bir zamanlar Malatya’nın bütün kapılarını açan bir adamındı.

Ve o adamın adı…

Bir tabela kadar bile kıymet görmedi bu şehirde.

Şimdi soralım:

Bir insanın babasının ismini silip, sonra oğlundan icazet istemek…

Siyaset midir?

Ciddiyet midir?

Yoksa düpedüz vefasızlık mıdır?

O tabelayı indirmek kolay…

Ama o ismi halkın kalbinden silmek…

İşte o mümkün değil!

Ve Malatya unutmaz!

Sildiklerinizi…

Sustuğunuzu…

Ve sonra randevu için nasıl sıraya girdiğinizi…

Unutmaz!

KALDIRIMDAKİ KADROLAŞMA

Ali Bakan…

Geçtiğimiz haftalarda hastaneye kaldırıldı.
Doktorlar dedi ki: “Beynine pıhtı attı.”

Ama…
Asıl pıhtı, Malatya siyasetinin ahlak damarına atılmıştı da kimse fark etmedi.

Ali Bakan yataktaydı.
Dualar vardı. Mesajlar vardı.
Ama bir de kulis vardı!
Sessiz değil, uğultulu bir kulis!

Perde önünde “Geçmiş olsun başkanım…”
Perde arkasında “Ne zaman bırakır acaba?”

Bir yanda doktorlar Ali Bakan’ı hayata döndürmeye çalışırken…
Öbür yanda bazı isimler, il başkanlığını nasıl gömeceklerinin planını yapıyordu.

Abdurrahman Babacan…
İnanç Siraç Kara Ölmeztoprak…
Sami Er…

Oturmuşlar…
Yalnızca Ali Bakan’ın yerine adam yazmıyorlar,
Ali Bakan’ı silecek mürekkebin markasını bile belirlemişler.

Oysa…

Ali Bakan iyileşti!
Sapasağlam döndü.
Ama onların derdi sağlık değil, saha!

Çünkü Ali Bakan, sahaya iniyordu.
Makama değil, mahalleye kulak veriyordu.
Ceketini çıkartıp sokağa giren bir il başkanıydı.

Ve tam da bu yüzden…
Sevilmiyordu!

Siyasetimizde bir kural vardır:

“Vatandaşa yaklaşan siyasetçi, partiden uzaklaşır.”

Çünkü onlar alışkındır…
Partili görünüp, partiyi içten kemirmeye.
Tebessüm edip, sandalyeyi çekmeye.
El sıkışıp, arkadan itmeye…

Şimdi hastalık bahanesiyle…

Ali Bakan’ı kenara almanın yolları aranıyor.
Hani iyileşti ya…
Artık o bile bazıları için tehdit!

Daha dosdoğru yürüyemeden, altını oymaya başladılar.
İl başkanlığı koltuğunun kumaşını değil, mezar taşını sipariş edenler var.

Ne diyelim?..

Ali Bakan yeniden ayağa kalktı.
Allah şifa verdi.
Ama Malatya’da siyaset hâlâ yoğun bakımda.
Ve bazıları, başkalarının felaketine “fırsat” diyor.

Not:
Bu yazı, pıhtıyı geçiren beyinlere değil, pıhtıyı planlayan kalplere yazılmıştır!
Onlar kendilerini bilir…
Ama biz de onları biliriz!


...

YAZININ TAMAMI BURADA

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER