Murat ÇETİN / Rozet AK Parti, Refleks DEVA mı?
ÖZEL HABERMurat ÇETİN yazdı.
Beşir Atalay…
Bir zamanlar “devlet aklı” denilince ilk akla gelen isimdi.
Şimdi?
Siyasetin muamma köşesinde “randevusu reddedilmiş” bir emekli danışman.
2019’da bizzat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan söyledi:
“Gelmiş 70 yaşına, benden hâlâ randevu istiyor.”
Yani kapı kapanmış.
Perde çekilmiş.
Ama…
Malatya’da bir pencere hâlâ açıkmış meğer!
Sami Er…
Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı…
AK Parti rozetli bir isim…
Ama siyasi refleksi?
Beşir Atalay’a kapıyı açıyor, çay veriyor, poz veriyor.
Üstelik…
Belediyenin resmî sosyal medya hesabından fotoğrafı servis ediyor.
Ne diyelim?
Randevu verilmiş, vizyon teslim alınmış!
Sayın Sami Er…
Siz kimin belediye başkanısınız?
Sayın Erdoğan’ın mı?
Yoksa geçmişe özlem duyanların gönül belediyesi misiniz?
Beşir Atalay gibi partiden uzaklaşmış, adı DEVA Partisi ile anılmış, hatta bazı listelerde kurucular arasında gösterilmiş bir isme…
Bu kadar içten bir kabul…
Bu kadar açık bir poz…
Bu kadar net bir mesaj…
Tesadüf mü?
Yoksa bu bir nabız mı?
AK Parti’ye değil, başka yerlere sinyal mi?
Malatya’da yaşanan bu kare, sadece bir ziyaret değil…
Bir yön değişikliğinin, bir siyasi pusula sapmasının resmi olabilir.
Kaldı ki…
Belediye sosyal medya hesabı, siyasi mesaj panosu değildir.
Sayın Başkan…
Siz bu millete hizmetle mükellefsiniz.
Kiminle oturduğunuz değil,
Kimin arkasında durduğunuz önemlidir!
Beşir Atalay’ı ağırlamak sizin tercihinizdir.
Ama bunu kamuoyuna “marifet” gibi sunmak…
Bu artık siyasi saflık değil, siyasi şuur kaybıdır!
Cumhurbaşkanına selam vermeyen bir isme kapı açmak…
Cumhurbaşkanına oy vermiş Malatyalıya ne anlatır?
O fotoğraf, sadece bir hatıra değil…
Bir vefasızlık belgesidir.
Ve unutmayın…
Malatya’da belediye binasının ışıkları yanabilir…
Ama milletin vicdanı karanlıkta bırakılmışsa…
O sandık bir gün sizi öyle bir aydınlatır ki…
Gözleriniz kamaşır!
ÖVGÜLERLE BAŞLAYAN, MİSAFİRİ YARIM BIRAKAN GECE
Yer: Malatya Büyükşehir Belediyesi Nikâh Sarayı.
Akış: Eğitim ve edebiyat temalı özel bir program.
Sahneye çıkan Zekeriya Efiloğlu, mikrofonu aldı, gözlerini doldurdu, kelimelere şekil verdi…
Ve başladı Behçet Bakır’a methiyeler dizmeye.
Sanki sıradan bir müdürü değil de, medrese geleneğinden çıkmış bir âlimi anlatıyor.
Sanki Behçet Bakır değil de, asırlar sonra Malatya’ya inmiş bir müceddid!
Efiloğlu konuşuyor, salonda alkışlar yükseliyor, kelimeler büyüyor…
Ama bir eksik var.
Kim mi?
Behçet Bakır!
Evet, hakkında göklere çıkaran sözler edilen Malatya İl Milli Eğitim Müdürü Behçet Bakır…
O sırada… Salonun dışında!
Zira değerli Müdürümüz, protokol fotoğrafını verdikten sonra, görevini tamamlamış bir astronot edasıyla mekândan ayrılıyor.
Misafir mi önemli? Yoksa başka bir “siyasi görev” mi var?
Duyduk ki… Aynı saatlerde Sami Er’in programı varmış.
Malum, “Sami Abi”nin gözü Behçet’ini arar!
Sami Abi sahneye çıkınca, “nerde benim müdürüm?” diye sorar!
Hâliyle, Efiloğlu methiyeye devam ederken… Behçet Bey, Sami’ye yoklamasını vermekle meşgulmüş.
Belki de salonu terk ederken şöyle demiştir:
“Eğitim mühimdir ama sadakat daha mühim!”
Oysa o sahne… O program… O gece…
İlkokuldan üniversiteye kadar eğitimi konuşmalıydı.
Ama biz ne konuştuk?
Sami Er nerede? Behçet Bakır nerede?
Şimdi sormak lazım:
Efiloğlu’nun sözleri gökyüzünde yankılandı…
Ama Müdür Bakır, salonda yankılanmadı.
Peki sizce…
Söz varken susmak mı büyüklük, yoksa susulurken alkış almak mı marifet?
Yoksa bu şehirde artık…
Kelâm değil, selâm bile lüks mü oldu?
BAKAN GÖLGESİNDE KALAN VALİ
Malatya Valisi Seddar Yavuz’un bir “meseleye” dâhil olup olmadığını anlamak için çok uzağa gitmeye gerek yok.
Sadece fotoğraflara bakın.
Sadece sessizliklere kulak verin.
Ve sadece… gölgelerin kime ait olduğuna dikkat edin.
Evet, Malatya’da bir süredir garip bir hava esiyor.
Bu havada;
— İl Başkanı Ali Bakan’ın adım adım sokakta gezmesi var.
— Esnafla çay içmesi, gençlerle hasbihal etmesi, köylüyle diz kırması var.
— Yani, gölgede değil güneşte siyaset yapan bir adam var.
Ama asıl mesele de burada başlıyor…
Çünkü bir şehirde siyasetçi çalışmaya başlarsa, gölgede kalan biri mutlaka olur!
Bu kez gölgede kalan…
Sayın Vali.
Devletin temsil makamı…
Ama bu temsil, son zamanlarda “tercih” makamına evrilmiş gibi.
Zira Malatya’da uzun zamandır AK Parti’nin iç meselelerinde Ali Bakan’a yönelik yürütülen operasyonun aktörleri konuşuluyor:
Sami Er, Abdurrahman Babacan, İnanç Siraç Kara Ölmez Toprak…
Ama bir isim daha var ki…
Perde önünde görünmüyor, ama iplerin nereye çekildiği belli.
Zira Ali Bakan, Malatya’da sahaya indikçe; Seddar Yavuz’un gölgesi biraz daha kısalıyor.
Valilik binasının ışıkları her gün yanıyor ama dikkat edin…
Işık, gölgeyi bastıramıyor!
Şimdi soru şu:
Ali Bakan sahaya çıkıp halkla konuşunca…
Neden bazı çevreler rahatsız oluyor?
Neden çalışkan il başkanına ‘fazla aktif’ muamelesi yapılıyor?
Ve neden bazı bürokratlar siyasetçiye değil, siyasetsizliğe yatırım yapıyor?
Unutulmamalı…
Devlet adamı, devletin adamı olur.
Siyasetle mesafesini korur ama devlete de mesafe koymaz.
Oysa Malatya’da Vali beyin pozisyonu…
Ne tam ortada…
Ne tamamen kenarda…
Sanki gölge oyunu gibi…
Sanki “aktif nötrlük” gibi…
Yani tokalaşsa da yüzüne bakmıyor.
Fotoğrafa girse de poz vermiyor.
Protokole çıksa da protokol cümleleri kurmuyor.
Sayın Vali;
Devletin vakarını korumakla yükümlüsünüz.
Ama bu, susarak değil…
Doğruya destek olarak olur.
Yanlışa set çekerek olur.
Operasyonlara göz yumarak değil, Malatya’ya omuz vererek olur.
Unutmayın…
Gölgede kalmak, serinlik verir ama yön tayin ettirmez.
Bu şehir…
Gölge değil…
Rehber bekliyor!
Ve Sayın Yavuz…
Gölgedeki sessizlikle değil,
Devletin vakur sesiyle hatırlanmak istiyor sizi.
Ya da… öyle umuyoruz.
KISKANDIĞINA MODEL DEDİ!
Sami Er konuşuyor…
“Bakın Doğanyol’a!” diyor, “Ne kadar güzel olmuş…”
Ardından da ekliyor:
“Devlet kimseyi mağdur etmez!”
Bir vatandaş çıkmış karşısına zamanında… Demiş ki, “287 bin TL borç çıkardılar.” Sami Bey de cevabı yapıştırmış:
“Ben sana 2,5 milyon vereyim, o evi bana ver!”
Alkış… Bravo… Retorik şahane!
Ama bir eksik var.
O güzel dediği Doğanyol var ya…
Hani örnek gösterdiği…
Hani “model ilçe” dediği…
İşte o Doğanyol’u kim inşa ettirdi biliyor musunuz?
Öznur Çalık!
Evet, siyaseten hoşlanmadığı…
Kuliste karşılaştığında selamı eksik ettiği…
Kendi etrafındakilerin dahi gölgesinden rahatsız olduğu Öznur Çalık!
Recep Tayyip Erdoğan’ı Doğanyol’a getiren, afetin ortasında devletin merhametini taşıyan, Cumhurbaşkanı’nın ayağını enkazın ortasına bastıran bir kadından bahsediyoruz.
Ve şimdi…
Sami Er, o kadının eserini örnek gösteriyor!
İstemeden…
Bilmeden…
Fark etmeden!
“Ben yapmadım ama benmişim gibi anlatayım” derken…
Rakibine methiyeler düzüyor!
İşte buna siyaset değil, talih diyorlar.
İşte buna tesadüf değil, tevafuk diyorlar.
Çünkü istemeden de olsa, bir hakikati teslim ediyor.
Evet…
Öznur Çalık olmasa, o Doğanyol olmazdı.
Ve sen Sami Bey…
Bugün çıkıp o örneği veriyorsan…
Demek ki o örneği yapanı da zımnen alkışlıyorsun!
Söyleyemedin…
Ama söyledin.
Övmedin…
Ama övdün.
Kıskandın…
Ama model dedin.
İşte biz buna “siyasî fıtrat kazası” diyoruz.
Malatya halkı ise şöyle diyor:
“İstemeden de olsa, doğruyu söyledi.”
...
İlginizi Çekebilir