Vali Şahin'in gitmesine, kimler seviniyor?..

-Vali Hulusi Şahin’in “Malatya’dan ayrılmasının ardından” neler oluyor?

-Vali Hulusi Şahin’in gitmesine “sevinen” iki isim kimler?

-Sadıkoğlu’nun, varlık ile yokluk arasındaki imtihanı ne?

-Ergen tavırlarıyla dikkat çeken Oğuzhan Ata Sadıkoğlu “Yeni valinin yanında bir varlık” bulabilir mi?

-Şevket Keskin, sicilinin silindiğini düşünüyor olabilir mi?

-Yeni Vali Ersin Yazıcı’yı “ilk” kim ziyaret etti?

-“Veda yemeği” ne kadar gerekliydi?

-Size de iki çift lafım var!

-Gürkan’ın hedefinde kim veya kimler?..

-İstanbul’da düzenlenen ve “şahsımın da katıldığı Yeni Malatyaspor toplantısının” Malatya’daki yankıları nasıl oldu?

-Selahattin Başkan kimler için “boş teneke” dedi?

-Yeni Malatyaspor’un sorunlarının konuşulduğu toplantıda neler oldu?

-Malatya’nın gitmeyen neyi kaldı?..

-Malatya, en çok zarar gören ilk dört il arasında! Peki, bunu siyasileri ağzından neden duymuyoruz?

-“Fiskos Masasında” ne var?

-Yeni köşemiz “Laf Ebesi’ni” okumadan geçmeyin! Bizden söylemesi…

-“Haftanın karikatüründe” ne var?

***

Son olarak yayımlanan Valiler Kararnamesi’ne göre, Hulusi Şahin, Antalya Valisi oldu. Sayın Şahin için çokça olumlu yoruma şahit oldum. “Aksi yönde bir yoruma denk gelmedim” desem yeridir. “Hulusi Şahin, Malatya için bir fırsat…”, “Batman’da Kayyum Belediye Başkanlığı yaptığından dolayı, yerel idareyi de bilançoyu da ziyadesiyle bilen bir Vali…”,  “Devletçi ve de herhangi bir siyasetçinin gölgesi altında kalmayacak kadar da iyi bir idareci…” gibi çokça “sitayiş”le anıldığına şahitlik ettim. Acizane görüşüm de; kendisi asrın felaketini yaşamış Malatya’nın, dramatik ve kabus dolu günlerinde, devleti temsil etme sorumluluğunun verdiği metaneti ve itidal-i dem-i muhafaza etmeyi başarmış mümtaz bir şahsiyettir.

SADIKOĞLU VE KESKİN’İN SEVİNDİĞİNİ SÖYLEYEBİLİRİM

Bu sebeple Hulusi Şahin’in gidişinin hüznünü yaşayan büyük bir kesim var Malatya’da… Üzülenler olduğu gibi, sevinenler de vardır mutlaka. “Kimler sevindi?” sorusuna, bir gazeteci refleksiyle, arşivimdeki olaylara bakarak cevap vermek isterim. Şahsımın olduğu kadar, hitap ettikleri kesimlerin de tepkisini çeken iki isim aklıma geliyor. Malatya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı (TSO) Oğuzhan Ata Sadıkoğlu ve Malatya Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı (ESOB) Şevket Keskin’den bahsediyorum. Bu arada; Ne Sadıkoğlu’yla ne de Keskin’le şahsi olarak alıp veremediğim herhangi bir şeyin olmadığını da belirtmek isterim

SADIKOĞLU’NUN, VARLIK İLE YOKLUK ARASINDAKİ İMTİHANI!..

Bu iki ismin neden sevinmiş olabileceğiyle ilgili görüşüme geçecek olursak; MTSO Başkanı Oğuzhan Ata Sadıkoğlu, izlediği “yanlış strateji” ve “uyguladığı eğri politikalar” sebebiyle, “çanına ot tıkanmış” ve “yalnızlığa mahkum edilmiş” durumda. “Ergen tavır”ları sebebiyle yalnızlaşan Sadıkoğlu’nu, yok sayan isimlerden biri de Hulusi Şahin’di. Varla-yok arasında, git-geller yaşayan Oğuzhan Ata Sadıkoğlu’nun “Yeni valinin yanında bir varlık bulurum” ümidiyle, Hulusi Şahin’in gidişine sevinmiş olma ihtimali çok yüksek... 

ŞEVKET KESKİN, SİCİLİNİN SİLİNDİĞİNİ DÜŞÜNÜYOR OLABİLİR!..

ESOB Başkanı Şevket Keskin’in ise, “ra’dı kazib” gibi bir durumu var. Yani “Yağmasa da gürleyen” bir yapıya sahip. Beklentilere cevap veremediği için, sürekli kendini kamufle edecek bir mazeret üretme peşinde olan “zevzek” bir kişilik. Malum olduğu üzere; Malatya ticareti, en kötü dönemini yaşıyor. Hatta Malatya’da ticaret yok olmuş durumda. Esnaf da haklı olarak, Malatya Esnaf Odası Başkanı Şevket Keskin’den sorunları çözecek bir duruş sergilemesini bekliyor. Esnaf, iş yapabileceği konteynerlerin, adil bir şekilde dağıtılmasını istiyor. Durum böyleyken, yerel siyaset ve devlet nezdinde değer görmeyen Şevket Keskin, başta Malatya Valiliği olmak üzere, bir çok kurumu beceriksiz göstermekle, hem olayı manipüle ediyor. Hem de “temsil hafifliği”ni kamufle etme yoluna gidiyor. Yeni valinin gelişiyle Şevket Keskin, “sicilinin temizlendiği” düşüncesine kapılmış olabilir.  Durumu bilen ve idare eden eski Vali Hulusi Şahin’in gidişiyle bir nebze olsun rahatlayan Şevket Keskin’e, umarım yeni Vali hem nasihat eder, hem de yol gösterir… 

VEDA YEMEĞİNİ ORGANİZE EDENLERE İKİ ÇİFT LAFIM VAR!..

Ümitsiz biri değilim. Karamsar bir yapım yoktur. Her gelen musibetin, daha güzel ve daha müreffeh bir hayat ve fırsatlar doğuracağına da inanırım. Onun için ümitsiz bir tablo çizmek yerine, vatandaşın “algoritması”nı hatırlatmak adına bu konuyu ele aldım. 

Memleketimiz 6 Şubat’taki depremle yıkılarak, “herc-ü merc” olmuş durumda. İnsanımız çoğunlukla başka illere “hicret etmek” zorunda kalmış. Esnafımızın bütün varlığı, enkaz altında kalarak yok olmuş.  Neymiş efendim; “Malatya’da hizmet yapan Vali Hulusi Şahin’in onuruna ziyafet tertip edilmiş.” Elbette cefakar Valimiz, bunun daha da fazlasını hak ediyor. Lakin bu programı düzenleyenlerin, vatandaştan hiç mi haberi yok? Bu tarz toplantıların yapılması ve “Kör kör parmağım gözüne” misali medyaya servis edilmesi ne derece doğru? Kışın çadırda donmuş, yazın da konteynerde pişen ve dahi geleceğe dair ümitlerini tüketmiş insanlarımız varken, böyle bir hata nasıl yapılır? Durumu tam bir “akıl tutulması” olarak yorumluyor, teessüflerimi bildiriyorum…

Not: Gariban, perişan ve siftahsız esnafı temsil eden ESOB Başkanı Şevket Keskin’in de o sofrada bulunması ve kendisinden beklenen gürültüyü çıkarmaması, zaman zaman gürlemesinin (!) yapay ve sun-i olduğunu gösteriyor. Onun için esnafımız Malatya tabiriyle,  bir gıdım mesafe kat edemiyor!..

GÜRKAN’IN HEDEFİNDE KİM VEYA KİMLER?..

Geçtiğimiz hafta Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan, İstanbul’da katıldığı bir programda “Boş tenekelere itibar etmeyin…” şeklinde, “sansasyonel” bir cümle kurmuştu. Büyük reaksiyon alan bu söz, Malatya Time’da yayınlandı. Konuyla ilgili yoğun bir geri dönüş aldım. “Boş teneke lafı kimler için söylendi?” veya “Selahattin Başkan’ı kim kızdırdı?” şeklinde sorularla muhatap oldum. 
Şahsımın da dahil olduğu toplantıda, Selahattin Gürkan’ın kim veya kimler için bu sözü sarf edebileceğiyle ilgili, az-çok bilgi sahibiyim. Yine de hiçbir bilgisi olmayan birinin o sözlerden ne anlaması gerektiğiyle ilgili düşüncelerimi aktarmak isterim:

Evvela; “Boş teneke” sözü, “teşbih” olarak kullanılmış bir sözdür. Malum olduğu üzere, tenekenin içi boş olunca, sesi de yankılı çıkar. Bu sözden çıkarımım ise, şu şekilde:

1-    Şehrimizin üzerine kara bulutların çöktüğü, insanımızın evsiz kaldığı ve bir çok canımızın da heba olduğu bu dönemde, şehre hiçbir katma değeri olmadığı halde, sadece çıkardığı gürültüyle gündem olmaya çalışan ve perde arkasında spekülasyon ve manipülasyon üzerine “siyasetini  kuran” kişiler için söylenen bir sözdür bu…

2-    “Artık yeter! Bizim derdimize bak, sizin keyfinize bak…” veya “Koyun can derdinde, kasap et derdinde…” gibi olayın “vahamet”inin farkında olmayanlara ve “şahsi menfaat”inin peşinde koşan “muhteris kişiler”e söylenmiştir…

3-    Aslında bu söz, olayları “yanlış kurgulayarak algı oluşturan”ların, “vasf-ı mümeyyiz”ini, “karekter”ini ve “tabiat”ını belirtmek için kullanılmıştır.

4-    O süreci ve o süreçte “can siperane” verilen mücadeleyi, “der-hatır etme”nin ırgalamasıdır…

5-    “Yerdeki cenazeyi önemsemeyen”, “cenazeyi defnetmenin kutsallığını bilmeyen” ve “farz-ı ayn” ve “farz-ı kifaye” gibi, “Allah’ın emirleri”nden nasibini almamış kişilere karşı söylenmiş de olabilir.

Mamafih, mezkur sözden bu anlamı çıkardım. Gerisi sizin takdirinize kalmış…

MALATYA’NIN GİTMEYEN NEYİ KALDI?..

Daha önceki yazılarımda, Malatyalıların Malatya’da kalmak için bahane aradığını, lakin “kalabilme ümitlerini” her geçen gün biraz daha yitirdiğini yazmıştım. Aynı gün de, şiddeti 5’in üzerinde 3 depremin yaşanması, 50 bin civarındaki insanımızın da kararlı bir şekilde “şehri terk etmesi”ne sebep oldu. 

Malatya insanının “hayatını zehir eden”, “yaşam akışını kilitleyen”,  “geleceği karanlık ve içinden çıkılmaz hale getiren” başlıca “handikap”larımızı da hatırlatmak isterim:

1-    Orta sınıfın azaldığı, zengin ile fakirin arasındaki makasın iyice açıldığı bir ortamdayız. Ekonomik zorluklar yaşayan hemşerilerimizin kaldığı şehirde, “kira fiyatlarındaki fahiş artışlar”, “mutedil bir seviyeye çekilmeli”.

2-    Şehirler “merkez”leriyle anılır. Hatıralar çarşıyla “yad” edilir. “Hatıralarımız”, “hikayelerimiz”, “çocukluğumuz” ve bizi biz yapan bütün “değerlerimizin yansıması” olan çarşımız da gitti. Depremin üzerinden yedi ay geçtiği halde, “çarşı projesi”, tam “fiyasko” olarak ortada kaldı. İvedilikle çarşı projesinin hayata geçirilmesi gerekiyor. 

3-    “Gelirlerin kısıldığı”, “iş yerlerinin harap olduğu” bir şehirde, “ticari döngü”nün kısmen dahi olsa, “yarım kalan inşaat”ların tamamlanmasıyla mümkün olacağını düşünüyorum.

MALATYA, EN ÇOK ZARAR GÖREN İLK DÖRT İL ARASINDA! 

Geçtiğimiz günlerde Yeni Malatyaspor ile ilgili iş adamlarının yapmış olduğu toplantıda, Adil Gevrek Kahramanmaraş merkezli depremlerden bahsederken, “ Evet bu depremlerde, On bir ilimiz zarar gördü, ama Malatya en çok zarar gören dört ilimizden biridir.” Demişti. 

Afetin üzerinde 7 ay geçmiş olmasına rağmen, hiçbir “siyasetçi”mizin ağzından böyle bir söz çıkmadı. “Gazeteciler”imiz yazmadı. “Vatandaş”ımız ise idrak edemedi. 

Halbuki işin “özeti”, “portresi” ve “fecaati”, “Malatya, en çok zarar gören ilk dört il arasında” cümlesinde saklıydı…

FİSKOS MASASI:

-İnönü Üniversitesinde, rektörlük için geri sayım başladı…

-Giden valimiz Hulusi Şahin, “Kendi şehrini kötüleyen ve barışık olmayan bir ruh halleri var…” diyerek Malatyalıları tasvir etmiş.

-Öznur Çalık, Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı olacağına dair subliminal mesajlar vermeye başlamış.

- Adı Guinness rekorlar kitabına girecek kadar uzun olan İnanç Siraç Kara Ölmeztoprak için vatandaş, “Öznur’un pabucunu dama attı” yorumunu yapıyormuş.

-Battalgazi Belediye Başkanlığı aday adaylığı için, AK Parti’de şu anda 4 kişinin adı geçiyormuş.

-Malatya’nın yeni Valisini, ilk ziyaret eden kişi ESOB Başkanı Şevket Keskin’miş.

-Malatya’nın eski Valisi Hulusi Şahin, birkaç defa istifa etmeye niyetlenmiş.

-Malatya’da yapılan deprem konutlarının ilk etapları, Ekim ayında teslim edilecekmiş. Açılışa Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da gelecekmiş.

-Darende Belediyesi, ekmeği 3 liradan satıyormuş.

LAF EBESİ!..

“Dağın zirvesi”ne ulaşmak istersen, kendisini gül (!) sanan, “eşek dikeni”ni önemsemeyeceksin…

Selam ve dua ile

Fiemanillah