Partisine “İhanet Eden” Yönetici!..

-Partisine ihanet eden yönetici kim?

-Siyasetin istediği, “temiz bir geçmiş” ve “temiz bir sayfa” özelliklerini kim taşıyor?

-Ak Parti’nin, yerel seçimlerde neden “dikkatli davranması” gerekiyor?

-Yöneticilere sesleniyorum: Bir kişiyi koltuk için, “nepotizm” gibi mülevves bir duyguyla “aday göstermeyin”.  

-Yerel seçimlerde tarihin tekerrür etmemesi için neye dikkat edilmesi gerekiyor?

-Meseleyi “somut bir örnek”le izah ettim!

-2014 yerel seçimlerini hatırlar mısınız?

-Kale ilçesini Ak Parti almış ve Cemal Akdemir Belediye Başkanı olmuştu. Ya sonra?..

-Keskin’in sözlerinde, Çalık ve Tüfenkci’ye nasıl mesajlar var?

-Kimler, Cumhurbaşkanıyla görüşemiyor?

-Bülent Tüfenkci’nin, olaya el atması gerekmez mi?

-Depremlerde büyük yıkım yaşayan Malatya, siyasette de mi yıkılmış?..

-Şevket Keskin’in sözleri, aynı zamanda hangi “subliminal” mesajı da barındırıyor?

-Cumhurbaşkanı’nın elbette birçok işi var. Lakin, danışmanlarının bu eksiklik ile ilgili bir adım atmasını diliyor ve bekliyoruz!..

-Kürecik’teki arbede, İsrail’in ekmeğine nasıl yağ sürüyor?..

-Emri veren, istifasını da verecek mi?..

-Böyle bir müdahaleyi daha önce görmedik!..

-Kürecik’teki olay İçişleri Bakanımıza anlatıldı mı?

-Eğer vekiller de anlatmıyorsa, Cumhurbaşkanı’nın çağrısına karşılık veren vatandaştan oy beklemesinler!

-Fiskos masasında ne var?

-Haftanın karikatüründe ne var?

-Laf Ebesini okumadan geçmeyin!

***

Siyaset, “liyakat” ister. 

“Ehliyet” ve halkın nezdinde “itibar” ister. 

Siyasetin istediği bir başka şey ise, “temiz bir geçmiş” ve “temiz bir sayfa”dır. 

Siyasetin istediklerini alt alta yazmaya kalkışsak, bize ayrılan yeri bir hayli aşarız. 

Yukarıda saydıklarımla yetinerek, önümüzdeki yerel seçimlerle ilgili “uyarı babı”nda bir kaç kelamım olacak. 

Yerel seçimlerde adaylarını açıklayacak partilerin, özellikle de iktidar partisi olması hasebiyle Ak Parti’nin, çok “dikkatli davranması” gerekiyor.  

Bir insan “şaibe”lerle anılıyorsa, geçmişinde “sıkıntı”lı bazı durumları varsa, “ehliyet” ve “liyakat”le ilgili eksikleri bulunuyorsa ve halk nezdinde de bir “karşılığı” yoksa, lütfen o kişiyi, o koltuk için, “nepotizm” gibi mülevves bir duyguyla “aday göstermeyin”.  

Meseleyi “somut bir örnek”le izah edecek olursak; Hatırlarsanız 2014 yerel seçimlerinde, Kale ilçesini  Ak Parti almış ve Cemal Akdemir Belediye Başkanlığı koltuğuna oturmuştu. 

Milliyetçi-muhafazakar insanların çoğunlukta olduğu Kale ilçesi, o güne kadar genel seçimlerde tercihini Ak Parti’den yana kullandığı halde, yerel seçimlerde ise, tercihini başka yönde kullanmıştı. 

2014 yerel seçimlerine Cemal Akdemir ile giren Ak Parti, büyük bir oy farkıyla seçimi kazanmış, Kale’de oyların neredeyse %90’ını almış, o gün tüm Türkiye, Ak Parti oylarının en yüksek oranda çıktığı ilçelerden ilkini Sincik, ikincisini Kale olarak görmüştü. 

2019 yerel seçimlerine baktığımızda ise, Murat Koca aday olarak gösterilmişti. Murat Koca’nın oy oranı, %53,60’ta kalmıştı. 

Bu durumu rahmetli Güldal Akşit’e sormuşlardı.Kendisi de seçim öncesinde yaşananlardan bir kısmını anlatmıştı. 

Rahmetli Akşit, “Seçimlerden önce yaptırdığımız anketlerde, böyle bir düşüşü görmüştük. Bunun sebebini  Cumhurbaşkanımız da bize sormuştu. Mevcut belediye başkanının olumsuz bir şey yapıp yapmadığını sordu. Kendisine ‘Mevcut başkanı, belediye başkanı adayı olarak gösterilmeyip, yeni bir ismin aday gösterilmesine, vatandaşın tepkisinin bu şekilde olduğu…’ söylendi. Bu yeni kişiyi, bir milletvekilinin tavsiye ettiği anlatıldı. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı ‘Siz Cemal başkanı arayın. Ona selamımı iletip, Murat Koca’ya destek vermesini söyleyin…’ dedi. Cemal Akdemir de sosyal medya hesabında bir paylaşımda bulunarak, Ak Partili olduğunu teyit edip; partisine oy istediğini açıkladı. Böylece oy oranları bir miktar arttı ve Kale’de seçimi kazandık” demişti. 

Yerel seçimlerde işlerin, genel seçimlere göre farklı yürüdüğünün bir delili budur. Vatandaşta bir karşılığı olmayan isimler aday gösterilirse, partinin değil, adayın şahsi oyu ön plana çıktığından, aksi bekleyiş beyhude olur. 

Tercih edilen kişinin ehliyeti, liyakati ve halk nezdinde bir itibarı bulunursa, üstüne geçmişi de temiz ise, hangi partiden aday olduğunun pek bir ehemmiyeti kalmıyor…
 
Mamafih, yereldeki parti yöneticileri ve milletvekilleri, yukarıda saydığım kriterleri görmüyor ve görmek istemiyorsa “Partisine ihanet ediyor…” demektir. 

KESKİN’İN SÖZLERİNDE, ÇALIK VE TÜFENKCİ’YE MESAJLAR VAR

Malatya Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği (MESOB) Başkanı Şevket Keskin, geçtiğimiz günlerde sosyal medya hesabında bir paylaşım yaptı. Keskin paylaşımında, Cumhurbaşkanı’na artık eskisi gibi ulaşamadıklarını söyledi. Şevket Keskin’in bu sözleri, öngörü ve analizlerimizi teyit eder nitelikteydi. Daha bir kaç gün önce “Siyaseten güçlü olamazsınız…” diye başlık atmıştık. MYK ve MKYK Üyesi olmayanların, Cumhurbaşkanı’yla görüşemeyeceğini belirtmiştik. 

Keskin, “Biz Cumhurbaşkanıyla görüşemiyoruz” diyerek “mezkur söz”ümüzü hem teyit etti ve etmeye de devam ediyor. 

Malatya’nın en büyük sivil toplum kuruluşlarından birinin başındaki kişinin, Cumhurbaşkanı’na ulaşamamasının sebebi; Malatya’nın bir bakanının olmaması, bir MYK üyesinin olmaması, bir MKYK üyesinin olmaması, bir genel başkan yardımcısının olmaması veya kurullarda anılmamasıdır. 

Malatya’nın veya Malatyalının sesinini duyulması için, yukarıda saydıklarımdan birinin veya bir kaçının olması gerekiyor. 

Hadi bunlar olmasa da, en azından bakanlık yapmış, MYK’da ve MKYK’da bulunmuş en kıdemli milletvekilimizin, yani Bülent Tüfenkçi’nin, olaya el atması gerekmez mi? 

Şevket Keskin’in şu söylemini alıp Cumhurbaşkanı’na sunması ve “Sayın Cumhurbaşkanım bakınız, bizi es ve pas geçtiğiniz için, biz Malatyalılar size ulaşamıyormuşuz...” demesi gerekiyor. 

Keza, Şevket Keskin’in bu sözleri, aslında siyasi fecaatimizin, tezahürüdür.

Hakeza, Şevket Keskin’in bu sözleri, aynı zamanda “subliminal” mesaj da barındırıyor. 

İşte o mesaj: “Bugüne kadar Öznur Çalık’ın ‘mihmandarlığında Cumhurbaşkanı’na ulaşıyorduk. Şimdi de bu görevi, Bülent Tüfenkci’nin yapması gerekiyor. Yani, Bülent Tüfekci’nin Malatya’nın sesi olabilmek adına, adımlar atması gerektiği aşikardır…”

DEPREMLERDE BÜYÜK YIKIM YAŞAYAN MALATYA, SİYASETTE DE YIKILMIŞ GİBİ!..

Geçen hafta da belirttiğim gibi, bakanlık, MYK üyeliği, MKYK üyeliği veya genel başkan yardımcılığı gibi görevleri elde edemeyen Malatya, ülke yönetimine maalesef ulaşamıyor. 

Malatya’nın sesi, üst yönetim tarafından maatteessüf duyulmuyor. 

Halbuki, Kahramanmaraş merkezli depremlerde büyük yıkım yaşayan Malatya’nın sesinin duyulması gerekiyordu. 

Cumhurbaşkanı’nın “afetzede iller”le direkt “kontak kurmak” adına, bir şeyler yapması umuluyordu. 

En azından Malatyalı birini, bu iş için görevlendirmesi bekleniyordu. 

Cumhurbaşkanı’nın elbette birçok işi var. Lakin, danışmanlarının bu eksiklik ile ilgili bir adım atmasını diliyor ve bekliyoruz!..

KÜRECİK’TEKİ ARBEDE, İSRAİL’İN EKMEĞİNE YAĞ SÜRÜYOR!..

Terör devleti İsrail, 7 Ekim’den beri Gazze’yi bombalıyor. Taş üstünde taş, omuz üstünde baş kalmayacak şekilde, acımasızca saldırıyor. 

Bununla ilgili olarak dünyanın dört bir yanında “protesto gösterileri” yapılıyor. Ülkemizde de protesto gösterileri artarak devam ediyor. 

Önceki gün, bu protestolardan biri de Kürecik’te yapıldı. Malum olduğu üzere Akçadağ’da bulunan Kürecik Radar üss, Amerikalılar tarafından kurulmuştu. 

İşletimini Türkiye’nin yaptığı bu üss, aynı zamanda NATO’ya bilgi akışı da sağlıyor. 

Gazze’deki Filistinlilere reva görülen “soykırım” sebebiyle, galeyana gelen halk, Kürecik üssü’ne doğru yürüyüş yaptı.

Yürüyüşü engellemek isteyen kolluk kuvvetleriyle vatandaş, karşı karşıya geldi. Engellemeye tepki gösteren vatandaşlar, askerlere taş attı. Dolayısıyla askerin de tepkisi oldu. 

Pespaye bu olay sıradan bir olay değildir. Canlarımız “şehit oluyor”. Müslümanlar, “insanca yaşayamıyor”lar. Hayvanlara bile reva görülmeyen bir muameleye maruz bırakılıyorlar. Siyonist İsrail, hayvandan da aşağı olduğunu göstermişken, Müslümanların da tefrikaya düşmüş olması, bir başka üzüntü kaynağı oluyor bizler için. 

Askerimiz, polisimiz bizlerin kardeşi ve evladı. Orada meydana gelen arbede ve birbirimize reva gördüğümüz muamele, sadece İsrail’in ekmeğine yağ sürüyor. 

Burada sivil toplum kuruluşu temsilcileri ile hareket eden insanlara bir hatırlatmada bulunmak gerekiyor. Protestolar “soğukkanlılık”la yapılmalı, “itidalli” olunmalı. 

Vatandaş bunu yaparken, askerimiz ve polisimiz de karşısındakinin; Kendi vatandaşı, kardeşi, ağabeyi veya babası olduğunu unutmamalı. 

EMRİ VEREN, İSTİFASINI DA VERSİN!..

Cumhurbaşkanı çağrı yaparak “Uluslararası kamuoyuna sesleniyorum…” diyor. Hemen akabinde Malatyalılar da bu çağrıya cevap olarak, Kürecik Radar Üssü’ne yürüyor. Orada karşılaşılan manzara ise, göz yaşartıcı bomba ve coplara maruz bırakılan halk oluyor. Neredeyse iş gerçek mermiye dönüşecekti. 

Bu olay patlak verirken, Malatya’nın valisinin nerede olduğunu merak ediyorum. “Benim haberim vardı…” dese bir ayıp, “Haberim yoktu…” dese, başka bir ayıp. “Vatandaşa atılan gazın emrini ben verdim…” derse, “Hemen özür dileyip, istifa etsin” derim. “O emri ben vermedim…” derse de, “Emri veren için soruşturma açtın mı?” diyerek, vatandaşlık hakkımı kullanırım. 

28 Şubat gibi karanlık bir dönemde dahi, vatandaşa bu kadar sert davranılmamıştı... 

“Kahrolsun İsrail” diyenlere gaz sıkmanın bir “açıklaması” ve “sonucu” olması gerekiyor. 

Masum çocuklar ve kadınlar “katledilmişken”, hastaneler füzelerle “yıkılmışken”, bu zulme sessiz kalamayan halk da sokağa çıkıp “Kahrolsun İsrail” dediği için, “gaz” ve “cop” yiyorsa, sorumlusu mutlaka “hesabını vermeli!..”

BÖYLE BİR MÜDAHALEYİ DAHA ÖNCE GÖRMEDİK!..

Kürecik’te önceki akşam yaşananları görünce, “içim yandı”. 

Böyle bir müdahale şeklini, “ülkemde görmemiştim”. 

Maalesef önceki gece görüp, “kahroldum”. 

Yukarıda da belirttiğim gibi, vatandaş “Kahrolsun İsrail” diyor, kolluk kuvvetleri gazla, TOMA’yla ve copla müdahale ediyor. 

İçişleri Bakanımızı az çok tanıyoruz. Nereden geldiğini, kökenini biliyoruz. 

Gençliğinde, bu tür eylemlerde görev almış birisi.

Kürecik’teki olayları görmediyse veya bunlar kendisine bildirilmiyorsa, en azından bu durumu Malatya’nın vekilleri o’na anlatmalıydı. 

Eğer vekiller de anlatmıyorsa, Cumhurbaşkanı’nın çağrısına karşılık veren vatandaştan oy beklemesinler. 

FİSKOS MASASI:

- Ak Parti Genel Merkezi’nde, deprem bölgesindeki belediye başkanlarıyla “devam etmeme” konusunda prensip kararı alınmış. Bazı belediye başkanlarına, bu durum lisanı münasiple söylenmiş, bazılarına lisanı hal ile aktarılmış. 

- Battalgazi Gençlik Hareketi, yerel seçimlerde Osman Güder'i destekleme kararı almış. Fakat kanaat önderleriyle yapılan toplantıda, bu konu kesinleştirilmemiş.

- Kale Belediye Başkanı Murat Koca, yapılan anketlerde çok düşük oy oranına sahipmiş. Ak Parti, Kale için yeni aday belirleme sürecine girmiş.

- Osman Güde ve Battal Tuncal, Ak Parti’den Akçadağ aday adayı olacakmış.

- Ahmet Çakır’ın kurmaylarından Kadir Çelik, Battalgazi’de Ak Parti aday adayıymış.

- Avukat Abdulvahap Göçer, CHP’den Yazıhan Belediye Başkan aday adayı olacakmış. CHP’nin Göçer’i aday göstereceği kesinmiş…

- Malatyamızın yeni valisi, esip gürlüyormuş. Çok dakik ve kuralcıymış. 

- Vagon kent evlerin açılışı yapılmış. Teslim edilmesi ise bir ayı bulurmuş. 

- Prof. Dr. Nusret Akpolat, İnönü Üniversitesi Rektör Adayı olacakmış.

- Öğrencilerin KYK yurt sorunu ciddi boyutlara ulaşmış. 

- Şehir merkezinde ezan sesi olmaması yetmezmiş gibi, konteyner dahi olsa bir mescidin bulunmaması, vatandaşın tepkisini çekiyormuş. Yöneticilerin umursamazlığı ise, bardağı taşıran son damla olmuş. 
 

LAF EBESİ:

Hasut adam, daha başarılı biriyle karşılaştığında, kendisinin gölgede kaldığı zannıyla; tezyif, tahfif ve zem eder. Yani, o kişiyi alaşağı etmek için, elinden gelen gayreti (!) sarfeder . İdealist adam ise, başarılı kişiyle bir sinerji inşaa eder ve o kişiyle birlikte büyümenin yoluna bakar. Malatyalıların, günden güne siyaseten küçülüyor olmasının sebebi; hasut kişilerin çokluğundan, sinerji ruhluların azlığından kaynaklanıyor. 

Selam ve dua ile
Fiemanillah