Bela, dua ve sabır

 



(Müslümanlar dua etmesini bilmiyor!)

Sabır ne zaman lazım?
Kavuşamadığımız güzel şeylerden ve uğradığımız kaza ve belalardan sonra... 
İnsanların dilinde yanlış dualar bilinçsizce dönüp duruyor. 
Kim ister kaza ve belaya uğramayı? 
Hele trafikte arabamıza çarpsalar kafayı yeriz.
"Allahım bize kaza, belâ ve musibet verme!" 
İlk başta baktığınız zaman ne kadar gerekli ve mantıklı bir dua gibi görünüyor değil mi? Bu duanın neresi bilinçsiz? 
Bu duanın neresinde yanlış var?
Var. 
Nasıl?
Şöyle:
Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Andolsun biz sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile imtihan edeceğiz. Müjdele o sabredenleri!” (Bakara, 2/155)
Allah yemin ediyor ki, size kaza ve bela vereceğim… Allah’ın vereceğim dediğini biz Allah’a dönüp “verme” diyebilir miyiz? 
Diyemeyiz.
O halde dilimizi düzeltelim, kula yakışan bir istekte bulunalım, “Allahım kaza, bela ve musibete uğradığımızda bize sabır ver. Dayanma gücü nasip eyle, isyan değil teslimiyet bağışla, üzerimize rahmet yağdır.” 
Dünya kurulduğundan beri kaza, bela, musibet, hastalık vs eksik olmuş mu? Hayır. 
Peki, kıyamete kadar da eksik olacak mı? Hayır.
Kimin hayatı kazasız, belasız, musibetsiz, hastalıksız geçmiş ki, bizimki de öyle geçe… O zaman niye Allah’tan olmayacak şey istiyoruz.
Bizim bu çarpık dua anlayışımız var ya, hiçbir işe yaramıyor, öyle olsa bu kadar dua karşılığında kaza, bela ve musibetler dururdu.
Durmuyor.
Durmayacak da…
Çünkü imtihan… İmtihan için kaza, bela, musibet şart! 
Şimdi birazdan bu karlı ve soğuk havada sırt çantamı yüklenip yollara düşeceğim, başıma ne gelir bilmiyorum, belki kayar düşerim, belki hastalanırım, belki belalı bir adam yoluma çıkar. Bilemem. Hazırlıklıyım. O halde; duamı peşinen yapıyorum: 
“Allahım, üzerimize sabır yağdır”