Sıkıntıları biz görüyoruz da, yönetenlerimiz göremiyor mu?..

-Müslümanlar için, “Malatya’da hazırlık” yapılıyor mu?

-Depremzedeler “Teravih Namazı”nı nerede kılacak?

-Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ve belediyelerin hangi konuda harekete geçmesi bekleniyor?

-Malatya’ya gönül vermiş bir gazeteci olarak; ben düşünebiliyorum da, Malatya’yı yönetenler (!) neden düşünemiyor?..

-Verilen sözler ve Malatyalının beklentileri neler?

-Adayların yıkımın “olumsuzluklar”ını ortadan kaldıracak projeleri var mı? 

-Sami Er, vatandaşlara nasıl “umut” verdi?

-İlhan Geçit ve Bayram Taşkın’ın Malatya için projeleri var mı?

-İlhan Geçit, ne demek istiyor?..

-İlhan Geçit’in, hangi lafları ettiğine “inanmak” istemiyorum?

-Malatyalı depremzede, “emniyette” mi?..

-“Valiliğin” hangi duruma el atması elzemdir?

-“Bu işin arkasında kim veya kimler varsa” ortaya çıkarılmalı!..

-İnsanları “zor durumda bırakanlar” kimler? 

-“Malatya’nın Şehir Planı”nda, Söğütlü Camii’nin bulunmadığı dikkatinizi çekti mi? 

-İşadamı Bayram Kızılaslan’ın hangi konudaki “çabası” gözlerden kaçmadı?

-Veli Ağbaba’nın “hangi vaadi” çok tartışılacak?..

-Veli Ağbaba, “gövdeyi sokmanın ne demek olduğunu” millete nasıl açıkladı?

-Laf Ebesini okumadan geçmeyin!

-Fiskos Masası’nda ne var?

-Haftanın karikatüründe ne var?

***

Malum olduğu üzere, birkaç gün sonra “Ramazan ayı”na gireceğiz. 11 aydan hayırlı o güzel günleri, sabırsızlıkla bekleyen Müslümanlar için, Malatya’da hazırlık yapılmadığını görüyor ve üzülüyorum. Kızılay’ın veya AFAD’ın bununla ilgili bir çalışmasının olup olmadığını bilmiyorum. Yaşanan yıkım sonrasında konteynerlerde yaşamaya başlayan depremzedeler için, “iftar” verilip verilmeyeceği, bir soru işareti olarak karşımızda duruyor. Sadece iftar da değil, “Teravih Namazı” kılınması için herhangi bir çalışma da yapılmış değil. Ya da yapıldı da, biz mi bilmiyoruz? İyi de şunun şurasında kaç gün kaldı ki; yapılacak bir organizasyon için bu kadar bekleniyor olsun. 

Bu konuda sadece Kızılay ve AFAD’ın değil, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ve belediyelerinde de harekete geçmesi gerekiyor. Yemek, ibadet ve hatta sağlık gibi konularda, bir adımın atılmasını dört gözle bekliyoruz.

Ayrıca; Konteyner kentlerin, artık “kronikleşmiş sıkıntı”ları da var. “Sağlık hizmetleri”nden yararlanmak isteyenlerin ulaşım problemi, halen çözülebilmiş değil. Otobüs yok. Minibüs yok. Konteyner kentlerdeki ve diğer bölgelerdeki vatandaşların, istifadesine sunulmuş bir “aile sağlık merkezi”nin var olup olmadığını da bilmiyoruz. Bu konuda devletin eksik kaldığını görüyoruz. İşi sadece AFAD’ın üzerine yıkmamak gerekiyor. Bütün kurumların, taşın altına elini koymasını bekliyoruz. Valiliğin “Yıkalım” demesi güzel de, yenisinin yapılması için nasıl bir gayretin olduğunu görmek istiyoruz.

Yukarıda saydığım sıkıntılar eşliğinde bir seçime gidiliyor. Bu problemlerin sandığa yansıyacağını görmemek için ya “kör olmak gerekir”, ya da “kör taklidi yapmak gerekir”. Bu sıkıntıların giderilmesi için, mesela Ramazan’la ilgili görülen eksikliklerin “sponsor” eşliğinde giderilebileceğini ben düşünebiliyorum da, Malatya’yı yönetenler (!) neden düşünemiyor?..
  
VERİLEN SÖZLER VE MALATYALININ BEKLENTİLERİ!..
 
Kahramanmaraş merkezli depremlerle yıkılan Malatya için “Şehri ayağa kaldıracağız” demek yetmiyor. Adayların yıkımın “olumsuzluklar”ını ortadan kaldıracak, projelerinin olduğunu görmek istiyoruz. Ortaya çıkan adaylar arasındaki Sami Er’in, “Benim TOKİ geçmişim var. TOKİ yöneticileriyle aram iyi. Belediyeciliğin profesörüyüm…” tarzındaki açıklamalarına “Allah, beni böyle donattı ki; Bu zor zamanda gelip yardım edeyim diye…” edasındaki sözleri eklemesi, vatandaşa bir “umut vermiş” gibi görünüyor. Yine aynı şekilde, İlhan Geçit ve Bayram Taşkın’ın da benzer açıklamalarını gördük. Her biri “Malatya’yı yeniden ayağa kaldırmak”tan bahsediyor. Mesele sadece eskiyi ayağa kaldırmaksa, bunu devletin yapacağını biliyoruz. Adayların, insanların “hayatına dokunacak” bir şeyler yapması gerekiyor. Ona göre “projeler üretmesi” gerekiyor. Malatya’nın geleceğine dair umudu olan insanlar, verilen sözlerin “havada kalmaması” adına “somut” adımların atılmasını bekliyor. 

 
 İLHAN GEÇİT, NE DEMEK İSTİYOR?..
  
Geçtiğimiz günlerde İlhan Geçit’le ilgili bir “iddia” kulağıma geldi. İddia o ki; “İlhan Geçit yasamayla, yürütmeyi ayıracakmış”. Bir kaç yerde buna benzer laflar etmiş. Şahsen çok beğendiğim ve takdir ettiğim bir isim olan İlhan Geçit’in, bu tür lafları ettiğine “inanmak” istemiyorum. Ancak, durum böyleyse, kendisine bu aklı (!) kim verdiyse, bir an önce İlhan Geçit’in yanından “uzaklaştırılması” gerektiğini düşünüyorum. Seçilmesi durumunda, İlhan Geçit istediği adamı getirip, meclise sunar ve kabul görürse de, müdür olarak istediği adamı atamış olur. Meclise seçilmesi muhtemel isimlerin “vasıfsızlığını” hemen herkes biliyor zaten. Vasıfsızlık kelimesini, belediyecilik yönünden ettiğimi de belirtmek isterim. Lakin bu söylemi İlhan Geçit’in çıkıp ulu orta bir yerde “Meclis üyelerini müdür yapmayacam” demesi, başlı başına bir “fecaattir”. Çünkü, mevcutları “Hırsızlık, arsızlık ve iş bilmezlikle” itham etmiş oluyor ki; neresinden tutarsanız elinizde kalıyor. Partisinin meclis üyeliğine layık gördüğü isimleri, müdür dahi yapmaktan imtina eden bir belediye başkanı, azıklaştırılır-yalnızlaştırılır. 
 
 MALATYALI DEPREMZEDE, “EMNİYETTE” Mİ?..
  
Geçtiğimiz hafta, “Malatya Emniyeti”yle ilgili bazı iddialara yer vermiştim. Emniyetçilerin “tavırları” konusunda İçişleri Bakanlığı’na üst düzeyde şikayet gittiğini aktarmıştım. Çattıkları adamları, tanımadıkları için, nasıl şikayet edildiklerini bilmediklerini anladım. İhtimal odur ki; İçişleri Bakanı’na bir ses kaydı veya bir görüntü gönderilmiş. İnsanlara “zulmettiği” iddia edilen bir müdür yardımcısının “durumu henüz netleşmemiş”. Bu böyle devam ederse, depremin yıktığı, vurduğu ve kırdığı insanlara, Emniyetçilerin nahoş bir tavır içinde olması kadar yanlış bir durum olamaz. İnsanlara baskı yapılması “Müteahhit para kazanacak. Bırakın devlet karar almış. Yıksın…” demeleri hiç hoş değil. Gördüğüm kadarıyla konuyla ilgili bir iki gelişme var, ancak bunların yeterli olduğunu düşünmüyorum. Konunun halen, “siyasilerin gündemi”nde yer almıyor olması da, ayrı bir tartışma konusu. Bilgisine başvurduğum bir yetkili, “İçişleri Bakanlığı’na  görüntülerin verildiğini duydum.” ifadelerini kullandı. Emniyeti arkasına alarak “Nasıl olsa biz emniyetçiyiz. Belimizde silah ve arkamızda bir sürü adam bulunuyor...” diyorsa, Valiliğin duruma el atması elzemdir. Vali Bey üzerine düşeni yapmalı ve her türlü “tedbiri” alması gerekiyor. 

 
BU İŞİN ARKASINDA KİM VEYA KİMLER VARSA ORTAYA ÇIKARILMALI!..

Konuyla ilgili bildiğim kadarıyla “Asayiş Şube Müdürü” alınmış durumda. Bununla iktifa edilmemesi gerekiyor. Arkasında kim veya kimler varsa, tek tek ayıklanmalı. Halka zulmeden, bağıran çağıran ve “Devlet bir  karar almış. Bu karar uygulanacak” diyerek insanları zor durumda bırakan kim varsa, her türlü yaptırımın uygulanması gerektiğini biliyoruz. Vatandaşın evini yıktırmak istemiyorsa ve bunu da pasif direnişle gösteriyorsa, buna hakkının olduğunu düşünenlerdenim. 

Aynı tavır Kışla Caddesi’nde de devam ediyormuş. Aldığım duyumlar da bu yönde. Yetkili olduğunu iddia edenlerin, bu konuda geri adım atması gerekiyor. Bu konu siyasetçilerimizin de gündeminde olmalı. Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Sami Er’in esnafa çözüm noktasında söz vermiş olması ve “Ben bakacağım. Müsterih olun” demesini, kıymetli buluyorum. Diğer siyasetçilerin de konuya bu hassasiyetle eğilmesi gerekmektedir. Vatandaşın rahatlatılması gerektiğini biliyor ve bekliyorum. 
  
MALATYA’NIN HAFAZISININ ÖNEMLİ SİMGESİ SÖĞÜTLÜ CAMİİ’DİR!..
  
Kahramanmaraş merkezli depremlerde yerle bir olan “Malatya’nın Şehir Planı”nda, Söğütlü Camii’nin bulunmadığı dikkatinizi çekti mi? Halbuki Söğütlü Camii’ni yapmak üzere hayırsever işadamı Bayram Kızılaslan, her şeyini seferber etmiş durumda. Yapacak olan firmayı da, Bakanlık’taki görüşmeleri de, her şeyiyle kendisi yapmak için gayret gösteriyor. İşin garip tarafına dikkatinizi çekmek istiyorum. Haber merkezimize gelen iddialara göre; Malatya, özellikle kuyumcuların rantına kurban gidecekmiş gibi görünüyor. Malatya’nın bir yol ayrımında olduğunu söyleyebiliriz. O bölgede 7 dönümlük Vakıflar’a ait yer var. O yerlerden biri de, Söğütlü Camii’ni içinde barındırıyor. Vakıf İşhanı ve Belediye İşhanı yan yanaydı. Ayrıca yine Vakıflar’a ait bir de çarşı vardı. İşte bunların tamamı 7 dönümlük bir alanın içinde. Bu alanın tamamını çarşıya katıyorlar. Yine gelen iddialara göre, sırf kuyumcuların “itiraz etmemesi” için, bu yapılıyor. Şu anda Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı kapalı otoparkın olduğu yerde, Kuyumcular Çarşısı, başka bir alana alınabilir. Çok da güzel olur. Mesela yeraltına yani otoparkın diğer yanına indirilebilir. Kuyumcuların baskısından çekinildiği için veya arada başka bir rantın dönüyor olmasından dolayı, “Söğütlü Camii oraya layık görülmüyor”. 

Durumun böyle sonuçlanması durumunda, “Bülent Tüfenkci’nin, Abdurahman Babacan’ın, İhsan Koca’nın, İnanç Siraç Kara Ölmeztoprak’ın ve hatta Öznur Çalık’ın Malatya’ya bir daha ayak basmaması gerekir” diye düşünüyorum. 

Söğütlü Camii’ne, dolayısıyla “Malatya’nın hafızası”na sahip çıkılmayacaksa, bu saydığım isimlerin, Malatya için ne gibi bir “ehemmiyeti” kalır ki?.. 

Söğütlü Camii, Malatya’nın hafızası olan “sembol yapı”lardan biridir. Söğütlü Camii’ni, kaldıracaklarsa, o bölgeye yakışacak, devasa bir cami yapılabilir. Üstelik devletin kasasından bir kuruş dahi çıkmadan, yapılacak olan bir camiye kimin, neden itiraz ettiğini, ya da yok saydığını anlayabilmiş değilim. Çarşamba günü, Malatya’ya gelecek olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, konuyla ilgili hesap soracağını düşünüyorum.İstanbul “silueti”nin olmazsa olmazı Sultan Ahmet ve Ayasofya camileridir. Malatya’nın silüetinde de Söğütlü Camii, olmazsa olmaz bir semboldür. 
  
VELİ AĞBABA’NIN BU VAADİ ÇOK TARTIŞILACAK!..
 
CHP Malatya Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Veli Ağbaba, Şubat ayının son günü, Malatya’ya ne gibi hizmetler yapacağını anlattı. Vaatlerini birer birer sıralayan Veli Ağbaba’nın açıklamasında bir yer var ki; gören bir kez daha bakıyor. Vaatlerini birer birer sıralayan Veli Ağbaba, “Evlerimizi, okullarımızı, ibadethanelerimizi yapısal olarak güçlendireceğiz, konteyner kentlerimizde yaşamın iyileşmesi için, var gücümüzle çalışacağız.” ifadelerini kullanmıştı. Demek ki Veli Ağbaba, depremzede vatandaşı konteynerlerden kurtarmak yerine, oralardaki yaşamını iyileştirme peşinde. “Yeni konutlar yapacağım…” demek yerine, konteynerde yaşayan vatandaşları, iyice konteynere mahkum etmeyi arzuluyor anlaşılan. 

Görünen o ki; Malatyalılar daha uzun süre konteynerlerde kalacak. Ak Parti’nin Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Sami Er, “2 yıl içerisinde bütün vatandaşlarımızı evlerine yerleştireceğiz…” derken, Veli Ağababa’nın “Konteynerlerin şartlarını iyileştireceğiz…” açıklamasını, “İnsanları konteynerlere mahkum edecek” diye yorumlayabiliriz. 

Veli Ağbaba’nın diğer vaatlerine de baktığımız zaman, her birinin bir yerlerden “araklama” olduğunu ve Malatya için ciddi bir proje üretme telaşının bulunmadığını görüyoruz. 

“GÖVDEMİ SOKMAYA GELDİM…” DEMİŞTİ!..

Projelerini sıralayan Veli Ağbaba’nın açıklamalarına bakınca, Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini pek de “istemiyormuş” gibi bir hava sezdiğimi belirtmek isterim. “Nasıl olsa seçilemeyeceğim. Vekillik koltuğu da cepte olduğuna göre, ciddi ciddi çalışmaya da gerek yok” diye düşünmüş gibi…
Projelere bakınca, öyle ahım şahım bir şey göremiyoruz. Otobüsten, ekmekten veya başka bir şeyden bahsetmiş ama, vizyoner bir yaklaşımın olmadığı çok açık.

Ekmeği, otobüsü ve suyu ucuzlatacağını söylüyor. Ufak, basit ve alakasız şeylerden bahsetmiş. CHP’nin günümüzdeki yapısına bakınca, Ekrem İmamoğlu ve Özgür Özel’den sonra gelen adam olması hasebiyle, CHP’ye oy verecek seçmenin umudu olmuşken, böylesine basit vaatler zinciri oluşturması, akılla izah edilebilecek gibi durmuyor. Bir kaç hafta önce yapılan mitingde, "Emrinizdeyim. Elimi değil, gövdemi sokmaya geldim. Elimi değil vücudumu Malatya'yı ayağa kaldırmak için sokmaya geldim, huzurunuza geldim" demişti ya… Gövdeyi sokmanın ne demek olduğunu millete açıklamış oldu. 

LAF EBESİ: Deprem şehrimizi yıkmakla kalmamış, fikri yapımızı da harap etmiş ki; Siyasetçilerimiz icraat yapacakları yerde; “Cek-cak”larla milleti oyalıyor. Laf ola beri gele devrini bitirmenin vakti, geldi de geçiyor.

 FİSKOS

-AK Parti Malatya’da eski küskünleri barıştırayım derken, yeni küskünler oluşturmuş…

-Yeniden Refah Partisi Battalgazi adayı Ayetullah Geçen, ilçe kanaat önderlerinden destek söz almış.

-Ak Parti eski belediye başkanlarına Ankara yolu görünmüş. Yeniden aday gösterilmeyenler, bakanlıklar nezdinde, genel müdür olarak tavzif edilecekmiş.

 -Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, Akçadağ krizinden dolayı Bilal Yıldırım’ı aramış.

-Malatya’da uyuşturucu kullanımında patlama yaşanıyormuş.

-Kent karanlıktan kurtulamıyormuş.

-Kale Belediye başkanı Murat Koca, bu seçimde Cemal Akdemir’i destekleyecekmiş.

-İnönü Üniversitesi rektörü Ahmet Kızılay, “Kendisinden sonra  kimi halef olarak bırakacak?” sorusu gündemdeymiş.

-Malatya’nın demografik yapısı değişmiş…

Selam ve dua ile
Fiemanillah