Bakanlık Göbek Tartıyor, Millet Karbonhidratla Yaşıyor!

Meydanlarda Kilo Kontrolü Uygulaması Başladı. Bir sabah kalktık, öğrendik ki artık Sağlık Bakanlığı da her şeyi görüyor. Ama öyle gönül gözüyle değil bu! Bildiğin “göz kararıyla” göbek ölçülüyor.
Sokakta yürürken bir bakış hissediyorsan, bil ki ne melek ne sevdiğin, muhtemelen bir memur, kilonu tespit ediyor olabilir. 
Türkiye obezitede birinciymiş.
Yani düşün, kıta boyunca döner dönere, simit simide, makarna makarnaya karşı... Şampiyon biz olmuşuz.

KİLO DEĞİL, YOKLUK ŞİŞİRDİ

Efendim neden kilo aldınız?   
Vallahi biz almadık, enflasyon içimize işledi.
Her şeyi gramla alırken, bir tek göbek büyüyor çünkü ucuz olan tek şey: makarna ve beyaz ekmek.
Yumurta desen taneyle satılıyor, et rafta nostaljik obje, meyve artık masal konusu: 
“Bir eriğe bak, içinden geç, ama sakın alma!”
E böyle olunca da insan tokluğu karbonhidratın kucağında arıyor.
Kilo veremiyorsunuz çünkü protein zamlı, yürüyüş yolu yokuş, ayakkabı taksitle!

KİLO TESPİTİ = MİLLETİ ŞİŞMANLIKLA İFŞA ETMEK

Artık sokakta biri sizi baştan aşağı süzüyorsa, yanlış anlamayın...
“Potansiyel obez” olarak tescilleniyor olabilirsiniz.
Hani eskiden “boy-pos yerinde” denirdi ya, şimdi “risk grubunda” diyebilirler.
Sağlık Bakanlığı, meydanlarda tespit yapıyormuş. Ama olur da fazla çıkarsanız, kilo değil suç gibi yazılacak hanenize.

GÖBEK = GEÇİMİN GRAFİĞİ

Aslında bakanlığa da kızamıyorum.
Onlar göbeğe bakıyor, biz de marketteki etikete...
Ama gerçek obezite tablosu orada yazıyor:
1 kg kıyma: 630 TL
1 adet insan: 22.000 TL maaşla hayatta kalmaya çalışıyor.
Yani göbek dediğin şey artık vücut parçası değil, bir ekonomik gösterge.
Kimse lüksüne değil, hayatta kalmak için yiyor.
Kıymayı göremeyince, makarnaya sarılıyor millet.
Eee, yıllarca “yerli ve milli karbonhidratla” beslenmenin sonucu: ulusal şişkinlik! Pandemi döneminde bile raflardaki bütün makarnaları bitirmedik mi? Çünkü alım gücü ona yetti. 

DÜZENLİ EGZERSİZ: FİYATLARDAN KAÇMA KOŞUSU

Spor salonuna giden mi var? En büyük kardiyo, evden pazara yürümek.
Market etiketlerini görünce kalp ritmi artıyor, eve boş dönerken düşen nabız...

İnsan sabah kalkıp "bugün spor salonuna mı gitsem, yoksa elektrik faturasını mı ödesem?" diye düşünüyor. Faturalar da bin TL’yi geçti. Hangisi daha terletici, orası meçhul...

 Bisiklet peki? Fiyat araştırması yapmadım ama... Geçen sabah Doğan Can’ı dinliyordum Süper FM’de. Şarkı arasında dedi ki:
“Bisiklet 40 bin TL olmuş.”Modellerine göre fiyat yükseliyor. İyi ki yıllar önce oğluma bir bisiklet almışım da, bu güne kadar güzel bir şekilde muhafaza ettik, bakımını yaptık, yoksa... 
Yani düşün, artık pedal çevirmek bile zengin sporu!
Eskiden bisikleti çalan çocuk kovalanırdı, şimdi gören selfie çekiyor:
“Abi bisikletin ne kadar güzel, kaç taksitte aldın?”

KİLOSUZ BİR GELECEK MÜMKÜN MÜ?

Sayın yetkililer!
Göbek eritmeyi amaçlıyorsanız, önce bir fiyatları zayıflatın.
Eğer milletin beli kalınsa, cüzdanı ince olduğu içindir.
Unutmayın, bu memlekette insanlar değil, zamlardan korunmak için göbek bağlıyor!
Önce mutfağa huzur, markete denge, sofraya protein lazım.
Yoksa daha çok “gözle teşhis, ekmekle beslenme” olur...
Doyan değil, doyurulan toplum olmak istiyoruz. Ama önce fiyatları diyetisyene götürmek gerek...

Göbekli Tepe'nin Torunlarına selam olsun!

Sevgiyle Kalın.