Hayfene Kuralım mı? (Çocukluk Anılarınızı Tekrar Yaşamak İster Misiniz? )
16 Haziran 2025, Pazartesi 11:54
Malatya çocuk oyunları
İlkbaharda Tecde rengârenk çiçeklerle, yem yeşil ağaçlarla yeşil bir cennete dönerdi. Resimde de görüldüğü gibi en yükseği iki katlı olan kerpiç evler, ağaçların arasında görülmez olur, ancak caminin minaresi yeşilliğin ortasında boy gösterirdi. Bu mevsim Tecdeli çocukların tam hayfene kurma zamanıydı. Mahallenin 3-5 çocuğu bir araya geldi mi “ Var mısınız hayfene kurmaya” denir, herkes bu teklife balıklama dalardı.
Biraz uzunca bir sopa ile oyuna başlanırdı. Sopanın ucuna yazma bağlanır, bir gelin gibi süslenirdi. Gelin tamamlanınca mahallenin bir ucundan yürüyüşe geçilirdi. Kapı kapı dolaşılırdı. Sesi duyan çocuk gelir, alaya katılırdı. Hep bir ağızdan şenlik başlardı:
“ Pöt pöt pötürcek
Pötürceğe ne gerek?
İki kaşık yağ gerek…
Deyip, her evden bir şey istenirdi. Çocukların gönlünü kıran olmazdı. Yerine göre kiminden yağ, kiminden kavurma, kiminden bulgur istenirdi.
“Anan gurban, benim yağım kalmadı. Kavurma vereyim.”
“Bulgurumuz az kalmış. Daha değirmene kalkmadık. On tane yumurtaya ne dersiniz?”
“Bizden iki tas bulgur”
“Benden beş tandır ekmeği, afiyet olsun.”
“Bizden de bir küçük sitil yoğurt. Başka istekleriniz var mı?.. Haydi çocuklar neşeniz bol olsun."
Evlerden toplanan azıklar kovalarla pişirme alanına taşınırdı. Alan daha önceden seçilirdi. Koyu gölgeli, suyu bol, çimenlik bir yer. Ekseriya evlerden biraz uzakta bir bahçe yeğlenirdi. Evi yakın olanlar tava tencere, bazıları tabak kaşık getirirdi. Bazıları da domatesle soğanla oyuna katılırdı. Çember büyüdükçe büyürdü. Mahallenin tüm çocukları oraya toplanırdı.
Karıncalar gibi işe koşulurlardı. Ocak kurulur, odun toplanır, tencereler tavalar ateşin üstüne konurdu. Diğer yandan kızlar salata hazırlardı.
Mis gibi bulgur pilavının kokusu etrafı sarmaya başladı mı herkes yer sofrasının başına toplanır, tencerenin ocaktan inmesini sabırsızlıkla beklerdi. Kız-erkek, on iki on üç çocuk tencereye kaşık sallamaya başlardı. Herkes yetişebilsin diye her şey güzelce ayarlanır, tepeleme bulgur pilavı, tabak tabak salatalar, haşlanmış yumurtalar, tas tas ayranlar, çeşit çeşit meyveler… Güle eğlene, neşeyle yenirdi.
Hemen hemen her gün evlerde aynı bulgur pilavı pişerdi ama bunun tadına doyum olmazdı. Çorbada herkesin tuzu olduğu için mi, ortaklaşa pişirip, ortaklaşa yendiği için mi bilinmez bu oyun çocukların çok hoşuna giderdi.
Hayfene kurmayla karınlar doyunca, kimi kap kacağı yıkar, kimi çöpleri toplar, ateşler söndürülür, oyun için hazırlıklar başlardı. Kocaman bir ağacın dalına ip bağlanarak salıncak yapılır, Sülü-Değnek hazırlanırdı. Kızlar salıncağı ve ip atlamayı yeğlerken, oğlanlar sülü-değnek oynamak için eşleşirdi. Eşleşmede sayıca bir taraf eksik kalırsa bir kişi iki kişi yerine oynar. Bu oyuncuya da “eşi karnında” denirdi.
Oyuna başlamak için iki taşla kale yapılan yerden yedi adım uzağa bir başlama çizgisi çizilir ve iki ekibin birer oyuncusu kaleye geçerek bu çizgiye sülüyü atar. Kim sülüyü çizgiye daha yakın düşmüşse o ekip oyuna başlar. Oyuncu elindeki değnekle, çukurun üzerine yerleştirdiği sülüyü karşı taraf oyuncularına doğru vurarak hızla atar ve değneği yere bırakır. Eğer karşı taraf oyuncuları atılan sülüyü havada yakalarsa hem sayı kazanırlar hem de sülüyü kaptıran takımın oyuncusu oyundan çıkmış olur.
Eğer sülüyü yakalayamadıysa, sülüyü düştüğü yerden alarak tekrar yerdeki değneğe doğru atar. Değneği vurabilirlerse karşı takımının oyuncusu yine oyundan çıkar. Ekipteki tüm oyuncular yanana kadar oyun devam eder, sonra yer değişirler. Bu oyunda değişik vuruş yöntemleri vardır.
Sırasıyla; düz vuruş, bacak arası vuruş, yan vuruş, kaba kulak vuruşu (Değneği tutan kolun altından diğer kol geçirilip kulak tutularak yapılan vuruştur.)
Bir haber okudum. Yıllardır oynanan bu oyunumuzu turistlere de tanıtmak için Alanya’daki bir otelin animasyon şefi “Turkish Baseball” adını verdiği bizim sülü-değnek oyunumuzu turistlere de oynatmış. Büyük ilgi görmüş. Beyzbol oyununun atasının sülü-değnek olduğunu iddia eden animasyon şefi, oyunu oynayan turistlerin de aynı görüşte olduklarını ifade etmiş.
Otel bahçesinde bir araya gelen onlarca turist ellerine aldıkları sopa ile sülü-değnek oynamışlar. Oldukça eğlenen turistler, kendi ülkelerinde de bu oyununu oynayacaklarını söylemişler.
Tekrar dönelim biz hayfene kurma oyununa. Oğlanlar sülü-değnek oynarken kızlar da kurdukları salıncakta sanki uçarcasına sallanır, ayakları diğer ağaçların boyuna çıkardı. Bazen de aynı salıncakta iki kişi karşılıklı olarak ayakta sallanır, hızlandıkça adeta birbirlerini uçururlardı.
Başka oyunlar da oynanırdı. En çok oynananlar arasında beş taşı oyununu da sayabiliriz. Beş taş oyunu iki kişi ve beş yuvarlak taşla oynanırdı. Beş aşamalı bir oyundur.
Birler: Taşlar serbest yere bırakılır. Ebe yerdeki taşlardan uygun olanını seçer. Seçtiği taşı havaya atar. Her attığında yerden bir taş alıp attığı taşı tutması gerekir. Yerdeki taş bitinceye kadar işlem devam eder. Tutamaz veya yerden alacağı taşın dışında diğer bir taşa da dokunursa yanar oynama hakkı arkadaşına geçer.
İkiler: Taşlar yere bırakılır. Taşların içinden uygun olanı alınır. Alınan taş havaya atılarak, her atışta yerden iki taş alınmaya çalışılır.
Üçler: Taşlar yere atılır. Bu kez taşın biri tek olarak alınır, kalan üçü de tek seferde alınmaya çalışılır.
Dörtler: Taşlardan uygun olan bir tanesi havaya atılır. Yerde kalan dört taş bir seferde alınmaya çalışılır.
Dedeler: Taşlar yere atılır. Başparmak ve şahadet parmağı arası açılarak bir kale görüntüsü vermeye çalışılır. Oyuncu yerden bir tane uygun taşı eline alır. Rakip oyuncu en son parmağın arasından geçecek taşı seçer. Bu taş diğer taşların parmaklar arasında geçirilmesine engel olacak taştır. Oyuncu eline aldığı taşı havaya atar. Havaya attığı esnada yerdeki taşı kaleden geçirmeye çalışır. Bunun için iki hakkı vardır. Birinci seferde taşı düzeltir. İkinci seferde taşı parmakları arasından geçirir. Eğer bu esnada taşı başka bir taşa çarptırır veya havaya attığı taşı yakalayamazsa yanar.
Sonunda oyunun final bölümüne geçilir. Taşların tamamı avcunun içinde hafifçe yukarı atılır ve avucun tersiyle taşlar tutulmaya çalışılır. Avucunun tersinde en çok taş kalan oyuncu oyunu kazanır.
Şimdi gelelim anlatacağım son oyuna. “Bahar, gelincik, yenice, harman” bu isimler size neyi anımsatır? Bilemediniz mi? Haydi biraz daha ipucu vereyim. “ Sipahi, kulüp” Daha fazlada ipucu veremiyorum çünkü diğer isimleri ben de unuttum. Gene de bu kadar ipucuyla bilemediyseniz yanıtını ben vereyim. Bunlar bir zamanların sigara markalarıydı. Kare şeklinde ve üzeri resimli kutularda satılan bu sigaraların, bizi ilgilendiren yönü kutu kapaklarıydı. Boş kutuları sokaktan toplar, resimli kapaklarını keser ve bunlarla oyun oynardık. Her sigara kutusunun kendine göre bir sayı değeri vardı. Az bulunan kapaklar daha değerliydi. Örneğin yenice 25, bahar 50 ise, sipahi 100’dü.
Sigara kapağı oyunu için herkes önceden bir “Harrik” (eski ayakkabı) hazırlar, zeminde iyi kaysın diye topuğunu da sökerdi. Yere, bir metre çapında bir daire çizilirdi. İki kişiyle oynanan bu oyunda dairenin içerisine, her oyuncu kararlaştırılan değerde sigara kutu kapağını koyardı. Sonra bu daireye 7 adım uzaklığa bir çizgi çizilerek, oyun aleti olan “Harrik”i, dairenin önünde durarak çizgiye doğru atıp oyuna kimin başlayacağına karar verilirdi. Çizgiye en yakın atan oyuna başlardı. Harrik çizgi üzerinde kalmışsa o oyuncu yanmış sayılırdı. Şayet çizginin hemen yanında sadece bir ucu çizgiye temas ediyorsa “Su içiyi” denir ve ilk atış sırasını da o kazanırdı. Atışı yapan, çizgide durarak harriki daire içerisindeki sigara kapaklarına fırlatır ve daire dışına çıkardıklarını kazanmış olurdu. İyi nişan alıp, daire içerisinden çok kutu kapağı çıkaran, bunları sevinçle destelerdi. Kaybeden şanssız gününde olduğunu söyleyerek kendini sonraki oyuna hazırlardı.
Hayfene kurma pikniğinde oynadığımız çocuk oyunlarının şimdilik bu kadarını yazıyorum. Bu oyunlarını yazarken, çocukluk günlerime dönüp sanki yeniden oynar gibi oldum. Umarım sizler de çocukluk anılarınızı tekrar yaşamışsınızdır.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.