dore okulları
Malatya
19 Mart, 2024, Salı
  • DOLAR
    32.34
  • EURO
    35.12
  • ALTIN
    2238.7
  • BIST
    8771.87
  • BTC
    63797.05$

İnsanlık öldü mü?

21 Mart 2023, Salı 12:45
İnsanlık öldü mü?

Merhaba sevgili dostlar...

Uzun bir aradan sonra sizlerle dertleşmek istedim. Bir depremzede olarak  şanslı olan ve hayatta kalanlardanım. Bu fırsatı veren Rabbime şükürler olsun. Demek ki  dünyada daha yiyecek ekmeğimiz varmış. O kadar doluyum ki hiç bir yere sığamıyorum.  Altı Şubat günü Malatya'nın da içinde bulunduğu on bir ilde yaşanan büyük deprem sonrası hepimizin psikolojisi çok kötü durumda. Bu illerde yaşayan herkesin hayatı bir gecede alt üst oldu. Kimi hayatını, kimi eşini ve çocuklarını, kimi akrabalarını, kimi arkadaşlarını, kimi evini, kimi iş yerini ve kimi de işini kaybetti. Özetle yıllarını verip elde ettikleri neleri varsa hepsi bir gecede hiç olup gitti. Hayatta kalanlarında geleceğe dair umutları yok oldu. Kimi arabasında uyudu günlerce, kimi köyüne kaçtı, kimi ise yakın akrabasına sığındı. İmkanı olan arabasına binip şehri terketti o gece, olmayanlar da sokaklarda aç ve susuz, barınaksız yoğun kar yağışı altında oradan oraya sürüklendi durdu. Belediyenin ve AFAD 'ın gösterdiği yerlere sığınanlar oldu. O yerlerden bazıları  maalesef ki sağlam değilmiş, ikinci depremde sığındıkları bazı yerler de insanların üstüne yıkılmış. Çok kötü zamanlardan geçti onca insan, gidebilenler gitti. Lakin kalanlar hala çadırlarda yaşam mücadelesi veriyor. Ve ne yazık ki hala evi ve sığınacak bir yeri olmadığı için ve de çadır alamadığı için ekmek damlarında yaşamaya çalışan insanlar var. Bu da yetmez gibi yağmur ve sel felaketi insanları çok zor durumda bıraktı. İnanın hayal edemeyeceğiniz kadar zor şartlarda yaşam mücadelesi veriyor bir çoğu. Bunları neden söylüyorum. Şu sebepten, ilk günler tüm dünya seferber oldu. Bir kaç hafta enkaz altında kalanları kurtarma çalışmaları yapıldı. Tüm Türkiye tek yürek olup küçük büyük demeden bir katkı sağlamaya çalıştı. Devletin yetkili kurumları barınma desteği sağlanmaya çalıştı, yiyecek ve giyecek sağlanmaya çalışıldı. Bunun için emeği geçen ve zerre-i miskal katkısı olan herkese çok teşekkür ederim, minnettarız,  Allah razı olsun. Ama sonrası... Sonrasında depremzedeler hariç herkes için hayat normale döndü. TV de saçma sapan programlar yayınlanmaya devam etti. İnsanlar depremzedeleri unutup kaldıkları yerden hayatlarına devam ettiler. Bunun için kimseye sitem etmiyorum, yanlış anlaşılmasın. Lakin medya daha fazlasını yapabilirdi, diye düşünüyorum. Depremzedelere gelince onlar  için sonrası  olamadı  ve de olamıyor. Deprem durmuyor. Deprem bitse, bir bitse evi sağlam olan evine dönecek, evi yıkılan başka çaresine bakacak. Lakin şimdi evleri yok, işleri yok, aileleri yok, maddi olanakları yok, en kötüsü de umutları yok. Ne yapacaklarını bilmez bir halde çadırlar da sefalet içinde, soğuğa, yağmura, sele rağmen dayanmaya çalışıyorlar. Allah yar ve yardımcıları olsun.

 06/02/2023 saat 04:17 güzelim Malatyamızın yerle bir olduğu gün. O sabah büyük bir sarsıntıyla uyandık, ömrümde böyle bir deprem görmedim. Oğlumun odasına koşarken duvarlar ve yer beşik gibi sallanıyordu. Bir ara vestiyeri ve duvarı oğlumun üstüne yıkılmasın diye sıkıca tuttuğumu hatırlıyorum, sanki yıkılsa bunu engellemeye gücüm yetecekmiş gibi. Çok geçmişimdir zor zamanlardan, ne yapacağımı bilemediğim, şoka girdiğim anlar olmuştur zaman zaman, ama karar vermekte en zorlandığım vakitlerden birini o gece yaşadım. Bizlere  T.C.Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi tarafından Uzaktan Eğitim Kapısı kanalıyla Deprem seminerleri verilmişti, bende hemen hepsini izlemiştim. Ordan aklımda kalan şeyler; elektrik şartelini kapat, doğalgaz vanasını kapat, merdivenler güvenli değil kaçma, kapı kirişlerinden ve mutfaktan uzak dur, büyük eşyaların yanında  güvenli hayat üçgeni içinde kapan falan filan. Bunların hepsini yaptım da binamız şükür sağlammış yıkılmadı da yaptım. Elimde ışıldakla ordan oraya deli gibi koşturup durdum. Bu arada bina yıkılırsa bu işlemler beni nasıl kurtaracak, kaçsaydık daha mı iyiydi diye düşünüyorken telefonum çaldı, komşular ''Daha neden inmiyorsunuz''diye bağırınca kendimi toparladım ve oğluma hızlıca koşarak "in" diyebildim. Sağlam olmayan,ilk sarsıntıda yıkılan, yan yatan bir binada bulunan fertlerin bunları yapacak zamanı olabilecek miydi gerçekten, bunu düşünmeden edemiyorum. Ben bu önerilerin sadece sağlam binalar için geçerli olduğunu da bizzat deneyimlemiş oldum.

 Gelelim asıl önemli hususlara o gece akrabalarıma ulaşma şansım yoktu, arabam yoktu, otobüs, minibüs ve taksiler çalışmıyor, herkes kendi canının derdinde, ortalık mahşer yeri araban yoksa bir yerden başka yere gitme şansın yok. Bu durumda iken '' Ne duruyorsun kalkta buraya gel''diyerek, beni yaşadıkları ile çağıran akrabalara laf anlatmak çalışmakta ayrı bir eziyetti. Kalkta buraya gel, diyorlar. Ama nasıl gideceğim konusunda fikirleri yok. Açıklıyorum, ama anlamak istemiyorlar. O geceyi kafanızda canlandırmaya çalışın bir. Üstümüzde eşofmanlarla elimize ne geçtiyse üstümüze alıp, ne bulduysak ayağımıza geçirip koşup aşağı inmişiz. Herkes şaşkın, korkmuş, endişeli ve perişan. Kar yağıyor bir taraftan, çok üşüyoruz, sığınacak bir yer yok.Toplanma bölgelerine gidecek takatimiz yok, üstümüz dışarda uzun süre kalmaya uygun değil. Evlere girip kıyafet , çanta vs. almaya korkuyoruz, sarsıntılar durmuyor. Öyle bir geceydi ki tarifine kelimeler kifayetsiz kalıyor. Böyle zamanlarda soğukkanlı, mantıklı ve pratik düşünerek çözüm üretebilme yetisine sahip insanların varlığı büyük şanstır. Biz de çok şanslıydık. Komşumuz Kemal  Bey gençleri organize etti. Bahçelerinde ve çevrede tahta parçası, karton ne buldularsa getirip kaldırımda bir ateş yaktılar da, çoluk çocuk etrafına toplandık bir süre ısındık. İşte ''Ev alma komşu al.'' ve ''Komşu komşunun külüne muhtaçtır.''  sözleriyle atalarımızın neleri kastettiğini yaşayarak anlamış olduk. Sonrasında bacım Hatice ve eşi değerli kardeşim Kemal baktılar  bu şekilde uzun süre dayanmak zor. Karın şiddeti git gide artıyor, yakacak birşeyler yok, depreminde duracağı yok  bunun üzerine köylerine gitmeye karar verdiler. Sağ olsunlar bizi de aldılar araçlarına ve köylerine götürdüler. Anne ve babası çok muhterem, gönlü yüce insanlar ve kendileri gibi çok değerli, pırlanta gibi evlatlar yetiştirmişler. Gittiğimizde gördüğüm manzara beni çok duygulandırdı. Bütün çocukları yanlarında birilerini de misafir götürmüştü, onlarda büyük bir özveriyle evlerini herkese açmışlardı. İki artı bir köy evi ve kırka yakın misafir...

 Bu insanlar beş gün gece gündüz bizleri ağırladılar. İkinci depremden sonra eve girmeye korkar olduk, arabalarda nöbetleşe uyuduk. Yoğun kar yağışı nedeniyle yollar kapandı şehre gidemedik. Herhangi bir yardım alamadık. İlk gün dışarıda yoğun karın altında ,ateş yakıp ısınmaya çalıştık. Lakin odunlar ıslak olduğu için tutuşturmak zor oluyordu. Ateş bizi bırak kendini dahi ısıtamıyordu. İkinci depreme evde yakalandık. Can havliyle ayakkabısız, montsuz ,  kar çamur demeden kendimizi dışarı attık. Montlar, çantalar, telefonlar içeride ayakkabılar da kapı önünde kaldı. Çoraplarla kalakaldık karın içinde. Çoraplarımız ıslak, üstümüze lapa lapa kar yağıyor, daha sonra almayı başardığımız ayakkabılarda ıslandı, hava da çok soğuk, diz boyu kar var. Varın siz düşünün o soğukta nasıl durulur saatlerce. Daha sonra eşyalarımızı almayı başardık lakin olan olmuştu ve ıslanmıştık. Sonra ateş yaktı gençler ama odunlar da ıslak yada nemli idi. Zoraki tutuşan odunlar  kar  nedeniyle tekrar sönüyordu, velhasılı zor bir geceydi. Sonraki gün üstü ve yanı sacla kapatılmış derme çatma bir araba garajına soba kurdular, koltukları dizdiler. Sobada çayımızı, yemeğimizi yaptık. Hacer ablamız bizlere köy ekmeği, gözlemeler yaptı. Koca yürekli Mazlum amca ve gönlü bol Hacer Abla gelen kimseyi çevirmedi kapısından, herkese kapısını açtı. Gelen herkesle evini, aşını, ekmeğini paylaştı. Allah razı olsun onlardan beş günü onların desteğiyle geçirdik. Sonra onlara daha fazla yük olmak istemedik, çünkü çok kalabalıktık, kimi zaman sayımız elli kişiye yaklaşıyordu, barınacağımız alan dar idi, arabalara sığamayacak kadar çok kişi vardı. Bacım, yüce gönüllü arkadaşım Hatice ile karar verdik ve evlerimize döndük. Malatya'ya Beyler Dersi yönünden giriş yaptık. O andan itibaren  gördüklerimiz karşısında gözyaşlarımızı tutamadık. Karşılaştığımız durum içler acısıydı. Bir çok bina zarar görmüştü, çoğu site komple çökmüştü. Sokaklar ıssız, ışıklar yanmıyor, ses yok seda yok, insan yok, hayvan yok, çıt çıkmıyor koca şehirden. Hergün geçtiğimiz sokaklar virane olmuş. İzleyeniniz var mıdır bilmem. Wıll Smıth 'in başrolünde oynadığı ''Ben efsaneyim'' filmiden bir sahneyi  andırıyordu adeta güzel Malatyam. Öylesine ürkütücü, öylesine yetim kalmış, öylesine sessiz...

Bizim sokaktaki binalar da pek hasar yoktu. Evlerimize çıktık, o kısmı hiç anlatmak istemiyorum. Borulardan balçık akıyordu bunu bilin kafi. Bu şartlarda uzun süre barınamayacağımız aşikardı ve gidecek yerimiz de yoktu. Derken bir haber geldi. Komşumuzun yeğeni Artvin Çoruh Üniversitesi'nde okuyormuş, öğretmenleri depremi duyunca kendisi ile bağlantıya geçmişler. Şayet gitmek istersek barınma olanağı sağlanacağını belirtmişler. Kalktık gittik otogara aklımızda bin bir soruyla, belki ömrümde hiçbir zaman gitmeyi düşünmeyeceğim bir şehre gidiyordum. Nasıl insanlarla karşılaşacaktık hiçbir fikrim yoktu. Korku, endişe, merak, şüphe karmakarışık duygular içindeydim. Derken otobüs geldi komşularım ve onun geniş ailesi ile tam 23 kişi yola revan olduk. Artvinin değerli insanları kendi çabalarıyla çok güzel organize olmuşlar otobüslerle yardım göndermiş dönüşte de gelmek isteyen depremzedeleri ücretsiz olarak götürme kararı almışlar. Derken gece saat 22,5 civarı Artvin 'e vardık. Otobüs bizi ARTVİN MARİNA TATİL KÖYÜ(Artvin Sofrası) olarak anılan Marina Otele kadar bıraktı. Marina Otelin saygı değer işletmecileri Sayın Mahir KIRÇİÇEK ve Muhammed KIRÇİÇEK Beyler ile İşletme Müdürleri Osman KIRÇİÇEK ve Hayrullah KIRÇİÇEK Beyler ve kıymetli personelleri Oğuz ,Özgür ve Serhat Beyler, Hatice  ve Sibel Hanımlar bizleri çok güzel karşıladılar. O kaostan sonra kendimizi sıcacık bir aile ortamında bulduk. Geç saatlere kadar bizlere yemek, meyve ve çay servisi  yapıldı. Sonra  bungalov evlere yerleştirildik.  Depremin 7. gününde ilk kez duş alabildik. O gece ilk kez korkmadan, kabuslar görmeden, her tıkıltıda uykudan sıçramadan uyumayı başardık.  İlk gün KIRÇİÇEK kardeşler bizlerle tanıştılar acımızı, hüznümüzü paylaştıklarını, kendimizi evimizde gibi hissetmemizi, her ne sıkıntımız, isteğimiz, eksiğimiz olursa çekinmeden kendilerine iletmemizi umduklarını ve üç ay beş ay gibi bir zaman kısıtlaması olmaksızın dilediğimiz kadar otelde konaklayabileceğimizi belirttiler. Hoş sohpetleri , güler yüzleri, samimiyetleri ile bize aile ortamı sundular  ve bizleri dört dörtlük ağırladılar. Onların özverili çabaları sayesinde bizler, özellikle çocuklar adeta Cehennemden çıkarılıp Cennetle ödüllendirilmiş hissiyatına kapıldık. Artvin'in Çoruh Nehri kenarında ahşaptan güzel bir restorant ve yirmi küsür küçük bungalov evlerden oluşan bu tatil köyü yurdumun gizli bir cennet köşesi. Oraya gitmek bana çok iyi geldi, kendimi boyutlar arası geçiş yapmış gibi hissettim. Sanki yaşadığımız onca felaket bir kabustan ibaretmiş de uyanmışız bitmiş gibi geldi. Bizleri o karamsarlıktan çıkarabilmek için çok çabaladılar. Çocuklarla satranç maçları ve çeşitli oyunlar oynadılar. Çoruh Üniversitesine geziye götürdüler, çocukların kafası dağılsın diye çeşitli etkinlikler yaptırdılar. Ve bu bizlere gerçekten çok iyi geldi. Saltanatımız ve misafirliğimiz bir hafta sürdü. Daha sonra Valilik tüm depremzedeleri bir çatı altında toplamak istediklerini belirterek bizleri Kredi Yurtlar Kurumuna taşıdı. Bu nu her ne kadar tercih etmesekte Devletimizin emri bu yöndeydi bizlere de bu karar uymak kaldı. Artvin Valiliği ihtiyaçların karşılanabilmesi ve ulaşım sıkıntısı nedeniyle tüm depremzedeleri tek çatı altında toplama kararı almıştı.

 Sonradan  sohbetler esnasında anlatılanlardan öğrendiğim kadarıyla  Mahir Bey deprem esnasında Gazi Antepte'ymiş, kendisi de o korkuyu yaşamış. Artvine dönerken yol güzergahındaki deprem bölgelerinden geçmişler, yolculuk esnasında bu fikir aklına gelmiş.  Yolda kardeşlerini aramış ve depremzedelere yardım hususundaki fikrini anlatmış. Onlarda hiç tereddüt etmeden bu fikri desteklemişler. Dört kardeş aralarında konuşup anlaşmışlar, kendi maddi imkanlarıyla depremzedelere nasıl yardımcı olabiliriz diye düşünmüşler ve nihayetinde Marina Otelde depremzedeleri konuk etmeye karar vermişler. Bu düşüncelerini çevreleriyle paylaşmış, kordinasyon sağlamış ve bu yolla depremzedelere ulaşmışlar. Çabalarından, fedakarlıklarından ve hassasiyetlerinden ötürü kendilerine teşekkürü bir borç biliyorum. Bu hassasiyete sahip insanlar oldukça ne devletimin ne milletimin sırtı yere gelmez. Yüreği vatan,memleket aşkıyla böylesine yanan insnaların var olduğunu görmek beni kendime getirdi, kendimi daha güçlü hissettim. İlk beş günden sonra ilk defa yalnız olmadığımızı hissettim. Korku ve endişelerimizi anlayan, acımızı ve hüznümüzü yürekten paylaşan, çaresizliğimize dayanak olan böylesine güzel insanların var olduğunu görmek bize umut oldu. Hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Bilmeseniz, tanımasanızda memleketin her köşesinde yüreği sizler için çarpan bir gurup insan var. Hani insanlık öldü deriz ya, ölmemiş...

 İnsanlık; Marina Otel(Artvin Sofrası) adıyla memleketin ücra bir köşesindeki bir gurup gencin yüreğinde, Balıkesirli Fatma ninenin o güzel kalbinde, iş makinesini deprem bölgesine yetiştirmeye çalışan Pala Dayı lakaplı Kazım BUDAK'ın ve tekeri patlak dorseyi hayatını riske atarak depremzedeye ulaştırmaya çalışan  Kaan ve Batuhan TÜRKİYELİ kardeşlerin o yüce gönlünde, Islahiye de 60 kişiyi kurtarmak için binaya dönüp kendisi enkazda kalan Burhan Polat'ın fedakar yüreğinde, emekliliğini erteleyip depremzedelere yardıma koşan Şehit Jandarma Pilot Kıdemli Albay Oğuzhan ADALIOĞLU'nun o cesur yüreğinde aslanlar gibi yaşıyor ve her geçen gün boy boy filiz vererek büyüyor.

Zerre-i miskal hakkı ve emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum. Bu felakette hayatını kaybedenleri rahmet ve minnetle anıyorum.

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.