dore okulları
Malatya
29 Mart, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.39
  • EURO
    35.06
  • ALTIN
    2326.7
  • BIST
    9138.94
  • BTC
    70086.72$

Sarışın ve mavi gözlüler oldukları için mi?

05 Mart 2022, Cumartesi 12:10
Sarışın ve mavi gözlüler oldukları için mi?




Batı’nın Ukrayna’nın işgaline ve Ukraynalı göçmenlere karşı sergilediği diğerkâmlık ülkemizi adeta ikiye böldü. Bu davranışı ikiyüzlülük ve ırk ayrımcılığına, hatta Müslüman düşmanlığına bağlayanlar –ki bunun zaman zaman irabda mahalli var- bu tepkilerini bir şekilde Rusya’yı haklı görerek/göstererek yansıtıyor. Bir kesim ise daha adil görünmek adına tarafsızlığı tercih etmiş durumda. Batı medyasında da bizdeki aklı evvellerin mukabili bir hayli olmalı ki, gelen göçmenleri “sarışın, mavi gözlü” olduğundan bahisle hem kendi faşizanlıklarını ortaya koyuyor hem de bizdeki yoldaşlarının ekmeğine yağ sürüyor. 
Öncelikle Rusya’nın egemen bir devleti işgale yeltendiğinin altını çizelim. Minareyi çalan kılıfını hazırlar cinsinden Rusya yaptığı eylemi elbette kendince gerekçelendirecek, ama ortada bal gibi bir realite varsa, o da bu saldırının bir operasyon değil, egemen bir devlete karşı yürütülen haksız bir savaş olduğudur. Haliyle nasıl ki bir tecavüze şahit olanın tarafsız kalması ahlaki bir tutum olamayacağı, hatta bunun bir anlamda saldırgana destek anlamına geleceği gibi,  saldırıya uğrayan egemen bir devlet ile ona saldıran bir devlet arasında tarafsızlık da doğru bir politika olmaz. Fakat tutumunuzu daha diplomatik ve uluslararası hukuka uygun bir dille ifade ederek bazı kapıları açık tutmaya çalışmanız anlaşılır bir şey olur. 
İkincisi Batılı devletlerin Batılı olmayan, özellikle Ortadoğu coğrafyasında yaşanan çatışmalara sessiz kalmasının temelde “sarışın, mavi gözlülükle” bir alakası yok. En azından bunu böyle dile getiren ırkçının ve benzerlerinin dışında bir anlamı yok. Çünkü diğer bölgelerde yaşanan savaş ve çatışma bir bölgesel güvenlik sorunudur. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması ise bir Uluslararası Güvenlik sorunudur. 
Uluslararası Güvenlik, uluslararası sistemi, devletlerin yasal sınırlarını, uluslararası toplumu ve düzeni korumayı amaçlar. Çağımızda bu sistem ve düzen Büyük Güç yönetimi (Great Power Menagement) olarak adlandırılan ve BM sistemi olarak tanımlanan bir düzendir. Bu düzen İkinci Dünya Savaşı sonrası adım adım Batılılar tarafından oluşturulmuş ve zamanla diğer devletlerin katılımıyla da tüm dünyayı yönetir hale gelmiştir. Bu düzen askeri, politik ve ekonomik unsurlar taşısa da, Avrupa açısından anlamı ekonomik değer yaratarak ulusal refahı ve ulusal güvenliği desteklemektir. ABD ve Rusya ise Avrupa’nın tam tersine düşünür ve askeri güçlerini kendileri için ekonomik değer yaratmak amacıyla kullanırlar. O nedenle ABD ve Rusya saldırgan, Avrupa ise savaşa karşı isteksizdir. 
BM sistemi uluslararası alanda barış ve güvenliği sağlamanın sorumluluğunu büyük güçler olarak tanımlanan  BM Güvenlik Konseyi üyesi beş devletin (ABD, Rusya,Çin, İngiltere ve Fransa) eline bırakmıştır. Bu devletler dünyanın diğer coğrafyalarında yaşanan savaş ve çatışmalar hakkında BM’in harekete geçmesini, kendi çıkarlarına uygun buldukları noktada, sahip oldukları veto yetkisini kullanarak engellemektedir. Ayrıca bu savaşlar bölgesel savaşlar oldukları için bütün bir sistemi tehdit edecek nitelik taşımazlar, hatta silah sanayisinin büyük güçlerini besledikleri için bilinçaltında faydalı ve gerekli bile bulunabilirler. Ve buna ek olarak ellerinde nükleer silah bulunan BM Güvenlik Konseyi üyesi olan bu büyük güçler İkinci Dünya Savaşından bu yana kendi aralarında hiçbir sıcak çatışmaya/savaşa da karışmamışlardır. Oysaki Rusya-Ukrayna savaşı bunun ilk kez bir istisnasını oluşturuyor.
Yani bu savaş uluslararası alanda sözüm ona barışı ve güvenliği sağlamakla yükümlü bir konseyin üyesi olan bir devletin kendisinin doğrudan bir savaşa girmesi, üstelik de hep caydırıcılık unsuru olarak sahip olduklarını düşündüğümüz nükleer gücü, bir tehdit unsuru olarak kullanmasıdır.
Haliyle Rusya-Ukrayna savaşı bir bölgesel bir güvenlik sorunu değil, bir uluslararası sistem sorunudur. Eğer Batı, Rusya’ya mani olamaz ya da bunun bedelini Putin’e ödetmezlerse Batı’nın kurduğu ve bütün dünyanın da entegre olduğu sistemin çökme tehlikesi var. Haliyle bunun farkına varan Avrupa’da yüz yıldır tarafsız olan ülkeler dahi tarafsızlığını bozarak tavır almak zorunda kaldılar. Bu nedenle bu savaş Batı açısından sadece Ukrayna için değil topyekûn sistem için bir prestij ve hayat memat meselesidir. 
Ortaya çıkan bu krizi kendi anlayışlarına göre yorumlayan insanlar elbette bunu gerekçelendirecek çok sayıda örnek verebilirler. Fakat faziletten dem vuranlar doğru davranışın gerekçesini dışarıda değil kendi karakterinde aramalılar. Siz böyle yaptınız, öyleyse biz de böyle yapıyoruz anlayışı 1-1 berabere kalmaktır. 
Dünyada olan biten her şeyi büyük bir hikmeti keşfetmiş gibi bize bağlayan “aslında olayın merkezinde Türkiye var, hedef Türkiye” diyenlerin iddialarına karşı vakit ve enerji harcamamak için cevap yazmıyorum.