Ortadoğu'da Neler Oluyor?
16 Haziran 2025, Pazartesi 15:34
İsrail-Filistin çatışması uzun zamandır devam eden bir sorun, fakat son zamanda yaşanan olaylar işlerin alışılmışın dışında seyrettiğini gösteriyor. Zira İsrail hedefi büyütmüş gibi.
7 Ekim 2023’de Hamas’ın İsrail’e düzenlediği saldırılar pandoranın kutusunu açmış gibi görünüyor. Zira o günden bugüne İsrail Gazze’de son yüzyılın en büyük insanlık suçlarından birini işlemekle kalmadı bölgedeki en önemli düşmanı olan Hizbullah’ı da devre dışı bıraktı. Önce Hamas’ın İsmail Haniye, Salih Aruri, Yahya Sinvar gibi önde gelen siyasi ve askeri liderlerini; ardından Hizbullah’ın karizmatik lideri Hasan Nasrallah’ı, daha sonra da İran’ın sahadaki önemli komutanlarından Kasım Süleymani ve son olarak da İran Genel Kurmay Başkanı Muhammed Bakıri ve Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Selami gibi isimleri çeşitli şekillerde ortadan kaldırmış oldu. Tüm bu isimlerin kritik görevleri ve öldürülüş biçimleri dikkate alındığından bu suikastların bugünün işi olmayıp uzun bir süredir davam eden hazırlıklara ve stratejik planlamaya dayalı olduğu anlaşılıyor.
Ortadoğu’da estirilen bu terör kasırgasında ABD’nin suç ortağı olduğu ve ABD Başkanı Trump’ın bu senaryonun siyasi ve ekonomik ayağını yönettiğini düşünmemizi gerektirecek çok şey var. Öncelikle İbrahim Anlaşması ile İsrail’in varlığını Arap ülkelerine kabul ettiren Trump’ın, İsrail’in son İran saldırısından önce Arabistan ve Körfez ülkelerini dolaşarak onları adeta haraca kestiği hepimizin malumu.
Ayrıca İran’ın bölgede vekil gücü gibi hareket eden ve İsrail için önemli bir sorun olan Suriye’de de İran yanlısı Esed’in devrilerek yerine hakkında çok sayıda soru işareti bulunan birinin getirilmesi de not etmeye değer. Zira Suriye’de yaşanan gelişmeler İsrail için oldukça rahatlatıcı oldu. Nitekim İŞİD’le geçmişi aşikâr olan Colani’nin göreve başlar başlamaz ayağının tozuyla Suriye’nin İsrail ile savaşa girmek istemediğini açıklaması kaydedilmesi gereken bir husus.
İsrail şuan Suriye başkentinin 20-25 km yakınlarında ve adeta Suriye hava sahasını kontrol ediyor.
Peki, İsrail’in İran’a yönelik saldırıları ile hedeflediği şey ne? Açıkça ifade edilen iki neden bulunmakta. Birisi İran’ın nükleer silah yapımını engellemek, diğeri de İran’da bir rejim değişikliğine neden olmak.
Bu iki nedenin sahada bir karşılığı var mı? Evet.
İran’ın nükleer silah sahibi olmak istediği ve bunun için çaba harcadığı bilinen bir gerçek. İran bunu başardığı takdirde sadece Batı ve İsrail için değil aynı zamanda Türkiye ve civardaki diğer Arap devletleri için de bir tehdit oluşturacağı aşikâr. Çünkü İran nükleer silahlarla kazanacağı öz güven ile rejim ihracı çabalarına yeniden başlayacaktır. Nitekim bu haliyle bile İran’ın Ortadoğu’da vekil güçler aracılığı ile neler yaptığını biliyoruz. Ayrıca Türkiye bir tür Kuzey Kore ile komşuluk yapmak istemez. Fakat bu tür bombalamalarla İran’ın nükleer kapasitesi tamamen ortadan da kaldırılamaz. Öyle ise ikinci seçenek daha dikkat çekici.
Netanyahu’nun dile getirdiği gibi İran’da bir rejim değişikliği mümkün mü? Normal şartlarda bu tür saldırılar hedef ülkede iktidar etrafında bir kenetlenmeye neden olur. İsrail ve ABD her halde bunu bilmeyecek ve İranlıları tanımayacak kadar tecrübesiz değiller. Fakat bu kadar açık sözlülükle bu konuyu dile getirdiklerine göre İran kamuoyunun bu kez farklı bir noktada olduğunu düşünüyorlar demek ki. Bence bu beklentiyi ciddiye almakta yarar var.
Şimdi genel tabloyu dikkate alacak olursak Hamas’sız, Hizbullah’sız, Suriye’siz ve İran’sız bir Ortadoğu İsrail’in düşündeki cennet tarifi olur herhalde. Bu cennete ulaşmaya ramak kaldı. “Vaad edilen topraklar” retoriğiyle İsrail’in topraklarını genişletmek istediğine ise inanmıyorum. Zira 9 milyonluk bir nüfusla bu kadar geniş bir alanı elinizde tutamazsınız. Kendi içindeki Gazze’ye giremeyen İsrail tüm bu toprakları nasıl kontrol edebilir. Ayrıca fetih çağı geride kaldı, artık işbirliği ve tesir çağındayız.
Burada sorulması gereken şey, işlerin bu noktaya taşınmasını sağlayanlar kimler?
İkinci olarak bu ateş Türkiye’ye dokunur mu, diye soracak olursak. Eğer bu tablodan İran galip çıksa bizim için ayrı bir sorun, İsrail galip çıksa daha derin bir sorun. Yine de İsrail’in Türkiye’ye saldırma ihtimalinin olmadığını düşünüyorum. Zira İsrail Türk ordusunu yakından tanıyor. Ayrıca Türkiye’nin NATO üyesi olması da onlar için diğer bir sorun olur. Fakat Türkiye kamuoyunun her türlü karışıklık için daha erişilebilir olduğunu da unutmamak lazım. O nedenle İsrail’den sadece askeri bir tehdit algılaması büyük gaflet olur. Bu noktada Türkiye, İran, Irak ve Suriye denkleminin ortak paydası Kürtler olduğuna göre bu noktaya dikkat etmek gerekiyor.
Türkiye şu ana kadar olduğu gibi İran konusunda mevcut statükonun devamını istemektedir. Orada yaşanacak bir iç karışıklık gibi İran’ın nükleer güç olması da arzu etmediğimiz bir şey. Fakat bu gelişmelerin nereye doğru evrileceği Türkiye’nin bölge ülkeleri ve İsrail’le olan ilişkilerini esaslı biçimde etkileyecek.
Anlıyoruz ki Ortadoğu bölgesinde yaşanan hiçbir gelişme birbirinden bağımsız değil.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
Memduh
16-06-2025 16:39Yorumunuz için teşekkürler.