Vahap Küçük'ten İnsani Dokunuş: Minnettarlıkla anıyoruz!

-Ramazan Ayı öncesi “kentin en büyük sorunu” nasıl çözüme kavuştu?

-Mihmandarlığından dolayı Malatya Valisi Ersin Yazıcı’ya, civanmertliğinden dolayı da LCW yönetimine en kalbi duygularımla teşekkür ediyorum!..

-“Pütürge seçimlerini” kim kazanır?

-Mikail Sülük, “rekor kırarak” rakiplerine büyük fark atacak mı?

-Bilal Yıldırım’ın “türkü bar macerasına” eleştirel bir bakış!

-İstanbul ve Ankara adaylarına laf eden “Bilal Yıldırım’ın performansını” beğendiniz mi?

-Bilal Yıldırım’ın “Türkü Bardaki performansına” laf etmeyelim mi şimdi?

-Bilal Yıldırım kimlerin tepkisini çekti?

-İbrahim Gezer’in bağımsız adaylığı: Cürreyi mi biliyor, risk mi alıyor?

-Planın başarısıyla ilgili şüphelerim neler?

-Ak Parti, önceki seçimlerde de kendini nasıl vurmuştu?

-Ak Parti’de tutarsızlık tekrarlandı mı?

-Valinin aldatılması mı?

-Günümüzün gerçeği nedir?

-Kritik dönem: ders vermek isterken, vatandaşın korkusu ne!

-Laf ebesinde ne var?

-Fiskos masasında ne var?

-Haftanın karikatüründe ne var?

***

Bugünkü yazıma “Yokluğun gözü kör olsun, hasutluk zeval bulsun, zenginimiz de her daim bulunsun.” Sözünü edip “Amin” diyerek başlamak istiyorum. Bu güzel duaya amin dememizin sebebine gelecek olursak; Geçtiğimiz haftaki yazımda Malatya’da Ramazan’la ilgili herhangi bir hazırlık yapılmadığından bahsetmiştim. Vatandaşın teravih namazı kılabileceği bir yerin tahsis edilmemiş olmasına dikkat çekmiştim.
 
SAYIN YAZICI VE SAYIN KÜÇÜK’E MİNNETTARIM!..

İslam aleminin üzerinde “kara bulut”ların eksik olmadığı şu hengamede, buruk bir şekilde Ramazan-ı şerife adım attık. Bu mübarek ay hürmetine, alem-i islam aziz, düşmanları ise zelil olsun…

Şükürler olsun ki; Ramazan-ı Şerif’e ulaştık. Pazar akşamı da ilk teravih namazını kıldık. Lokal bir çözüm de olsa, bir sıkıntının bertaraf edildiğini görerek sevindik.
Malatyamızın yetiştirdiği önemli işadamlarımızdan biri olan  LCW Yönetim Kurulu Başkanı sayın Vahap Küçük’ün Malatya’daki iş merkezinin üçüncü katını bin kişilik bir mescid olarak tahsis ettiğini gördük. Var olsun Sayın Valimiz Ersin Yazıcı, durumu Vahap Küçük’e ileterek,  yer talebinde bulunmuş. Vahap Küçük de, Valiliğin iç teşrifatını yapmasına gerek olmadığını söyleyerek, kendileri mescidi hazır bir şekilde teslim edeceklerini vurgulamışlar. Bin maşallah! Allah ondan ebeden razı olsun. Babasının, atasının ruhu şad olsun.

Mihmandarlığından dolayı Malatya Valisi Ersin Yazıcı’ya, civanmertliğinden dolayı da LCW yönetimine en kalbi duygularımla teşekkür ediyorum!..

PÜTÜRGE’DE “MİKAİL SÜLÜK FARKI” OLACAK!..

Seçim atmosferini iyi tahlil ettiğimi düşünen dostlarımdan “Pütürge seçimlerini kim kazanır?” şeklinde sualler alıyorum. Cevaben de “Tabii ki Mikail Sülük” diyorum. Sebebini ise geçmişte şu şekilde izah ediyordum: “Mikail Sülük’ten ziyade rakiplerinin yarışacağı isim, AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır” diye de ekliyordum.  Fakat şimdi karşılaştığım manzara karşısında “Plus one” yani “artı değer” diyorum. Çünkü genel başkanını mahçup etmeyen bir Mikail Sülük portresi var karşımızda! “Korkuluk” gibi Pütürge’de durmayan. Ankara’daki bakanlıkları “arşınlayan”, hemşerileri için “katma değer” sağlayan, sinerji ruhuyla hareket eden ve “Malatya’da en çok hizmet yapan ünvanına sahip bir hizmet adamı var Pütürge’de…”. Olaya “pragmatik” baktığımızda, Mikail Sülük seçimi kazanmakla kalmayıp, “rekor kırarak” rakiplerine büyük fark atacaktır.
  
 BİLAL YILDIRIM'IN TÜRKÜ BAR MACERASINA ELEŞTİREL BİR BAKIŞ!

Başlığa bakıp Bilal Yıldırım’la ilgili ne yazacağımı merak edenlere önce bir fıkrayı hatırlatmak isterim. Eskiden “pavyonda” çalışan kadınlardan biri “tövbekar” olmuş. "Yarabbi, artık bu işleri bıraktım, bu günahları işlemeyeceğim” diyerek namaza başlamış. Hatta “hacca” dahi gitmiş. Bir zaman daha bu şekilde namazla, niyazla ibadetle hayatını geçirmiş. Bir gün, eski hayatı aklına gelmiş. İçinde, o eski hayata geri dönme isteği peyda olmuş. "Ne olacak ki? Hele bir gidip görelim, eski arkadaşlarım, eski mekan nasıl?” Diye içinden geçirmiş. Bir bara doğru yaklaşmış. Yaklaşırken de “Allah'ım, günah yazma. Allah'ım, günah yazma. Allah'ım, günah yazma." diye dua edermiş. Barın önüne gelince, bakmış ki, eğlence gırla gidiyor…İçeri girerken “Allahım, günahımın yarısını yaz, yarısını yazma.” demeye başlamış. Eğlenmeye başlayıp iyice coşunca da “İster yaz, ister yazma…” derken bulmuş kendini.

İSTANBUL VE ANKARA ADAYLARINA LAF EDEN BİLAL YILDIRIM’IN PERFORMANSINI BEĞENDİNİZ Mİ?

Yeniden Refah Partisi’nin İl Başkanı ve Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Bilal Yıldırım’ın önceki yaptığı bir ziyareti görünce, yukarıdaki fıkra aklıma geldi. Ramazan-ı Şerif’in birinci günü “Türkü Bar”ı ziyaret etme fikri kimin aklından çıktı acaba? Oturup kalktıkları her yerde Gazze’deki siyonist zulmünü anlatan, dinden, imandan bahseden birinin, Ramazan’ın birinci günü “Türkü Bar”a ziyaret gerçekleştirmesini “aklım havsalam” almıyor. 

Bugüne kadar anlattığı bütün değerlerin tam tersi bir hareket sergileyen adaya kim oy verir? 

O Türkü barda bulunanlardan gelecek 3-5 oy için, kendisine destek veren veya vermeyi düşünen onlarca insanı hiç mi düşünmediler? 

İstanbul’daki Murat Kurum’un iki parmak şıklatmasına, Ankara’daki Turgut Altınok’un halay çekmesine laf eden adamın, Türkü bardaki hali nicedir?.. 

Hiç düşünmediler mi? 

Bilal Yıldırım’ın Türkü Bardaki performansına laf etmeyelim mi şimdi?

CENAZEDEN, TAZİYEDEN KALKIP GELENLER VARDI

Milletin önüne çıkan adayların kendine çeki düzen vermesi gerekir. Neyi, nerede, nasıl yapması gerektiğini iyi bilmesi ve ona göre hareket etmesi gerekir. “Dini jargon” ve “Dini hassasiyet”ler üzerinden söylemlerde bulunan kişiler, bulundukları yere ve yaptıkları harekete dikkat etmek zorundadır. Aynı ortamda bulunan ve çok sert tepki gösteren Yeniden Refahlılar da vardı. İsimleri önemli değil. Parti organizasyonu diyerek, akrabaları vefat etmiş insanlar da geldi o ortama. Cenazeden, taziyeden kalkıp, adaylarını desteklemeye gelen insanlara hiç mi saygıları yok? 

Onların da tepkisini çekti Bilal Yıldırım!..
 
İBRAHİM GEZER'İN BAĞIMSIZ ADAYLIĞI: CÜRREYİ Mİ BİLİYOR, RİSK Mİ ALIYOR?

Malatya’daki adayları değerlendirirken, İbrahim Gezer’i ayrı bir yere koyduğumu daha önceleri de ifade etmiştim. Kendisinin “siyasi zeka”sını iyi kullandığını ve siyasete “kalite” getirdiğini daha önce de vurgulamıştım. Neden bağımsız olarak Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday olduğunu ise, anlayamadığımı belirtmiştim. İbrahim Gezer’in, mensup olduğu ve kurucular kurulunda bulunduğu Deva Partisi'nden değil de, neden bağımsız aday olduğunu sorguladım bugüne kadar. Bu sorgulamalar sırasında; bağımsız aday olarak, Yeniden Refah Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi ve AK Parti'den küskünleri yanına çekebilir, MHP, Deva Partisi ve diğer partilerden gelecek desteği düşündüğü kanaatine varmıştım.

PLANIN BAŞARISIYLA İLGİLİ ŞÜPHELERİM VAR!..

Yaşanan son gelişmeler neticesinde bu stratejinin tutmadığını görüyorum. Çünkü; Geçtiğimiz günlerde Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Malatya'ya gelmişti. “Prof. Dr. İbrahim Gezer bizim adayımızdır” şeklindeki vurgusuna şahitlik ettim. Bu söylem, Gezer'in Deva Partisi'nden “daha ağır bir etki”ye sahip olduğunu düşündürüyordu. Deva Partisi adayı Deva Partisi'ni temsil eden bir Büyükşehir Belediye Başkanı olmuyor, kendi adıyla oluyor. Bu planın başarılı olup olmayacağına dair şüphelerim var. 

Mamafih;

İbrahim Gezer'in siyasete kalite getirdiğini yineliyorum. Rakiplerinin fikir çatışmalarını daha da kamçıladığını görüyor ve daha kaliteli bir yarışın ortaya çıktığına inanıyorum.
 
AK PARTİ, ÖNCEKİ SEÇİMLERDE DE KENDİNİ VURMUŞTU!

Hatırlanacağı üzere, 2019’daki yerel seçimlerde, AK Parti, kendi belediye başkanları olan Haluk Cömertoğlu’nu Arapgir'de, Ali Kazgan’ı Akçadağ'da ve Cemal Akdemir’i de Kale'de, aday göstermemişti. Bu durum, dönemin AK Parti İl Başkanı İhsan Koca’nın eleştirilmesine sebep olmuştu. Sonuç olarak; Haluk Cömertoğlu’nu aday gösteren CHP, 25 yıl sonra Arapgir’i aldı. Akçadağ'da ise Ali Kazgan, bağımsız aday olarak girdiği seçimi kazandı. Kale’de Cemal Akdemir'i aday göstermeyen AK Parti, ciddi oy kaybı yaşadı.

TUTARSIZLIK TEKRARLANDI!

Maalesef, bu dönemde de, başta Ak Parti İl Başkanı Namık Gören olmak üzere, İhsan Koca, Bülent Tüfenkçi ve sair vekiller, benzer hataları tekrarladı. AK Parti'nin Kale, Darende, Kuluncak, Akçadağ, Doğanşehir, Arapgir, Arguvan ve Hekimhan ilçelerini kaybetme “riskiyle” karşı karşıya olduğu görülüyor. Halkın rızası olmadan ve dayatmalarla başarı elde edilemeyeceğini artık görmeleri gerekirken, yine aynı hatalar silsilesi devam ediyor. AK Parti’nin oy oranıyla Cumhur İttifakı'nın oyu arasındaki “derin uçurum” göz önüne alındığında, zaten durum net bir şekilde anlaşılıyor. Bazı AK Partililerin, dayatmanın işe yarayacağına inanıyor olması, halkın rızasının dikkate alınmaması ve kendi bildiğini okuması, başarısızlığı da beraberinde getirecektir.

VALİNİN ALDATILMASI MI?

Geçtiğimiz günlerde, hak sahipleri için kura çekimi vardı. Kura çekimi yapılıp, hak sahiplerine konutların teslimi yapılmaya başlandı. Ancak bir aksaklık olduğuyla ilgili duyumlar almaya başladık. Hatta Vali bey bir açıklama yaparak, 200 kişinin gelip anahtarlarını almadıklarını söylemişti.

Bize gelen duyumlardan birine göre, yaklaşık 800 konutun bulunduğu Gelincik Tepesi’nde hiç kimseye anahtar verilmiyor. Hatta içeri dahi alınmıyorlar. Gelenlere “Burası henüz bitmedi.” diyerek geri çevriliyor.  Durum böyle olunca, Vali Bey'e birilerinin yanlış bilgi verdiğini düşünmeye başladık.

Bu durumu saygıdeğer Valimize arz ederek, durumun tesbitinin basit olduğunu da söylemek isterim. Gelincik Tepe'ye gidip durumu doğrudan gözlemleyerek, kimin anahtar aldığını, evini taşımaya çalışanları ve anahtar dağıtımının nasıl yapıldığını öğrenebilir. Belki kolay bir iş olmayabilir ama doğru bilgiye ulaşmak için gereklidir. Verilen bilgilerin doğruluğunu teyit etmek, vatandaşların güvenini kazanmak açısından önemlidir. Vali Bey, bu konuyu araştırarak doğru bilgilere ulaşmalı ve gerekli adımları atmalıdır. Bu şekilde, yanlış anlamaları ve gereksiz endişeleri önlemiş olur.

KRİTİK DÖNEM: DERS VERMEK İSTERKEN, VATANDAŞIN KORKUSU!

Seçimlerle ilgili konuşan bazı zevatın “AK Parti'ye bir ders verelim de, kendilerine gelsinler” dediklerini işitiyorum. “AK Parti'ye destek verelim ki memleketimiz ayağa kalksın.” Diyeceklerine “Bizi saymıyorlar. Şöyle yapmıyorlar, böyle yapmıyorlar” gibi sözler duyuyoruz.

Ancak bu söylemlerin doğruluğu konusunda şüphelerim var. Hatırlanacağı üzere, geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan “Bu benim son seçimim” demişti. Yani “Bana kimse ders vermeye kalkışmasın. Ben dersimi iyi biliyorum” diyordu. “Bu, son seçimim” diyerek ders alma ve verme yolunu kapatmış oldu. Hal böyle olunca, ders vermenin de bir mantığı kalmadı. Cumhurbaşkanı, stratejik davranıp, durumu iyi yönetti. Bir nevi, "Neyin dersini vereceksiniz?" der gibiydi.

GÜNÜMÜZÜN GERÇEĞİ: YARINLARIN ENDİŞESİNE SAPLANMAK YERİNE ŞİMDİYE ODAMALIYIZ!

Zaten, mevcut vekillerin de gelecek dönemde olmayacaklarıyla ilgili duyumlar alıyoruz. Zaten değişecek olanlara, nasıl ders verebiliriz ki? Destek verilmeli ki hep birlikte elele, gönül gönüle bu şehri ayağa kaldırabilelim. Herkes söz sahibi olabilir. Eğer iyi bir şey talep edilirse, herkes der ki, "Bak, bu kadar oy verdik kardeşim, bunun karşılığını verin." Eğer bunu karşılayamazlarsa, doğru olmaz, iyi olmaz, daha kötü olur. Vesselam…

ORTAK EKSİKLİKLER, BİRLİKTE HAREKET ETME ZORUNLULUĞUNU GÜNDELİYOR!

Önümüzdeki seçimler için, AK Parti'nin adaylarının birlikte hareket etmesi ve birbirlerinin eksiklerini gidermesi gerektiğini düşünüyorum. Büyükşehir'de Samir Er, Yeşilyurt'ta İlhan Geçit ve Battalgazi'de Bayram Taşkın aday olmuştu. “Sosyal yönü” ağırlıklı olan isim Bayram Taşkın’dır. Siyaseti bilen, siyasetin içinde gelen biri isim kendisi. İlhan Geçit ise “hayatının merkezine insanı koymuş”, herkese tebessüm eden ve herkese dokunan bir isim. Sami Er ise biraz daha duygusal, insani ve sosyal boyutu pek öne çıkmayan, “iyi bir teknik adam”. Bu üç adaya baktığımızda her birinin farklı özellikleri olduğunu görüyoruz.

Her biri, diğer konularda iyi olsa da bir konuda eksik kalıyor. Siyaset, sosyallik ve insan odaklı olabilen tek bir aday yok. Bu durumda her biri, bir diğerinin eksiğini kapatabilecektir. Bu sebeple, Samir Er, İlhan Geçit ve Bayram Taşkın’ın seçim öncesi ve sonrasında birlikte hareket etmeleri elzemdir. Hem şehrimizin yeniden ayağa kaldırılması, hem de vatandaşın daha müreffeh bir şekilde yaşaması için bu üç ismin birbirinden kopuk hareket etmemesi gerekiyor. Samir Er, her iki başkan adayına teknik konularda yardımcı olabilirken, İlhan Geçit de Samir Er’e insana dokunma konusunda destek sağlayabilir. Bayram Taşkın ise Samir Er’e sosyalleşme konusunda yardımcı olmalıdır. Bu birliktelik sağlanırsa, o zaman Malatya, yeniden ayağa kalkabilir. Aksi takdirde, Malatya'nın gelişmesini bırakın daha da geri gideceğini söyleyebilirim. Sonuç olarak, bir elin nesi var. İki elin sesi var…

LAF EBESİ

Geçtiğimiz günlerde, Sami Er’e şöyle bir sual yöneltiliyor: "Siz kazanamazsanız, başkası kazanır. Sizin yorumunuz nedir?” Soruya gülerek cevap veren Sami Er ise hayli manidar bir şekilde “Öyle bir şey olmaz!..” diyor. Bu diyaloğu görünce “Yarım doktor candan, yarım hoca dinden eder” sözü aklıma geldi. Bir de ben ilave edeyim istedim bu söze: Yarım siyasetçi de oydan eder.

FİSKOS

- Malatya'da Ersin Yazıcı'ya yanlış bilgi veriliyormuş.

- Şehirde hırsızlık oranında artış olmuş.

- Malatya'da uyuşturucu satışı kurumlara kadar girmiş.

- AK Parti sekiz ilçeyi kaybedecekmiş.

- Malatya Ak Partili milletvekillerinin telefonuna ulaşılamıyormuş.

- Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın mitingi çok zayıf geçmiş.

Selam ve dua ile
Fiemanillah