Yazıcı, Malatya siyasetine “mesafe” koymalı!..

-“Malatya Valisi Ersin Yazıcı” için neler söyleniyor?

-Ersin Yazıcı, temsil ettiği makamın farkında mı?

-Yeni Vali “geçmişte yapılan hataları” tekrarlar mı?

-Malatya Valisi Yazıcı, “Malatyalıların duasını” nasıl alabilir? 

-İnsanların “düşkün”lüğünden ve “çaresiz”liğinden istifade edenler kimler?

-Toplumumuzu içten içe kemiren “aç gözlülük” ve kolay yoldan “para kazanma hırsı”na nasıl dur diyebilirsiniz?

-Fulya Öztürk’ün Malatya’ya kazandırdığı ne oldu?

-Malatya’da ne yapılsaydı “Fulya Öztürk’ün yaptığı yayından katbekat daha tesirli” olurdu?

-Şevket Keskin, “kimlere-ne” yazdırıyor?..

-“Şevket Keskin’in yaptıkları veya yapmadıkları” üzerine kaleme aldığım yazılarda başka manâlar aramak da neyin nesi? 

-Keskin, “başkanlığı devredeceği güne kadar” ne yapmalı?

-“Öznur Çalık tartışmaları”ndan kurtulmanın yolu ne?

-Fiskos Masası’nda ne var?

-Haftanın karikatüründe ne var?

-Laf Ebesi’ni okumadan geçmeyin!

***

Malatya Valisi Ersin Yazıcı için, “Türkiye’nin en iyi valisi…” şeklinde bir söz duymuştum. 

Malatya’nın ziyadesiyle “meyus”, “mahzun” ve “mağdur” olduğu bu süreçte, mezkur söz için “İnşallah öyledir…” temennisinde bulundum. 

İnşallah sayın valimizin “mihmandarlığı”nda, harap olan şehrimiz “inşaa”, berbat olan ticaretimiz “ihya” ve terk-i diyar etmiş hemşerilerimiz de “ikna” olurlar ve memleketlerine geri dönerler.

Şayet valimiz, önceki valiler gibi “devlet adamı olduğu”nu unutup, “siyasetin etki ve gölgesi”nde Malatya’ya hizmet (!) etmeye çalışırsa; Ne terk-i diyar eden hemşerilerimiz ikna, ne berbat olan ticaretimiz ihya, ne de harap olan şehrimiz yeniden inşaa olunur…

Önceki valimiz Hulusi Şahin, siyasetin etkisi altında kalmamak için, çok mücadele verdi, lakin başaramadı. 

Ondan önceki valimiz Aydın Baruş ise, siyasilerin etkisinde kalmış gibi bir tablo çizmişti... 

Aydın Baruş’tan önceki valimiz Ali Kaban ise, tam bir devlet adamıydı. Kadere iman etmiş, gerektiğinde elini masaya vurmaktan çekinmeyen bir duruşu vardı. Malatya’nın sorunlarına, neşter vuracağı sırada, “baş-belası” birkaç “vekil”in kurbanı oldu. 

“Türkiye’nin en iyi valisi…” sözünün hakkını verecek Ersin Yazıcı, temsil ettiği makamın farkında olarak mihmandarlık yapıp, “Malatyalıların duası”nı alacaktır. 

Siyasetin gölgesinde kalmayı tercih edip, mesai doldurma yolunu seçecek olursa; “Türkiye’nin en iyi valisi…” sözünü söyleyenleri “tekzip” edip, Malatya’ya kaybettirmiş olacak. 

O zaman da vay halimize!..

İŞTE ORADA BOZULDU İNSAN…

Malum olduğu üzere, Malatya’mız büyük bir “afeti yaşadı” ve o afetin etkilerini “uzunca bir süre” üzerinde atabilecek gibi görünmüyor. Hal böyleyken; Toplumumuzu içten içe kemiren “aç gözlülük” ve kolay yoldan “para kazanma hırsı”, sorunlarımıza bir yenisini daha eklemiş durumda.

İnsanların “düşkün”lüğünden ve “çaresiz”liğinden istifade edenler var maalesef. 

Hasta ve bakıma muhtaç vatandaşlarımızın hizmetini görmeye namzet bazı kişiler, türemiş durumda. Hiçbir “binası”, “evi” veya “dükkanı” olmadan herhangi bir “vergi levhası” veya “sertifikası” bulunmadan, bakım hizmeti (!) verdiklerini iddia eden bu kişilerle ilgili hemen her gün bir ihbar alıyorum. 

Gecenin bir yarısı hastane bahçesine terk edilen bir hasta, kimseye haber vermeden sevgilisiyle kaçan sözde hasta bakıcı veya bakıma muhtaç kişiye yapılan eziyet haberlerini hemen her gün duyuyor ve üzülüyorum. 

Yaptığım araştırma neticesinde bu hizmetin (!) “büyük bir gelir kapısı” olduğunu öğrendim. Elbette verilen bir hizmet varsa, bu hizmetin de bir “karşılığı” olacaktır. Lakin bir hizmeti vermek için de, “ehliyet sahibi” olmak gerekir. Malatya’daki ahval ise, artık “merdiven altı” diye tabir edilenin de altında bir duruma dönmüş görünüyor.

Yukarıda da belirttiğim gibi, “binası yok”, “evi yok”, “vergi levhası” hatta bu işi yapabileceğini belirtir bir “sertifikası” bile yokken, bu hizmeti verdiklerini iddia eden bir zümre türemiş. 

Oluşturdukları ekiplerle, çok “uçuk fiyat”lar karşılığında çalışıyorlar. Mesela saat 08:00 ile 18:00 arasında hizmet vereceklerse, 16 bin lira ücret istiyorlar. Şayet hizmet yatılı olacaksa, istenen rakam 20 bin liralara çıkıyor. Hizmeti verenlerin büyük bir kısmının “okuma-yazma”sı da yok. Hatta bazıları, “Türkçe dahi bilmiyor”. Bakım hizmetiyle ilgili “bilgi” ve “donanım”ı ise hak getire… 

Bilgi ve donanımı olan kişiler, hastanelerde saati 3 yüz veya 5 yüz lira gibi bir bedelle hizmet veriyorlar. Okuma-yazma bilmeyen bilgi ve donanımı olmayan ekipleri organize edenler ise, bu işin “simsar”ları. Gönderdikleri her elemandan 3 bin veya 5 bin lira gibi bir komisyon alıyorlar. Bu ekipleri oluşturanlardan birinin de kendisini “İŞKUR müdürünün yeğeni” olarak tanıtıyor olması da, ayrı bir fecaat... 

Son olarak dün şahsıma gelen bir ihbar ile Aile ve Sosyal Politikalar Müdürlüğü’nün Malatya’da ne yaptığını iyice sorgulamama sebep oldu. Sözkonusu ihbar şöyle: Bakımevi hizmeti veren firmalardan birine gönderilen bakıma muhtaç bir vatandaşımız, “uyuz hastalığı”na yakalanmış. Sadece bu olaya dahi “spesifik” bakılarak “filyasyon” yapılsa; diğerlerinin de çorap söküğü gibi ardı sıra geleceğini düşünüyorum. 

Bu konuyu yazarken, rahmetli Neşet Ertaş’ın “Süte su karıştı, sonra söze yalan, mideye haram, işte orada bozuldu insan” kelimelerini hatırladım. Nedense?..

FULYA ÖZTÜRK’TEN DAHA ETKİLİ OLMAZ MIYDI?

Yazılarımı takip edenler “Laf sokmaya çalışmak” gibi bir derdimin olmadığını iyi bilir.

“Ben” demekten ziyade, “Biz” demeyi tercih edenlerden biri olarak, “sinerji ruhu”yla hareket ederim. Hatırlanacağı üzere; Geçtiğimiz günlerde, meslektaşım Fulya Öztürk hanımefendinin Malatya’ya gelmesi, Malatya üzerindeki “sis perdesi”nin de aralanmasına sebep oldu. Malatya, bir anda Türkiye gündemine oturdu. “Yüzyılın Afeti”nde, Malatya’nın da büyük yıkım yaşadığı konuşulur oldu. Aylardır anlatmamıza ve göstermeye çalışmamıza rağmen, bir türlü başaramamıştık, Malatya’nın yaşadığı yıkımı… Herkes, “Hakikaten denildiği gibiymiş…” demeye başladı. 

Fulya Öztürk kardeşime, şehrim adına müteşekkirim. 

Ulusal medyada, bilakis İstanbul’da yaşayan “gazetecilerimiz”, “köşe yazarlarımız, “televizyoncularımız” ve de çeşitli gazetelerde “genel yayın yönetmenliği” yapan hemşerilerimiz, Malatya’yı gündeme getirselerdi ve depremin Malatya’yı da vurduğunu der-hatır etselerdi, Fulya Öztürk’ün yaptığı yayından katbekat daha tesirli olmaz mıydı?

KESKİN, KİMLERE-NE YAZDIRIYOR?..

Önceki gün bir arkadaşım aradı. ESOB Başkanı Şevket Keskin’in şahsımla ilgili bir araştırmaya giriştiğini söyledi. 

“Murat Çetin’e, bu yazıları kim yazdırıyor?” diye soruyormuş sağa-sola…

Şahsen, Malatya’yı “seven”, Malatyalıya “hizmet” etmeye gayret gösteren ve Malatya’nın “kalkınması” için yapılması gerekenleri dile getiren bir kardeşinizim. “Eğri” gördüklerimi düzeltmek, “yanlış” gördüklerimi doğrultmak ve düzgün ile doğruları da göstererek “teşvik” etmekten başka bir gayem olmadı bugüne kadar. 

Sayın Şevket Keskin’in yaptıkları veya yapmadıkları üzerine kaleme aldığım yazılarda başka manâlar aramak da neyin nesi? 

Hadi bir soru da ben sorayım: Eğer böyle bir şey mümkün ve vâki ise, o zaman “Şevket Keskin kime veya kimlere ne yazdırıyor?” 

Şevket Keskin’in bu sorusuna verilecek en güzel karşılık bu olsa gerek?..  

Kaldı ki, Şevket Keskin yaptığı bu tarz sorgulamalarla, olayı “manipüle” etmeye çalışırken, iddianın doğruluğu bir nevi “tasdik” ettiğinin farkında değil. Şevket Keskin’in “Kim yazdırıyor…”dan ziyade, yazılanlara bakarak, ne yapıp, ne yapmadığını “sorgulaması” gerekir. 

“İş yeri yıkılıp anahtarı elinde kalan esnafın”, “ticareti mahvolup evine ekmek götüremeyen tüccarın” ve “harabe olmuş bir şehirde sanatını icra edemeyen bir sanatkarın” durumuna çare üretmesi gereken Şevket Keskin’in öncelikli konusu “Kimin ne yazdığıyla alakalı sorgulamalar yapmak” olmamalıdır. 

Uzun yıllar başkanlık yapmış ve bu yolda saçını ağartmış bir “piri fani”nin söyleyeceği söz bu değildir. Sayın başkana acizane tavsiyem odur ki; Kalbini bu tarz “ifsat edici” şeylerden arındırıp, başkanlığı devredeceği güne kadar var gücüyle çalışsın.

“ÖZNUR ÇALIK TARTIŞMALARI”NDAN KURTULMANIN YOLU!..

AK Parti’nin kongre tarihi 7 Ekim olarak belirlendi. Bu kongrede, AK Parti MKYK üyesi Öznur Çalık’a “Genel Başkan Yardımcılığı” gibi bir görev verilirse; Malatya’da, Öznur Çalık üzerinden sürdürülen “siyasi çekişmeler” son bulacaktır.

Baksanıza, başımıza taş düşmemişti; o da düştü! 

Bunca musibetin rağmına insanımız halen “Öznur Çalık belediye başkanı olur mu?” şeklinde, bir “tereddüt”, bir “endişe” ve bir “evham” yaşıyor.  

Vallahi yazık!

Eğer bu temennim gerçek olursa, hem Öznur Çalık bu dedikodulardan kurtulur, hem de Malatyalılar böylesine olumsuz bir düşünceden berî kalır… 

FİSKOS MASASI:

- CHP Malatya İl Başkanı Barış Yıldız, önümüzdeki dönem de başkanlık koltuğunda kalacakmış.

- CHP’nin Malatya Büyükşehir Belediye Başkan adayı, Hulusi Porgalı olacakmış..

- MHP, Öznur Çalık’ın AK Parti adayı olması halinde, Selahattin Gürkan’ı partisinde aday olarak gösterecekmiş. 

- İnönü Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Nusret Akpolat, Ahmet Kızılay sonrası için rektör olmayı planlıyormuş.

- Malatya Valisi Ersin Yazıcı, emniyet müdürüne “Hırsızlık olaylarını bitir…” diye talimat vermiş.

- Namık Gören başkanlığındaki Ak Parti Malatya İl Teşkilatı yönetimini, Öznur Çalık belirleyecekmiş.

- Malatya Büyükşehir Belediye Başkanlığı için, Sami Er’in de aday adayı olacağı konuşuluyormuş.

- Ak Partili Malatya milletvekillerinden vatandaşla en çok hem-hal olanın, Abdurrahman Babacan olduğu söyleniyormuş…

- Öznur Çalık’a yakın olduğu bilinen ve Öznur Çalık eliyle akredite edildiği iddia edilen bazı müdürlüklerde, görevden alma girişimleri için düğmeye basılmış…

- İhsan Koca, Yeşilyurt Belediye Başkanlığı makamına Kahraman Kavuk’u getirmek istiyormuş.

- Basri Kahveci, Battalgazi Belediye Başkanlığı için söz almış.

- İnanç Siraç Kara Ölmeztoprak, günlük gezi ziyaretlerine sadece “bir saat”ini ayırıyormuş…

LAF EBESİ: Tanımadığı birisi hakkında yorum yapmayı adet edinenler; provake olmuş ve hezeyanlarla yaşayan hebennekalardır. Bunlar, her zaman var ve olmaya da devam edecektir. İrabda mahalli yok olan bu tipleri, necaset temizliğindeki kağıtlara benzetirim. Aynı iş için geri dönüşümleri de mümkün değildir. Kullananların karşısına, bir başkasının kullanılanı olarak çıkmaları, her zaman muhtemeldir. Onun için evvel-ahir tavsiyem; Kullandıklarınızı iyi tahlil edin. Yarın, size karşı kullanılmayacakları ne malum?...

Selam ve dua ile…
Fiemanillah