dore okulları
Malatya
20 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.50
  • EURO
    34.78
  • ALTIN
    2499.5
  • BIST
    9693.46
  • BTC
    63911.765$

8 saat nedir ki? Kaybolacaksan seçime kadar...

16 Ekim 2022, Pazar 09:25
8 saat nedir ki? Kaybolacaksan seçime kadar...

 

 

Hayırlı Pazarlar değerli okurlarım.

Bartın-Amasra’da meydana gelen faciada vefat eden kardeşlerimize Allah’tan rahmet yakınlarına sabır diyerek yazımıza başlayalım.

Babam ve oğlum filminin son sahnesinde baba “Benim yüzümdeeen” diyerek gömleğini yırttığı sahneyi hatırlıyorsunuzdur. Devamı sahnede oğlu Salih’in babasını yıktıktan sonra tarlalarda koşmaya devam etmesi gibi 41 madencimizi kaybetmenin hüznünü yaşarken yazımızın tarzı gereği mizah ve hatıralara girmek zorundayım. Bu hafta bu acıları bahane edip yazmasam muhtemelen fark edilmez bile. Yazayım da belki farkı olur.
Yazıma Ömer Seyfettin’in bir yazısını paylaşarak başlıyorum:

Ömer Seyfettin, asker bir yazardır.
İstiklal Savaşı'nda birçok cephede savaşmıştır.
Filistin Cephesinde olan bir hatırasında bakın neler söylüyor...

Almanların yenilmesiyle savaş bitmiş, mütareke imzalanmıştı.
Filistin'den çekiliyorduk.
Birkaç arkadaş subayla, karşı tarafın da subaylarıyla, çekilme işlerini görüşmek için gittik.
Karşı tarafta, Fransız üniformalı biri sık sık bana bakıyor, gözünü benden ayırmıyordu. Ben buna bir anlam veremiyordum...
Fransız subay yerinden kalkıp bana doğru geldi ve;
-“Nasılsın Ömer Seyfettin?” Dedi!
-“Beni nerden tanıyorsun? Ben bir yüzbaşıyım. Öyle tanınacak kadar üst düzey bir kumandan değilim.' Dedim!
-“Ömer, biz seninle İstanbul'da Askeri Lise'de beraber okuduk, ben falancayım” deyince, hayretler içerisinde bakakaldım hatırladım...
Hep dini eleştiren, Osmanlı'yı kötüleyen, vatan, bayrak sevgisi olmayan bir öğrenci idi ama, yine de Fransız subay olması normal değildi...
-“Peki nasıl böyle oldun?” Dedim...
-“Ne zaman bir savaş olsa, Türkler galip gelse içimde üzüntü oluyordu..! Türkler kaybetse, zarar görse içimde bir sevinç oluyordu! Çoğu zaman kendimi ayıplıyor, neden böyleyim? diyordum. Bir gün anneme ısrarla sebebini sordum”
-“Dayanamayacağım, anlatacağım.” Dedi..!
-“İstanbul Hastanesinde Fransız bir doktor vardı. Hastaneye gidip gelirken O doktorla birlikte oldum! Ve sen o Fransız doktorun oğlusun. Babanın bundan haberi olmadı, şimdi de sen öğrendin.” Dedi...
Zaten babam zannettiğim adam çoktan ölmüştü.
O hastaneye gittim, “şu tarihte burada çalışmış, şimdi Fransa'ya dönmüş olan, şu isimde doktorun adresi var mı?” Dedim, adresi verdiler, Fransa'ya gittim, babamı buldum, olanları, annemin sözlerini anlattım.
-“Anneni gerçekten sevmiştim.” Dedi ve beni kabul edip nüfusuna yazdırdı,
-“Fransız okullarında eğitimimi  tamamladım ve gördüğün gibi bir Fransız subayı olarak karşındayım.” Dedi.
Şimdi...
Ben, Türk milletini, bayrağını ve vatanını, eleştirilenleri gördükçe, acaba onlar da,
"Piç" mi? diyorum..
../Ömer Seyfettin
  1884-1920
Bu konuyu burada kapatarak gündeme dönüyorum. 

Gündemin önemli bir konusu 8 saat kayıp olan bir siyasi parti Genel Başkanı. 
8 saat nedir yaa? Kayboldun mu benim gibi on beş gün ortalarda görünmeyeceksin. Yazın yayınlanmayacak. Arayan soran okuyucun ulaşamayacak. Kaybolmak böyle olur. 8 saat nedir ki? Bari 2023 haziranına kadar kaybolsaydın da kaybolmanın hayrını bütün toplum olarak, yurt dışındaki Türkiyeliler olarak ve tüm İslam coğrafyası olarak yaşasaydık. Seçimden sonra zaten kaybolacak ama böylesi daha tatlı olurdu. 
Konu siyasi diye okurlarım bana kızabilir. Ama ben siyaset olsun diye yazmıyorum. Bir saatlik uçak yolculuğu ile varılacak bir yere uçak bileti de olduğu halde 8 saat araçla gitmek “çok özel bir sebebi” yoksa ya hovardalık ya da zekasının olan kadarını kullanmamaktandır. 

Çok özel sebeplerin neler olduğunu tahmin edememek de bir o kadar zeka sorunudur. Ancak benim bakış açımla bakınca arkası daha kolay çözülüyor. Adam ABD’ye görüşmelere gitti. 


Bu seyahatin nasıl yorumlanacağını ve ters tepeceğini hadi bu düşünemiyor da onlar da mı düşünemiyor? Zaten onlar da aleni görüşmediler. Demişlerdir ki:

-“Zaten Büyükelçilerimizde her yemek molasında görüşüyor talimatları alıyorsunuz. Taa buralara kadar niye geliyorsun ki?”

Bu da taa oralara kadar gitmişken birileriyle gizlice görüşüp onay almışmış izlenimi vermek için 8 saat ortada kaybolmuştur. Görüşse görüşse CIA’nın Türkiye yapılanması olan Fetö örgütünün kıdemlileri ile görüşmüştür. 

Bu makalenin yazıldığı zamana kadar kendisinden bir açıklama gelmedi. Gelse de diğer konuşmaları kadar doğru olacağından bende bir itibarı yoktur. 

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin akşamında ortadan kaybolan ve saatlerce bulunamayan Muharrem İnce için uydurulan “AKP İnce’yi kaçırdı. Kazanma ihtimaline karşı gizli bir yerde tutuyor” gibi safsataları Kemal’in taraftarlarının “AKP Kemal’i ABD’de kaçırdı. Kazanma ihtimaline karşı seçim gününe kadar gizli bir yerde tutuyor” diye çığırtkanlık yapmadılar. Bir zamanların kapitalizme karşı el ele kol kola olan devrimci-komünist yoldaşlar bile ABD ile görüşme konusunda o kadar hevesli, umutlu ve inançlılardı ki bu kayboluşu normal görüyorlardı. 

Hani bir söz vardır.

“ZEKA iç çamaşırı gibidir. Sahip olmanız önemli. Ama illaki göstermeniz gerekmez. “

Maalesef gösterdi adam. Şimdilerde beklentim şu: 8 saatlik yolda mola verdiği yerlerde topladığı kasa fişlerini meclis kürsüsünde belge olarak sallayıp:

-“Bakın ABD’de HotDog daha ucuz. Bizim insanımız pahalı yiyor” diye bağırması.

İcazet almak uğruna bu kadar rezilliği ülkeme yaşatmak da ayrı bir Ömer Seyfettin makalesi olması gerekir. 

Gazetemizin değerli ve saygın okurlarım. Benim ortadan kaybolma zamanım geldi. Haftaya kadar sabredin. Ama siz ortadan kaybolmayın. Geldiğimde bulabileyim.

Kalın sağlıcakla.