dore okulları
Malatya
25 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.58
  • EURO
    35.01
  • ALTIN
    2431.1
  • BIST
    9722.09
  • BTC
    64206.82$

ADALET VE KALKINMA AMA BİZDE DUŞLU MAKAM ODALARI!

03 Aralık 2014, Çarşamba 21:05

Adalet denilince ilk akla gelen Ömer ismidir. Ömer ismi anıldığında da ilk akla gelen adalettir. Tarihte iki Ömer, eşi benzeri olmayan bir şekilde adalet ve devlet başkanlığı ile anılırlar. Adeta adalet onlarla özdeşmiştir. Birincisi İslam'ın 2. halifesi, Peygamberi Zişanın kayınpederi Hz. Ömer, diğeri ise; islam tarihinde 2,5 yıllık döneminde fakirin kalmadığı, zekat verilecek insanların bulunmadığı eşsiz devlet başkanı Ömer Bin Abdulaziz'dir.

 

Hz. Ömer der ki: “Fıratın kenarında otlanan devenin ölmesinden Allah'ın Ömer'i sorumlu tutacağından korkuyorum”

Yine o Ömer, bir gece tebdili kıyafet ile şehirde dolaşırken yaşlı bir ninenin kendisine beddua ettiğini duyar. Kapıyı çalar ve içeriye girer. Yaşlı nineyi ve halini sorar. Nine durumunun perişan, çocuklarının aç olduğunu söyler. Hz. Ömer; peki niye Ömer'i suçlayıp beddua ediyorsun? Ömer bu halinizi nereden bilsin ki? deyince; yaşlı nine; Madem Ömer bizim halimizi bilmeyecekti, bizden haberdar olmayacaktı neden halife oldu? cevabını verir. Bunun üzerine Ömer gider, sırtında un çuvalı ile yaşlı ninenin evine döner.

 

Yine bir gün Hz. Ömer hutbe verirken sahabenin biri kalkar ve Ömer'in üzerindeki kıyafetin hesabını sorar. Çünkü bir gazve sonrasında ganimet mallarından herkese bir kumaş dağıtılmıştı. Ama kumaş, bir elbiseye yetmiyordu. Hz. Ömer ise aynı kumaştan bir elbise giymişti. Sahabe bunu görünce acaba Ömer kendisine fazla kumaş mı aldı diyerek Ömer'e hesap soruyordu!

Ömer, sözünü kesip oğlu Abdullah'a yönelerek ey Abdullah! Sen cevap ver demişti. Abdullah ayağa kalkıp, kendisinin payını da babası Ömer'e verdiğini, iki paydan bir elbise yapıldığını söylüyordu.

 

Düşünsenize İslam devletinin başkanı, İslamda fazilet sırasında 2. kişi, Peygamberin en yakın arkadaşı, Allah Resulu S.A.V.'in “eğer benden sonra peygamber gelseydi Ömer pygamber olurdu” dediği adalet timsali Hz. Ömer, ganimet malından oğlunun payına düşeniyle beraber ancak bir elbise yapabilmış ve giymiş, bunun da hesabı kendisine sorulmuştur…

 

Peki onları örnek yapan, özel kılan şey neydi?

Hz. Ömer halife seçildiğinde kürsüye çıkar ve Ey insanlar! Size adalet ile hükmetmezsem ne yaparsınız? dediğinde, sahabe kılıcını çekerek, vallahi seni kılıcımızla düzeltiriz demişlerdi. Ömer bu sözü, işe başlarken onlardan almıştı. Yanlış yaptığında kendisini düzeltecek arkadaşlarının olduğunu görmüş ve Allah'a şükretmişti. Oysa Ömer'in heybeti ve korkusu sadece insanları değil, şeytanları bile sarmıştı. “Şeytan Ömer'i gördüğünde yolunu değiştirir” diyordu efendimiz S.A.V. Buna rağmen yaltakçıları, yağcıları, menfaatçıları ve yalakaları yoktu. Bütün şiddetine ve haşmetine rağmen adalet ile hükmetmediğinde itaat etmeyecek ve boyun eğmeyecek bir sahabe topluluğu vardı.

 

Bugün ise, günahına sevap diyen, efendim her şeyi siz daha bilirsiniz demekten başka numarası olmayan, karşısında iki büklüm, seni ben yarattım dese dahi, tabi efendim siz olmasanız bizler olmayız diyen, efendim bakınız sizin yüzüsuyu hürmetinize yağmur yağıyor, bakınız içerde sinek bile yok, bu sizin lütfunuzladır diyen bir toplum olduğu için, idareciler adaletten sapmış, toplumda sapıtmıştır.

 

Peki sözü nereye getireceğiz?

Dün duydum ki, belediye binamız içerisinde Genel Sekreter ve Genel Sekreter yardımcılarının odaları hazırlanıyor. Tadilat varmış!. Ama her odaya da banyo, diğer adıyla duş koyuyorlarmış! Odaların yenilenmesi, tadil ve tamir edilmesi, oraya ehil kişiye layık yerlerin hazırlanması elbette iyidir. Takdirle karşılarım. Ama bu odaların arka taraflarına yapılan banyoları duyunca içim vah vah etti!.

Bugüne kadar bu odalarda duşların olmaması, işleri ne kadar aksattığını düşündüm!.

Neden bugüne kadar bu duşlar yapılmamış diye kahroldum!.

Uzun zamandır belediyede aksayan bir taraf var ama, bunun duş olduğunu bir türlü anlayamamışız!.

Adamlar taaaa sabah dokuz ondan itibaren bazen saat üçlere dörtlere kadar bu odalarda harıl harıl çalışırken duşlara ne kadar ihtiyaç duyacaklarına bir türlü akıl erdirememişiz!.

Bunları duyunca kendi kendime hayatımda böyle bir zulüm yok dedim!.

 

Evet;

İnsanımız açlık ve sefalet içerisinde iken, işsizlik dizboyu, fakirimiz ekmek bulamazken makam odalarının içine banyoların takviye edilmesi kimi rahatsız etmez ki!.

Heyhaaat! Heyhaaaat!...

Bu odalarda bir mesai gününde toplam kaç saat kalınıyor ki duşa ihtiyaç duyulsun?.

Yoksa siz bizim için kendinizi feda edip işlerin yetişmesi için gece gündüz çalışıp birde burada kalıyorsunuz, sonra da duş ihtiyacınız oluyor biz mi bilmiyoruz?.

Çalışma odalarınız klimalı mı değil?.

Yada kusura bakmayın da birileri bu odalarda orgazm mı oluyor?

 

Bu durumu duyunca hemen aklıma şu kurgu da gelmedi değil;

Düşünün ben bunlardan birinin makamına bir iş için gidiyorum. Sekreterya beni kısmen tanıdığı için oturtuyor ve birde çay söylüyor. Yoksa sayın başkan müsait değil, gidin başka zaman gelin diyecektir! Hal hatır ediyorum, sonra kim var içerde diyorum. Bana sayın başkanın özel misafiri var deniliyor. Uzun uzun bekliyorum. Sonra bakımlı bir bayan çıkıp gidiyor!... O arada içerden bir telefon geliyor. Ben hala beklemeye devam ediyorum. Bi ara yine soruyorum; başkanımın misafiri çıkmadı mı? Sekreterya, başkanım şu an duş alıyor, birazdan duştan çıkar, ilk seni içeriye alacağım diyor bana!...

 

Tabi bunun tamamı kurgu!

Kurgu ama kimse böyle düşünemez mi?

Yada herkes bu kurgunun aksini mi düşünür?

Buna olan ihtiyacı izah edecek biri var mı?

Dün hepiniz yapılan bir yanlışı ağzınıza sakız yapıp konuşurken, bugün ne oluyor da binini işliyorsunuz?

Tabi bunları sesli düşünürken bu makamlara gelenlerin bu işte bir dahlinin olduğunu, bu banyoların onların talebi olduğunu düşünmek istemiyorum. Çünkü ben, belediyemizde her gün akşam evine gittiğinde, duş alamayacak kadar yorgun ve bitkin olan daire başkanları biliyorum…

 

Bundan böyle;

Bütün makamlardaki duşlara hayır!...

Duş yapan ve yaptıranlara da hayır!...

Görev yerinde duş almaya ihtiyacı olanlara da hayır!...

Duş ihtiyacı olanın millete verecek hizmeti yoktur, doooğru evine!...

Kimse buralara harcanan milletin parasının hesabını veremez!

Hele de siz öyle bir mimara belediye binamızın projesini çizdirmişsiniz ki, onun izni olmadan ve yüklü para ödemeden bir merdiven basamağı bile koyamayacağınızı herkes biliyor.

Allah sizi de bizi de ıslah etsin.

Umarın sözlerim dikkate alınır, bu yanlıştan dönülür. Ümmetin ve tüyü bitmemiş yetimin malıyla yapılan bu kenefler geri yıkılır. Ben, başta Büyükşehir belediye başkanımız Sayın Ahmet Çakır olmak üzere bir çok kişinin bu işi engelleyeceklerine inancımı kaybetmek istemiyorum. Bu bir hatadır. Bu bir yanlıştır, bu yanlıştan dönülmesi gerekir.

 

Ya ne zaman yapalım bunları!?

Ne zaman ki Ömer Bin Abdulaziz dönemindeki gibi zekat verilecek, yardıma muhtaç kimse kalmadığı zaman yapalım!...

Elinize yiyecek, sırtınıza un çuvalını alıp fakirinize götürdüğünüz zaman yapalım!...

Kapılarınızın önünde insan kuyruğu oluşmadığı zaman yapalım!...

İş ile ilgili size not kağıtları uzatılmadığı zaman, birileri için aranmadığınız zaman yapalım!...

Emin, güvenilir ve emniyette olduğumuzda, herkes tok gezip sosyal dengeyi sağladığınızda, fakirimiz kalmadığında yapalım!...

 

Dilerseniz Allah razı olsun deyip destek veriniz. Dilerseniz sana ne kardeşim! hesabı sen mi vereceksin! Yapıyorlarsa bi bildikleri vardır! Millet neler götürüyor, sen neyin peşindesin! deyiniz.

Ben de o zaman; özür dilerim, deliliğimi bağışlayın, doğru bildiğimi yazdım. Bu saatten sonra niye yazmadım diye kimse beni sorumlu tutmaz. Yazdığımı da bu banyolara uzatılmış paslı bir hortum, banyonuzun estetiğini bozan ve yukarıdan su akıtan bir duş başlığı olarak kabul edin derim.

 

Fi emnaillah…

Ebuzer AYDIN

Ey Kalemim! Bir gün doğru bildiklerini yazmazsan kolumla beraber kırar atarım seni…