dore okulları
Malatya
25 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.56
  • EURO
    34.96
  • ALTIN
    2423.8
  • BIST
    9722.09
  • BTC
    64374.07$

Ak teşkilat “Koca”dı

30 Eylül 2019, Pazartesi 07:02

 

(SESLİ MAKALE)

Daha önceki yazımda uzun uzadıya değinemediğim bir konuya, gündemimizin yoğunluğu sebebiyle bugün farklı bir pencereden bakmak istiyorum. Ak Parti'nin Malatya İl Teşkilatı ve yönetimiyle ilgili o yazımda, “Teşkilatın iyi yönetilemediği”ni belirtmiştim.. İşte bu iddiamın küçük bir delili.. Geçtiğimiz hafta Ak Parti Malatya İl Gençlik Kolları'nın organize ettiği “Gazi Meclis'te O Gece” konulu bir konferans gerçekleştirildi. Bugüne kadar Malatya'da 15 Temmuz ihanetiyle ilgili, onlarca-yüzlerce organizasyon yapıldı. Ancak hiçbiri bu konferans kadar sönük geçmedi. 

 

Konferansın konuşmacısı Cumhurbaşkanlığı Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulu Üyesi Prof. Dr. Necdet Ünüvar idi. Ünüvar, 15 Temmuz'da hainlerin yapmaya çalıştığı darbe girişimiyle ilgili yaşadıklarını kürsüde anlatıyordu. Malatya Büyükşehir Belediyesi Sanat Merkezi Konferans Salonu'nda yapılan buluşmada konuşmacıdan çok dikkat çeken husus, dinleyicilerin bir hayli “az” olmasıydı. Yapılan konuşma önemliydi lakin Malatya'daki Ak teşkilat konunun öneminin farkına varamamıştı. Gençlik Kolları organize etmiş ama gençlerden ziyade orta yaşın üzerinde bir kaç kişi katılım sağlamıştı.

Daha önce, bu tip bir organizasyon için onları-yüzleri hatta binleri biraraya getiren Ak Parti teşkilatı, geçtiğimiz hafta sınıfta kalmıştır. 150 kişilik salonu dahi dolduramayan Ak Parti Malatya İl Teşkilatı'nın, Kadın Kolları, Gençlik Kolları, Meclis Üyeleri, Mahalle Temsilcileri ve yönetimindeki isimler nerede? 

URHAL, NEDEN MAĞDURİYETİ İZALE ETMEDİ?

Malatya Time okuyucularının yakından bildiği bir olayı hatırlatmak isterim. Malum olduğu üzere, geçtiğimiz yıllarda “Tahşiye Kumpası” adında bir ihanet dosyası vardı. Pensilvanya'daki soytarı ve avanelerinin düzmece delillerle yaklaşık 130 mazlumu, aylarca özgürlüklerinden mahrum bırakmıştı. Tahşiye kumpasından dolayı özgürlüğü kısıtlanarak cezaevine gönderilen Malatya'mızın değerli alimlerinden Yusuf Selami Çakaroğlu Hocaefendi ve arkadaşlarına yapılan zulmü, bulunduğum her yerde anlatmaya gayret gösterdim. Bu kumpasa maruz kalan değerli hocamız, bu kumpasta düzmece örgüt lideri konumunda olmadığı halde 130 kişi içerisinde sadece ona yurt dışı yasağı getirilmişti. Bu müşkülün kalkması için ben dahi elimizden geleni yaptığımız ve Ankara'da üst makamlarda talimat verildiği halde bu kördüğüm çözülememişti. Hatta bu mağduriyetten ötürü Yusuf Selami Hocaefendi hac ve umre vazifesini de yerine getiremiyordu. İşin garip tarafı bu kumpasa maruz kalan kişiler muhtelif illerde yaşıyordu. Kimse hakkında ve hiçbir ilimizin emniyetinde böyle bir durum söz konusu değilken, neden Malatya'da bu mağduriyet yaşanıyor? Bu durumu dönemin Valisi sayın Ali Kaban'a da iletmiştim. Nihayetinde Emniyet Müdürü Ömer Urhal'a talimat verildikten sonra hocamızın mağduriyeti zail oldu.

Merakımı celp eden ve cevap beklediğim soru şu:

Malatya emniyet müdürü Ömer Urhal, üst makamlarca müteattit defa arandığı ve mağduriyetten haberdar edildiği halde, neden inisiyatif alıp da Hocaefendinin mağduriyetini izale etmedi?

URHAL, BAŞARILI MI?
Uzun süre kaldığı için başarılı addedilen Malatya'nın eski Emniyet Müdürü Ömer Urhal'ın döneminde dikkatimi çeken bazı hususları sıralamak isterim.  Kamuoyunu bilgilendirme ve yöneticilerimizi uyarma vazifemiz gereği olarak, elimde resmi bir belge olmamakla birlikte, medyada çıkan haberlere dayanarak, “Sayın Urhal'ın dönemi başarılı değildi” diyorum.

 

Malatya'da uyuşturucu satışı artışmış, buna paralel olarak bağımlı sayısı da artmıştır. Esnaftan haraç alınmasıyla ilgili bir artış sözkonusu. Yaralama ve öldürme vakalarını konu alan haber sayısı çok fazla. Hatta toplumsal linç görüntüleri dolaşıyor sosyal medyada. Bir kaç hafta önce, “Çocuk tacizcisi” iddiasıyla bir şahıs, boynunda idam fermanına benzer bir yaftayla sokaklarda dolaştırıldı. Bütün bu saydıklarımı alt alta koyunca “Başarı bunun neresinde?” diye sormaktan kendimi alamıyorum. Malatya'nın prestijinin sarsıldığı ve güvensiz bir şehir imajının  yapıştırıldığı bir ortamda, neyin başarısından bahsediyoruz?

 

Bu vesileyle, yeni Emniyet Müdürümüz'e başarılar diliyorum. İnşallah Malatya'daki emniyet zaafiyetinin farkında bir yönetim sergiler. İnşallah, gençlerimizi uyuşturucu tacirlerinden kurtarıp, esnafımızı rehin alan mafyavari tiplerden emin eyler.

ERKEKLERİ ZORLAMAYIN, YUVALAR DAĞILMASIN…

Geçen hafta TRT Radyo'da bir arkadaşımı ziyarete gittim. O esnada program konuğu Bahçeşehir Üniversitesi'nden Prof. Dr. Ayşe Nilüfer Narlı hocamızla da hasbihal etme imkanı buldum. Programda, kadınların hak ve özgürlüklerinden bahseden hocamıza dost meclisinde şöyle bir soru sordum: “Hocam kadın cinayetleri geçtiğimiz yıllara oranla neden bu kadar arttı? Halbuki kadınları korumak için o kadar kanunlar çıkarıldığı halde kadın cinayetleri hız kesmeden artarak devam ediyor?”

 

Saygıdeğer hocamızın bana verdiği karşılık şu şekildeydi: “Galiba erkekler, sınırlarının zorlanmasına tahammül edemiyorlar?

Aldığım cevap niteliğindeki soruya karşılığım şöyleydi: “Madem öyle o zaman erkeklerin sınırları zorlanmasın. Hem yuvalar dağılmaz hem de kadınlar öldürülmez.”

Mamafih;

Devletin ve milletin bekası, aile müessesini korumakla mümkündür. O halde kanunların “kadınları” korumasından ziyade “aileyi” korumaya yönelik olması en makul olanıdır. Aile müessesinin patır patır “yıkılması” ise iddiamın en bariz delilidir.

KAN DONDURAN İDDİA VE ARDINDAN GELEN KARAR!..

Konu aileden açılmışken, toplumun kanayan bir başka yarasını da belirtmek isterim. Geçtiğimiz günlerde emniyete verilen bir ifade elime geçti. Detaylarına girmeden size bir başlık söyleyeyim: “Malatyalı şehidin öldürülen hanımının sevgilisinin emniyete ve savcılığa verdiği ifade kan dondurdu

 

Sırf şu başlığı bile okuyunca insanın kanı donuyor. “Şehidin, ölen hanımının sevgilisi” ne demek? Dünyanın çivisi çıkmış da haberimiz yok. Okuduklarımı burada yazmaktan hâyâ ederim.

Bir de bu iddia ve delilin rağmına mahkeme heyetinin durumu “iffetsizlik” saymayıp şehit yakınını müebbet cezaya mahkum etmesi var.

Bu gibi hikayeler aile müessesinin fabrika ayarlarının bozulduğu anlamına geliyor. Allah, hepimizi muhafaza etsin… 

SAĞDIKOĞLU'YLA İLGİLİ GÖZLEMLERİM…

Geçen hafta Malatya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Oğuzhan Ata Sağdıkoğlu ile yaptığımız röportaj hayli ses getirdi. “Arsa rantını ortadan kaldırdık” başlıklı yazı geçen hafta “Kim bu rantçılar” sorusuyla MTSO meclis toplantısında gündem oldu.

Oğuzhan Ata Sağdıkoğlu hakkında gözlemlediklerim:

-Mücadeleden kaçmayan bir kişiliği var.

-Bildiği doğrudan taviz vermiyor.

-Halkın değil de hakkın ve haklının hatırını gözetiyor.

-TOBB yönetiminde olmanın avantajlarını Malatya'ya yansıtma derdinde.

-Hedefleri ve idealleri büyük.

YERYÜZÜ TİKSİNİYOR VE TİTRİYOR…

Geçtiğimiz hafta İstanbul'da meydana gelen ve tüm Türkiye'nin yüreğinin ağzına geldiği depremden sonra yapılan yorumlar beni bir hayli üzdü.

Başta söyleyeyim “ilim” terbiyesi almamış “bilime” karşıyım. Daha doğrusu ilmin bilimle “takviye” edilmesine taraftarım.
 

Başta Kandilli Rasathanesi olmak üzere bütün deprem uzmanları(!), meydana gelen depremin  “Allah”ı hatırlatmaması için; her türlü “fırıldaklığı” yaptığına şahit olduk.

İşte depremle ilgili yorumum: Allah'a secde için yaratılan yeryüzü, insanların Allah'ın “emirlerine” muhalefet etmesinden tiksiniyor ve titriyor. Kur'an 6666 ayetiyle de bu “dersi” veriyor.

ŞENGÖR'LE İLGİLİ YAZI YAKINDA…

Kendi dışkısını yediğini canlı yayında çekinmeden söyleyen Prof. Dr. Celal Şengör'ün depremle alakalı “Cerbeze”sine cevap niteliğinde bir yazıyı önümüzdeki günlerde kaleme alacağım…

Selam ve dua ile

Fiemainllah