dore okulları
Malatya
20 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.50
  • EURO
    34.78
  • ALTIN
    2499.5
  • BIST
    9693.46
  • BTC
    64365.184$

BAŞKAN GÜRKAN’IN BİR YILI (3)

15 Nisan 2020, Çarşamba 11:26

 

 

SESLİ MAKALE 

 

Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin “Gürkan'ın bir yılı” başlıklı yazımın, üçüncüsü de bu güne nasip oldu.

Büyük ilgiyle takip edilen yazı dizimin ilkinde, Sayın Başkan'ın 31 Mart 2019 tarihinde yapılan yerel seçimlerdeki “tarihi başarısını” ve ilk üç ayda yaptığı “olumlu” icraatlarını ele almıştım. İlk üç ayda Başkanın bu başarısını daha da yukarılara çıkardığını hep beraber gördük. Yazı dizimin ikinci bölümünde ise; basında, sosyal medyada, belediyede ve halk arasında dile getirilenleri,  hata olarak görülen icraatlarını ve yapılan tenkitleri yazmıştım. Bugünkü yazımda ise; başlangıçtaki başarılı çalışmalarının ve kamuoyu gözündeki güvenin yeniden yakalanabilmesi için, neler yapılması gerektiği hususundaki görüşlerimi paylaşacağım.

Bu yazıma bir hususu belirterek başlamak isterim! Yazılarıma yapılan bazı yorumlarda olduğu gibi amacımız; sayın Gürkan'ın “bir yılı” ile önceki dönemin “on yılını” mukayese etmek değildir. Böyle bir mukayesenin yanlıştan da öte “haksızlık” olacağının bilincindeyim! Bu mukayesenin doğru olmayacağına dair, pekçok sebep vardır. Ben ise burada sadece üçünü söyleyecek olursam:

Birincisi: Selahattin Gürkan, süre olarak daha işin başındadır.

İkincisi: Önceki başkanlarımız büyük problemlerin yaşanmadığı, varlık döneminde hizmet ederlerken; Gürkan, başta “deprem” olmak üzere insanlık tarihinin belki bir benzerine tanık olmadığı küresel bir “salgının” ekonomiyi tepetaklak ettiği bir dönemde hizmet etmektedir. Bu husus çok önemlidir.

Üçüncüsü: Kamuda “tasarrufun” had safhada olduğu şu dönemde, Malatya Büyükşehir Belediyesinin de gelirleri azalmış ve “minimal” bir seviyeye düşmüştür

Bu hususlar göz ardı edilmeden bu yazı okunmalı, asla böyle bir “kıyasın” söz konusu dahi olamayacağı bilinmelidir.

 Yıllar önce Türkiye'de bazı resmî kurumların üst düzey yöneticileri ile, bazı büyük ölçekli şirketlerin üst yönetimindeki insanlara eğitim veren, ünlü bir profesör hocamla bir yemekte sohbet ederken, söylediği şu cümleyi hatırlıyorum: “Bir belediyede çalışan tüm personel şayet başkandan memnunsa, o başkanın çalışmadığı, personele hâkim olmadığı, tembelliğinden veya beceriksizliğinden, işleri yardımcılarına havale etme kolaycılığından kaynaklıdır. Böyle bir başkanın yönettiği belediyenin başarılı olması, rutin işler dışında yaşamsal büyük projeleri hayata geçirme şansı yoktur.” diyen hocamız “Aşırı disiplin uygulayan başkanların yönettiği belediyelerde ise, personel ne başkanı, ne de işini sevmez. Hatta nefret eder, korkudan çalışır gibi gözükür. Komünist ülkelerdeki gibi kısmi bir başarı görülse de, burada iş barışı ve huzur yoktur. Dolayısıyla personel mutlu değildir.” İfadelerini kullanmıştı.

Yukarıda görüldüğü gibi Belediyede başkanın bir kısım personel tarafından sevilmemesi, o başkanın başarısız olduğu anlamına gelmez. Aksine herkesin memnun olduğu başkan çalışmayan, karışmayan, hesap sormayan başkandır. Oyunu alıp hizmetle yükümlü olduğu halkına karşı sorumluluk ve vebal altındadır!

Demek oluyor ki başkan; ne herkesi memnun etmek için sessiz, vurdum duymaz, ne de kimsenin yanında söz söyleyemediği bir katılıkta değil; bilakis tatlı sert yerine, batılıların “compassionate discipline” dedikleri “şefkatli disipline” sahip olmalıdır.

Bu itibarla Başkan; personeli -direkt/indirekt- takip etmeli, denetlemeli, gerektiğinde uyarmalı, uyarıları dikkate almayan, kendine çeki düzen vermeyen, çalışmayan, başarısız olan personeli derhal görevden almalı ve başarılı olabileceği farklı bir göreve vermelidir.

Başkan Gürkan'la ilgili geçen hafta yazdığım personelin sevmediği, istemediği iddialarının bir kısmı başkanın üslup ve tavrından kaynaklanan haklı gerekçelere dayansa da önemli bir kısmının görevden alınan idari personel ve çevresi ile onun siyasi rakipleri ve çevresi tarafından köpürtülen asılsız iddialardan kaynaklı olduğu söylenilebilir. Sayın başkan bütün bunları “yalan, kasıt, abartı” olarak okumamalı, belki işe personelin yeni baştan gönlünü/güvenini kazanmakla başlamalıdır. Zira sürekli horlanan, azar işiten personelin işini severek yapması ve verimli olması mümkün değildir.

Bu amaçla;

1-İlk olarak maaşları kesilen tüm personelin listesi istenmeli, mağduriyetleri gidermeli. Bunun “Yanlış bilgi aktarımından kaynaklandığı” ifade edilerek, çalışan hiçbir personelin haklarının zayi olmayacağının teminatı vermelidir. İkinci olarak, şayet salgın bertaraf edilir sosyal izolasyon zorunluluğu ortadan kalkarsa; örneğin Ramazan Bayramının son günü, değilse, ileri günlerde bir hafta sonu, tüm personelle birlikte bir piknikte bir araya gelerek, onlara hitap etmeli, bundan da önemlisi onları dinlemeli, dertlerine ortak olduğunu göstermeli, göstermekten öte bunuhissettirmelidir. Yani en az ceza kadar, hatta ondan daha fazla ödülü, empatiyi, merhameti, paylaşmayı öncelemelidir.

2-Hedefi/Pusulası olmayan bir gemiye hiçbir rüzgâr yardım etmez. İlk bölümde yazdığım gibi gecikmiş de olsa Sayın Başkan kalan 4 yıllık sürede hangi hizmet ve projeleri yapmayı planladığını, bunları hangi bölgelerde, hangi ihtiyaçtan, hangi kaynakla, ne sürede yapacağını ortaya koymalıdır. Sırf bu iş için acilen bir proje ekibi oluşturarak; bir klasörde toplamalı. Bir basın toplantısı ile de bunları kamuoyuna açıklamalıdır.

3-Gecen bir yıl Sayın Başkanın idari kadrosunda önemli boşluklar olduğunu göstermiştir. İş ehline verilmelidir. Bu husus hem kamu yönetiminin hem de İslam'ın emri ve öngörüsüdür. Başta eski/yeni mevcut kadro dikkatle incelenmeli, ardından Türkiye'nin neresinde başarılı yönetici varsa memleketine, siyasi görüşüne, etnik kökenine bakılmaksızın; aşağıda belirteceğimiz alanlara getirilmeli, görev verilmelidir. “Malatyalı olması, ya da bizim gibi düşünmesi…” gibi küçük, kasaba mantığı ile hareket edilmemelidir.

4- Daha önceki dönemde olduğu gibi, ilçe belediyesinden gelenlerin “prens”; kuruma ömürlerini veren eskilerin “beceriksiz”, hatta “hain” oldukları anlayışıyla eski/yeni ayrımının yapılarak gruplar oluşmasına, sosyal barışın zedelenmesine asla izin verilmemelidir. Gürkan Başkan bu hatayı yapmamıştır. Aksine yakın akrabasını pasifize ederek bu erdemliği göstermiştir. Lakin az sayıda da olsa, dışarıdan gelen yöneticilerden bazıları bu tutum ve davranış içerisinde bulunmaktadırlar. Bunlar uyarılmalı, kendilerini imtiyazlı gören, iş barışını ve ekip ruhunu bozan bu davranışlara son verilmelidir.

5-Peygamberimiz bir hadislerinde; “Allahu Teala bir Emir'e (devlet başkanına) hayır dilediği zaman, ona hakkı söylemekten çekinmeyen sadık bir yardımcı ihsan eder. Ona unutunca hatırlatır, hatırladığı zaman da yardım eder. Allah emire hayır dilemezse, kötü bir yardımcı musallat eder. Bu yardımcı, ona unuttuğunu hatırlatmayan, hatalarını söylemeyen fena bir yardımcı olur..."  Buyururlar.      (Ebu Davud, Harac 4, Nesai, Bey'at 33)

Sayın Başkan, atamış olduğu yakın çalışma arkadaşlarına güvenmeli, güvenmiyorsa üst düzey görevlere getirmemelidir. Şayet güvenerek getirdiyse, onlara hata yaptığı anda kendisini uyaracak, ikaz edecek cesaretivermelidir. Bugün Gürkan yönetimindeki ekibin en büyük eksiği budur. Ekip genellikle; “Evet efendim. Emredersiniz... Buyurduğunuz gibi…Emir anlaşıldı…” gibi itaat kipi ile konuşmakta, bırakın ikazı, fikrini söylemekten bile çekinmekte ve bundan imtina etmektedir. Bu tarz bir yönetimde inisiyatif almaktan çekinen pasif, korkak, edilgen yöneticiler çoğalır ki; bu da iş akışını yavaşlatır, genel başarıyı olumsuz etkiler.

6-Huzur Haklarının iptali, makam araçlarının alınması gibi, yediden yetmişe tüm Malatyalıların takdir edip alkışladığı uygulamaya gölge düşürecek yalan haber ve yorumlarla algı oluşturmak isteyen kişi ve çevrelere fırsat verilmemeli. Bu amaçla Başkanın kendisi dahil, kimseye huzur hakkı adı altında bir ek ödeme yapılmadığını, makam araçlarının ise asla önceki gibi kişilere değil, görev emri ile sınırlı olarak havuzdan karşılandığı hususu bizzat kendisi tarafından açıklanmalı, fırsat kollayan kimselere fırsat vermemelidir.

7-Doğrudan temin, pazarlık usulü ve ihale yoluyla yapılacak tüm iş, malzeme ve hizmet alım türlerinin açık ve şeffaf olmasına özen gösterilmeli, bütün bunları Belediye Web sayfasında yayımlanarak, takip ve izlenimine açık tutulmalıdır.

8- Hz. Ali Mısır'a vali olarak atadığı Malik bin Eşter'e gönderdiği emirnamede; “Ey Mâlik! Yakın çevrende kümelenmiş insanların sana yağcılık yapmalarına, yüzüne karşı seni pohpohlamalarına, yapmadığın güzel işleri sana mal edip nefsini okşamalarına izin verme. Bilesin ki fazla övgü insanı kibre yönlendirir, gaflete düşürür…” diye buyuruyor. Sayın Başkan bu hususa dikkat etmekle birlikte, zaman zaman gerçekleri söyleyenlerden ziyade bu karakterde kişileri dinleyerek hatalar yapmakta, bazılarınca kibirli bir görüntü arz etmektedir. Dikkat edilmelidir.

9-İstanbul'da yerel yönetim alanında duayen bir ağabeyimin söyle bir sözünü hatırlıyorum; “Belediyecilikte yaptığın kadar değil! Gösterebildiğin kadarsın.”  Bu cümleden hareketle Sayın Başkan evet ifade ettiğimiz gibi dönem itibarı ile oldukça talihsiz ve sıkıntılı bir zamanda görev yapmaktadır. Buna rağmen onu hep sahada; kimi zaman bir depremzedenin evinde kimi zaman bir hastanede, kimi zaman fırın ve marketleri denetlerken, kimi zaman salgınla  dükkanını kapatmış, perişan olmuş esnafın yanında, yardım ederken gördük. Bu kısa zamanda az iş yapmadı. Bunların bir kısmını yazımızın birinci bölümünde anlatmaya çalıştık. Ancak bütün bunları maatteessüf gösteremedi. Bunu yapması gereken basın yayın müdürlüğü, şişkin kadrosuna rağmen yetersiz kaldı. Belki İlk neşter vurulması gereken birim burası olmalı. Böylece aleyhteki algı operasyonlarına kısmen de olsa set çekilebilir.

10- Büyükşehir Belediyesinin Teknik ve Sosyal Belediyecilik ayağı yönetimsel anlamda zayıf durumdadır.

Latif Okyay, bu alanda doğru bir atama olsa da, yetersiz kalmaktadır. Yanına idari deneyimi olan mümkünse mimar kökenli bir isim verilmelidir. Kapatılan Sağlık ve Sosyal Hizmetler daire başkanlığı bir an evvel açılarak mümkünse buraya Sosyal Hizmet Uzmanı veya psikoloji eğitimi almış deneyimli bir yönetici atanmalıdır.

Yine kapatılan Tarımsal Hizmetler Daire Başkanlığı açılmalı, başkanlığı kurarak burada başarılı hizmetlerde bulunmuş olan Hilmi Öksüztepe veya uygun görülen deneyimli bir yönetici getirilmelidir.

Dile getirilen bütün hatalarına, özellikle oldukça zor bir dönemde görev yapmasına rağmen Selahattin Gürkan'la Büyükşehir Belediyesi, yıllar sonra muktedir bir başkan görmüş, yönetim bütünlüğü ile disiplin sağlanmıştır.

Sayın Başkanın hatalarına, ülkemizin ve ilimizin içinde bulunduğu bütün olumsuz koşullara rağmen; iyi bir planlama, kadro takviyesi, mübalağaya kaçmayan bir dil ve yeni bir paradigma ile başarılı olacağına, başlangıçtaki başarı ve desteği yeniden yakalayacağına inanıyoruz. Zira onun başarılı olması Malatya'nın başarısı, kalkınması; Malatyalının hizmet alması ve daha yaşanılabilir bir kentte yaşaması demektir.

Rabbim yar ve yardımcısı olsun.

 Önemli Not: Bugün üçüncü bölümünü okuduğunuz yazılarımın ilk iki bölümü için mesajla, telefonla ve sosyal medya aracılığı ile yüzlerce yorum aldım. Bunlardan kimi eleştiri içerikli olurken, büyük çoğunluğu beğeni ve takdir nitelikli idi. Zira yazdıklarımın büyük çoğunluğu Sayın Gürkan'la görüşerek yüzüne söyleme imkânı olmayan değerli okuyucu, esnaf, işçi, memur, personel ve Malatyalı hemşerilerimin görüş, öneri ve eleştirilerinden oluşuyordu.  Şu gerçeğin bilinmesini özellikle isterim ki, ben bir gazeteciyim. Yıllardır bu kutlu mesleği icra ediyorum. Ve yazdıklarımı gerçekliği tartışılır duyumlarla masa başında yazmıyorum. İşlerim ve ailem gereği Malatya'ya ayda en az iki, bazen üç kez gidiyor; her defasında 3-4, bazen bir hafta kalarak halkın içinde ilgili kurumlarda haber kovalıyor, görüşmeler yapıyor, yetkililerle, STK temsilcileri ve kanaat önderleri ile röportajlar yapıyorum. Halkın gören gözü, duyan kulağı, konuşan ama duyurma imkânı bulamayan dili olmaya çalışarak, Sayın Başkanla ilgili lehte olanı da aleyhte olanı da yazıyorum.  Bu esnada Sayın Başkanın yaptığı, yararlı, müspet icraatları kim ne der kaygusu duymadan yazarken, halkın yanlış bulduğu, rahatsız olduğu söz ve eylemleri de yazmayı bir görev addediyorum. Mamafih, kimseye yakın olmadığım gibi, kimseden uzakta değilim. Çünkü kamu vicdanını temsil etmeye çalışıyorum.  Değerli okuyucularımdan istirhamım; bunun böyle bilinmesi ve olumlu hizmetlerini yazdığımda ‘yalaka', eleştirileri dile getirdiğimde ‘mutasyon mu' gibi kardeşlik hukukuna yakışmayan benzetmelerden uzak durulmasıdır. Rabbim bizleri gerçekleri yazan, nefsi/çıkarı için değil, Allah için uyaran, uyarılardan ders alan kimselerden eylesin. 


Selam ve dua ile…

Fiemanillah