dore okulları
Malatya
25 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.56
  • EURO
    34.96
  • ALTIN
    2423.8
  • BIST
    9722.09
  • BTC
    64374.07$

“Bekarlığa Veda Partisi”

20 Haziran 2021, Pazar 08:22

 

 

 

Merhaba değerli okurlarım.

2. Dünya Savaşında Almanlar her gün Londra'ya bomba yağdırırken Londra'nın kenar mahallelerinden birinde yaşayan bir adam bombaları, sirenleri umursamadan evden çıkar meyhaneye gidermiş. İçip sarhoş olduktan sonra da yine atılan bombaları hiç iplemeden evine dönermiş. Komşuları bu adamın cesaretine hayran kalmışlar. Bir gün dayanamayıp sormuşlar:

-“Yahu sen atılan bombaları hiç umursamıyorsun. Neden?     

Sarhoş, komşularına cevap vermiş:

-Alman uçakları bu kadar sis ve kötü havada bombalamak için Londra'yı nasıl denk getirecekler? Hadi Londra'yı buldular. Kenar köşedeki bizim semte mi atacaklar bombalarını? Hadi bizim semte attılar. Bula bula bizim mahalleyi mi bulacaklar? Hadi onu da buldular. Bombalar bizim sokağa düşene kadar bir sürü sokak var. Hadi o da oldu diyelim. Bizim sokağa bombaları denk getirdiler. O kadar evin içinde benim evi denk getirip bombalayacaklar öyle mi? Hadi benim evi de denk getirdiler. Benim o sırada meyhanede olmayacağım ne malum?

Yani dostlar, siz değerli okurlarım. Milyonlarca web sitesi içinde haber sitelerini bulmuş, binlerce haber sitesi içinde Malatya Time'ı yakalamış, bir sürü haberin arasında makaleleri görmüş, onca yazarın arasında benim makaleme tıklamışsınız. Bunlar hepsi normal.

Enteresan olan benim o kadar tevafuk içinde siz tıkladığınızda makalemi yazmış, tashihlerimi yapmış, yayın için editöre göndermiş olmam, yayın kurulundan makalenin geçmesi (Gerçi bunu henüz görmediler. Görselerdi buluşamayabilirdik) makalenin yayınlanmış olması, editörün lütfuyla ana sayfa yerine  arka sayfalara düşmemiş olmam müthiş bir şey.

Hadi gene iyi yakaladınız makalenin hasını. Tamam, tamam. Bu hafta okumasanız da olur. Gücenmem. Ama şimdi hemen çıkarsanız merak edeceksiniz. İçiniz içinizi yiyecek. Bir türlü öğrenemeyeceksiniz bu hafta yazdıklarımı. İyisi mi sonuna kadar sabredin.

Toplumda yara çok. Toplumda abuk sabuk işler o kadar fazla ki neresini tutsam elimde kalıyor. Her hafta birini yazsam ve “Allah'ım, bütün abuk sabukları makalelerimde eleştirebilmek için bana ömür ver” desem. Allah da bu duamı kabul etse “yaşa Ersoy yaşa”. Adem Aleyhisselam'ın ömrü kadar ömür gerek bana…

***

Ben genç evlendim. Genç evlendim dediysem 25 yaşındaydım. Şimdilerde erkekler 35, hanımlar 30 olmadan evlenmiyorlar. Ben evlendikten yaklaşık bir yıl sonra yakın arkadaşlarımdan Altuğ'da düğün hazırlıklarına başlamıştı. Kafasına takılan teferruatlarda bana geliyor soruyordu. Düğününe bir hafta kala gene bana geldi. Beni kenara çekti.

-“Ersoy, sana bir şey soracağım. Arkadaşlar benim için “bekarlığa veda partisi” yapacaklar. Ama işi biraz ileri götürüyorlar. Bana “Mektep'e gitmen lazım. Tecrübe kazanman lazım” diyorlar. Ne dersin? Gitmem gerekiyor mu? Doğru mu?”

z_23

 

“Mektep” tabirini daha önce duymuştum. Umumi pislik yerler için kullanılan bir tabirdi. Bana böyle bir soru ile gelmiş olması çok garibime gitti. Benim karakterimi biliyor ve bana bunu soruyordu. Belli ki arkadaşlarına direnmiş, ama onlar bunun herkes tarafından yapıldığı ve normal olduğu konusunda onu ikna etmişlerdi ki; çıkış yolu arıyor bir taraftan da ağzımı arıyordu. Sakin sakin cevap verdim:

-“Elbette. Gitmen iyi olur. Tecrübe kazanırsın. Ama gelin hanımı da götür. O da orada tecrübe kazansın” dedim.

Tahmin ettiğim gibi birden gerildi. Kaşlar çatıldı. Gözler alev topuna döndü ve bana:

-“Ne diyon sen yaa?” diye bağırdı. Ben hemen sesimin tonunu değiştirip:

-“Onun nasıl olmasını istiyorsan, o da senin öyle olmanı, temiz olmanı ister. Bu en doğal hakkı. Sen orada kirlenecek, pislenecek ve pis işin lekesi üzerindeyken eşinle bir araya geleceksin. Güya yuva kuracaksın. Aklın alıyor mu böyle pis bir şeyi. Her şeyi beraber öğrenin. Beraber keşfedin. Mutlu ve huzurlu bir yuva kurun. Bana kalırsa sana bu tavsiyeyi yapan kişilerden hem kendini hem de aileni uzak tut. Onları çevrenden sil”

Altuğ durakladı. Yüzünde güzel bir tebessümle “Haklısın” deyip uzaklaştı.

Altuğ'un düğününden yaklaşık 1 yıl sonra ailece Konya'ya gittiğimizde evlerine ziyarette bulunduk. Eşi Türkistanlı olduğundan Uzak Doğu kültürünün nefis yemeklerinden güzel bir akşam yemeği ikram ettiler. Bir ara hanımlar mutfaktayken Altuğ:

-“Ersoy, hatırlıyor musun, düğünden bir hafta önce sana bir şey sormuştum.. Senin cevabın beni şoke etmişti. Kendime gelmiştim. Şimdi bir yıl sonra düşünüyorum da o gün iyi ki sana o soruyu sormuşum. Yoksa çok büyük, dev bir hata yapacaktım. İyi ki varsın”

Geleneklerimizde, inancımızda, kültürümüzde olmayan, sonradan sokulmuş o kadar garip, pis ve seviyesiz işler var ki ben biriyle uğraşıp onu engellemeye çalışırken binlercesi gençlerimize enjekte ediliyor.

Adamın biri tatil için gittiği sahil kasabasında akşam üzeri deniz kenarında yürüyüşe çıkmış. O gün binlerce deniz yıldızı sahile vurmuş. Can çekişiyorlar. Bir çocuk eliyle deniz yıldızlarını tek tek kumsaldan alıp denize fırlatıyormuş. Adam çocuğa:

-“Binlercesi var. Bu yaptığınla ne fark edecek?”

x_5

 

Çocuk eğilip bir tane daha deniz yıldızını alıp denize doğru fırlatmış ve:

-“Onun için fark etti” demiş.

Ee, sizde her şeyi Ersoy'dan beklemeyin. Siz de mücadele edin. Gayret edin. Gençlerimizin kurtulması için çabalayın. Size bunları söylemekten kafamın üst kısmında saç, saçımda siyah kalmadı. Hadi artık…

Kalın sağlıcakla.

5_1