dore okulları
Malatya
25 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.57
  • EURO
    35.01
  • ALTIN
    2432.4
  • BIST
    9783.13
  • BTC
    63905.11$

Böyle davranırsanız buraya kimse gelmez! 

05 Aralık 2021, Pazar 13:04
Böyle davranırsanız buraya kimse gelmez! 


 





88-89 yıllarındaydık. Üniversitede okuyordum. Arkadaşım rahmetli Baybars ile okuldan kalan zamanlarda büyük bir yataklı kanepe firmasının teslimatlarına yardım ediyor harçlık çıkarıyorduk.
Bir cumartesi günü takım teslimatına lüks bir eve gittik. Koltuğun birini kaldırıp ters çevirip, başımdan destek alarak eve çıkardım. Dış kapıdan içeri girdim. Kafamdaki koltuğu antreye indirmek üzere hamle yaptığımda “şangıırrt“ diye bir ses ile birlikte etrafa çam parçaları dağıldı. 
Koltuğu yere indirmiş, şaşkın şaşkın yukarı bakıyordum. Tavanda 2li bir avize takılmıştı ve avizenin camlarından biri darmadağın olmuştu. 



Müşteri olayı görmüş ve kıyameti koparmıştı. Çok fazla canı sıkılmıştı. Bu avizeyi çok pahalıya mal ettiğini, çok özel bir marka olduğunu, İtalya’dan getirdiğini söyledikten sonra:
-“Hem size bu koltuğu buraya indirin diye kim söyledi? Bu koltuk iç odaya gidecekti.” Dedi. 
Yapacak bir şey yoktu. Olan olmuştu. 
-“Bari koltuğu yerine koyalım da sonra avize hakkında ne yapabileceğimizi düşünelim” dedim. 
Oldukça hafif olan koltuğu iç odaya taşımak üzere tekrar başımın üzerine kaldırdığımda avizenin kalan parçasının kırılma sesi ile müşterinin “Eyvaaah” sesi birbirine karıştı.
Eşyaları müşterinin evindeki diğer avizelere bir şey olmadan teslim ettik. Ama o ikili avizenin camlarının masrafı bize takımın satış fiyatı kadar bir bedele patlamıştı. 
Merhaba sevgili Malatyatime okurları. Halk arasında bir tabir var. “Sakar yatağa yatar, yerden kalkar” derler. Bir de sakara benzetme yaparlar: “Poposuyla dağlar deviren” diye. Sağa dönerken bir sakarlık, sola dönerken ayrı bir sakarlık. 
Cezaevinden arkadaşım Abbas anlatmıştı. Cezaevinden Abbas deyince sizler hemen ya mafya, ya uyuşturucu satıcısı ya da katil diye düşünmüş olabilirsiniz. İçerde bu suçlar bir makam. Ancak ticari bir suç içeride rezil ve aşağılık bir durum kabul ediliyor. Mahkumlar birbirlerine diklenirken:
-“Ayağını denk al, benim iki tane leşim var!” diye diklenir. İki kişiyi öldürmek içerde söz sahibi olmakmış. 



Abbas ticari suçlu. Çek yazmış. İmza eksikliğinden dolandırıcılıkla yargılanmış. İşte o Abbas sakarlıkla ilgili anlatmıştı: 
hırsızın birine sormuştum: “Ne çaldın? Neden içerdesin?” diye.



-“Ooo, O ne biçim yakıştırma abim. Ben tövbeliyim. Namaza başlamıştım. Sabah namazı için camiye gittim. Ezan henüz okunmamıştı. 1-2 saati vardı daha. Abdest almak için lavabolara gittim. Suyu açtım ki, aa musluk elimde kaldı. Geri de takamadım. Yerde kaybolur diye cebime koydum. Diğer musluktan alayım abdestimi diye ona uzandım. O da elimde kaldı. İşe bak. Sakarlığım üstümde. Neyse. Onu da diğer cebime koydum. 3. Musluğa yöneldim. Hepsi mi sakat bağlanmıştı, yoksa ben mi sakardım anlayamadan 6 musluğun hepsi elimde kaldı. Abdesti alamayınca diğer camiye gitmek üzere oradan çıktım. Bekçilere denk geldim. Adamları inandıramadım. İşte sadece sakarlığımdan buradayım” diye derdini anlattı. Makarnanın üzerine yoğurdu, onun üstüne de İtalyan domatesli sosu döktü. Yersen. 
Abbas ile başladık. Onunla devam edelim. 
Abbas’a ilk içeri girişini sordum. “Dayak var mı? Acı var mı acı?” diye. Cezaevine ilk girişte bir sıra dayağı varmış. Yaşlıları ve, ticarileri ayırıp, hırsız, katil, eroinci gibi suçluları diziyorlarmış sıraya. Sonra Allah ne verdiyse….
Abbas adamların halini görünce Gardiyanlara:
-“Böyle davranırsanız buraya kimse gelmez. Nazik olun” diye espri yapmış ama karşısında Malatya Time okurları yok ki espriden anlasalar. Hepsi izbandut gibi gardiyan. 
-“Seni niye ayırdık ki?”  Diye diğerlerinin yanına çekip ona da girişmişler. Yani sakarlık bazen fiili yapılıyorsa da bazen dille de yapılabiliyor. Aman siz dikkat edin.



Ben sakarlıkla başlayıp devam edince tabiatıyla bu haftanın konusu bu diye hemen kafanızda ışık çaktı. Daha haftanın konusuna giremedik bile. 
Dil ile sakarlık deyince yabancı dil bilmekle ilgili bir olay geldi aklıma. Karadenizli İlyas bir yük gemisinde iş bulmuş. Haftalar süren yolculuktan sonra İngiltere’de bir limana girmişler. İdris Halatı iskeledeki ingilize atacak ki o da limandaki Babaya halatı taksın. İdris bağırmış:
-“Tut şu halatiii”
İngiliz anlamamış. Şaşkın şaşkın İdris’e bakıyor. İdris yine bağırmış: “Tut daa şu halatii” 
İdris bakmış ki adam anlamıyor, bildiği kadarıyla:
-“Du yu spik engliş” diye sormuş. İngiliz bunu anlamış. Yüzünde gülümsemeyle kafasını “evet” anlamında sallamış. 
-“Yeees, yes” demiş.İdris:
-“E, tut daa şu halati o zaman” demiş.
***
Bazı okurlarım makaleleriniz çok uzun oluyor. “Bitirince çayımı tazelerim” diyorum. “Makale bittiğinde çaydanlığın suyu kaynamaktan bitmiş oluyor. İkinci bardağı içmek nasip olmuyor” diyor.
Bazı okurlarım da makalenin kısalığını eleştiriyor ve “çayın şekerini karıştırırken makale bitiyor. İkisinin de tadına varamıyoruz” diyorlar.
Makalemi kısa bulan okurlarım çayı şekersiz içmeyi denesinler. Eminim ki makaleden bari tat alacaklar. Çayı şekersiz çok denedim. Makalemi okumak daha zevk verdi. Oradan biliyorum.
Yolcular trene binmişler. Yolculardan bazıları hava alabilmek için camları açmış. Bazı yolcular da buna şiddetle itiraz etmişler:
-“Camları açarsanız soğuktan ölürüz burada” diye. Diğerleri de:
-“Asıl açmazsak biz havasızlıktan ölürüz”
Kavgaya tutuşmuşlar. Kondüktör gelmiş. İki tarafı da dinlemiş. Ama ne yapacağını da bilememiş. Kenarda sakin sakin oturan bir yolcu fikir vermiş:
-“Önce camları açalım. Bunlar ölsün. Sonra camları kapatalım. Diğerleri ölsün. Biz de sakin sakin keyifle seyahat edelim” demiş.
Haftanın konusuna gelemedik ama makalenin sonuna geldik. Bu hafta makalelerimi uzun bulanları sevindireyim. Onlar sevinsinler. Haftaya da uzun bir makale yazarım. Diğerleri sevinir.

Siz de kalın sağlıcakla…