dore okulları
Malatya
19 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.59
  • EURO
    34.83
  • ALTIN
    2490.9
  • BIST
    9638.28
  • BTC
    64760.72$

BU ZULÜM KANIMA DOKUNUYOR!...

26 Mayıs 2019, Pazar 16:43

 

3000_8

 (Sesli Makale)

Aziz ve mübarek Ramazan ayında yazmak istemiyorum ama, hani 17 yıl önce yola çıktığımızda Hz. Ömer'in; “Fıratın kenarında otlanan bir devenin ölümünden Allah'ın Ömer'i sorumlu tutacağından korkarım.” dediği o meşhur sözüyle başlamıştık ya!. Bu duygularla yola çıkmıştık ya!. O sözleri hatırlayarak, iftiraya kurban giden, onurunu ve şerefini paraya değişmediği için, rüşveti red ettiği için, birilerinin belki haksız menfaatine engel olduğu için bugün demir parmaklıklar arkasında iftarını açan Elazığlı bir bürokratı yazmak istedim. Yazımın öncelikli muhatapları, Elazığ ve Malatya siyaseti, sonra da Ak Parti yetkilileri ve tüm vicdan sahipleridir.

 Aziz mübarek Ramazan ayındayız. Akşam iftarlarımızı bir tek kuş sütü eksik sofralarda açıyoruz. Yaptığımız üç beş kuruşluk yardım, sadaka, fitre ve zekatlarımızla hava atıyoruz. Televizyonlarda milyonları alan sahtekarlar din adına hikayeler anlatıyor. Belediyelerimiz sahura kadar eğlence programları tertip edip, milleti meydanlarda iftar çadırlarında eğlendiriyor. Tabi özellikle rahmet ayında insanları eğlenceden, günahtan mahrum bırakmamak lazım!. On bir ay göremediğiniz bu tür eğlence gecelerini sadece Ramazan'da görebiliyoruz. Çünkü Ramazan ayında şeytanlar zincire vurulur, insanlar ona vekalet ederler. Şeytan, Ramazan öncesi onlara sıkı sıkı tembihlerde bulunur, tüm hazırlıkları yaptırdıktan sonra da bir aylığına ilahi emir ile izne çıkar. Sonra insanlar devralır görevi, on bir ayda yapılmayanları rahmet ayında yaparlar. Maalesef bu ve her Ramazan halimiz budur!...

 Öbür taraftan habersiziz yapılan zulümlerden!. Habersiziz fakirlerin ve müslümanların halinden. Duymayız bile haberlerini. Unuturuz yola çıkarken sarfettiğimiz o büyük sözleri!. Bir nemelazımcılıktır almıştır başını gider. Duymak istemesek de, bu yazımda zulme uğramış birine işaret edeceğim. Şu aziz ve mübarek günde belki Allah, bunu bir Salih amel olarak kabul eder de hasenat defterimize koyar!...

 Adı:  İrfan DAĞTEKİN.

Görevi: Aydın Didim Milli Emlak Müdürü.

Memleketi: Elazığ Baskil.

Evli ve üç çocuk babası. Çok dramatik bir hayat hikayesi vardır. Küçük yaşta babasını kaybeder. Hem yetim ve fakir olarak okur. İyi bir insan, iyi bir vatandaş olup ülkeme hizmet edeceğim der. Helal çalışıp, helal kazanacağım, çocuklarıma haram lokma yedirmeyeceğim. Babadan da öyle görmüştü. İnandığı din onu emrediyordu. İyi bir müslüman, iyi bir vatandaş, iyi bir devlet memuru, iyi bir baba olmalıydı. Bütün engelleri tek tek aştı, devlet memuru oldu ve değişik görevlerde bulundu. İki yıl önce de Didim Milli Emlak Müdürü olarak atandı. Yerel seçimlerde Ak Partiden Didim Belediye Başkan aday adayı oldu. Adaylık nasip değildi, görevine devam etti.

 Ama burası Didim'di, batıydı, öyle dişiyle tırnağıyla bir yerlere gelen, hele de doğu kökenli biri belki de ne burada müdürlük yapardı, ne de belediye başkan adayı olurdu!. Sanırım o bunu bilmiyordu!. Önce Aydın valisi görev yerini değiştirip Aydın'a tayin ettirdi. Ama o mahkeme kararıyla tekrar görevine geri döndü. Akabinde de Ak Partiden aday adayı oldu. Olur mu hiç böyle bir hata!?. Belki de yıllardan beri devam eden rant çeteleri, onlarla haşir neşir olan personelin kıskacında kaldı. Ne rant çeteleri, ne de bu çetelerle hareket eden personeli, bu Elazığlı müdüre istediklerini yaptıramadı.

 Öyle ki;

Bugün hazine arazilerinin açılıp satılması, ecri misil ödenerek kiralanmasının yapılması karşısında menfaat sağlama ve rüşvet alma davasıyla yargılanmaktadır. Bugün itham ettikleri davada bile, devlet arazilerini halka vermek için milleti teşvik edin ve bilgilendirin diyen devletin yazılı beyanlarına bile direndi ama ihtar yedi!. Çünkü içinde peşkeşlerin olduğunu, kamu mallarının savrulduğunu, rant kapısı yaptıklarını, rüşvetle, alavere dalavere ile birilerine gittiğini biliyordu.

Bir şansızlığı daha vardı. Bunlar önceden zaten yapılagelen şeylerdi. Ama Ak Parti bu dönemde, yani kendisinin döneminde bu arazilerin açılması, satılması veya kiralanması yasalarını çıkarınca, sanki o öncülük etti bu usulsüzlüklere!...

Buna rağmen perde arkasında dönen dolaplarla, çevrilen oyunlarla usulüne uydurulmuş, rüşvetçi memurlarının hazırladığı dosyalar önüne gelecekti. O önleyemezdi bunları. Usulüne uygun olarak önüne konulan dosyaları imzalayacak ve kaymakam beye de imzalatacaktı!…

 Sonra bu dosyalarla ilgili kimler anlaşamadı ki, bir rüşvet çarkının döndüğü ve haksız kazanç sağlandığı şikayet konusu oldu. Birinci ve ikinci dalga tutuklamalar oldu. Ama sanki yine de hedef, bu çarka karşı direnen müdürü sindirmek ve buradan göndermekti!. Vali Bey'in tavrı zaten belliydi!. Bu namuslu müdür ile alıp veremediğinin hesabını devlet kendisine sormalı!. Ne alıp veremediği varsa açıklanmalı, ya da ilgili merciler bunu araştırmalıdır!. Artık bu konu, amir memur demeden enine boyuna araştırmaya değer bir konudur. Zira Ak Parti üzerinden öyle işler çevriliyor ki, son zamanlarda kan donduran olaylara şahit oluyoruz!.

Kaymakam bey de, bu dosyaları bana da imzalatmış diyerek müdür beyi suçlamaktadır. Birileri kendisine demeli ki; Kaymakam bey! Siz bu dosyaları nasıl imzalamışsanız, hukuki ve yasal olarak önüne gelen müdür bey de imzalamış. Sizin haberinizin olmadığı gibi onun da haberi olmamıştır. Zira rüşvet çarkı memurlar ve dışarıdaki çete arasında dönmüştür.  Sizin haberiniz olmadığı gibi, onun da bu çarktan haberi olmamıştır. Önünüze gelen yasal ve hukuki olan bir dosyayı kim imzalamaz!. Bakın sizde imzalamışsınız. Zaten böyle bir dosyayı imzalamayan kişi, ranttan payını isteyen kişi değil mi!?. Müdür beyi de bu çarkın dışında tutarak bu işleri çevirmişler!. Şimdi mülki idare amirleri aman ha bana zarar gelmesin de kime ne olursa olsun derdinde iken, günah keçisi olarak Milli Emlak müdürü belki de baskıyla yargıya teslim edilmiştir!.

 Bütün bu olaylar gelişirken, müdür bey aylar öncesinden Almanya'ya bilet almış ve Ramazan'dan önce izin alıp akrabalarının yanına gitmiştir. Tutuklamalar olunca, kendisinin de tutuklaması çıkınca hemen apar topar Türkiye'ye dönmüştür. Dönünce de gözaltına alınıp mahkemeye sevk edilmiştir. Mahkeme 7 Mayıs günü, onlarca çuval dolusu dosyada aleyhine somut tek bir delil yok iken, tutuklamasına karar vermiştir. Yurtdışına kaçma, ya da delilleri karartma ihtimali olmamasına rağmen belki de sözde bu gerekçelerle tutuklamıştır!. Bu adam böyle bir şey düşünse zaten yurtdışındaydı neden gelsin!?. Yeni tutuklamaları duyunca ve hakkında tutuklama kararı çıkınca yurtdışından dönüyor!. Varsa bir tereddüdün, koy o zaman yurtdışı yasağı gidemesin bir yere. Ama mesele sanki üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek gibi!.

 Bir de bakalım hele delil olarak dosyasında neler varmış:

Telefonu teknik takipte olan rüşvet çarkındaki birinin telefon kaydı dokümanında şu çıkıyor;

Müdür beyi aramış, o da, şu an trafikteyim, evrakları WhatsApp'a atın inceleyeyim demiş. Vay efendim sen WhatsApp takip edilmediği için buraya atın demişsin!. Be hey hukuksuzlar, adam ben trafikteyim diyor. Öncelikle araç kullanırken telefonla görüşmenin yasal olmadığını hatırlatıyor. Sizin WhatsApp'tan başka evrak atıp bilgi alışverişinde kullandığınız başka programınız mı vardı da o WhatsApp dedi!?. Yoksa Bylock mu kullanmalıydı!?. Şimdi onların da müdürün de telefonları elinizde iken, neden incelemezsiniz!?. Üstelik aylardır teknik takipte olan bu telefon görüşmelerinde müdür bey olsa bu çarkta, ortaya çıkmaz mıydı!?. Tek bir tane görüşme, somut bir delil olmaz mıydı!?.

 Dosyada bahsi geçen, rüşvet aldığı iddia edilen ve şu an içerde olanlardan birinin telefonundan aynen şu ifade var mahkeme kayıtlarında:

“Dosyayı hazırladım, müdüre sundum, inşaallah g****k yapmaz” Çok afedersiniz de bu tür ifadeler, birinin aleyhine mi yoksa lehine mi delildir!?. Bu ithamlara maruz kalan bir müdür, rüşvet çarkının içinde mi dışında mı!?...

 Üstelik bakın hele de, müdür bey daha neler düşünmüş ve yapmış!?.

Bildiğiniz gibi tapu kadastroya ait telefon uygulamalarında ada parsel numaraları herkes tarafından tespit edilebilir. Hazineye ait yerler de pembe renklidir. Bu durumun işgallere sebep olabileceğine dair 2018 yılında CİMER'E müracaatta bulunmuş!. Şu anda ise bu renk uygulamaları kaldırılmıştır.

Tabi memleketi sen mi kurtaracaksın İrfan DAĞTEKİN!?. Bırak kimin ne hali varsa görsün!. Yoksa sen gününü böyle görürsün mü diyelim!?... Ama er geç doğru olan kazanacaktır.

 Bu arada Aydın Didim medyasına da bir çift sözüm var;

İrfan DAĞTEKİN'İ hepiniz iyi tanırsınız. Kimseyle rakı masasında oturmadığını, hakkı üstün tuttuğunu, hak yemediğini, ülke ve millet menfaatlerini ön planda tuttuğunu herkesten daha çok biliyorsunuz. Buna rağmen, nasıl o ahlaksız ve mesnetsiz haberleri yaptınız!?. Bunun için büyüyemediğiniz gibi, aç ve kısır döngüde kalırsınız!...

 Umarım yetkililer, siyasetçiler, hukukçular, 23 Haziran'da tekrar edilecek İstanbul Büyükşehir Belediye seçimleri öncesinde Selahattin DEMİRTAŞ'IN evinde Ramazan bayramına girmesi için çaba sarfedenler, diğer zulme uğramışları da görürler. İnşaallah onlar da bayramı evinde çocuklarıyla geçirirler. Adalet yerini bulsun istiyoruz. Yargıya müdahale edin demiyoruz. Sadece yargıyı rahat bırakın diyoruz. Eğer İrfan DAĞTEKİN haksız kazanç ve rüşvet çarkının içerisinde ise, sonuna kadar cezalandırılsın. Yok değilse de, bilin ki onun da onuru, şerefi, ailesi, hakkı ve hukuku vardır…

 Unutmayın!

Bir insana zulmetmek, bütün insanlığa zulümdür. Sanki birileri Ak Parti adına zulmediyor!. Kimler iktidar adına zulüm yapıyorsa, kalkın ve hesap sorun. Gücün değil, hakkın galip geldiği adaleti sağlayın, yargıçları baskı ve töhmet altında bırakmayın!. Duyarlı ve vicdan sahibi siyasetçi, Ak Partili, basın mensubu, hakim ve savcı herkesi davet ediyorum. Bu zulüm kanıma dokunuyor. Sizin de kanınıza dokunuyorsa bir şeyler yapın!...

Fi Emanillah…

Ebuzer AYDIN

“Ey Kalemim! Bir Gün Doğru Bildiklerini Yazmazsan, Kolumla Beraber Kırar Atarım Seni”