dore okulları
Malatya
08 Mayıs, 2024, Çarşamba
  • DOLAR
    32.25
  • EURO
    34.67
  • ALTIN
    2397.5
  • BIST
    10247.75
  • BTC
    62529.09$

Cemal Kaşıkçı Peygamber Beldesinin Şehidi

30 Ekim 2018, Salı 05:41

 

Medine-i Münevvere'nin çocuğu, Resulullah'ın aşkıyla büyümüş, hareminde koşmuş, komşusu olmuş, Cemal Kaşıkçı'nın hunharca katledilerek şehit edilmesinin üzerinden 28 gün geçti.

 Bütün dünya onu konuşurken yazdıklarımın ne kıymeti olabilir ki!?. Kendisine rahmet dilediğim meslektaşımla ilgili azda olsa sizleri bilgilendirmeyi, birkaç satır yazmayı borç bildim. Diğer yazılarıma nazaran biraz uzun olduğu için, siz değerli okuyucularımın affına sığınıyorum. Emin olunuz ki bu, yazmak istediklerimin belki onda birinin özetidir…

 Cemal Kaşıkçı kimdir!?.

Neden Cemal Kaşıkçı!?.

Ne istemişlerdi!?.

Suikast planı kimindi!?.

Ölüm emrini kim yada kimler verdi!?.

Cesedi nerede!?.

Cesedi bulunsa neler olur!?.

Batılılar bu menfur olay karşısındaki tavırlarında samimiler mi!?.

Bu cinayette tek hedef Türkiye miydi!?.

Ölürken Kaşıkçı, kime kaşık yaptı!?.

 Hayatımda hiç bir ölüme bu kadar acımadığımı, hiçbir olaydan bu kadar etkilenmediğimi ve hiçbir olayı bu kadar takip etmediğimi belirtmek isterim. Şimdi bu sorulara kısa ve öz cevap vermeye çalışayım:

 Cemal Kaşıkçı kimdir!?.

Aslen Türk bir aileden olup, çok eskiden Medine-i Münevvere'ye gidip oraya yerleşen, sonra Suudi Arabistan uyruğu alan, zengin, çalışkan, bir ailenin çocuğudur. Zeki ve başarılıdır. Afganistan cihadı döneminde mücahitlerin safında gazetecilik yapmıştır. Hiçbir zaman ülkesine muhalif olmamıştır. Bir çok gazete ve medya platformlarında üst düzey yöneticilik yapmış ve yazmıştır. Kraliyet ailesine yakın olmuş, onlara muhalif olmamış, Kral Abdullah'ın da üst düzey danışmanlığını yapmıştır.

 Neden Cemal Kaşıkçı!?.

Cemal Kaşıkçı, Suudi Arabistan'ı çok iyi bilen, çözen, dünyaya açılmış, her yerde kabul görmüş, kimseyi incitmemiş, ölümü herkesi şaşırtacak, dehşete düşürecek, çok uzun bir dönemin kara kutusudur. Ülkenin birçok sırrı da onda gizlidir.

Suudi Arabistan devletinin yakın tarihinin en önemli tanığıdır. Suudi ailesinin içindeki entrikaları bilen, halk ile aralarındaki makası gören, zaman zaman dillendiren birisidir. Ülkesine muhalif değildir. Ama yapıcı eleştirmendir. Kral Abdullah'ın ölümüyle tahta çıkan Kral Selman ile de arası iyidir. Ancak Selman, oğlu Muhammed'i birinci veliaht yapmak istediğinde eleştiri yapmış, diğer prenslerden yana olmuştu. Muhammed'in birinci veliaht olmasıyla birlikte başlayan cadı avında da canını zor kurtararak bir yıl önce ülkesini terk edip Amerika'ya gitmiş ve artık ülkesine dönememiştir. Öldürüleceğini değil, diğerleri gibi alınıp zorla götürülüp işkence edileceği, zindanlarda çürütüleceği endişesi taşımıştır sadece.

İyi bir Türkiye dostu ve hayranıydı. Katar krizinde Katar ve Türkiye'den yana olmuştu. Yazıları çok yumuşak olmasına rağmen, yapıcı eleştirileri veliahdı çileden çıkarıyordu. Bütün gücüne rağmen nasıl bunu susturamaz, yada zindana atamaz diye kinlenmişti!.

Cemal Kaşıkçı, merkezi Katar'da olacak, El-cezire gibi yeni bir “Arap Haber” televizyonunu da kuracaktı. Katar emiri de buna destek vermişti. Suudi Arabistan'ın başına bela gördüğü ve ülkesinde her yerde yasakladığı El-Cezire televizyonu gibi yeni bir televizyonun daha, üstelik vatandaşı tarafından başına bela edilmesi ise, bardağı taşıran son damla olmuştu. Bunun için Kaşıkçı hedefti.

 

Cemal Kaşıkçı'dan ne istemişlerdi!?.

Eskiden Suud Krallığı, muhaliflerin susmasını isterdi. Şimdi ise susan ile konuşanı aynı kefeye koymuştur. Susmak yetmez, ya her gün lehlerinde konuşup yazacaklar, ya da hapishaneleri boylayıp, işkenceye razı olacaklar. Orada da ya ölecekler, ya akıllarını kaybedecekler, ya da öldürülecekler. Tıpkı bundan yaklaşık bir yıl önce öldürülen emirler, önemli kişiler, hapishanelerde ölen âlimler, zindanlarda da işkence gören ilim ehli ve diğerleri gibi…

Cemal, bunların istediklerini red etti. Zillet içerisinde yaşamaktansa adeta ölmeyi tercih etti. Belki de taşıdığı Türk kanı, Türk geni ona boyun eğdirtmedi, Muhammed bin Selman'ın şakşakçılığını tercih etmedi. Hürriyetin, insan haklarının savunuculuğunu yapmayı tercih etti. Bunun bedelini de hayatıyla ödedi.

 Suikast planı kimindi!?.

Bana göre dünyada hiç bir darbe, böylesi bir suikast, planlı ve birçok hedefi olan bir olayın içinde Amerika olmadan kimse yapamaz. Bu suikastın planlayıcısı ABD'DİR.

Neden ABD!? Ya da nereden biliyorsun!? deseniz;

Trump'ın seçimi kazanmasıyla birlikte Ortadoğu ve Arap ülkeleri üzerinde yıllardır süregelmiş bir çalışmasının olduğunu gördük. Trump'ın kafasına göre, Arap ülkelerini Amerika koruyor ve bunun karşılığında Araplar diyet borçlarını ödemiyorlardı. Ama bundan sonra ödeyeceklerdi!. İlk olarak Suudi Arabistan'a bir ziyaret gerçekleştirdi. Yer küresini o dangalak bedevilerle ellerinin arasına alıp beraber kılıç dansı yaptı. Onlara, siz bizimle olursanız dünyaya hâkim olursunuz mesajını verdi. Bu ehli deve de sandılar ki, Amerika ile hareket edince tarihteki ünlü krallar gibi büyük olacaklar, dünyaya hükmedecekler!. Oysa Amerika onları sağmak için, yemek için bunu yapıyordu!.

 Trump, Suudi Arabistan ile beş yüz milyar doların üzerinde ticari antlaşma yaptı. Sonra bu ahmak veled Muhammed bin Selman ile Katar krizini çıkardı. Türkiye ile kılıç gibi bağlarını koparttı. Kraliyet ailesi olan Suudi ailesi arasına ihtilaflar soktu. Prensleri içeri attırıp mallarına kondu. Herkese ölümü gösterip sıtmaya razı etti. Suudi Arabistan'da hayal edilemeyecek kötü reformlar yaptı. Gece kulüpleri açtırdı. Âlimleri hapishanelere attırdı. Zulüm başını aldı gitti. Bu arada Muhammed bin Selman Trump'a vaad ettiği paraları da ödemedi, silahları da daha satın almadı. Bunun üzerine Amerika, Ortadoğu'da yalnızlaşan Suudi Arabistan'ı daha da yalnızlaştırmaya gitti…

Dikkat edin şimdi!!!. Bu olayın hemen öncesinde Trump efendi dedi ki: Biz olmazsak siz bu ülkeyi on beş gün yönetemezsiniz!. Boing'leriniz havada uçamaz! dedi. O gün eyvaaah! Yeni bir plan var, sonları hayrola demiştim. Arkasından Cemal kaşıkçı suikastı çıktı. Şeytan ABD biliyordu ki böyle bir durumda Suudi Arabistan yalnız kalacaktı!. Sonra da dönüp onlara aklınızı başınıza alın! Biz size demedik mi sizin bizden başka dostunuz da yoktur!?. Koruyucunuz da yoktur!?. diyerek, istediklerini ve fazlasını alıp, ülkeyi talan etmeye devam edeceklerdi!. Ama hesapları tutmadı. Kazdıkları kuyuya önce Suud düştü, sonra kendileri. Fakat çıkıp bunu dillendirecek yiğit nerede!?.

Trump'a deli derler. Asla deli değildir!. Sadece erken konuşur. Trump'ın bu özelliğini bilenler, dediklerinin hep doğru çıktığını bilirler…

 Kaşıkçı'nın Ölüm emrini kim yada kimler verdi!?.

Plan böyleydi, öldürme emrini de veren, iddialara göre Muhammed bin Selman'dan başkası değildi!. Suudi Arabistan kraliyetinde bu veledin haberi olmadan kimse tuvalete bile gidemezken, iki tane özel jet ile gelip konsoloslukta bu cinayeti işleyecek on beş değil, bir babayiğit bile yoktur. Hatta bu cellatların cep telefonlarına el konulsa, maktulün cesedini parçalarken Muhammed bin Selman'a canlı yayında izlettirdikleri videoları göreceklerdir!. Haplanmış bu sarhoşlar, kendi kafalarında kalkıp gelemezler!. O veledin emri olmadan konsolosun odasında bunu yapamazlar!. Aylar önce planlanmış bir olaydır bu. Sonra tutuklu 18 kişinin hiç birinin Cemal Kaşıkçı'yla alıp veremediği ne var ki!?. Cemal Kaşıkçı bunların saltanatına mı muhalif!?. Bunları mı tanır!?. Onlarda tanımazlar Cemal'i. Ama veledi kralın emri onlara bu cinayeti işlettirdi ki, ömür boyu krallarına yakın olsunlar!... Bunlar sayın veliahda sadakatlerini göstermişlerdir. Ama veled, ilk hamlede onların başını vermiştir. Yakın zamanda da ayetler okutarak onların ölüm fermanını verip kılıçla tek tek infaz ettirecektir. Çok geçmeden hepsinin kellesini koparacaklar!... Bu yapılsın, Allah'ın emri de budur. Ancak esas faili de bunlara dahil etmek gerekir.

Bazılarımızda acaba Suud bunların yargılanmasının Türkiye'de olmasını kabul eder mi diye haberleri takip ediyorlar!. Onlar bu olayı acemice işleyecek kadar bedeviler ama, bu adamları Türkiye'ye teslim edip, bizi Veled bin Selman gönderdi diyerek veliahdın bu ölüm emrini verdiğini ifşa ettirecek kadar eşşşek değiller herhalde!!!...

 Ölümü kesin artık, ama cesedi nerede!?.

Bana göre cevabı en zor soru budur. Cesedin nerede olduğu bulunursa, öldürme vahşeti, olayın çok daha önüne geçecektir. Belki bu ceset, hunharca katledilmiş başka cesetleri de ortaya çıkaracaktır. Acaba şimdi cesedin biraz daha çürüyüp üzerinden zamanın geçmesini mi istiyorlar!?. Bu arada Suudi Arabistan'da infaz timinin infazını gerçekleştirmiş olur belki!. Çünkü böyle bir vahşete kurban gitmiş birinin cesedi ne kadar geç bulunursa, cesedin üzerindeki fiziki vahşet biraz daha kaybolur!.

Eğer ceset parçalar halinde Suud'a götürülmüş ise, artık cesedin parçalarının bulunması mümkün değildir. O zaman, burada ters yönlere sürülen araçlar, ormanda yapılan keşiflerin hepsi birer yanıltmacadır sadece!.

Kendisine teslim edilen bir Türk işbirlikçi varsa şayet, bunu yine söylemeyeceklerdir. Çünkü ona ulaşılması durumunda da oklar asıl azmettirici Muhammed bin Selman'a dönecektir. Ha onun ismini vermişler, ha 18 kişilik cellat kafilesinin yargılanmasını burada yapmışlar!. İkisinin arasında fark yoktur. Ama cinayetin ikinci merhalesi, yani Kaşıkçı'nın kaybolması durumunda olayı Türkiye üzerine yıkacaklardı. Bu işbirlikçiye kimin bu ölüm emrini verdiğinden bahsetmemişlerse, işbirlikçi sadece infaz timiyle irtibatlıysa ki, bu çok zayıf bir ihtimaldir. O zaman işbirlikçiyi de teslim edebilirler. Fakat bu zamana kadar işbirlikçi bulunamamışsa, o çoktan bu ülkeyi terk etmiş gitmiş, arkasındaki delilleri de karartmıştır…

Ya su örneği alınan, ama aranmasına izin verilmeyen kuyunun sırrı nedir acaba!?. Cemal veya başkalarının cesetleri bu ölüm kuyusunda olabilir mi!?. Yoksa buda bir yanıltmaca mı!?. Yani bu kuyuda ceset yok, sadece Türk kamuoyu ve dünya bu kuyuyu merak edip oyalansın. Muhammed bin Selman da biraz daha zaman mı kazansın!?...

Aklıma başka sorular da gelmiyor değil. Lakin köyün delisi yine tek başına ben olmamalıyım!!!...

 Cesedi bulunsa neler olur!?.

Ceset bulunduğu zaman, dünya ikinci bir şoka girecektir. Cinayetin işleyiş biçimi, vücudun parçalara ayrılması, o esnada canilerin durumları, yaptıkları kayıtlar, vahşetin inanılmaz biçimi ortaya çıkacaktır. Cesedin üzerindeki suç delilleri, faillerin parmak izleri, DNA testleri sonucu kimlerin temas ettiği, kısaca her şey tamamen ortaya çıkacaktır. Bundan daha önemlisi, dünyanın öfkesi ayağa kalkacak, belki mazlumun kanında asıl zalimi boğan biri çıkacaktır. Cesedin bulunduğu yer itibariyle belki başka kaybolmuş cesetler de çıkacaktır. Belki tarihe tanıklık edecek bir mezarlık bulunacaktır. Bütün bunları söylerken hala aklımın o kuyuda olduğunu hepiniz biliyorsunuz!...

 Batılılar bu menfur olay karşısındaki tavırlarında samimiler mi!?.

İnsanların vicdanına gem vurulamaz. Halklar vicdan sahibidirler. Ama şunu biliniz ki bütün batılı devletler, bu olay karşısında tavır alırken, bu ahmak Suudlulardan ne koparabiliriz derdindeler!. Yoksa sekiz yıldır Suriye'de bir buçuk milyon müslüman öldürüldü, kimyasal silahlar kullanıldı, binlerce bebek katledildi. On milyondan fazla insan dünyada mülteci oldu. Kimsenin kılı kıpırdamadı. Onlar sadece silah satmaya devam ettiler. Şimdi yine onlar, bu olayı fırsat bilip daha ne kadar silah satarız hesabını yaparlar. Bunların dini imanı dünyadır. Bunların yanında en ucuz şey, hatta hiç para etmeyen şey müslüman kanıdır. Sadece satacakları silahlarla daha akıtılacak Müslümanların kanı varsa kıymetlidir!. Irak'ta Yemen'de, Filistin'de, Arakan'da ve her yerde durum aynıdır.

 Bu cinayette tek hedef Türkiye miydi!?.

Bu cinayetin tek hedefi şüphesiz Türkiye değildi. Ama Türkiye hedeflerden biriydi. Bir taşla birkaç kuş vuracaklardı!.

Asıl hedef, Suudi Arabistan'ın yalnızlaştırılması, biraz daha Amerika'nın kucağına itilmesiydi. Batıya yönünü döndürmek istediğinde, batıyı da doğuyu da kendisine düşman görmesiydi. Sonra bu olayın İstanbul Başkonsolosluğunda işlenmesinin hedefi Türkiye'ydi. Türkiye'de böyle bir olay yapıldığı taktirde, vatandaşlarına asıl mesaj verilmiş olacaktı. Çünkü Suudi Arabistan muhaliflerinin kaldıkları, gidip geldikleri, yatırım yaptıkları ülke Türkiye idi. Amerika'da Suudili muhalif yok ki bu cinayet işlensin!. Mesaj kime olacaktı ki!?. Cinayetin Türkiye'de işlenmesi, içerdeki ve dışarıdaki bütün Suudi Arabistan vatandaşlarına büyük mesajdı!...

İnsanları korkutarak kendilerine itaat ettireceklerdi. Bakın en güvendiğiniz ve güvenli dediğiniz Türkiye'de bile biz istediğimizi halledebiliriz, bir yere kaçamazsınız mesajını vereceklerdi!.

Bunun için, dublör kullandılar. Cemal Kaşıkçı konsolosluğa girdi, sonra çıktı ama kayıp. Suudi halkı, Cemal Kaşıkçıyı kaybedenlerin kendi ülkesi olduğunu bilecekti. Çünkü onlar canileri iyi tanırlar!. Ama dünyaya karşı diyeceklerdi ki, kayıp vatandaşımızın sorumlusu Türkiye'dir. Dönüp vatandaşlarına da; Bakınız emniyetli sandığınız Türkiye'de, önemli kişilerin bile can güvenliği yoktur diyerek, vatandaşlarının Türkiye'ye gelmelerini, yatırım yapmalarını engelleyecekleri gibi, ülke içerisinde de bir Türkiye düşmanlığını körüklemiş olacaklardı. Bunun için kendisine evlilik evrakını Amerika'da vermeyip, planlı olarak Türkiye'ye getirdiler. Buraya kadar olan planın sahibi Amerika'ydı. Ölüm emrini veren Muhammed bin Selman'dı. Cellatlar on beş kişiydi. Onlarla Muhammed bin Selman arasındaki kişilerin sayısı ile, işbirlikçi dedikleri kişi yada kişiler ise hâlâ meçhuldürler!.

 Ölürken Kaşıkçı kime kaşık yaptı!?.

Cemal Kaçıkçı, kaşıkçı ailesindendi ama kaşıkçı değildi. Sanki giderken ölümüyle bir kaşık yaptı. İçine de zehirli kanını koydu. Muhammed bin Selman kaşığın içindekini içti ve şuan can çekişiyor. Dünyada varsa yiğitler, Cemal Kaşıkçı'nın kanını yerde bırakmazlar. Suudi Arabistan yasalarına göre cinayet işleyen, aracı olan ve azmettiren herkes öldürülür. Muhammed bin Selman da öldürülmelidir…

Fakat neredeeee!!!?.

Bana göre bu işin sonunda Muhammed bin Selman veliahtlıktan alınır, yerine başkası getirilir. Bunun ötesine gitmezler. Devamında ise, o ve hakları gaspedilen Suudi ailesi. İla cehenneme zumera olur gider…

Muhammed bin Selman Suudi halkının başına bela olduğu günden beri, Kâbe imamı zındık Südeys'ten başka milyonlar ellerini açmış Allah'a dua ediyorlar. Ne olacak bu durum!? Bu adam nasıl olacak dediğimizde, sanki herkes birbirini tembihlemiş gibi, inşaallah yakında ölür, zalimin ömrü çok sürmez, kurtuluruz diyorlardı!…

 Ciltlere sığmayacak bu menfur olayı bir makalede yazmak elbette mümkün değildir. Hiçbir özet de yetmeyecektir. Ama unutmayınız ki, yaşarken hayatı kayda değer olanların ölümleri de kayda değerdir. Niceleri vardır ki ölüsü, dirisinden daha çok hizmet etmiştir. Rahmetli Cemal Kaşıkçı'nın bu şekildeki ölümü, belki de bir çok hayır kapılarının açılmasına, şer kapılarının kapanmasına, ümmetin geleceğine ve maslahatına vesile olacaktır.

Yüce Allah, gani gani rahmet eylesin. Şehitler zümresine ilhak eylesin. Ailesine, sevenlerine, dost ve arkadaşlarına sabrı cemil ihsan eylesin. Mekanı cennet olsun…

 Hüzün dolu ve eşine rastlanılmayan bu suikastın bitmeyen satırlarını, yakın arkadaşının yazdığı şiirin tercümesiyle noktalamak istedim;

 Kardeşim Cemal!

Selam sana ey Resulullah'ın şehrinin çocuğu!.

Medine'den uzak kalmak seni çok üzüyordu.

Diyordun ki; beni en çok acıtan şey Medine'den uzak kalmaktır.

Bugün diyorum ki; Mekke ve Medine sana dua ediyor.

Doğunun şehirleri, batının başkentleri seni övüyor.

Sen Cennetu'l Bakiye gömülmek istiyordun ya!

Bugün  tertemiz kalpler yerin ve makamın oldu.

Ey Hicaz'ın çocuğu!

Allah senin adını yüceltti, değerini yükseltti,

Kudüs ve Şam, Bağdat ile Kahire, Tunus ile Rabat,

Doha ile San'â, herkes bugün seninle gurur duyuyor.

Seni güçlü kılıp, katillerini zillete düşüren Allah ne yücedir!.

Senin cesedini parçalarken elleri kurusaydı onların!.

Seni susturmak istedikleri hayalleri boşa çıksaydı!.

Sen kahramanların gözünde, Salihlerin duasında,

Aşıkların şiirlerinde, yeni şafağın umutlarında olacaksın.

Seni kökten yok etmek istediler.

Ama sen hava ve ışık gibi oldun, gelecek umutlarımıza doğdun.

Selam sana ey şehit kalemlerin efendisi!...

Selam sana ey Resulullah'ın şehrinin çocuğu!...

 

Fi Emanillah…

Ebuzer AYDIN

“Ey Kalemim! Bir Gün Doğru Bildiklerini Yazmazsan, Kolumla Beraber Kırar Atarım Seni”