dore okulları
Malatya
29 Mart, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.32
  • EURO
    35.09
  • ALTIN
    2311.0
  • BIST
    9079.97
  • BTC
    70776.91$

Emeği geçenlerin hakkını teslim edin

21 Ocak 2016, Perşembe 19:58

Bu ayın 23'ünde Malatya'da toplu açılış var. Karaciğer Nakli Hastanesi, olimpik yüzme havuzu, Kale Su Sporları Merkezi ve Öğrenci Merkezi'nin açılışıyla ilgili bir iki küçük notu sizlere aktarmak istiyorum.

 

MURAT ÇETİN –ANALİZ/YORUM

Yazıma insanlık, merhamet ve ahde vefa üzerine bir küçük hikayeyle başlamak istiyorum. Olayı yaşanmışlığıyla ilgili ihtilaflar olsa da güzel bir hikaye ve bugünkü konumuza destek olduğu için aktaracağım.

İslam Halifelerinin İkincisi ve Adalet timsali Hazreti Ömer (ra), arkadaşlarıyla sohbet ederken, huzura 3 genç girerek, “Ey halife! Bu aramızdaki arkadaş bizim babamızı öldürdü. Ne gerekiyorsa lütfen yerine getirin” derler.

Bu söz üzerine Hz. Ömer (ra) suçlanan gence dönerek, “Söyledikleri doğru mu?” diye sorar.
Suçlanan genç, “Evet. Doğru” diye karşılık verir.

Hz. Ömer (ra), “Anlat bakalım nasıl oldu?”  diye sorar.

Bunun üzerine genç anlatmaya başlar:

-Ben bulunduğum kasabada hali vakti yerinde olan bir insanım. Ailemle beraber gezmeye çıktık. Kader bizi arkadaşların bulunduğu yere getirdi. Hayvanlarımın arasında bir güzel atım vardı ki gören bir defa daha dönüp bakardı. Hayvana ne yaptıysam, bu arkadaşların bahçesinden meyve yemesine engel olamadım. Arkadaşların babası da içeriden hışımla çıkarak atıma bir taş attı. Atım oracıkta öldü. Nefsime bu durum ağır geldi. Ben de bir taş atınca babası öldü. Kaçmak istedim. Fakat arkadaşlar beni yakaladı. Durum bundan ibarettir.

Bu söz üzerine Hz Ömer (ra), “Söyleyecek bir şey yok. Bu suçun cezası idamdır. Madem suçunu da kabul ettin...” diye buyurur.

Bu sözden sonra delikanlı söz alarak, “Efendim bir özrüm var. Ben memleketimde zengin bir insanım. Babam rahmetli olmadan önce bana epey bir altın bıraktı. Gelirken kardeşim küçük olduğu için o altınları saklamak zorunda kaldım. Şimdi siz bu cezayı infaz ederseniz, yetimin hakkını zayi etmiş olursunuz. Allah indinde sorumlu olursunuz. Bana 3 gün izin verirseniz, ben emaneti kardeşime teslim eder gelirim. Bu 3 gün için de, yerime  vekil birini bulurum” der.

Hz Ömer (ra) dayanamaz derki:

-Bu topluluğa yabancı birisin, senin yerine kim kalırki?

Sözün burasında genç adam ortama bir göz atarak, “Bu zat benim yerime kalır.” Gencin gösterdiği kişi Amr bin As (ra)'dır.

Peygamber Efendimiz (sav)'in önde gelen sahabesinden olan Amr bin-As (ra)'a doğru dönen Hazreti Ömer (ra), “Ey Amr, delikanlıyı duydun” diye seslenir.

Amr bin-As bu söz üzerine, “Evet, ben kefilim” der.

Bunun üzerine genç adam serbest bırakılır.

Gencin gidişinin üçüncü gününün sonunda vakit dolmak üzeredir. Gençten bir haber yoktur.  Medine'nin ileri gelenleri Hz. Ömer (ra)'e çıkarak gencin gelmeyeceğini, dolayısıyla Amr bin As'ın idam edilmesi yerine maktulün diyetinin verilmesini teklif ederler. Fakat gençler razı olmaz ve “Babamızın kanı yerde kalsın istemiyoruz” diyerek itiraz ederler.

Hz. Ömer (ra) kendinden beklenen cevabı verir. Derki,

-Bu kefil babam olsa farketmez, cezayı infaz ederim.

Amrbin-As ise tam bir teslimiyet içerisinde, “Biz de sözümüzün arkasındayız.” Der. Tam bu sırada, kalabalıkta bir dalgalanma olur ve insanların arasından genç görünür.

Hz. Ömer (ra) gence dönerek, “Evladım gelmeme gibi önemli bir fırsatın vardı neden geldin?" Diye sorar.

Genç vakarlıbir şekilde, “Ahde vefasızlık ettiğimzannedilmesin diye geldim” der.

Hz. Ömer, başını bu defa Amr bin-As (ra)'a çevirerek, “Ey Amr, sen bu delikanlıyı tanımıyorsun. Nasıl oldu da onun yerine kefil oldun?” diye sorar.

Amrbin-As , “Bu kadar insanın içerisinden beni seçti. İnsanlık öldü dedirtmemek için kabul ettim” diye cevap verir.

Sıra babalarını kaybeden gençlere gelir. “Biz bu davadan vazgeçiyoruz” diyen gençlere Hz. Ömer, “Ne oldu? Biraz evvel babanızın kanı yerde kalmasın istiyordunuz. Ne oldu da vazgeçiyorsunuz?"

Gençlerin cevabı müthiştir: “Merhametli insan kalmadı,demeyesiniz…” diye.

 

ASLANOĞLU VE ÖZ HATIRLANACAK MI?

Evet sevgili okurlar, bu güzel hikayede ders alınacak meseleler var. Bu hikayenin ardından bugünkü yazımızın konusuna gelelim.

Herkesin malumu olduğu üzere 23 Ocak'ta Malatya'da toplu açılış töreni gerçekleştirilecek. Bu toplu açılışta, Turgut Özal Tıp Merkezi'nin Karaciğer Nakli Hastanesi'nin de açılışı yapılacak. Malatya ve çevre iller için büyük bir sağlık yatırımından bahsediyoruz. Turgut Özal Tıp Merkezi Karaciğer Nakli Hastanesi, Malatya için çok önemli bir ihtiyaca karşılık verecek. Bu hastanenin yapılmasına ön ayak olan isimlerin anılması gerekiyor. Hastanenin yapılmasında büyük emekleri olan rahmetli milletvekilimiz Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve Ömer Faruk Öz'ün açılış töreninde anılması gerektiğini düşüyorum... Bu projenin yapımı "vizyonun" gereği olduğu gibi; yapılması için emek sarf etmek ve mücadele etmek ise "hamiyetin" muktezasıdır. Allah onlardan razı olsun...

CEMİL ÇELİK'İN YENİ İMTİHANI…

Bu emektarların emeğini en iyi bilen ve yakinen şahitlik yapan Malatya İnönü Üniversitesi  Rektörü Prof. Dr. Cemil Çelik olduğunu şahsen biliyorum. Bakalım Sayın Çelik; "Rahmetli Mevlüt Aslanoğlu ile eski vekilimiz Ömer Faruk Öz, bu projenin yapımından dolayı hayli emek verdiler. Allah'tan Mevlüt Aslanoğlu'na rahmet diliyor, Ömer Faruk Öz'e de sıhhatli bir hayat vermesini niyaz ediyorum" diyecek mi? Giderayak bu imtihanı alnının akıyla geçebilecek mi? Bizlere "aslında "Vefa" bir semtin adı değilmiş, yapılan iyiliği unutmayan insanlar halen varmış" dedirtebilecek mi?

VİZYON FUKARASI TİPLERE DİKKAT!..

Bugüne kadar yapılan çeşitli açılışlar ve toplantılara iştirak etmiş biri olarak müşahede ettiğim görgüsüzlükler var. Fotoğraf karelerine girmek için türlü şaklabanlıklara imza atanları gördüm. Bakalım bu projede de zerre miktar emeği olmadığı halde fotoğraf karesine girmeye çalışan insanlar olacak mı? Vizyon fukarası bu insanlar, yine el üstünde tutulacak mı? Siz bu satırları okurken belki de “Niyet okumaya başladı” diyebilirsiniz. “Biz kırk kişiyiz, kırkımız da birbirimizi biliriz” diye bir söz vardır. Maalesef yukarıda zikrettiğim vizyon fukarası şaklabanları çok gördüm. Önümüzdeki günlerde; "İşte bakın biz bunları yaptık. Şunları da becerdik " diyerek reklam peşinde koşanlar olacaktır.

Gazeteciliğin vermiş olduğu sorumlulukla, yöneticilerimizi uyarıyor, kamuoyunda da farkındalık oluşturmaya çalışıyoruz. Emek bilmez, kuldan utanmaz ve ar damarı yırtılmış tiplerin densizliklerine kızan asıl emektarlara da "İyilik yap denize at. Balık bilmezse, Halîk bilir..." sözleriyle teselli veriyor, bugünkü yazımı noktalıyorum.