dore okulları
Malatya
18 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.54
  • EURO
    34.87
  • ALTIN
    2478.7
  • BIST
    9530.47
  • BTC
    61561.8$

Esaret “dil”le başlar

07 Mart 2021, Pazar 14:01

 

 

Kullandığımız dil ve bize dayatılan dil ile ilgili daha önceleri de bir kaç kelam etmişliğimiz var çok şükür. Konunun ehemmiyeti ve toplumumuz üzerine oynanan oyunların görülmesini kolaylaştıracağı için “Bir kaç kelam daha edelim” istedim. Sözün başındayken, “Dilbilim” konusunda uzman olmadığımı belirtmek isterim. Derdim, içinde bulunduğum toplumun, ecdadına, tarihine ve inancına sahip çıkmasıdır. 

TOPLUMU ELE GEÇİRMENİN İLK AŞAMASI!..

“Dilimiz neden bu hale gelmiş veya getirilmiştir?” diye soracak olursak; emperyalizm denilen belayı görürüz karşımızda. (Emperyalizm: Bir milletin sömürü temeline dayanarak başka bir milleti siyasi ve ekonomik egemenliği altına alıp yayılması veya yayılmayı istemesi, yayılmacılık.)

İngiltere, Portekiz, İspanya, Fransa, Almanya, Rusya ve ABD gibi sömürü sevdalısı ülke ve milletler, kendilerinden sayı ve ekonomik olarak küçük toplumları hedeflemişlerdir. Bir ülkeyi veya toplumu sömürmek için yapılacak ilk iş kültürünü yok etmektir. Kültürü ele geçirip yok etmenin yolu da dilini değiştirmekten geçer. Kültürü, dili, örf-adet ve inancı değiştirilen bir toplum artık sömürgeci gibi konuşur, sömürgeci gibi düşünür, sömürgeci gibi inanır ve sömürgeci gibi yaşar.  

 

 “İŞ VE SOSYAL YAŞAMIN OLMAZSA OLMAZI” DERLER...

Sömürgecinin en büyük silahı, manipülasyondur. Sömürgeci, şartlara göre kültür anlayışının içini boşaltarak, farklı bir içerikle yeniden doldurur. Ele geçirdikleri topraklarda ilk yaptıkları iş kendi dilini öğretmektir. Bazı durumlarda, konulan yasalarla sömürgecinin dili resmi dil olur. Bazı durumlarda ise sömürgecinin dilini öğrenmek, iş ve sosyal yaşamın olmazsa olmazıdır. Sömürgeci ilk olarak dili, sonra kültürü ve sonra da ekonomiyi ele geçirir. Sömürülenler ise tarihini, inancını ve örf-adetini bilmeyen düşünemez varlıklar haline gelir. Nihayetinde dili, kültürü ve dini sömüreninkine benzeyen bir toplum ortaya çıkar. 

Konuya ülkemiz, yani Anadolu özelinde bakacak olursak; Osmanlı'nın son dönemi ve Cumhuriyet'in ilk yıllarından itibaren bugüne kadar bir Batı hayranlığı görürüz. Okul yıllarımdan hatırlarım; “Dünyanın ortak dili İngilizcedir. İş ve sosyal yaşamda İngilizce'yi öğrenmek şarttır.” şeklinde bir dayatma yapılmıştır. Savaş gemileriyle Çanakkale'yi geçemeyenler, kültürümüzü yok ederek, milletimizi sömürmeye başlamıştır. Ecdadımızın dilini “anlaşılmaz ve zor” diyerek bıraktırmışlar, vahyin dilini de “gericiliğin ve yobazlığın dili” diye karalamışlar, “Vahşi Batı”nın İngilizce'sini “Olmazsa olmaz” diye önümüze koymuşlardır.  

 

 ARAPÇA'NIN ZENGİNLİĞİ HANGİSİNDE VAR?..

Dünyanın 22 ülkesinde, 450 milyon insanın dili olan Arapça'yla ilgili maalesef ülkemizde bir algı operasyonu yürütülüyor. Arapça'yı öğrenmek isteyenler için “Arap milliyetçiliğinin etkisindeler. Ülkemizi bin 400 sene geri götürmek istiyorlar” gibi saçma sapan sözler ediliyor. Ülkemiz eğer bir İslam yurdu ise ki öyle; dinimizi öğrenmemiz gerekiyor. Dini öğrenmenin yolu da önce Kur'an-ı Kerim'i sonra da Hadis-i Şerifler'i okuyup anlamaktan geçer. 40-50 bin kelimelik İngilizce için (Layık olmadığı halde) uluslararası dil deniliyor. 500 bin kelimelik Arapça, gericiliğin sembolü oluyor öyle mi?..