dore okulları
Malatya
06 Mayıs, 2024, Pazartesi
  • DOLAR
    32.27
  • EURO
    34.79
  • ALTIN
    2411.9
  • BIST
    10267.09
  • BTC
    63336.7$

“Gözümüzün içine baka baka…”

10 Eylül 2023, Pazar 12:14
“Gözümüzün içine baka baka…”

Yaya geçidinden geçerken hızlı gelen araç durmak ya da boşluğa kaçmak varken aracı üzerime sürdü. Allah’tan eskiden beri reflekslerim kuvvetlidir. Geriye doğru fırlamayla durumu kurtardım. Araç da 10-15 metre ilerde zor durdu. 

-“Bu ne hız kardeşim. Yaya geçidine giriyorsun. Çocuk falan denk gelse, Allah korusun.”

Araç sürücüsünün özür dilemesini beklerken koltuğunun altından Haydar’ı kaptığı gibi üzerime gelmeye başladı. Aynı araçtan inen arkadaşı adamı durdurmasa bu hafta da yazamayacaktım. Söylene söylene arabasına binip devam etti. 

Plakasını alıp bir kâğıda saatiyle birlikte not ettim. O an bununla uğraşacak vaktim yoktu. Ama olmayacak demek değildi. Akşam üzeri geç bir saatte dönüş yolundayken karakolun olduğu sokağa saptım. Görevli memura durumu anlattım. Şikayetçi olduğumu belirttim. Bir başka odadan kamera kayıtlarına girip baktılar. Olayın gerçekliği konusunda da bir endişe kalmayınca tutanak tuttular. Araç plakasından kiralayan firmayı, oradan da kime kiralandığı, adres ve telefon bilgilerini çıkardılar. Araç sürücüsünü cep telefonundan aradılar. Adam otelinde yatmak üzereymiş. Memur telefonda olayı anlatıp:

-“Gece 12:00’ye kadar sizinle ilgili kısmı halletmek zorundayız. Hemen karakola gelmeniz gerekiyor. Aksi taktirde ekip gönderip getirtmek zorundayım.”
Memur bana dönüp: 

-“Araç sürücüsü bir saate burada olacak. İfadesini alacağız. En fazla bir trafik cezasıyla kurtarır. Durum bu. Siz isterseniz gidin. Karşılaşmayın. Başka durum olmasın.” 

-“Bir şey çıkmayacağını ben de biliyorum. Ancak yaptığının keyfiyle yastığına başını koyup uyumaması, gece gece buraya gelip eziyet çekmesi de iyi bir cezadır."

Merhaba gazetemizin kıymetli okurları. Diğer yazarların sitem etmesi yüzünden “onların da okunmaya ihtiyaçları var” düşüncesiyle geçen hafta yazmadım. Ben yokken okunma oranlarında bir fark oluşmuş olduğunu hissediyorum. Bu hafta da yazmasam okur gazeteye küsüp kendine başka mecralar arayacak. Ne bana ne de diğer yazarlara bir faydası olmayacak. Onun için yazdım.

Yazının giriş kısmını böylece atlattıktan sonra gelelim gelişme bölümüne.

Gelişme her sahada bir şekilde oluşurken bazı beyinler maalesef gelişme gösteremiyor. 20-30 yıl boyunca her şey değişiyor, ama onlar değişemiyor.

 

Geçenlerde Trabzon Of Devlet Hastanesi'nde sıra bekleyen başörtülü kadınlar, yaşlı bir kadının hedefi olmuştu. Başörtülülere hakaretler yağdıran yaşlı kadına çevrede bulunanlar ve güvenlik görevlisi müdahale etmişti. Şikâyet üzerine de adli işlem yapılmış. 

Bir başka olay da Eskişehir'de başörtülülere küfür savurup hakaret eden ve fiziksel saldırıda bulunduğu belirtilen kadın evinde gözaltına alınmış. Adliyeye sevk edilen kadın, burada ifadesi alındıktan sonra adli kontrol şartıyla serbest bırakılıp ev hapsi cezasına çarptırılmış. 

Benzer birçok olay var. Kimi adliyeye kadar uzanıyor. Kimi karakol ifadesiyle son buluyor. Mağdurlar artık sessiz kalmıyor. Mağdur edenin de yanında kalmıyor. Yazının giriş kısmında bahsettiğim gibi bir şikâyet mağduriyeti gidermese de mağdur edenleri pişman etmeye yetiyor.

Dediğim gibi ne kadar gelişme olursa olsun bazı beyinler gelişemiyor. Sadece gelişimin negatif yönde olmasının fırsatını bekliyorlar. Bazıları kişisel özgürlüğünüze müdahale etmiyorsa bu onun değiştiğinin değil, müdahale ortamının yetersizliğindendir. Eğer iktidar değişse değiştiği gün hiçbir değişmemiş olması onları durdurmaz. Ve birden eskiye dönüverirler. 

9 Eylül İzmir’in kurtuluş günüydü. İzmir’de bugünün Yunan milli oyunu olan sirtaki oynanarak anılacağını düşünüyordum. Nedense Zeybek oyunuyla geçiştirdiler. Onda da kıyafetler Zeybek kıyafeti değil takım elbise idi. Bölgenin milli kıyafetlerini unutturmak amaçlıydı. Zeybek oyununu bilirim. O gün oynanan efe oyunu Sirtaki ile karışık bir şeydi. Efe daha ağırlıklı olduğu için kimse de bir şey diyemedi.  Hatırlarsanız bir Cumhuriyet Bayramını Sirtaki oynayarak kutlamıştı ÇYDD. Bir Cumhuriyet Bayramı’nı Kurtuluş savaşındaki en azgın düşmanımızın dansıyla kutlamak…


 
Orada da oyuncular Koyu Mavi renkli farklı bir kıyafet giymişlerdi Direk bağlantı kurulamasın ama beyinlerde bu normalleşsin. Herkese Sirtakiyi sevdirmek, içine işletmek.

Bütün bunları gözümüzün içine baka baka yaptılar. Velhasıl 9 Eylül’de seçim dönemi Müslümanlara yanaşmak ve oylarını kapabilmek için Yasin-i Şerif okuma yarışına giren siyasiler İzmir’in düşman işgalinden kuruluş gününde açık açık sirtaki oynayamadı. Sulandırıp bir şeyler yaparak geçiştirdiler. 

Yazımıza Doç. Dr. Yağmur KÜÇÜKBEZİRCİ’nin bir paylaşımı ile devam edelim:

TİŞÖRT YAZILARINA KİM "Dur" DİYECEK...?

Ahlâk ve Kültürümüze savaş açan bu yazıların farkında mısınız?..

Çocuklarımıza aldığımız TİŞÖRT'lerin ön veya arka yüzlerinde neler yazdığını biliyor muyuz?..

"Nereden bilelim?" diyeceksiniz, çünkü hepsi İngilizce, merak da etmiyoruz.

Bir gün, ortaokula yeni başlamış bir kız çocuğunun giydiği tişört dikkatimi çekmişti, arkasında "FOLLOW ME" yazıyordu, yani "Beni takip et!".

Serde öğretmenlik var ya! Çocuğa yaklaşarak:

"Kızım hangi okula gidiyorsun? Sınıfın kaç, Dersler nasıl?" gibi kısa sorulardan sonra dedim ki:

"Tişörtün çok güzelmiş ama arkasındaki yazı dikkatimi çekti, anlamını biliyor musun, ne yazıyor?"

"Hayır dedi, bilmiyorum, ne yazıyor?"

Cevaplamadan önce tekrar sordum:

"Peki, tanımadığın biri peşinden seni takip etse, memnun olur musun?"

"Hayır" dedi, "çok rahatsız olurum, üstelik korkarım"

"Ama" dedim, "tişörtünde İngilizce 'BENİ TAKİP ET' yazıyor."

Yüzü kızaran çocuk: "Öyle mi, bilmiyordum, annem almıştı da.." diyebildi ve yavrucağın utancından başı yere eğildi.

Ne hazindir ki, bunun farkında olmayan yüz binlerce aile var ve çocuklarını bu ahlâksızlığın aracı yapıyorlar, farkında değiller!..

Bu YOZLAŞMA'nın mutlaka önüne geçilmesi gerekiyor. Aksi halde, göz göre göre kendimizi ve yakınlarımızı ateşe atıyoruz, haberiniz olsun!

“Ben aç köpeğim” yazısı da olmuştur. Böylece, tişörtlerin üzerinde bulunan baskı, resim ya da yabancı dildeki yazıları daha detaylı olarak inceleyin, her tişörtü çocuğunuza giydirmeyin ya da giymeyin...

Yabancı dilde yazılı cinsellik içeren tişörtleri örneklendirirsek;

“Erkek Arkadaşım Kasaba Dışında”
“Erkek Arkadaşım Gelmeden Öp Beni”
“Rahatsız Etme Henüz Sarhoş Değilim”
“Maddiyatçı Kız”
“Bu Gece Boşum”
“Porno Yıldızı”
“Seni İstiyorum”

“Erkekler! Meşhur, Başarılı, Zenginseniz, Boştayım”

gibi İngilizce yazı yazan tişörtleri giyen insanlarımız ne yazık ki anlamlarını bile bilmeden rahat rahat çarşı pazar geziyorlar.


 
Bir teyzenin üzerinde “Porno Yıldızı” yazan tişört var, teyze habersiz tişörtünde ne yazdığından.

Otobüste giden bir vatandaşımızın giydiği şapkada “Kötü Kız” yazıyor...

Bir genç, camide namaz kılıyor tişörtünde ise “Dünyaya İçmeye, Dans Etmeye ve Cinsel İlişki Kurmaya Geldik” yazıyor...

Bir başka gencin tişörtünde "oral seks olur daha iyi iş" yazıyor...

Cinsellik mesajları içeren o kadar çok tişört yazısı var ki hatta bazılarını burada dile getirmekten hicap duymaktayım...

Birçok ailenin, çocukları ile birlikte izlediği bir dizide başrol oyuncusunun tişörtünün üzerinde “Hotmale, try it for free” yani “Ateşli Erkek! Ücretsiz Dene” yazıyor, bu yazıya yorum bile yapmıyorum…

Tişört yazılarında yer alan ve din karşıtı yazılar ve baskılar içeren mesajlar ise, gerçekten korkunç, alenen dinî değerler ile alay edilmekte, saf masum vatandaşımız ise bu oyunlara alet edilmektedir...

Örneklendirmek gerekirse; bir vatandaşımız camiye namaz kılmaya gidiyor ancak tişörtünün arkasında “God is Busy, Can I Help You?” yani “Tanrı Meşgul. Ben Yardımcı Olabilir miyim?” yazıyor ve şeytanı temsil eden kırmızı bir kafa resmi var...

Ateizme yönlendirmeye çalışan diğer bir tişört yazısı örneği ise şöyle:

“Muhtemelen Tanrı Yok, Endişelenmeyi Bırak, Hayatını Yaşa” , “Korku Kul Yapısıdır, Din Korkudur.”

Diğer taraftan “Hayat Eğlencedir”, “Uyuşturucuya Güven” gibi bireyleri tamamen yaradılış amaçlarından uzaklaştıran ve bireylerin bilinçaltlarına olumsuz mesajlar gönderen tişört yazılarının çokluğu ve halkımızın bilinçsizce bu yazıları üzesilerinde taşımaları gerçekten çok üzücüdür...

Bu giysileri üreten firmalar bilinçli ya da bilinçsiz olarak maalesef bu küresel oyunun bir parçası olmakta, kültür yozlaşmasında maşa görevi yapmaktadırlar...
Peki sonuç olarak, bizler birey olarak neler yapabiliriz?..

Bu bağlamda, Türk Kültürü ile bağdaşmayan ve asla kabul etmediğimiz bazı yazıları üzerinde taşıyan insanların en azından bu yozlaşmanın bir parçası olmamalarını ve çevrelerindeki kişileri uyarmalarını sağlamak birey olarak hepimizin görevidir.
Doç. Dr. Yağmur KÜÇÜKBEZİRCİ

Değerli okurlarım. Duyarlı, dikkatli ve uyanık olmak zorundayız. 

Kötülüklerin sizden uzak olması hatta hiç olmaması dileklerimle,

Kalın sağlıcakla. 

Yorumlar

  • yorum avatar
    Ebru
    10-09-2023 16:57

    Teşekkürler Ersoy Baba, bundan sonra biraz daha dikkatli olacağım. İyiki varsın…

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.