dore okulları
Malatya
29 Mart, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.37
  • EURO
    34.98
  • ALTIN
    2325.9
  • BIST
    9072.35
  • BTC
    69952.79$

İsminizi öyle yazın ki kimse silemesin!

24 Ekim 2021, Pazar 14:33
İsminizi öyle yazın ki kimse silemesin!
 




Dr. Hamdi Kalyoncu abim vardı. Allah mekanını cennet eylesin. Eskilerden sevip saydığım bir abimdi. Kendisi Psikiyatrist Doktordu. Dertlisi, dertsizi, gelen gideni çok olurdu. Arada bir televizyon kanallarında tartışmalara katılırdı. Fikirleri bu kanalların hoşuna gitmese de o çıktığı zaman programlar reyting patlaması yaşardı. Onlar için vazgeçilmez olurdu. 
Hamdi abim iyi de bir yazardı. Ben de iyi bir okuruydum. Yeni bir kitabının çıktığını duydum. İstanbul’da İçerenköy’de büyük bir kitabevi vardı. Uğradım, tezgahtara:

-“Dr. Hamdi Kalyoncu’nun “Tasavvufta Çok Mübarek Putlar” isimli kitabı geldi mi?” diye sordum.

Tezgahtarın önü doluydu. 5 ya da 6 müşteri ellerinde kitaplar ödeme yapmak için bekliyorlardı. Hepsi de kadın müşteriler. Tezgahtar ekrandan bakıp:

-“O kitabı yok. Ama olan 5 kitabı var.”

-“Hangileri onlar? Belki almadıklarım varsa alayım” diye sordum. O da ekrandan bakıp bana doğru seslenerek:

-“ Kadını Yönetme Sanatı, Erkeği Yönetme Sanatı, Kadın Dövmenin Faydaları, Erkek Aldatmaz Hakkını Kullanır, Erkekler Neden Aldatır?”



Birden tezgâhın önünde bekleyen kadınlar şimşek çakan bakışlarla bana bakmaya başladılar. Hamdi abi yüzünden İstanbul’un orta yerinde “kadınlar şiddeti”ne maruz kalacaktım. Kitaplardan da bazıları bende yoktu. Almam da lazımdı. Ama:

-“Gerek yok.” Deyip hemen çıkışa yöneliverdim.

Velhasıl enteresan kitaplar yazmak yazara zarar vermese de okurlarına zarar verebiliyor. Siz siz olun benim makalelerimden şaşmayın. Dayak yiyecek pozisyona düşmezsiniz. Elit kesimde havanız artar. Kariyeriniz yükselir. Dememişti demeyin..

Rahmetli Hamdi abi doğruları yazmıştı. Ama kitapları reyting yapsın diye enteresan isimler koymuştu. Yani içeriği ile kitabın ismi tam olarak birbiri ile örtüşmüyor hatta değişik anlaşılmalara da sebep oluyordu. Benim kitabevinden sıvışmamı gerektirecek kadar.

Yanlış anlaşılma kadar yanlış kullanımlar da günümüzün problemlerinden. Mesela Hulefâ-yî Raşidin devrinin, bazı kaynaklarda sahabe olduğu da söylenen El-Ka’ka’ (R.A) isimli ünlü kumandan var.

El-Ka’ka’ büyük bir komutandı. Yahudilerin de çok nefret ettiği sahabelerden biri idi. Yahudiler baş edemedikleri bu cesaretli, harp kabiliyeti yüksek olan ve kendilerine karşı kazandığı zaferlerden dolayı Hz. Ka'ka'ya nefret duyar ve her fırsatta kinlerini kusarlardı. Bu düşmanlıktan dolayı çocuklarının yaptığı pisliğe "KAKA" dediler. 

Bizler de malesef hiç araştırmadan aynı şeye "KAKA" dedik. Eskiden bilmiyordunuz ve necasete bu sahabenin ismini kullanıyorsunuz. Ama bunu yazdım. Siz de okudunuz. Şu andan itibaren bunu kullanmaya devam ederseniz günahınızın yanı sıra kul hakkına da girmiş olacaksınız. Bilmemek öğrenmemeyi gerektirmez. Bazı yazarlar da okuyucusunu bilgilendirerek sıkıntıya sokar. Ben onlardanım işte. 

Değerli Malatyatime okuyucuları. 

Bu Pazar günleri çabuk çabuk gelmeye başladı. Tam makalem okunmaya başlıyor, hafta bitiveriyor. Yenisini yazmak öyle dışardan göründüğü gibi kolay değil. Zor, uzun ve meşakkatli. Geçen hafta önce makaleyi yazmış, sonra da Pazar kahvaltısını hazırlamıştım. Belki karnım doyduktan sonra daha güzel konular bulur ve okuyucuyu yazıma kitlerim diye düşündüm. Önce kahvaltı hazırlayıp ailece yedik. Sonra makaleye döndüm. Saat bu saat olmuş. Siz de ekran başında sürekli F5 yapıp “ ne zaman girecek yayına “ diye makale beklemekten yoruldunuz. Geç kaldım. Özür dilerim. Bir dahakine gene kahvaltıdan önce yazacağım. Söz. 

Geçen haftaki makalemin kısa yolunu whatsapp üzerinden tüm dostlarıma paylaşmıştım. Çok olumlu tepkiler aldım. Onlarca yorum. Biri gene eskimeyen dostlarımdan biri Doktor bir arkadaşımdan idi:

“-Ersoy Baba...harika bir yazıydı. Hani çalışanlar arasında bir 'Pazartesi sendromu' vardırya...işte beni bugün o sıkıntıdan kurtardın. Size çok teşekkür ederim. İnanın ki hastalarım da bendeki bu olumlu değişimden çok memnun kaldılar. İşte tam bu espirili anlatıma ihtiyacımız var. TV.lerdeki hırlaşmalardan bıktık. Selam ve başarılar dilerim.”
Mecnun beye değerli yorumundan dolayı teşekkür ederim. O yazınca aklıma düştü:

“Pazartesi sendromu” 

Pazartesi günü bizler için kıymetlidir. Peygamber (S.A.V) Efendimiz 12 Rabîulevvel Pazartesi günü doğmuş ve dünyayı şereflendirmişlerdir. Ve yine bir pazartesi günü Allah tarafından kendilerine Peygamberlik vazîfesi verilmişti. Bu birileri tarafından sendrom günü gibi lanse edilmiş ve biz de buna kolay adapte olup kullanmaya başlamışız. Bunu da bilin istedim. 

Günün enteresan anısını Kasım Özkan’dan dinledim. Yazmak borç oldu:

“70’li yıllar. Üniversite sınavları yapılmış şimdiki Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi olan bölüme kabiliyet sınavına girdim. Okul aşırı sol grupların hakimiyetinde. Gene de sevdiğim sanatın detaylarını öğrenmek önemliydi. Tanımadıkları sürece sorun yoktu. Ortaya bir kişiyi oturttular. “Bunu çizin” dediler. Bu arada sınıfa giren öğretmen hissiyatı veren bir militan:

-“Kağıtlarda tüm çizimler kurşun kalem ile yapılacak. Mürekkepli kalem kullanılmayacak. İsimlerinizi bile kurşun kalem ile yazacaksınız” talimatını verdi ve gitti. 
Resmi çizdim. Gölgelendirmeler, ışık değerleri vs bildiğim tüm incelikleri bu resimde kullandım. Eskiler bilir. Rapido kalemler vardı. Mürekkepli. Şimdiki pilot kalemler gibi. Karikatürleri onunla çizerdik. O kalemle ismi yazdım. Kuruyunca üzerinden çok yumuşak uçlu kurşun kalemle birkaç kere geçtim. Kurşun kalemin yumuşak yazımı mürekkebi örtmüştü. Çizdiğim resmi sorumluya verip çıktım. 2 gün sonra sonuçlar belli olmuştu. Okula 1.likle girmiş en yüksek puanı almıştım. 
2 ay kadar okula devam edebilmiş sonra o zamanki adıyla anarşi sebebiyle bırakmıştım. 12 Eylül darbesinden sonra bize yeniden okuyabilme imkânı tanındı. Okula yeniden başladım. Üniversite’ye dönüşen fakültenin ana binasında resim bölümü ile ilgili dokümanları bölümümüze tahsis edilen binaya taşımaya yardım ediyorduk. Depolarda girişte yaptıkları o sınav kağıtlarımızı buldum. Kendi kağıdımı bulduğumda isim kısmının silinmeye çalışıldığı ama altından mürekkepli yazı çıkınca yarısı silinmiş halde bırakıldığını gördüm. Muhtemelen benim ismimi silip bir militanın ismini yazacaklar ve onu birinci olarak belirteceklerdi.”

Yani değerli okuyucularım İsminizi öyle yazın ki kolay kolay silemesinler. 

Bu haftalık bu kadar.

Kalın sağlıcakla..