dore okulları
Malatya
29 Nisan, 2024, Pazartesi
  • DOLAR
    32.38
  • EURO
    34.72
  • ALTIN
    2427.6
  • BIST
    9975.66
  • BTC
    62512.4$

Kanserin ilacı yok mu?

20 Eylül 2023, Çarşamba 13:13
Kanserin ilacı yok mu?

Sevdiğim bir dostumun kızının hastalığını duyunca, alanımın dışında ki bir konuyu sizlerle hasbihal etmek istedim. Rabbim bu kardeşimize ve diğer tüm hastalara Şafiî ismiyle şifa versin, sağlık, sıhhat ve selamette kılsın. Dualarınızı  lütfen esirgemeyiniz.

Uzun yıllardır kanser illetinin neden ilacı yoktur diye düşündüm! Yapılan tedavilerin, alınan ilaçların adeta hastanın hastalığını uzatmak olduğunu mülahaza ettim! Adeta hastaya ilaç vermek için tedavii zinciri oluşturduklarını müşahede ettim. Çünkü sonunda tedavi gören de bu hastalıkla öldü. Hâlâ bir şey yaptıklarını bize yutturanların aslında bir şey yapmadıklarını gördük!..

En yakınlarımdan takip ederek bu kanıya vardım. Ablam, dayım, halam, yengem, halamın kızı ve bir çok yakın akrabam bu hastalıktan vefat ettiler.

Bizler Müslüman bir toplumun mensupları ve hak olan İslam dinine tabiyiz. Hayatımızın her alanını, doğumdan ölüme kadar, doğum öncesinden ölüm sonrasına kadar dizayn eden dinimiz, hastalıklar konusunda da bir çok şey söylemiş, bu konuda emir ve yasaklar koymuştur. Hayatın idamesinin, konforlu yaşamanın, doğal ve sağlıklı beslenmeden geçtiğini, insan vücuduna faydalı ibadetlerden tutun, yiyecek ve içeceklere, bunların kar ve zararlarına kadar açıklamıştır. 

Tıpçı bir bilim adamı İslam dinindeki tıp ile ilgili konularla ilgilense, islam'ın sadece tıptan ibaret olduğunu sanar! Bu derece insan sağlığına ve tıbba önem verilmiştir. Zira helal ve haramların tamamı sağlıkla alakalıdır, ibadetlerin hepsi sağlıklıkla alakalıdır. Emirler ancak ve ancak sağlıklı bir vücut ile mümkündür. Sağlıklı olmayanlar bir çok farz ibadetlerden ve emirlerden muaftırlar.

Yıllar önce bu konuda can alıcı bir hadis okumuştum:

"İlacı indirilmemiş hiç bir hastalık yeryüzüne indirilmemiştir." 
Bundan şunu anlıyoruz;
Yüce Allah hastalıktan önce ilacı indirmiş, sonra hastalığı indirmiştir. Hal böyle olunca da tedavisi olmayan hiç bir  hastalık yoktur. Zira kainatta çaresizlik ve alternatifsizlik yoktur. Hiç bir şey devamlı ve sürekli değildir. Tıpkı geceden sonra gündüzü getiren Allah, hastalıkla birlikte ilacını yaratmıştır. Hatta önce ilacı sonra hastalığı vermiştir.

Bu manada yaptığım araştırmaları, okuduklarımı, gördüklerimi ve yaşadıklarımı bir araya getirince, kanser ve tedavi için sunulan alternatif tıp ve ilaçlarla kanserin çok basit bir hastalık olduğu kanati bir çok ilim ve bilim adamında oluştuğunu gördüm.

Her şeyden önce kanser bir ölüm silahı olarak insanların kafasına yerleştirilmiştir. Kansere yakalanan biri, tıp dünyasında artık ölümün pençesindedir algısı oluşturulmuştur.

Oysa inancımıza göre herkes eceliyle ölür. Ölümün ve hastalıkların sebeplerinde, külli kaderin gerçekleşmesinde cüzi iradenin sorumluluğu ayrı bir konudur. Ama hiç kimse eceli gelmeden önce ölmez, eceli gelirse de yaşamaz!

Dikkat edin, Plandemi döneminde ilk yaptıkları şey insanları korkutmak oldu. Basına öyle görüntüler servis ettiler ki hayatımızda görmediğimiz ani ölüm şekilleriyle herkesin kalbine korku saldılar. Böylece önce insanların bağışıklık sistemini çökerttiler, sonra insanlar özellikle de inancı zayıf olanlar teker teker ölmeye başladı. Bir kısmını da ilaçlar vererek, yoğun bakımlara yatırarak, tecrit ederek, korkutarak, entübe ederek bağışıklık sistemlerini çökertip ölümlerine sebep oldular. Bağışıklık sistemi çöken bir insanın vücudu mikrop ve hastalıklarla savaşamaz, vücudu koruyamaz ve sonunda ölür.

Bugünkü tıpta ise;
Çoğu kez önce ameliyat, sonra da mutlak surette kemoterapi verilmektedir. 
Kemoterapinin sağlam ve hasta ayırımı yapmadan bütün hücreleri öldürdüğünü, kansere çare olmadığını, doğal ve iyi beslenme ile bağışıklık sisteminin güçleneceğini, Allah'u Teâlâ’nın lutfettiği sebze ve meyvelerle tüm hastalıkların şifa bulacağını aklı selim herkes tarafından bilinmektedir. Ama çaresiz kalan insanlar kemoterapi tedavisini almak zorunda kalıyorlar.

2018 yılında Amerika ve Japonya’dan iki bilim adamı, “immüno-onkoloji” olarak adlandırılan yeni bir onkoloji tedavi yöntemi için tıpta Nobel Ödülü aldılar.

Bu, yakın bir gelecekte korkunç kanser hastalığının, evde grip gibi tedavi edilebileceği anlamına geliyor!

Bu aynen bir zamanlar tedavi edilemeyen ve bir çok kişinin korkunç acılar içinde ölümüne sebep olan İskorbüt hastalığı gibidir. İskorbüt tedavi edilemiyordu ve herhangi bir ilacı da yoktu. Daha sonra bu hastalığa C vitamini eksikliğinin yol açtığı ortaya çıkmıştı. Bugün İskorbüt hastalığına hiç kimse yakalanmıyor. 

Yapılan tüm araştırmalarda kanserin ana nedeni, işlenmiş gıdaların kullanımı ve vitamin eksikliği olduğu görülmüştür.
Tıp dünyası bunu önceden bildiği halde kâr etme arzusundan dolayı sessiz kaldığı düşünülüyor.

Şunu iyi bilmeliyiz ki; Kanser, sadece B17 vitamini eksikliğinden kaynaklı bir hastalıktır. Tıpkı İskorbüt'ün sadece C vitamini eksikliğinden kaynaklandığı gibi, kanser de B17 vitamini eksikliğinden kaynaklanmaktadır.
 
Bunu bilen sömürgeciler ve insanlığın düşmanları tam bir kanser endüstrisi inşa edip çok büyük paralar kazanıyorlar. Onkoloji endüstrisi II. Dünya Savaşından sonra büyümeye başlamıştır. Çünkü kanser tedavisi uzun zaman önce bulunmuştur.
 
Bu durumda kanserin önlenmesi ve tedavisi için bilmemiz ve yapmamız gerekenler nelerdir? 

Bununla ilgili yazılan makaleler ve bilimsel verilerden istifade ettiğim kadarıyla;
Kanser sadece B17 vitaminin eksikliği olduğundan, her gün 15-20 kayısı çekirdeği tüketmemiz yeterli olur.
Buğday filizi (tomurcukları) yemek. Buğday filizi müthiş bir kanser ilacıdır. Tüm kanser önleyici maddelerin en güçlüsü olan sıvı oksijenin ve Laetril’in en iyi kaynağıdır. 
"Kanserin Ölümü” adlı kitabında Doktor Harold Manner, Leatril’in etkisinin kanser tedavisinde % 90’ın üzerinde olduğunu yazmıştır!. 
 
B17 vitamini (Amygdalin) nelerde bulunur?

Tohum veya meyve tohumları doğadaki B17 vitamininin konsantrasyon halidir. Elma, kayısı, şeftali, armut, vişne ve kuru erik çekirdeklerini kapsıyor. Fasulye filizi, mercimek filizi, lima fasülyesi ve bezelye gibi baklagiller ve tahıllar. Acı badem, doğada en zengin B17 vitamini kaynağıdır. Keza Hint bademi.
Her türlü dut, yabanmersini, ahududu ve çilek.
Susam ve keten tohumu.
Yulaf, arpa, kahverengi pirinç, buğday, darı, keten ve çavdar.
Maya, ham pirinç ve balkabağında da bu vitamin bulunur.
 
Dondurulmuş limon kansere çaredir!

Genellikle limon denince, sadece suyu ve C vitamini akla gelir. Oysa limonun kabuğu limon suyundan 10 kat daha fazla vitamin içerir. Limon kabuğu, vücuttaki toksik elementlerin yok edilmesinde güçlü bir indirgeyici ajandır. Limon (Citrus), kanser hücrelerini öldürür, sağlıklı hücreleri etkilemez. Ayrıca limon, kemoterapiden on bin kat daha güçlüdür. Çünkü limon ağacının bileşenleri, kanser hücrelerinin büyümesini yavaşlatmak için yaygın olarak kemoterapide kullanılan Adriamycin’den on bin kez üstündür. 

Sonuç olarak;

Allah tıp ilminin, bilim adamlarının, doktorlarımızın eksikliğini vermesin. Her şeyden önce müracaat edeceğimiz yer hastane ve doktorlarımızdır. Onları dinlemek, verdikleri tedaviyi uygulamak, ilaçları kullanmak gerekir, dinimizin de emridir. Burada yazdıklarımın hiç biri, aksini yapmak için değildir. Bugün dünyayı sağlıkla sömüren, sağlığımızı DSÖ Terör Örgütünün tekeline bırakan, kanser tedavisi adı altında trilyon dolarları götüren, sonunda da insanları bu hastalıkla öldüren bir sistemi dile getirmek istedim. Umarım ki devamı, doktorlarımız, bilim adamlarımız, sağlıkçılarımız ve yetkililerimiz tarafından getirilir.

Fi Emanillah… 

Ebuzer AYDIN 
“Ey Kalemim! Bir Gün Doğru Bildiklerini Yazmazsan, Kolumla Beraber Kırar Atarım Seni”