dore okulları
Malatya
25 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.51
  • EURO
    34.97
  • ALTIN
    2431.4
  • BIST
    9793.94
  • BTC
    64141.51$

Kongre bitti, gürültüsü devam ediyor

18 Kasım 2014, Salı 09:10

Malum olduğu üzere Malatya Sivil Toplum Örgütleri Birliği (MASTÖB)'nin olağanüstü genel kurulu Adil Gevrek'in Genel Başkanlığıyla sonuçlandı. Yine malum olduğu üzere acizane şahsımın da kongreyle ilgili analiz yazısını dün yayınladık. Ancak bu yazıya ilave etmem gereken bazı hususların varlığı ve yazımdan dolayı gelen yerli-yersiz tepkiler yeni bir yazı yazmayı elzem hale getirdi.

 

ALYÜZ'ÜN HASTALIĞI BAHANE MİYDİ?

MASTÖB'ün normal seçim süreci bundan 8 ay sonrası yaşanacaktı.Ancak Bekir Alyüz'ün rahatsızlığı bahanesiyle kongre öne çekilerek olağanüstü seçim kararı alındı. Bir nevi baskın seçim kararıydı bu. Bekir Alyüz'ün rahatsızlığı şahsımı olduğu kadar hemen herkesi üzmüştür. Fakat Bekir Alyüz'ün MASTÖB çalışmalarına ve toplantılarana iştirakine engel olan bu rahatsızlığı, erken seçim kararının alınmasına sebep değildir. Çünkü zaten mevcut olan bir yönetim vardı.Yönetim kurulundan herhangi bir üyenin başkan vekili olarak tayin edilmesi yeterliydi.Hal böyle olunca biz de işin farklı boyutlarını sorgulamaya başladık.

 

ALEVİ-SÜNNİ ÇATIŞMASI YAŞANDI MI?

Bu kongrenin olmasına sebep bize gelen bazı iddiaları anlatınca siz de “Neden olmasın. Haklılık payı var” diyeceksiniz.MASTÖB, Bekir Alyüz'den önceki dönemde büyük bir ayrışma yaşamıştı.Bu ayrışmanın neticesi olarak, bazı ilçe ve köy derneklerinin kopuşlarını gördük.Bu köy ve ilçe derneklerinin ağırlıklı kısmını Aleviler oluşturuyordu.Bekir Alyüz'le başlayan MASTÖB'deki barış süreci bir zamandan sonra tekrar bozulmaya başladı.Bu bozulmanın neticesi olarak ayrılmalar olmadı ancak içten içe küskünlük devam etti.Son seçimde Adil Gevrek ve Serkan Adıyaman çekişmesinde Alevi kesim Serkan Adıyaman tarafında saf tutarken, Sünni kesim Adil Gevrek'i Genel Başkan görmek istedi.Nitekim Serkan Adıyaman'a verilen oyun çok büyük bir kısmı Aleviler'den geldi.Sözün burasında tekrar etmekte fayda var. Bu söylediklerimin hepsi bir iddia, ancak bu iddia çeşitli kanallardan bana ulaşmıştır.Ülkemizde meşhur olmuş bir söz vardır.Ateş olmayan yerden duman tütmez. Birlik ve beraberliği bozmayalım diyerek bu konuları da sümenaltı etmek bize yakışmazdı.Biz kamuoyunu bilgilendirme görevimiz gereği “Görüşlerimizi ve iddiaları aktaralım da doğrusunu yanlışını taraflar bize söylesin” diyoruz.

Bu arada bu mevzuyu kaleme almak şahsımı her nekadar muzdarip etsede, bu konunun kaleme alınmaması ötekileştirme diye tabir edilen fay hattının derinleşmesine sebebiyet verecektir. Ortak paydamız Malatya ise, kangren olan bu hastalığın tedavi edilmesi de artık kanaat önderlerine düşmektedir.

 

ADİL GEVREK'İ İTİBARSIZLAŞTIRMA HAREKETİ OLABİLİR Mİ?

Kongreyle ilgili ikinci husus ise, Yeni Malatyaspor'da başarılı bir dönem geçiren Adil Gevrek'in adaylığı meselesidir. Yine bize gelen bazı iddialara göre, siyasi meta peşinde koşan ve  bu arada kendisini gizlemeye çalışan biri ya da birilerinin olduğudur. Bu kişi veya kişiler Adil Gevrek'in popülaritesini arttıraraktan hem Yeni Malatyaspor hem de MASTÖB üzerinden Adil Gevrek'i basamak yapmak istemiştir. Bu isteklerinin sonraki aşaması ise siyasi rant elde edebilmek. Bu iddiaları güçlendirecek söz ise seçim öncesi adaylığıyla ilgili konuşan Adil Gevrek tarafından defalarca söylenmiştir.Adaylığıyla ilgili konuşan Adil Gevrek, kerhen aday olduğunu ve hatır-gönül icabı bu işe soyunduğunu her fırsatta dile getirmiştir.

 

AKDAŞ'IN YAPMAK İSTEDİĞİ NE?

MASTÖB'le ilgili bir başka iddia da ise Malatya İşadamları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Yunus Akdaş hakkında. Her ne kadar MASTÖB'e dost (!) görünmeye çalışsa da MASTÖB'ün nitelikli bir kuruluş olmasını istemediği iddialarını artık duymayan yok gibi. Yunus beyle ilgili benim şahsi fikrim, ehliyet ve liyakati olan ve bir çok başarılı projelere imza atması beklenen MİAD  yönetim kurulu başkanlığı için yetersiz bir isim. Bu arada mezkur iddiaları ve seçim öncesi adaylardan biri için kullandığı ifadeleri duyunca şahsımda sayın Akdaş'ın bazı kaygılarının olduğu zannı oluşuyor. Yani: “Yunus Akdaş daima gölge yapmak istiyor, fakat nitelikli bir MASTÖB Genel Başkanı bu durumu degiştirebilir kaygısı var” 

Seçimle ilgili bir de şöyle bir soru soralım: “Eğer Adil Gevrek değil de Serkan Adıyaman kazansaydı ne olurdu?”

Bu mağlubiyet, Adil Gevrek'in Malatya için çalışma isteğini kıracak ve Yeni Malatyaspor'daki başarısı sekteye uğrayacaktı.Son olarak Adil Gevrek'in sosyal yönü büyük oranda törpülenmiş olacaktı.

Önceki yazımda da belirttiğim gibi temennim Adil Gevrek'in  bu hususları tekrar gözden geçirerek hareket etmesidir. Zira MASTÖB'deyken alacağı en ufak bir darbe Yeni Malatyaspor'a da yansıyacaktır.Benden uyarması, kurtlar hazır bekliyor. En ufak bir kan kaybı ciddi zararların habercisi olacaktır.

 

UTANDIM

MASTÖB kongresinde divan başkanlığı yapan eski Bakanlardan Ahmet Karaaslan hakikaten saygı duyduğum bir şahsiyet.Genel kurulun divan başkanlığını yaparken Serkan Adıyaman'ın sözlerini kesmesini dün eleştirmiştim ve şık olmadığını belirtmiştim.İyi bir siyasetçinin ne söyleyeceğinden ziyade ne söylemeyeceğine dikkat etmesi gerektiği herzaman aktarılır bizlere.Dün MASTÖB seçimiyle ilgili yazıyı kaleme aldığım sırada dikkatimden kaçan bir noktayı bir dostum hatırlatınca bunu da yazmam gerektiğini düşündüm. Dostum bana Ahmet Karaaslan'a atfen

-O  nasıl sözdü diye sordu

Bende “Hangisi” diye sorunca

-Ahmet Karaaslan'ın lafı diye yineledi. Yahu hanımların, siyasetçilerin, iş adamların ve STK başkanlarının karşısında “Köküne ve Sapına  kadar” diye bir şey konuşulur mu?

“Allah Allah hakikaten öyle dedimi?” diye sordum.

- Arkadaş, bu ifadeyi kullanınca hemen dönüp sana baktım. Herkes gibi sen de alkışlıyordun.

Dostumun bu sözlerini duyunca inanın çok utandım.Dikkatli olduğumu, gözümden bir şeyin kaçmayacağını düşünürken, “Ben bu sözü nasıl anlamamışım” diye kendi kendime kızdım.

 

"BU BEN, YA BEN KİM?.."

Yazımın başında önceki yazılarımla ilgili sürekli tehdit ve telkinler aldığımı belirtmiştim.Gerçekten de yaptığım hemen her haberin ve analizin ardından bir yerlerden tehdit ve telkin aldığım oldu.Dünkü yazımla ilgili de, ya şunu niye yazmadın.Bu böyle değil şöyle yazman gerekiyordu” tarzında mesajlar ve telefonlar aldım.Buradan onlara da bir cevap vermek gerekiyor. Önce meşhur olmuş bir hikayeyi, ardından da kendimi anlatmaya çalışayım: Yaşadığı devir ve kimliği konusunda muhtelif rivayetler bulunan Hebenneka isimli zat hikâyelerindeki kıvrak zekâ ve nükteleriyle tarihlere geçmiştir. 
Onun en meşhur hikâyelerinden birisi şöyledir: "Hebenneka ucuna ip bağlı olan kurumuş bir kemiği sürekli boynunda taşır ve sık sık onu tutarak "Bu ben, bu Hebenneka" dermiş. Bir gün bir arkadaşı Hebenneka uyurken boynundan kemiği çıkarıp kendi boynuna takmış.Maksadı Hebenneka'nın tepkisini ölçmekmiş.Hebenneka uyandığında boynunda kemiği göremeyince çıldırmış.Sağa sola koşuşturarak, "Ben nerdeyim, beni bulun, ben kayboldum..." bağırıyormuş.Hebenneka, aramayı sürdürürken, kemiğin arkadaşının boynunda asılı olduğunu görmüş. Arkadaşının boynundaki kemiği sıkıca tutarak, dünyaca meşhur olan şu sözünü söylemiş: "Bu ben, ya ben kim?.."

Yazdığımız yazılardan dolayı bizi arayanlar ve dostlarımızı büyüklerimiz aratanlara soruyorum: Onun-bunun fikriyle haraket edip kendi fikirlerimi aktaramayacaksam, “Ben kimim?” Lütfen bu hususta ne beni, ne büyüklerimi, nede dostlarımı rahatsız etmeyin. Biz sadece doğruları bulup ortaya çıkarmak için çalışıyoruz.Eğer yazdığımız yanlışsa, buyrun doğruyu siz söyleyin biz de sizin sözleriniz diyerek kamuoyuyla paylaşalım.