dore okulları
Malatya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.50
  • EURO
    34.99
  • ALTIN
    2439.7
  • BIST
    9716.95
  • BTC
    64848.7$

Nevruza giderken… 

11 Mart 2022, Cuma 06:51
Nevruza giderken… 





Karlar tozarken bekle
Ortalık ağarırken bekle
Kimseler beklemezken bekle beni (Konstantin Simonov)
******
Bir ömür boyu mutlu olmak istiyorsan toprakla uğraş... (Çin Atasözü)
*****
Ömrümce hep adım adım
Her yerde seni aradım
Ben kalbimden başka yerde inan seni bulamadım
Kenarlarda köşelerde
Ben kalbimden başka yerde inan seni bulamadım (Türk Sanat Müziği)
*******

Her sevdalı sevdiğini mutlaka bir bitkiye, bir çiçeğe benzetir. Çünkü çiçek sevgiyi en güzel anlatan, bağlılığı en güzel dile getiren güçlü bir simgedir.
Eşimize “gül” üm deriz, çocuğumuza “kır çiçeğim” deriz, “papatyam” deriz, “nergisim” deriz… Çiçeklerin diliyle konuşur, çiçeklerin büyülü dünyasıyla hitap ederiz sevdiklerimize… 
Çiçek, Allah’ın yeryüzünde yarattığı, her renge boyadığı, bakınca insanın içinin açıldığı muhteşem bir bitki… Nasıl ki bir gülü şefkatle tutup, burnumuza götürüp kokluyor ve derin bir haz alıyorsak yakınlarımızı da öylesine seviyor ve gönlümüzde yaşatıyoruz. 
Bahar, çiçek mevsimidir. Dağlarda, bahçelerde adını bile bilmediğimiz yüzlerce çiçek boy atar, ölü toprağın arasından sıyrılıp bize merhaba der. Hayatımız şenlenir, soğuk ve zorlu geçen kış mevsiminden sonra içimiz neşe dolar kokladığımız her çiçekle…
İşte baharın müjdecisi, çiçeklerin şahı, ömrü en kısa olan çiçek Nevruz’dur. Nevruz, yeni gün (yeni hayat) demek… Yeni bir başlangıç, yeni bir umut demek. 
Ben de yeni günü karşılamak için bisiklete binip düştüm Banazı yollarına… Hava güneşli, hafif bir esinti bedenimi sarıp uçuyor. İçimdeki bütün karamsar duyguların yerini umut almış… Doğa insanı adeta rehabilite ediyor. Şimdi birazdan beni karşılayacak olan nevruzla birlikte sevincim zirve yapacak. İyi biliyorum. 
Sanki ne buldum? Hazine mi? Alt üstü bir çiçek değil mi? 
Ama bu çiçek bir başka… Bu çiçek dağların vahşi kraliçesi, alımlı ve ela gözlü bir dilber… Mavi, sarı, beyaz bütün renkleriyle can yakan bir huri… 
Bahçeleri bir bir geçip nevruzların çıktığı yamaçlara doğru yaklaştım.
Yoruldum.
Bir kayanın üzerine oturup bahçelere geniş açıdan bakıyorum; bütün ağaçları, bacası dumanla tüten evleri, budama yapanları, tırpanla ağaç dibi oyanları, çalı-çırpı taşıyanları, karşı komşunun bahçesinde oynayan çocukları ve ta yukarıda taş toplayan bahçe sahiplerini... görüyorum.
Toprakta, çimde, ağaç dibindeki bir çırpıda, elma ağacının dalında yeni açan bir tomurcukta, otların arasında ağır aksak ilerleyen uğur böceğinde, yanan ateşin dumanında hep hayali duygular besliyorum. İnsanın iç dünyasını ancak bir tabiat anlar. 
Herkes burada… Tabiatın içinde…
Fakat ben tabiat ötesi bir yerdeyim. 
Herkes işinde… Traktör çalışıyor, bir köylü taş topluyor, çocuklar toprak üstünde oyun oynuyor, teyzeler ot deriyor, köylü makasla dalları kesiyor, kadınlar çalı- çırpı topluyor.
Bir bal arısı çevremde döndü durdu. Ayağıma kondu, vızıldadı, etrafımda bir tur atıp gitti.
****
Karşı komşu ta uzaklardan bağırdı:
Gördünüz mü nevruz(nergis) çıkmış!
Bir Mart soğuğunda toprağı yırtarak çıkan nergis, sanki toprakta değil yüreğimde çıkıyor. 
*****
Bahçenin en uzak köşesine bütün bir vadiyi her açıdan gören yüksek bir tepeye çıktım, yeni tomurcuk açmış bir şeftali ağacının dibine, kırmızı toprağın üzerine oturdum.
Hayalimde nevruz… 
Ta uzaklardan, komşu bahçeden, radyoda yürekleri sızlatan bir şarkı sesi öyle de güzel geliyordu ki. Sanki mesafeleri kat ederken beste biraz daha güzelleşiyor, ses biraz daha yürekleri dağlıyor. Sanki benim kulaklarıma gelene kadar havada rüzgâr melodiyi yeniden besteliyor. Her zaman dinlediğim şarkı bu defa daha başka ve fazla bir lezzet veriyor kulaklarıma:

Ömrümce hep adım adım
Her yerde seni aradım
Ben kalbimden başka yerde inan seni bulamadım
Kenarlarda köşelerde
Ben kalbimden başka yerde inan seni bulamadım

Öyledir, ne zaman bir şarkı duysak, sanırız ki bizi anlatıyor, çünkü herkesin bir yaşamışlığı vardır. İçimizdeki duygu yoğunluğunun kalbimize yüklediği yük, omuzlarda taşınan yükten daha ağır gelir. 
Bir nevruz nasıl toprağı yırtarak çıkıyorsa, duygular da kalbin bütün koruma duvarlarını bir sel gibi yıkıp geçer. 
Bütün bir şehrin curcunasına ve gösterişine inat esiyor meltem rüzgârı…  
Meşe ağaçlarının kurumuş, sararmış yaprakları, sert esen rüzgârla sanki dans ediyor. 
Dağa doğru uzayıp giden patika yolda buldum kendimi… Artık kuş bakışı her yer ayaklarımın altında… Gözlerim hiçbir ayrıntıyı kaçırmıyor.
Muhteşem bir manzara…
Kurumuş yaprakların hışırtısı bana bir ninni kadar tatlı geliyor, bir nihavent şarkı gibi…
Derme çatma yapılmış, yarı kulübemsi, üzüm bağının yanındaki tahta yapılı evin bir köşesine kuruldum. Bütün bir vadiyi cepheme aldım.
Kara bulutlar gökyüzünü kaplamış. Rüzgâr esiyor. İliklerime kadar hissediyorum temiz havayı. Hafiften yağmur çiseliyor. Hiçbir şeye aldırmıyordum.
Güneş, yüzünü birkaç defa gösterdi, bize göz kırptı, sonra da battı. Rüzgâr, beni oturduğum kulübenin iğreti duran tahtası üzerinde sallayacak kadar kuvvetli esiyor.
****
Aç ellerini gökyüzüne, bak derin sonsuzluğa! Uzat ellerini, dokun gökyüzüne! İçinde tuttuğun sesi bırak, duysun sonsuz Kâinatın Sahibi!
***** 
Bir kere daha anladım ki, nevruz sadece bir çiçek değil…