dore okulları
Malatya
28 Mart, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.33
  • EURO
    35.05
  • ALTIN
    2281.2
  • BIST
    9006.66
  • BTC
    70697.19$

Okurken kuduracaklar

09 Mayıs 2016, Pazartesi 10:33

YORUM / ANALİZ: MURAT ÇETİN

Gazi Anadolu Lisesi'nde müdür yardımcısı olarak görev yaparken sosyal medya hesabından “Halk oyunları adı altında halt oyunları oynatılıyor” diyen Nevzat Turan, Yeşilyurt'ta bir başka okula aynı görevle atandı.

BU DURUMA HANGİ BABA RIZA GÖSTERİR?

Nevzat Turan, bir süre önce sosyal medya hesabında, "Allah aşkına şu güzelim memleketimizin hangi yöresinde böyle kızlı erkekli halk oyunu  var.maalesef gençlerimize çocuklarımıza halk oyunları adı altında 'Halt' oyunları oynatılıyor. Hangi baba 16-17 yaşındaki kızının elini bir erkeğin diz dize göz göze sarmaş dolaş halk oyunu oynamasını ister.

Namusu için cinayet işleyen baba, buna izin verir mi? Bence de vermez. Bu şekildeki bir halk oyununun neresi İslam'a uygun? Geleneksel kıyafetler giyince bu durum helal mi oluyor? İslam'daki zina mevzusunu iyi okumalı ey ana babalar" paylaşımını yapmıştı.

Paylaşımın haber yapılmasının hemen ardından gelen tepkiler üzerine Malatya İl Milli Eğitim Müdürü Ali Tatlı, Turan hakkında soruşturma başlatıldığını açıklamıştı. Turan hakkında soruşturma devam ederken, kendisi ise idari tedbir olarak Yeşilyurt ilçesindeki bir başka okula yine müdür yardımcısı olarak görevlendirildi.

MEDENİYET(!)'İN SAVUNUCUSU CHP İŞ BAŞINDA

Nevzat Turan'ın söz konusu paylaşımı sebebiyle CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, CHP Malatya İl Başkanı Enver Kiraz ve bir grup CHP'li protesto etmek için Gazi Anadolu Lisesi önünde toplandı. Burada bir basın açıklaması yapan CHP Malatya İl Başkanı Enver Kiraz, "Bu hoca nerede yetişti acaba diye sormadan edemiyoruz. Bizim her yöremizde halaylarımız kızlı erkekli, el ele, kol kola çekilir. Halay çekerken sadece bir temas sağlayalım diye el ele tutuşmuyoruz veya el ele tutuşalım diye bu halayları çekmiyoruz. Bunun geleneğimizden gelen bir özelliği var. Dolayısıyla bu halaylar bizim halk kültüründe kardeşlik, birlik ve beraberlik, güç birliği anlamına geliyor. Bu hocamız halk oyunlarını halt oyunları olarak ifade etmiş. Bu hoca maalesef bir halttan anlamıyor, kültürümüzü bilmiyor, aklı fikri sadece bir yere çalışıyor. Bunu buradan bir kez daha şiddetle protesto ediyoruz" ifadelerini kullanmıştı. Aynı protesto gösterisinde Malatya'nın mozaik bir kültürü olduğunu ifade eden CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ise "Malatya, Alevisiyle Sünnisiyle, Kürdüyle Türküyle herkesin bir arada barış içerisinde yaşadığı bir kent. Bu kentte hiç kimse giyiminden, kuşamından, yaşamından dolayı sorgulanamaz, ayrıma tabi tutulamaz. Yüzyıllardan beri Karadeniz, Ege ve Akdeniz'de yani Türkiye'nin her yanında insanlar mutluluklarını halay çekerek kutlarlar. Çocuklarımızın halayından, çocuklarımızın el ele tutuşmasından hiç kimse farklı bir sonuç çıkartmaz. Buradan farklı bir sonuç çıkaran anlayış Ortadoğu, Suriye ve Irak'taki köle pazarında 11-12 yaşındaki çocuklarımızı satan anlayışla aynıdır. Bu anlayış IŞİD anlayışıdır, bu anlayış kadınları cinsiyetlerinden dolayı kesen, onları yok eden, köle pazarında satan anlayışla aynı anlayıştır. Biz bu anlayışı da bu öğretmeni da şiddetle kınıyoruz" demişti.
Konuşmaların ardından, CHP'liler halay çekerek müdür yardımcısını paylaşımından dolayı protesto etti. Daha sonra Enver Kiraz ile bazı partililer Malatya Adliyesi'ne giderek Nevzat Turan hakkında suç duyurusunda bulundu.

ALLAH'IN EMİRLERİ VARKEN, SİZ KİM OLUYORSUNUZ?

Bir bardak su da fırtınalar koparmak deyimi herhalde bu olsa gerek. Nevzat Turan'ın şahsi fikrini hem sosyolojik hem de dini argümanlarla açıklamasından daha doğal ne olabilir ki? Bu konudaki şahsi fikrim de Nevzat hocayla aynıdır. Allah-u Teala, yüce kitabında insanlara yasak olanları ve olmayanları belirtmiştir. Bir kısım emirlerini de Peygamber Efendimiz (as) vasıtasıyla bildirmiştir. Hakk Teala, günümüzün 24 saatini düzenlerken, kadın ve erkeklerin ikili ilişkilerini de giyim kuşamı da tarif etmiştir. Bazı sınırlar koymuştur.

AYAĞINDA ÇARIĞI OLMAYAN ADAMA ŞAPKAYI ZORUNLU YAPAN ZİHNİYET

ZİHNİYETİNİZİ HORTLATMA ÇABASI NAFİLE
İslam inancı üzerine olan bizler bu sınırlara riayet etmek zorundayız. Hakk Teala, kadınlar için “Örtünün” buyuruyorsa ve ölçüsünü belirtiyorsa, biz örf ve adetlerimizi dayanak göstererek bunu reddedemeyiz. Örtünmenin sınırını ‘atalarımızın örf ve adeti' değil Hakk Teala'nın emir ve yasakları çizer. Kaldı ki bin 400 küsur senedir atalarımız Hakk Teala'nın sınırlarına göre hareket etmiştir. Geçmiş 80-90 sene değil bin 400 seneyi özellikle yazıyorum. Ülkemizin son 80-90 senesinde Müslümanlara yapılan zulmü “Bizim örfümüz-adetimiz budur” diye kimseye yutturamazsınız. Ayağında giyecek çarığı olmayan insana, şapka giyme zorunluluğu getiren zihniyeti yeniden hortlatma çabasının nafile olduğunu bu millet seçim sandıklarında defalarca göstermiştir.

“Muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak” cümlesinden soyunup dökünmeyi anlayan zihniyetin temsilcileri “Bizim kalbimiz temiz” diyorlar. Soyunup-dökünen birinin bir yerini görünce nefsi olarak herhangi bir şey hissetmiyorsanız insan dahi olamazsınız. Kadın açık-saçık giyinecek, ama erkek kadına karşı duyarsız kalacak. Bunun insani hiçbir açıklaması olamaz. Bazı istisnai hastalık durumları haricinde böyle bir şey mümkün değildir. Mesele şuna benziyor; Alkol al, sarhoş olma... Kumar oyna, para kaybetme… Sizce bu mümkün mü?

TECAVÜZ, TACİZ VE İSTİSMAR HABERLERİNİ GÖRMÜYOR MUSUNUZ?

İslam dini kadınlar için tesettürü fıtri göstermiştir. Kem gözlerden muhafaza için kadına tesettürü emretmiştir. Tecavüz olaylarının tavan yaptığı, kadınların-kızların taciz edildiğiyle ilgili haberlerin her geçen gün artığı bir ülkede ailemizi nasıl koruyacağız? Sokakta açık-seçik gezen kadın ve kızları gören, kendini ifade edemeyen ve gördüğüne ulaşamayan insanlar şehevi duygularını ya tecavüzlerle ya da tacizlerle tatmin etme yoluna gidiyor. Hatta hastalık boyutundaki bu insanların kendi evlerindeki istismar davalarını artık hemen her gün görmekteyiz.

“Benim kalbim temiz” diyen insanlara sormak gerekir: Sizin kalbiniz temiz olabilir. Kalbi temiz olmayanlardan karımızı-kızımızı korumanın yolunu bir söyleyin de öğrenelim. Benim dinim korumanın yolunu göstermiş. Elinizde kalbi temiz olmayanların kalplerini temizleyen bir şalter veya düğme gibi bir şey mi var? Kalbi temiz olmayanın gözlerinden, kulaklarından ve ellerinden karımızı-kızımızı nasıl koruyacağımızın yolunu bir gösterin bakalım…

HASTALARI KUDURTACAK ŞEKİLDE GEZDİRMEYİN

Sizin gelenek ve göreneğiniz böyle olabilir. Böyle gezmek, böyle el ele, koyun koyuna yaşamak sizin için normal sayılabilir. Bizim gibi yaşamak isteyenleri, “yaşatmama” hakkını size kim veriyor?
Bu gelenek ve görenek cahiliye âdetinden başka bir şey değildir. Bugün sıkıntıya maruz kalan kişiler bizim kızlarımızdır. Tecavüz edilen, taciz edilen veya istismar edilen küçücük yavrular bu toplumun dolayısıyla şahsımın parçalarıdır. O canları yok eden, hasta eden ve kullanıp bir kenara atan hastalardan korumanın tek yolu ise fıtrat üzere yaşamaktan geçer. O canları alıp “evlerinize hapsedin” demiyoruz. “O canları hastaları kudurtacak şekilde gezdirmeyin” diyoruz.

KONUŞMADA “ALLAH, DİN, PEYGAMBER” KELİMESİ VARSA SALDIRIYORLAR

İşte Nevzat Hoca da buna dikkat çekmeye çalışmıştır. İnternetteki paylaşımında kimseye herhangi bir hakarette bulunmamış, sadece uyarmak istemiştir. “Çocuklarınıza sahip çıkın” diyerek onlara gelecek tehditlere dikkat çekmiştir.
İçinde “Allah, din veya peygamber” kelimelerinin geçtiği her cümleye saldırmayı kendine görev addeden bu zihniyet 90 yıldır “örf ve adetlerimiz böyle” sözlerinin arkasına sığınıyor.

BU ZİHNİYETİN, MEDENİYET DİYE YUTTURMAYA

ÇALIŞTIĞI HALTLARA BİR ÖRNEK
Bugünkü yazımı bu zihniyetin başka bir yobazlık örneğine dikkat çekerek bitirmek istiyorum. Geçtiğimiz günlerde okuduğum ancak 2010 senesinde yayınlanmış bu haberi, bize Batı medeniyetini “Muasır medeniyet” olarak yutturmaya çalışanların arka arkaya okumaları için yayınlıyorum. İşte ülkemize sokulmaya çalışılan medeniyet projelerinden biri:
“Eğer tartışılması gereken bir şey varsa din dersi değil cinsel eğitim dersidir”
Moral Dünyası Dergisi'nin “Çocuk ve Mahremiyet Eğitimi” kapak konulu Ekim ayı sayısında cinsel eğitim üzerine bir röportajı yayınlanan Doç. Dr. Ali Murat Yel, okullarda cinsel eğitim dersi verilmesinin adeta bir cinayet olduğunu belirtti. Doç. Dr. Yel, din dersinin verilip verilemeyeceğinin tartışıldığı bir ülkede asıl tartışılması gerekenin cinsel eğitim dersi olduğunu söyledi.

Dergideki röportajında cinsel eğitimin, Batı'da kiliseye bir tepki sonucu ortaya çıkan cinsel özgürlük sonrası yaşanan istenmeyen hamilelikler ve cinsel hastalıklara karşı bir tedbir olarak ortaya çıktığını belirten Doç. Dr. Yel, “Oysa Doğu kültürlerinde böyle bir mesele yoktur. Yani bizim ülkemizde Batı'daki manada bir cinsel özgürlük olmadığı için Batı'nın cinsel sapmalarına bir çare olarak ürettiği cinsel eğitim dersi de bize çok yabancı bir eğitimdir”

“CİNSEL EĞİTİM MAHREM BİR MESELE HERKES YAŞI GELDİĞİNDE ÖĞRENMELİ”

Doç. Dr. Yel, bu konuda Doğu ve Batı kültürleri arasındaki farkı şöyle izah ediyor: “Doğu'da evlenmeden önce cinsellik yasak olduğu için bu bilgiler gelin ve damada yol gösterici birtakım insanlar tarafından verilir. Mahrem bir mesele olduğu için konuyla ilgili kitaplarımız bile çok yoktur. Herkesin eline düşecek, herkesin bilmesi gereken bir konu da değil zaten. Yaşı gelince, evlendiği zaman uygun bir ortamda ona yapması gerekenler büyükleri tarafından anlatılır. Bunun her yerde konuşulması, hele okulda seyredilmesi, bir eğitiminin olması düşünülemez. Ama Batı'da öyle değil. Batı'da çocuğa küçük yaştan itibaren sürekli cinsellik empoze ediliyor. Sürekli bombardıman var. Televizyonda sürekli cinsel içerikli filmler yayınlanıyor. Bunu seyreden 4-5 yaşındaki çocuk, büyüyünceye kadar defalarca o filmleri görüyor, o sahneleri görüyor ve bu artık onun için normal hale geliyor. Normal hale gelmesi de ister istemez istenmeyen cinsel ilişkileri de beraberinde getiriyor. İstenmeyen çocukları beraberinde getiriyor. Batı'daki cinsel eğitim dersi, bunu kontrol etme çabasıdır. Batı'dan devşirme bir ders olduğu için bizde de yapılmaya çalışılan şey bu. Oysa bu bizde bir ihtiyaç değil ki. Siz bir topluluğa sürekli olarak cinsellikle ilgili bir bombardıman tabi tutarsanız standartlar da düşer. Tam tersi olması lazım bizde. Cinsellik eğitimi bile olsa adı, insanların nasıl iffetlerini, namuslarını koruması gerektiği konularına girilmesi lazım”

“CİNSEL EĞİTİM TOPLU HALDE OLMAZ”

Okullarda, bir sınıfta farklı aile yapılarından gelmiş çocuklara cinsel eğitim dersi verilmesini de eleştiren Doç. Dr. Yel, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Bir kere böyle bir eğitim toplu bir biçimde olmaz. Aslında normalde bizim kültürümüzde öteden beri yaptığımız gibi ailede birebir bu konuyla ilgili temel bilgilerin verilmesi ve daha da önemlisi de bu haram dediğimiz şeylerden kaçınılması öğretilmeli. Sınıfta tahtaya insan şekilleri çizip insanların cinsel bölgeleri şuralardır, bunlarda şu özellikler vardır demek bizim kültürümüze çok yabancı şeyler. Bize uygun olmayan bir eğitim bu. Eminim sınıfta öğrenciler arasında gülüşmeler, kıkırdamalar, utanmalar, utananlarla dalga geçmeler filan oluyordur. İşin daha vahim tarafı şu: Anne-baba evde çocuğuna bin bir zahmetle mahremiyet eğitimi vermiş, helal-haramı öğretmiş. Daha küçük yaşlardan itibaren anne-baba çocuğunu haramdan korumak için elinden geleni yapmış. Ondan sonra bu çocuk gidiyor bir sınıfta 50 kişiyle birlikte tanımadığı birisinden cinsel eğitim dersi alıyor. Anne-babanın o güne kadar çekmiş olduğu bütün zahmetleri bir anda yıkacak bir eğitimle karşı karşıya kalıyor çocuk”