dore okulları
Malatya
25 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.58
  • EURO
    34.99
  • ALTIN
    2424.2
  • BIST
    9722.09
  • BTC
    64440.54$

Ömer'i ararken Ömerleri kaybetmek!...

12 Aralık 2019, Perşembe 07:41

 

SESLİ MAKALE

 

Hilafetin yıkılışıyla yeni Türkiye'de dindar insanlar çok büyük zulüm görmüştü. Kurulan darağaçlarında sallananların hepsi, genleriyle uyuşmayan yasalara ve oluşumlara karşı çıkan dindarlardı. Onlar bedel ödemişlerdi. İki binli yılların sonuna doğru da müslümanlar ağır bedeller ödedi. Elli yıllık kazanımları vardı bu milletin. Elbette bir gün kendilerine geri dönecekti. 28 Şubat soğuğuyla da zulüm tavan yapınca, artık zamanıydı yeni bir siyasi oluşumun!. Rahmetli Erbakan'ın 30 küsur yılda yetiştirdiği bir nesil, siyasi bir hareket vardı. Buradan doğacak olan bir parti, Türkiye'yi kucaklayacak, demokrasi getirecek, hak ve hürriyetleri iade edecek, herkese inanç özgürlüğünü getirecekti!. Küçük bir azınlık hariç, herkes böyle inanmıştı!.

 Derken başlangıç ve kuruluş öyle oldu. Aradan 17 yıl geçti. O gün hocalarına sırtlarını dönüp, biz milli görüş gömleğini çıkardık deyip yeni bir parti kuranlar, bir gün kendi içlerinden de bazılarının çıkıp, birden fazla parti kuracaklarını hiç hesap etmemişlerdi!. Dağıldıktan sonra dağılmayalım diyeceklerini, ehliyet ve liyakat sahiplerini dışladıktan sonra arayış içerisine gireceklerini de düşünmemişlerdi. Hele hele Ömer'in adaletini tesis edeceğiz diyenlerin, Ömer'leri arayacaklarını akıllarına bile getirmemişlerdi!.

 Peki önce ne olmuştu, şimdi ne oldu!?

Tarihin birinde bir mağarada bir dev yaşarmış. Köyün genç delikanlılarından, rüştünü ispat etmek, gücünü göstermek isteyenler tek tek bu mağaraya devi öldürmeye gitmişler. Ama giden hiç biri geri dönmemiş. Bir gün köyün en zayıf, en cılız genci kılıcını kuşanmış, devi öldürmeye gideceğim demiş!. Köylüler ona, nice kahraman gençler gitti de dönemediler, sen nasıl devi öldürmeye gidersin diye hem uyarmışlar, hem de alay etmişler!. Devi öldürmeye niyetli bu cılız genç yola koyulmuş ve mağaranın önüne gelmiş. Kapıdan içeriye girerken bağırmış;

Ey dev! Çık meydana, seni bugün öldürmeye geldim demiş. Mağaranın sonunda sesi duyan dev, bütün heybeti ve o korkunç cüssesiyle yeri titrete titrete gelmiş. Karşısında devi gören genç, korkudan dizlerinin bağı çözülse de, kılıcını sallayıp, devi boynundan vurmuş ve dev yere düşüp ölmüş. Kendi kendisine demiş ki;

Vay be! Nice gençler geldi devi öldüremedi!. Ama benim gibi güçsüz, köyün en zayıfı gelip seni öldürdü!. Derken, devin arkasına geçmiş, bir anda boyu, kolları, bacakları uzamış, tüyleri çıkmaya, tırnakları uzamaya başlamış ve dev olup, devin yerine geçmiş!...

Tüm samimiyetimle söylemek isterim ki, Ak Parti dün ümmetin umuduyken, bugün ümmetin son elli yıllık kazanımlarını da bitirmiştir. Devi öldürüp, dev olmuştur.

 Hal böyle olunca da;

Arapçada bir tabir vardır; “Edderurât ummu'l ihtirâ” “Zaruretler buluşların anasıdır” Ak Parti son zamanlarda bu milleti çok büyük bir çıkmaza sokunca, kulaklarını Anadolu'ya, seçmenine kapatınca, bu millet birkaç defa abdestinizi tazeleyin dedi. Ama Ak Parti kendisini bitirmek için adeta manevi tahribat yarışına girmişti. Bu sefer küçük abdestin yerine gusül gerektiren büyük abdestini de bozdu.

Millet de hep Ak partiye abdest aldıracak değil ya!. Bardağı taşıran damlanın büyüklüğü değil, bardağın doluluğudur misali, son seçimlerle birlikte desteğini çekmeye başladı. Zaten kendilerini yalnızlaştırmışlardı!. Yola çıktıklarını yolda bulduklarıyla değişmişlerdi!. Sarı öküzü de vermişlerdi!. Artık sıra kendilerine geliyordu!. Yeni oluşumlar olacak, mukaddesatına sahip çıkacak partiler de kurulacak, yerde sürünen ekonomiyi düzeltecek ekonomistler de gelecekti artık!.

 17 yıldır siyasette kimsenin kolunu bükemediği Sayın Cumhurbaşkanımızın son konuşmalarına bakınca üzülmüyor değilim. Bu saatten sonra kime yalnızım diyecektir acaba!. Dediğinde de millet kendisini anlayacak mı!?.

Demeyecekler mi, daha dün senin Başbakanın olan Sayın Ahmet Davutoğlu'ndan bahsederken, o malum şahıs diye bahsediyorsun!?...

Demeyecekler mi, dava arkadaşınızı, yol arkadaşınızı, 17 yıl sonra yol ayırımında yolsuzlukla suçluyorsunuz!?...

Demeyecekler mi, düne kadar sizi bir kaşık suda boğmak isteyenlerden, ümmet ümmet diyen arkadaşlarınıza karşı medet umuyorsunuz!?...

Demeyecekler mi, onların yazdıkları sizi mi, yoksa onları mı daha çok yaralar!?...

Demeyecekler mi, hakkı hakikati söyleyen alimleri siz aforoz ettiniz!?...

Demeyecekler mi, Pkk'lı ve Chp'li kadınların taleplerine paralel, saçı örtülü feminist kadın derneklerini siz kurdunuz!?...

Demeyecekler mi, son kalemiz olan aileyi darmadağın eden aile Bakanlığını siz kurdunuz!?...

Demeyecekler mi, zina etmek istemeyen ve evlenen gençleri, cezaevlerine atıp tecavüzcülerin koğuşunda siz yatırdınız!?...

Demeyecekler mi, son beş yılda 2 milyonu aşkın kocayı evinden siz uzaklaştırdınız!?...

Demeyecekler mi, siz koca tecavüzü diye yeni bir suç ihdas edip, ailesiyle cinsel ilişkiyi suç saydınız!?...

Demeyecekler mi, toplumsal cinsiyet eşitliği adı altında tarihte yapılan her türlü ahlaksızlığı siz serbest bıraktınız!?

Demeyecekler mi, kadının beyanı esastır diyerek, erkeğin onur ve şerefini kadının iki dudağı arasına siz koydunuz!?...

Demeyecekler mi, beni evimden siz attınız, karımla sevgilisinin masraflarına beni siz sponsor ettiniz, ömür boyu nafakayı siz bağladınız!?...

Demeyecekler mi, çocuklarımı görmeyi siz engellediniz, aramıza siz haciz koydunuz!?...

Demeyecekler mi, kadını koruma kılıfıyla hazırlanan, bir çok gavur ülkesinin imzalamadığı, aileyi, namusu, iffeti, kadını, anneliği, velayeti, cinsiyeti, kısacası, milli ve manevi mukaddesatı yok sayan İstanbul sözleşmesini ilk siz imzaladınız!?...

 Eğer demezlerse, yine Üsküdar meydanına seçim çadırınızı kurun, Karadeniz müzikleri eşliğinde örtülü bayanlara göbek attırın!. Çünkü siz tekrar iktidarsınız!. Ama hatırladığım kadarıyla son seçimde onu da yaptınız, yine de İstanbul'u kaybettiniz!. Ekrem İmamoğlu kazanmadı, siz kaybettiniz!…

 Bu ülkenin onursuzları, hastalıklı aşağılık mahlukları onur yürüyüşü adı altında sokaklarda onursuzca yürürken, öbür tarafta özgürlüğü elinden alınmış nicelerini seyrediyorsunuz!. Ayetten, hadisten, dinî hükümlerden bahsetmek yasak oldu sizin döneminizde. İşinize geliyorsa okutuyorsunuz. Ama işinize gelmiyorsa yasaklıyor, hocayı da sürgün ediyorsunuz!. Yüce Allah günde beş defa çağırırken, camileri doldurun demiyorsunuz. Ama biz yaptık diye, Çamlıca camisini hele doldurun görsünler deyip, talimatla mitinge adam toplar gibi camiye insan topluyorsunuz!. Peki hiç düşündünüz mü, bu millet size kaç defa daha icabet eder, Lebbeyk der!?...

 Bugün Sayın Ahmet DAVUTOĞLU parti kuruyor. Dönün kafanızı avuçlarınızın arasına alıp, bunlar kayıp Ömer'lerdir deyip ağlayın, üzülün!. Körebe oynamaya devam etmeyin!. Görmemezlikten gelmeyin!. Saldırmayın!. Başınızı da kuma sokmayın!.

Sonra gelin bu yeni partiyi vakarla, saygıyla, büyüklüğünüze ve engin hoşgörünüze yaraşır biçimde karşılayın!. Ayrıldınız artık, ama bu ayrılığı tefrikaya, kine, nefrete dönüştürmeyin!. Allah hayırlı etsin, onlar da kardeşlerimizdir deyin. Bu parti öyle büyük ki, artık içinden başka partiler çıkarıyor deyin!. Dostlarınızı üzüp, sizin için iki tarafı bilenmiş kılıçları kuşanmışları sevindirmeyin!. Kapıları kapatmayın. Küçük bir aralık bırakın. Ne olur ne olmaz, sizin yarın onlara, onların da size ihtiyacı olabilir. Cumhur İttifakı gibi olursunuz sonra!. Yıllarca birbirinize en galiz küfürleri eder, sonra gelip ittifak kurar, ebced hesapları yaparsınız!. Seçim bitince de yok şu kadar oy senin, yok bu kadar oy benim derdine düşersiniz!.

 Sonra şu itirafı yapınız;

KADEM'Lİ Züleyha'larımız Yusufları zindana atmış, açlık ve kıtlık dönemi başlamıştır. Adaletsizliğimiz Ömer'i unutturmuş, Ömer'i ararken de, Ömer'leri kaybetmişiz!. “Güneş Karadeniz'de batmış, dilerse Allah, yeniden Konya'dan doğar” deyiniz…

 Fi Emanillah…

 Ebuzer AYDIN

“Ey Kalemim! Bir Gün Doğru Bildiklerini Yazmazsan, Kolumla Beraber Kırar Atarım Seni”