dore okulları
Malatya
20 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.50
  • EURO
    34.78
  • ALTIN
    2499.5
  • BIST
    9693.46
  • BTC
    64104.725$

Ordan, burdan, dünkü kurdan...

07 Kasım 2021, Pazar 20:51
Ordan, burdan, dünkü kurdan...






Merhaba değerli Malatyatime okurları. 

Bugün makalemi birkaç saat geç yazmak zorunda kaldım. Gecikmeden dolayı Devlet Su İşleri Şantiye şeflerinden özür dilerim. Özrümü muhatabım olan “okurlarımdan, yayın kurulundan ve Malatyatime yönetiminden dilemem gerekirken neden Devlet su işleri şantiye şeflerinden?” diye sorgulamanız artık anlamsız. Alışmış olduğunuzu varsayarak böyle yaptım. Lütfü Türkkan’ın şehit ailesine küfür ve tekmesinin özrü gibi oldu. Muhatabına yapılmamış olan o özür kabul olacaksa benimki hayda hayda kabul olur.

Makalelerimi yazarken siyasi konulara girmeme sözü vermiştim, kendi kendime. Bu Lütfü olayı siyasi bir olayı aştı. Vatan, millet olayı. Onun için değindim. 

Gelelim makalenin gecikme sebebine. Öyle kahvaltı hazırlama vesaire değil. En karizmatik kahvaltının bende hazırlanışı taş çatlasa 18 dakika. Bunda çayın demlenmesi ve masa donanımı da dahil. Konu farklı. Önce hepinizin bildiğini ama unuttuğunuzu varsaydığım, bazılarının ise ilk defa duyacağı bir hikayeyi anlatayım. Sonra bi şekilde bağlarım.

Birkaç genç doğa yürüyüşüne çıkmışlar. Uzunca bir mesafe yürüdükten sonra bir köy evine denk gelmişler. Karınları da acıkmış. En azından bir ekmek isteyelim diye kapıyı çalmışlar. Evin yaşlı hanımı açmış kapıyı. Gençler:

-“Teyze Biz yolcuyuz. Varsa bir ekmek isteyecektik” Yaşlı kadın:
-“Beyime sorayım” der ve içeri süzülür. Biraz sonra evin beyi kapıya gelir. Gençleri görünce hemen içeri buyur eder. Hanımına seslenir:

-“Tez sofrayı hazırla!” Yaşlı kadın “Hemen bey” deyip mutfağa koşturur. Bey “su” der. Kadıncağız anında koştura koştura suyu getirir. Gençler bu otoritenin bu yaşta bile uygulanabilir olmasına oldukça şaşırmışlar. “Yok artık!” deyip dayanamamışlar ve yaşlı beye sormuşlar:

-“Amca, bu nasıl iş? Teyzem üzerindeki bu otoritenin sırrı nedir?

Bey oturduğu yerden mutfak kapısına bir göz attıktan sonra biraz eğilip, biraz da sesini kısarak cevaplamış gençlerin sorusunu:

“Çocuklar. Bundan uzun yıllar önce bu hanımı karşı köyden gelin alıp getirdik. O zamanlar araba yok. Bir at buldum. Gelini bindirdim. Ben de yularından tutup yürüyerek köye doğru yola çıktık.  Bir müddet yürümüştük ki atın ayağı taşa denk geldi. Hayvan tökezledi. Nerdeyse gelin düşecek. Tuttuk. Ben yuları çekip atın gözüne bakarak elime işaret parmağımı da göstererek ”BİİİR!” diye bağırdım. Yola devam ettik. Yolu henüz yarılamıştık ki, at ikinci kez tökezledi. Tekrar yuları kendime doğru çektim ve ata “İKİİİ!” diye bağırdım. Devam ettik. Köye varmak üzereyken at üçüncü kez tökezledi. Yuları sertçe tutup atın gözlerine bakarak “ÜÜÜÇ!” dedim. Silahı çekip tam alnından vurup indirdim hayvanı. Gelini tuttuk. Ufak tefek toz toprak. Gelin çok şaşırmıştı. Bana dönüp:
-“Ne istedin zavallı hayvandan? Hiç tökezledi diye at vurulur mu?“ diye bağırdı. Gelinin yanına gittim. Gözlerinin içine bakarak, işaret parmağımı göstererek” BİİİİR!” diye bağırdım. O gündür, bu gündür bana “İKİ” dedirtmedi. Olayımızın aslı budur.”




Ben evlenirken at bulamadım. Mecburen araba ile gelin getirdik. Arabanın lastikleri de yeniydi. Bu sebeple “BİİİR!” dedirtecek bir lastik patlaması da olmadı. Yani baştan otoriteyi kuramadık. Bu sebeple makale gecikti. Gençler evlenirken mutlaka at bulun. At önemli. Gelini at sırtında getirmek biraz yorucu olabilir. Ama evliliğinizin tıkır tıkır gitmesini sağlar. 

Sevgili okurlar. Ben makale yazmakla, konu bulmakla uğraşırken kızım Tıp Fakültesini bitirip doktor oldu. Ona da zırt pırt başından geçen enteresan bir olay olup olmadığını sorarım. Her mesleğin bazı olayları, komik yanları olur. Bunları dinlemek ve zamanı geldiğinde okuyucularımla paylaşmak benim için önemlidir. Ama kızım “Hastalarını küçük düşürmek, dile dolamak istemediğinden anlatmaz. Ama sadece o doktor değil ki. Bir sürü doktor arkadaşım var çevremde. Çok enteresan olaylar anlatıyorlar. Önümüzdeki haftalarda bunlara değiniriz. 

Bir arkadaşım Kırmızı ışıkta durduğu anda yanından iki motosikletli ışık hızında ve tek tekerlek üzerinde geçmiş. Arkadaşım ağzı açık olayı izlerken yanına yanaşan 112 ambulansından erkek hemşire camı açmış ve:

''Gördün mü bizim müşterileri... Hey maşallah!'' demiş. İşini seven sağlıkçının hastaya bakışı…



Bir vaka da bir başka doktor hatırasından:

Geçen gece nöbetteyken acile 3 yaşında, para yutmuş bir çocuk getirdiler. Babasına kaç para yuttuğunu sorduk; "1 Lira" dedi.

Yapılan tetkikler sonucunda bir adet 50 Kuruş ve iki adet 25 Kuruş tespit ettik.

 Baba bir şekilde doğruyu söylemiş olduğu için sadece aramızda gülüşerek konuyu kapattık.

Bir hastane odasında bir hanım burun ameliyatından çıkmıştı.  Birazdan kocası elinde çiçeklerle odaya girmiş. Kayın biraderlerinin de odada olduğunu fark edince elindeki çiçekler dalga konusu olmasın diye:

-"Hatun kokla bakayım burnun çalışıyor mu?" demiş. 
*** 
İki arkadaş yolda yürüyorlardı. Belediyenin yeni yaptığı umumi tuvaletin önünden geçerken biri diğerine:

-“Ya ben sıkıştım. Bu yeni tuvalete bi girip geleyim. Bekle iki dakika” demiş. Ve ana kapıdan içeri girmiş. İçerde 2 ayrı kapı: Erkek – Kadın kapıları. Erkek yazan kapıyı açıp girmiş. İçerde 2 ayrı kapı daha: Sağlıklı – Engelli. Sağlıklı yazan kapıdan girmiş. 2 kapı daha: Büyük- Küçük.  Büyük yazan kapıdan girmiş. 2 kapı daha: Alaturka – Alafranga. O, bu derken kendini çıkış kapısında bulmuş. Çıkışta kendisini bekleyen arkadaşı:

-“İhtiyacını karşıladın mı? Nasıldı yeni tuvalet?” diye sormuş. Çıkışta şaşkın bakan adam:

-“Yo hayır. İhtiyacımı gideremedim. Ama sistem mükemmeldi!”

Benim makale de böyle. Boş konular. Ama sistem mükemmel.

Kalın sağlıcakla…