dore okulları
Malatya
19 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.60
  • EURO
    34.80
  • ALTIN
    2498.3
  • BIST
    9440.8
  • BTC
    64682.49$

’’Jetonsuz’’ olan var mı?

22 Eylül 2021, Çarşamba 09:13
"Jetonsuz" olan var mı?
 


- Sadece basın mensupları mı “JETONLA” çalışıyor ?

-Malatya’da hangi milletvekili ve siyasetçi, iş insanlarına “çantacılık” yapıyor?

-Malatya’da tarihi eser kaçakçılığı yapan, yerel siyasetçi kim?

-Bülent Tüfenkci’yi gece saat: 02.00’de kim ne için aradı?

-Vatandaş İhsan Koca’dan neden şikayetçi?

 -“Soner Demirci” diyenler nasıl yolu bulacak?

 -Baro seçimleri nasıl sonuçlanacak?

- Haftanın karikatürlerinde kimler var?


Saygıdeğer okuyucularım; yukarıda okuduğunuz başlığı bir anlığına unutup, şimdi yazacaklarımı, empati kurarak okumanızı istirham ediyorum. Bugünkü yazıma böyle bir başlık ve girişle başladığım için de hepinizden helallik istiyorum.
 
Dünya savaşlarının ilki henüz başlamamış. O dönemde, “İstiklal Marşı Şairi” sıfatını da kartvizitine eklememiş olan Mehmet Âkif Ersoy, bir arkadaşıyla oturmuş, kuru fasulye aşına kaşık sallıyormuş. Bakanlık yetkililerinden biri gelip, Âkif ile arkadaşına selam vermiş. Âkif’in yazılarında o derece ileri gitmemesi gerektiğini nezaket ölçüleri içerisinde söylemek istemiş. Âkif ise büyük bir hiddetle şu sözleri sarf etmiş: “Nazırına (bakanına) söyle; kendilerini düzeltsinler. Bu gidiş devam ettikçe, bizi susturamazlar. Ben fasulye aşı yemeye razı olduktan sonra, kimseden korkmam.”



Şimdi de bu hikayeden çıkarmamız gereken hisseye geçelim. Geçtiğimiz günlerde bir hayli konuşulan bir mesele-bir benzetme vardı. “Jetonla çalışan basın” diye bir şeyler konuşuldu-tartışıldı Malatya’da. İşte o sözleri ilk duyduğum anda aklıma gelen hikaye bu idi. 

Basın mensupları “Jetonla” çalışıyor da; bu sözleri edenler diğerlerini görmez mi? Basit bir memurdan tutun da, en yüksek makama gelmiş amirine, siyasetçisine ve sivil toplum örgütü yöneticisine kadar herkes neyle çalışıyor?
Aldığı reklam ve ilanlarla büyük zorluklara göğüs geren basın mensuplarının, kamu vicdanını temsil ettikleri sorgulanıyor da; her ay düzenli bir şekilde maaşını alan idarecilerimizin, katıldıkları her toplantı için “Huzur hakkı” alan siyasetçilerimiz, ya da bulundukları sivil toplum örgütünün icrasındaki yöneticilerin hamiyetleri neden sorgulanmıyor? Başta söyledim ya; Basın mensuplarının durumuna empatiyle bakmak gerekmez mi? 

Mamafih;

-Herhangi bir basın mensubunun, Malatya’daki bazı siyasetçiler gibi parsel parsel “arsa kapattığına” şahit olmadım.

- Herhangi bir basın mensubunun, bazı milletvekilleri gibi, iş insanlarına “Çantacılık yaptığını” da görmedim.

- Herhangi bir basın mensubunun, bazı yerel siyasetçiler gibi, “Tarihi eser kaçırdığını” da duymadım. 

- Herhangi bir basın mensubunun, büyük makamları işgal eden küçük insanlar gibi, makamını kullanıp; liyakatsizliğin paçalarından aktığı yedi sülalesine “statü kazandırdığını” da işitmedim.

- Herhangi bir basın mensubunun, “Vatan, millet, Sakarya” naralarıyla temsil ettiklerinin siyasi gücünü kullanarak açmış oldukları hukuk bürolarına birer birer “kurum bağladığını” da bilmiyorum.

Hülasa; Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan, eksik söylemiş. Toplumumuzda kim fasulye aşına kanaat edip de, jetonsuz çalışıyor ki? 

Bakalım bu tartışmanın sonu nereye varacak?



ALOOOO. BAŞKAN ORADA MISIN?..

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakanlık yıllarıdır. Bütün il başkanlarını sıkı sıkı tembihleyerek, günün hangi saati olursa olsun, vatandaşın telefonlarına bakılması talimatını vermiştir. Bu konu medyaya da yansımıştır. AK Parti’yi ve CHP’yi savunan iki taksici, gece saat 02:00 sularında bahse tutuşurlar. Bahsin konusu ise, hangi partinin il başkanı, bu saatte telefona cevap verecektir. Önce CHP’li başkan aranır. Telefonun diğer ucunda mekanik bir ses “Aradığınız numaraya şu anda ulaşılamıyor. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz” şeklindedir. 

CHP destekçisi taksicinin yüzü düşmüştür. AK Parti destekçisi şoför ise dönemin AK Parti Malatya İl Başkanı Bülent Tüfenkci’yi  heyecanla aramıştır. Çünkü bahsi kazanmaya en yakın kişi kendisidir. Telefon birkaç defa çaldıktan sonra, “Alo” diye cevap gelir. Tüfenkci, telefona cevap vermiştir. Taksici ise “Başkanım, Başbakanımız’ın sizlere verdiği talimattan sonra, CHP’li arkadaşla bir birasına bahse girdik. Ben sizin telefonunuza cevap vereceğinizi iddia ederken, arkadaş da kendi desteklediği il başkanının telefonuna cevap vereceği iddiasında bulundu.” şeklinde karşılık verir. 

Bu sözler karşısında Bülent Tüfenkci “Önemli bir şey olmasın da, keşke birasına değil de, başka bir şeyine iddiaya girseydiniz” diye cevap verir. 

Gelelim günümüz Malatya İl Başkanı’na... 

AK Parti’nin İl Başkanı, değil, telefonuna gece cevap vermek; yiğitlik iddiasındaki bir muhtarın telefonuna çıkmıyor. Gecenin ikisinde değil gündüz bile cevap vermekten imtina ediyor…



“DEMİRCİ” DİYENLER, “YOLU” BULACAK!

Önümüzdeki günlerde, Malatya Baro başkanlığı seçimi yapılacak. Avukat Soner Demirci ile geçtiğimiz aylarda yaptığımız bir görüşmeyi, bu köşeye şu şekilde yansıtmıştım. Pandemi sebebiyle ertelenen genel kurula sayılı günler kala, yazdığım yazıyı der-hatır ettirmek adına, yeniden sizlerle paylaşıyorum: Malatya Barosu için yapılacak seçime, Avukat Soner Demirci’nin de aday olduğunu duyunca; kendisini ziyaret ederek ne gibi projelerinin olduğunu sordum. Aldığım cevap “Yol yapacağım” şeklinde oldu. Ben de “Yanlış mı anladım acaba? Siz Baro başkanlığına mı, yoksa Malatya Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na mı adaysınız?” diye taaccübümü ifade ettim.

“Yol”dan kastının ne olduğu ve ötesiyle ilgili avukat Soner Demirci'in verdiği cevap:

“Arkadaşlar da “Bana neden aday oldun?” diye soruyorlar. Ben de “Onlara da yol yapmak istediğimi” söylüyorum. Burada belirtmek istediğim şey, yönetimin yolunu yapmak istememizdir. Biz inşallah yönetimin yolunu yapacağız. Kendi kendini yönetebilir bir yapıya kavuşturmaya çalışacağız.”

*

“Sizin de gördüğümüz baroda bazı eksiklikler var. Bu gördüğümüz eksiklikleri tamamlama noktasında, ekibimle birlikte çalışmalar yapıyoruz. Ben 50 yaşındayım. Bir insan 50 yaşına geldiğinde, artık bir yerlere gelmek için çok fazla uğraşmaz.”

*

“Baro Başkanlığı bir yerlere sıçramak için basamak olarak görülür. Aslında öyle değil. Biz avukatız. Mesleğin başında da avukattık. Ömrümüzün yettiği yere kadar da avukatlığımızı yapacağız. Ama bazı arkadaşlarımızın bu girişimleri, bir yerlere gelmek için basamak olarak görülebilir. Biz bunu hedef olarak görüyoruz. Mesleği daha düzgün yapabilmek için bir hedef olarak görüyoruz. Mesleği daha uygulanabilir kılmak için biz baro başkanlığına talibiz.”

*

“Biz kelimesini çok seviyorum. Ben diye bahsetmeyi sevmiyorum. Şu andaki hastalığımız da “ben” lafzından kaynaklanan hastalık. Biz her şeyi ne hikmetse bireysel olarak sahiplenmek, ekip ruhuyla yapılan işleri dahi ben diye ifade etmek gibi bir hastalığa duçar olmuşuz. Bu iyi bir hastalık değil. Yapılar “kurumsal” olduğu nispette başarılı olurlar. Kurumsal bir işleyişiniz varsa, bu Ahmet'e, Mehmet'e göre şekil almaz. Ahmet de olsa Mehmet de olsa artık kurum kendi kendini yönetebilir hale gelir.”

*

“Kim ne yaparsa yapsın, baromuza bazı insanların ve kurumların faydaları dokunabiliyor. Yardım eden kurum ve kuruluşları gölgede bırakarak, kendi ismimizi ön plana atıyoruz. Bu olmamalı ve de etik değil. Bana valilik yardım etmişse, ben valiliği onore edebilmeliyim. Başsavcılık benim işimi görmüşse, onore edebilmeliyim. Belediye başkanlarımız, vekillerimiz; kim baromuza bir çivi çakmışsa, biz onları onore etmeliyiz. Bunu bütün mensuplarımıza açıklayabilmeliyiz. Ama yapılanları kendi çabamız gibi gösterince, kurumları küstürmüş oluyoruz. Bir kurum, bize bir destekte bulununca bunu zorlayıcı bir sebep gibi gösteremeyiz. “Ben bunu yaptım. Sen ise kıymetini bilmedin. Sen kendin yaptın gibi gösterdin” diyebilirler. Bunların hepsi ben lafzına dayanıyor. Dolayısıyla bu destekler kesilir. Ben lafzı yok, biz lafzı var.”


Not: Bazı okuyucularım, Hasbihal’deki konularımızın fazla, yazılarımızın da çok uzun olduğunu söyleyerek haklı olarak şikayette bulunmuşlar. “Söz dinleyen salih olur” düsturuna binaen, eleştirileri dikkate aldığımı belirtmek isterim! 


Selam ve dua ile...

Fiemanillah