Sermayesi Olmayan Gazeteci!..
16 Haziran 2023, Cuma 13:13
-Gazetecinin ilk görevi nedir?
-Aysun Bay Karabulut’u “metheden” yazılar yazan sözde gazeteciler, menfaati bitince ne yaptı?
-“Benim artıklarım”la, “varlıklarını” ifade etmeye çalışan gazeteciler kimler?
-“Sermayesi olmayan gazeteci”nin özellikleri ne?
-İşinin hakkını veremeyenler, dedikoduyla nasıl günü kurtarıyor?
-Hadsize, had bildirmesini de biliriz!..
-MTSO’nun elindeki dükkanlar, ne için bekletiliyor?..
-Malatya gibi bir yerde, “17 bin lira” kira nedir?
-Malatya’da “yardımlarla geçinip evini kiraya verenlere” ne denir?
-Haftanın karikatüründe ne var?
***
Gazetecinin “ilk görev”i, toplumun “doğru bilgi”ye “erişim hakkı”na riayet etmektir.
“İkinci görev”i ise, bu görevi yerine getirirken; “dürüstçe” haber toplama ve yayımlama özgürlüğü ile, “adil yorum” ve “eleştiri hakkı”nı her zaman savunmaktır.
Şahsen, bu iki görevim konusunda “hassas” olduğumu herkes bilir.
Yazılarımı takip edenler bilir ki; “profesyonellik”le birlikte, “nezaketten”, “nezahetten”, “nezafetten” taviz vermeden; yorum, haber ve analizlerimi “yazarım”.
Hatırlanacağı üzere; Turgut Özal Üniversitesi eski rektörü Prof. Dr. Aysun Bay Karabulut’la ilgili yazılarım olmuştu.
Söz konusu haberler sonucunda, Aysun Bay Karabulut ile “mahkemelik” de olmuştuk.
Aysun Bay Karabulut’un etkiye karşıya tepkisinin verdiği bir “reaksiyon”la, beni “mahkemeye vermesi”, “yaygara koparması” ve “ithamlarda bulunması”nı gayet “normal” karşılıyordum.
Çünkü “profesyonel olmak”, bunu gerektirirdi.
Aysun Bay Karabulut, benim ne ilk ne de son mahkemelik olduğum isimdi…
Mahkemelik olduğum “rektörler”, “milletvekilleri”, “valiler”, “belediye başkanları” da var.
Bu insanların Malatya’yla ilişikleri kesildiği anda (görevden ayrıldıkları anda) “haklarında hiçbir haber yapmadım”.
Aysun Bay Karabulut’la ilgili haberleri yaptığım dönemlerde, “Malatya’nın gündemini belirlediği” iddiasında (!) olan bir haber sitesinin gönderdiği ve tahsis ettiği kişiler Turgut Özal Üniversitesi’nde “istihdam” edilmişti.
Bunlar, o zamanlar, Aysun Bay Karabulut’u “metheden” yazılar yazıyorlardı.
“Mizansız”, “muhakemesiz”, “muvazenesiz” ve “yapay” dostluğun(!) düşmanlığı da çok feci olur ya!
Bu gazetecilerin, Aysun Bay Karabulut’a olan dostulukları (!) “menfaate” dayandığı için, bir anda, “düşman” kesildiler.
Ellerinde malzemeleri de yoktu.
“Bunu nasıl yıpratabiliriz?” diyerek, yazdığım yazıların muhteviyatına müracaat etmişlerdi.
Benim haberlerimden “tırtıkladıkları” cümlelerle, Aysun Bay Karabulut’a saldırıyorlardı.
Amiyane bir tabirle, “benim artıklarım”la, “varlıklarını” ifade etmeye çalışıyorlardı.
Aysun Bay Karabulut, ikinci dönem rektör olmadığı, Malatya’yla bürokratik anlamda bir bağı kalmadığı halde, aynı haber sitesi, “sözde haber”lerine devam etti.
Yine sağdan-soldan tırtıkladıkları haberleri yayınladılar.
Bu durumu “sermayesi olmayan gazeteci” olarak izah ediyorum.
Şayet, sermayeleri olsaydı, vatandaşa “etik kurallar” muvacehesinde, “saygılı bir yayın” yaparlardı.
“Özellikle bu hususta yazıyorum” diyorsa biri ve kendini gazeteci olarak da lanse ediyorsa, “Sermayesi olmayan gazeteci” olarak anılır.
Şayet sermayesi olsaydı “Temcit pilavı gibi” ısıtıp ısıtıp milletin önüne koymazlardı.
İŞİNİN HAKKINI VEREMEYENLER, DEDİKODUYLA GÜNÜ KURTARIYOR
“Zenginin malı, züğürdün çenesini yorarmış…” şeklinde bir söz vardır.
Son zamanlarda Malatya’da çokça “dedikodum”un yapıldığını duyar oldum. Rabbim’e şükürler olsun; “Matbaası” ve “yayınları” bulunan bir “ajans” sahibiyim…
Uluslararası, ulusal ve yerel dergiler de hazırlıyorum.
Bu tamamen “arz” ve “talep” meselesi.
Yine şükürler olsun ki, bu işleri çekip çevirebilecek “bilgi”, “birikim” ve “vizyonum” da var.
Durum böyle olunca, dedikodumuzu yapan da çok oluyor.
Gazetecilikteki başarımızı görüp, kıskanan meslektaş(!)larımız, akla hayale gelmeyecek “iddialarla” bizi “karalamaya” çalışıyorlar.
Uzunca bir zaman önce, yaptığımız işi hafife almak adına, garip sözler eden birine denk gelmiştim.
Kendisi “Abi” diye hitap ettiği patronu için “Şöyle anlı - böyle şanlı bir gazeteci…” tarzında sözler sarf etmişti.
Aynı vatandaş “Senin kalemin güzel, konuların güzel, analizlerin de güzel; lakin senin ticaretin var…” gibi bir şeyler de saçmalamıştı.
Allayıp pullayarak anlattığı “Abi”sinin yazılarına o güne kadar denk gelmemiştim.
Denk geldiğimde ise, noktalama işaretlerine ve cümle kurgusuna dahi dikkat edilmemiş, hangi konuyu nereye bağlayacağı belli olmayan, bir dolu kelimenin bir araya getirildiği bir “ucube” görmüştüm.
“Elden ne gelir? Adamın kapasitesi bu kadar” diyerek, o ismi gördüğümde bir daha yazdığı hiçbir şeyi okumadım.
“Abi”sini öven o şahsa, ticaretimle ilgili söylediği sözleri için, “Şükürler olsun. Benim ticaretim var. Ticareti olan adama, ‘Sen geçimini nasıl sağlıyorsun?’ diye sorulması ayıptır. O soru, ticareti olmayan insana sorulur ki; yardıma ihtiyacı varsa, o karşılansın…” şeklinde karşılık vermiştim.
“Rızkımız gökten yağmadığına göre, bu hususu iyi analiz etmemiz gerekir…” diyerek de eklemiştim.
“Düşünme yetisini kaybetmiş” bu tipler, “ağızlarından çıkanı da duyamaz”.
HADSİZE, HAD BİLDİRMESİNİ DE BİLİRİZ!..
Geçenlerde, Malatya’da gazetecilik(!) yaptığını söyleyen birinden “tehdit” aldım.
“Aba altından sopa gösteriyordu…” kendisi.
“Şahsımı bitireceğini, hatta bitirdiğini…” söyleyen bir hadsizdi bu kişi…
Ulusal yayın yapan bir gazetede köşe sahibi olan biriyim.
“Gazeteci olmadığımı…” da iddia etmiş.
Yaptığım ticaretten dolayı, “Beni bitirmeye” ahdetmiş.
Hastalıklı kafasıyla “Malatya’yı haraca bağladığımı…” iddia ediyor.
Ticaretimi diline dolayan bu asalaklara üzülecekleri bir haber daha vereyim: Yaptığım dergi çalışmalarının biri de Rusya’ya yönelik.
Hatta, Rusya Devlet Başkanı Putin’in bir kataloğu var.
O kataloğu da naçizane “ben” hazırlıyorum.
Bundan kat-ı nazar; “Malatya’da patronum yok”.
Ama kimin kime “patronluk” yaptığını, kimin kimi “tetikçilik” yaptırdığını iyi biliyorum.
Şahsımı, tehdit edenlere diyorum ki; “Hodri meydan. Sizi ağzıma hiç almam. Kalemimdeki mürekkebi, sizin için akıtmam. Sizi besleyen patronlarınızın da burnundan, fitil fitil getirmesini iyi bilirim...”
MTSO’NUN ELİNDEKİ DÜKKANLAR, NE İÇİN BEKLETİLİYOR?..
Geçtiğimiz hafta “Pirus Başkan” başlıklı bir yazı kaleme almıştım.
Kıymetli okuyucularımdan biri, “Malatya’nın bunca sorunu varken, Oğuzhan Ata Sadıkoğlu’nu eleştirmenin yeri miydi?” şeklinde bir yorum yapmış.
Okuyucumun yorumundaki “haklılık payı”, oldukça fazla.
Kendisine bu yapıcı eleştirisinden dolayı, teşekkür ediyorum.
O halde, Oğuzhan Ata Sadıkoğlu’nu, haklı olduğumuz bir başka konuda eleştirelim...
Malum olduğu üzere, büyük bir yıkım yaşayan Malatya’da, şu anda ticaret “Yok” denecek kadar az…
İnsanların barınacağı “konut” yok.
Eldekilerin kiraları da “ateş pahası”.
Kiralar almış başını “gitmiş”.
Fabrikalarda çalışacak “eleman” da yok.
Bundan dolayı fabrikasını “taşıma” düşüncesinde olan, iş adamları da var.
Ticaret ve Sanayi Odası, neden bu konuları dert edinmez.
Malatya’nın ticaretiyle ilgili “hangi çalışma”yı yaptıklarını bilen de yok.
Sadece oturduğu yerden ahkam keserek, konumunu muhafaza etmeye çalışıyor.
Bakın bir örnek vereyim: İŞGEM’in yaptırdığı 16 tane dükkandan bahsediliyor.
Ticaret yapacak esnaf dükkan bulamazken, MTSO’nun elinde 16 tane dükkan var.
Pasif bir şekilde bekletiliyor.
Malatya’nın ticaretine katkısı beklenen MTSO’nun bu yaptığına, diyecek bir şey bulamıyorum.
Bundan dolayı direkt olarak Oğuzhan Ata Sadıkoğlu’nu suçlamıyorum.
Bilgi ve donanımı, buna müsade etmiyor olabilir.
Çevresinde, aklı başında olan hiç mi kimse yok?
“Malatya, OHAL bölgesiydi. Malatya Valisi’nin “istihdamı” ve “ticareti” artırmak adına, bu dükkanlara el koyma yetkisi vardı ve bunları alıp esnafa verebilirdi...” diyecek hiçbir danışmanı yok mu?
Böyle bir durumun vaki olmuş olması varsayılsa, Oğuzhan Ata Sadıkoğlu’nun ne hallere düşeceğini düşünebiliyor musunuz?
YARDIMLARLA GEÇİNİP, EVİNİ KİRALAYAN DA VAR!..
Geçtiğimiz günlerde, İstanbul’daki yardımsever bir arkadaşım, birinden bahsetmişti.
Bahsi geçen şahsı, ben de şahsen tanıyorum.
Yaşanan afetler sebebiyle, ailesini de alıp gelmiş İstanbul’a.
Malatya’da evi fazla “hasar” almamış, ancak “endişe”, “evham”, “tereddüt” ve depremin verdiği “psikoloji”yle İstanbul’a göçmüşler.
Hemşerilerimiz de fazla olan evlerini, bu gibi insanlara vermiş.
Maddi ve manevi sürekli destek oldular.
Bahsettiğim şahsın, Malatya’daki evini, “17 bin lira”ya kiraya vermeye çalıştığını öğrendim.
Durumun “vahametini” düşünebiliyor musunuz?
Depremzede olduğunu söyleyip yardımlarla geçinen bir kişi, çadırda veya konteynerde yaşayan depremzedelere, 17 bin lira karşılığında evini kiraya veriyor.
Hemen her yerden yardım aldığı halde, devletin bütün imkanları seferber edilmiş olduğu halde, en küçük bir eksiklikte “Devlet nerede?” diye de “feveran” eden bu ve bunun gibi kişiler, iş kendi “insaflarına” ve “inisiyatiflerine” kaldığı zaman, “fırsatçılığın dibine vuruyor…”.
Malatya gibi bir yerde, 17 bin lira kira nedir?
Vicdansızlık, insafsızlık ve adaletsizliktir!..
Selam ve dua ile
Fiemanillah
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
Malatyalı Musa
16-06-2023 19:18Murat Abi Neden Sadıkoğlu Dükkanları vermiyor biliyomusun 1.Malatyaya Adım atsa görse esnafın halini bu vizyonla belki görürde verir.2. Si Dükkanların içi Depremde yardım gönderen hayırseverlerin mallarını sakladıkları için boşaltamıyor su dolu Kışın dağıtmadığı soba dolu erzak dolu çürümüş meyve dolu Üyeler için gönderilen çadır dolu hal böyle olunca zaten yer yok
Vedat Bergin
16-06-2023 16:52Murat bey, geçtiğimiz günlerde saygın bir meslek dalından bir arkadaşla sohbet ederken şöyle bir iddiada bulundu: Malatya'da evleri az hasarlı olanlar, gündüz çadırlarda kalıyor gece ise evlerine gidiyor. Çadırda verilen imkanlardan faydalanıyor. Menfaatçilerin farklı boyutları da var. Böyle olursa o çadırlar kentte kalkmaz. Bu ve benzeri gündeme getirmekten vazgeçmeyin.
Ayşe Nur Göçmez
16-06-2023 16:45Asgari ücret 8500. Ev kirası 17 bin. Kirada çoğunlukla asgari ücretli kesim oturuyor Buyurun mantık, vicdan, merhamet bunun neresinde?
Emine Çiçek
16-06-2023 16:43Siz doğru olun, bildiğinizden şaşmayın, eğri olan kendini zaten belli ediyor. Çıkarları doğrultusunda gazetecilik yapanlar gün gibi ortada. Hatta o kanallara güven azaldı Üstelik kendi içlerinde de çatlaklar oluşuyor. Kendilerine sormaları gereken soru da belli! Biz nerede hata yapıyoruz diyecekler
Zafer
16-06-2023 16:41Murat bey, kendi evlerini kiraya vereni de gördük. Gelecek olan yardımları kabul etmeyip, benden daha faza ihtiyaç sahibi bulun, diyeni de gördük. Komşularımızdan, akrabalarımızdan öyle şeyler görüyor duyuyor ki kanımız donuyor. Bu konuyu gündeme getirdiğiniz için ayrıca teşekkür ederim.
Vahap
16-06-2023 16:39Allah herkese yardım yapma fırsatı vermiyor. Kimi vicdansızların eline biraz fazla para geçse kim bilir neler olacak. Bu olayın aynısına ben de defalarca şahit oldum. Başka şehirde yardımlarla geçinip evini asgari ücret düzeyinde kira veren insanlar... Bu kadar bencil bir toplum olmamalıyız. Depremden dolayı çevremde ders çıkaran insanlar da çok tabi. Ama ders çıkarmayanları görüp ve duyunca insanlığımızdan utanıyoruz Neden bu kadar fırsatçı olduk? Gerçekten bu insanların psikolojisinin bozuk olduğuna inanıyorum. Yoksa bu davranışların mantıklı bir izahı olabilir mi? Allah iyi insanlarla karşılaştırsın, bencillere ise fırsat vermesin
Serkan
16-06-2023 16:35Karikatürler yine harika. Emeği geçenlerin eline sağlık.
Çınar Aydın
16-06-2023 16:33Yine kalite kokan bir yazı. Malatya'da diğer yazı yazanları şuna benzetiyorum. 3-5 kişi kendi arasında toplanıyor ve Malatya ile ilgili fikirlerini beyan ediyor. Daha sonra o fikirler sanki bütün Malatyalıların fikriymiş gibi ortaya seriliyor. Üstelik gayet basit cümlelerle ve üsluplara dikkat edilmeden... Bu anlamda yazılarınızdaki fark bariz bir şekilde ortada. Yalnız şöyle bir gerçek var. Kimse kimsenin rızkını yiyemez. Bu gerçeği ıskalayanlar oluyor. Kişi ne kadar başarılıysa o kadar yükselir. Rakibi ne kadar başarılıysa o kadar azimle çalışır. Bu gerçeği ıskalamamak lazım. Diğer yandan kibir en kötü huylardan biridir. Bükemediğin eli öpersin Bu kadar net
Yusuf Yılmaz
16-06-2023 16:29Efendim, meyve veren ağaç taşlanır. Geç kalınmış bir yazıydı. Hakkını vermişsiniz. İşinize gösterdiğiniz özen için sizi tebrik ediyorum Malatya gündemini sizinle takip ediyoruz. Üstelik eleştirdiğiniz konular Malatya menfaatine olan konular.
4444
16-06-2023 15:34Herkes yaptığı iş kadardır...Yazılarınız ufuk açıyor..
Zeliha
16-06-2023 15:33Sanayiye bak ticarete bak..Malatya çok şeyi kaybetti...
Duran
16-06-2023 15:32Yanu Malatya ya ticaret sanayi konusunda Sadıkoğlu ne kattı??turgut özal universitesine karabulut ne kattı???durum ortada yahuuuu...
Battal
16-06-2023 15:27İsteyen istediğini söylesin Murat Çetin in liyakatı yeter...malatya ya katma degersiniz..hatta bir insan hazinesisiniz...Allah yolunuzu açık etsin..
Tamer
16-06-2023 15:10Murat Bey, işleminiz gereken bir konudan bahsetmek istiyorum. Çünkü bu konudaki yaklaşımınızı merak ediyorum.Bildiğiniz üzere Malatya'da ağır hasarlıdan, az hasarlıya donen evler var. İnsanlar nasıl olsa yıkılacak diye evleri hor kullandılar, içindeki eşyaları sattılar, sökerken özen göstermediler. Binalar şuan bomba yemiş gibi. Bir de üstüne az hasara dönünce ellerinde kaldı. Dairesi bir kez dahi olsun ağır hasar almış olanlara da hak sahipligi verilmesi lazım. Çünkü o insanlar şuan o evlere girmek istemiyor. Çok mağdurlar...