Var Gibi Görünen Yoklar Kulübü!
06 Ekim 2025, Pazartesi 10:16
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz salonda etrafına baktı…
Ve sordu:
“Malatya Valisi nerede?”
O an, aslında bir şehrin fotoğrafı çekildi.
O fotoğrafta vali yoktu, büyükşehir başkanı yoktu, merkez ilçe belediye başkanları yoktu, rektörler yoktu.
Sadece iki milletvekili vardı: Bülent Tüfenkci ve Abdurrahman Babacan.
Gerisi? Boş sandalye, soğuk protokol, eksik temsil.
Sonra ne oldu biliyor musunuz?
Üç gün geçti.
Aynı isimler, ellerinde dosyalarla Cevdet Yılmaz’ın makamına gittiler.
“Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, Malatya’nın talepleri var” dediler.
Cevdet Bey o an ne düşünmüştür dersiniz?
“Malatya’nın talebi çok ama temsili yok.”
Bir şehir, Ankara’ya dosyayla değil duruşla anlatılır.
O gün salonda olacaktın.
Protokol çağrıldığında orada dikilecektin.
Sonra eline dosya alıp gitmeyecektin.
Devletin hafızası unutmuyor çünkü:
“Yokken gelenin, geldiği zaman da hükmü yoktur.”
Ve elbette…
İnanç Siraç Kara Ölmeztoprak da yoktu.
İlk toplantıda da yoktu, ikinci heyette de yoktu.
Sanki “devletin vekili” değil, “tatilin vekili.”
Oysa milletin vekili dediğin, milletin davetinde olur.
Gölge etmez, koltuk arkasına saklanmaz.
Bir şehrin vekili, o şehrin gözünün baktığı yerde durur.
Cevdet Yılmaz’ın sorduğu o soru aslında bir testti:
“Malatya’nın protokolü nerede?”
Cevap basit:
Bir kısmı salonda yoktu, bir kısmı sahnede yoktu,
geri kalanı da hâlâ neyi temsil ettiğini bilmiyordu.
O gün Malatya konuşmadı…
MİAD konuşturdu.
Çünkü siyasetin sustuğu yerde, iş dünyası Malatya’nın dilini açtı.
“CEVDET BEY” DİYE YAZILIR, DEVLET KÜÇÜLÜR
Hasbihal edelim…
Bir tweet düştü.
Küçücük bir kelime.
Koca bir makam.
“Cevdet Bey…”
Cumhurbaşkanı Yardımcısı’na “Bey” diye hitap eden bir basın bürosu…
Devlet dili, etiket diline kurban.
Protokol, PR metnine çevrilmiş.
Ciddiyet, beğeni sayısına rehin.
Soruyorum: “Cevdet Bey denilir mi ya?”
Denilmez.
Çünkü devlet “Bey” değildir; makamdır.
Çünkü hitap, kişiye değil; devlete yapılır.
Çünkü bir şehir, dilinden tanınır; saygısından tartılır.
Basın bürosu sanıyor ki işinin adı “içerik üretmek”.
Hayır.
İşinizin adı temsil.
Metniniz afiş değil; devlet terbiyesi.
Tweet’iniz bülten değil; şehrin vakar defteri.
“Sn. Cevdet Bey”…
Nezaket var, hiyerarşi yok.
Kibarlık var, ciddiyet yok.
Güleryüz var, devlet yok.
Bir kelime düşer, bir makam küçülür.
Bir unvan atlanır, bir şehir eksilir.
Bir tweet atılır, itibar yıkılır.
“Bizim çocuklar yazmış” diyemezsiniz.
Çünkü hesabın altında sizin adınız var.
Çünkü imza sizin.
Koltuk sizin.
Mesuliyet sizin.
Basın bürosu, reklam ajansı değildir.
Belediye hesabı, magazin panosu değildir.
Devletin dili, arkadaş meclisi değildir.
Kural basittir:
Makamlar adlarıyla anılır, şahıslar saygıyla.
“Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Cevdet Yılmaz” dersin,
devletin kapısını çalarsın.
“Cevdet Bey” dersen,
sohbet odasına dalarsın.
Bir daha yazayım da ajandaya geçsin:
Protokol yazı puntosu değil; terbiyenin mimarisidir.
Harf küçülürse, devlet küçülür.
Hitap düşerse, şehir düşer.
Ne yapılır?
Metin iki onaydan geçer.
Unvan kontrol edilir.
Fotoğrafın altı düzeltilir.
Devlet dili, öğrenilir.
Yoksa?
Tweet atarsınız, tarih yakarsınız.
“Cevdet Bey” dersiniz, Malatya küçülür.
Bir gün bakarsınız…
Makam yerinde durur,
saygı yerinde durmaz.
GAZZE KURTULMAZ, POPÜLİZM YAŞAR
Malatya’da önceki gün Kültür Festivali başladı.
Kimine göre eğlence…
Kimine göre günah.
Ama bana göre, yine fırsat.
Yine popülizmin bayramı.
Sahne kurulmadan, afiş asılmadan, ilk sesi yükselten belli:
Prof. Dr. Abdurrahman Ateş.
Gazze için lanet yağdırıyor, festival için fetva kesiyor.
Oysa mesele Gazze değil hocam…
Mesele gündemde kalmak.
Mesele varlığını hissettirmek.
Bir taşla hem vicdanını okşamak, hem manşete girmek.
Gazze’ye ağlayanlar, Malatya’da suyu kesilmiş halkı görmüyor.
Gazze’ye dua edenler, çadırda yatan yetimlere bakmıyor.
Gazze’ye slogan atanlar, kendi sokağındaki yoksulu duymuyor.
Ama kolaydır tabii, mikrofonun başında cihatçılık oynamak.
Zor olan; yangına su taşımak, taşın altına el koymak.
Gazze diplomasiyle kurtulur hocam…
Ya da savaşla.
Ama lanet mitingleriyle değil.
Kudüs nutuklarıyla hiç değil.
65 İslam ülkesinin ortasında bir avuç Yahudi ateş yakıyorsa,
Bu bizim ayıbımızdır.
Ama o ayıbın üstünü örtenler, “direniş edebiyatı”yla geçiniyor.
Senin derdin Gazze değil hocam…
Senin derdin görünür olmak.
Ekranda yer kapmak.
Ve her cümlenin sonunda “ben de buradayım” diyebilmek.
Gazze kurtulmaz, popülizm yaşar.
Çünkü biz her seferinde doğruyu değil, gündemi seçiyoruz.
FOTOĞRAF GÜZEL, ŞEHİR ÇİRKİN
Malatya’da siyaset artık hizmetle değil, paylaşımla ölçülüyor.
Her gün aynı kareler, aynı açılar, aynı tebessümler.
Bir farkla: Şehrin yüzü her geçen gün biraz daha soluk.
Topsöğüt.
Hatunsuyu.
Porga.
Organize Sanayi’de bir fabrika.
Bir de Malatya Büyükşehir Belediyesi’nin hemen yanındaki meşhur konteyner çarşı.
Sanki Malatya, bu beş noktadan ibaret.
Sanki şehir, bu beş kareye sığmış gibi.
Ama bir bilseniz…
Büyükşehir’in burnunun dibinde bir çarşı var.
Tuvaleti var, ışığı var, tabelası bile parlak.
Ama 200 metre aşağıda bir çarşı daha var.
Orada tuvalet yok!
Esnaf, abdest için camiye koşuyor,
çay için umutlanıyor,
müşteri için dua ediyor.
Ve hiçbir siyasetçi oraya giremiyor.
Niye mi?
Çünkü orası fotoğraf verilecek yer değil, vicdan tutulacak yer.
Şehrin yöneticileri için Malatya,
artık beş karelik bir albümden ibaret.
Bir gün Hatunsuyu’nda poz,
ertesi gün Topsöğüt’te çay,
sonra Porga’da el sıkma…
Ve her defasında aynı cümle:
“Esnafımızın yanındayız.”
Ama o esnaf, aynı masada değil.
Aynı sofrada değil.
Aynı dünyada değil.
Malatya, konteynerin gölgesinde yaşıyor.
Siyasetçiler o gölgede serinliyor.
Şehir, yıkıntıdan çok ikiyüzlülükle boğuluyor.
Ve kimse farkında değil.
Çünkü o 200 metrelik mesafe,
artık sadece iki çarşıyı değil…
devletle halkı da ayırıyor.
Malatya’da artık siyaset, tuvaleti olan çarşının fotoğrafını paylaşıyor;
tuvaleti olmayanın sesini duymuyor.
BİR ÇADIR, BİR ŞEHİR, BİR UTANÇ
Geçen hafta yazmıştım…
“Bir mail, bir çadır, bir vicdan” demiştim.
Hâlâ aynı çadırdayız.
Aynı kadınla, aynı sessizlikte, aynı utançta.
Adres: Malatya / Gözene Mahallesi.
Yaş: 70.
Ev: Yok.
Konteyner: Yok.
Umut: O da yok.
Depremin üstünden iki yıl geçti.
Ama Gözene’de bir kadın hâlâ naylonun altında yaşıyor.
Yağmurda sızlanıyor, rüzgârda üşüyor;
Malatya’nın orta yerinde insanlık donuyor.
Kâğıt üzerinde her şey tamam:
Devletin kayıtlarında “yardım ulaştırılmış”…
Belediyenin dosyasında “takipte”…
Milletvekilinin ajandasında “öncelikli”…
Sahada ne var? Bir çadır.
Ve bir ömür.
Şehrin farklı yerlerinde atıl konteynerler var.
Depolarda bekleyenler var, bahçelere “yazlık” diye çekilenler var,
kurumların köşesinde kaderine terk edilenler var.
Gözene’de yok.
Gözene’ye gelince yok.
Yetkiliye soruyorsun: “Niye verilmedi?”
Cevap: “Oğluna verdik.”
Sanki bu şehir, aile başına değil, metrekare başına vicdan dağıtıyor.
“Bir konteynerde altı kişi idare etsin.”
Sardalya kutusu mantığı…
İnsan onuru, mahzun.
Malatya’nın merkezinde pankartlar: “Yeniden Diriliş.”
Gözene’nin kenarında gerçek: Çadırda Direniliş.
Bir yanda açılış kurdeleleri,
öbür yanda naylon kapı fermuarı.
İşin en acısı şu:
Bu mesele bir talimat meselesi.
İki cümlelik irade, bir vinç, yarım saatlik kurulum…
Hepsi bu.
Ama irade yok, vinç yok, kurulum yok.
Vicdan yok.
Bir şehir düşünün…
En çok bağıranın işi görülüyor,
en sessizin sesi çadırda boğuluyor.
Gözene’de 70 yaşındaki bir kadın,
iki kış değil, onurun kışını yaşıyor.
Konteyner var; Gözene’ye yok.
Sistem var; insana yok.
Söz var; icra yok.
Depremin enkazı kalktı belki…
Ama Malatya’nın vicdan enkazı hâlâ Gözene’de,
bir çadırın içinde duruyor.
Kalem Hakkı: Mahalle Var, Akıl Yok
Gençler zirvedeki insanları idol eder. O yüzden zirveye kimi koyduğun önemlidir.
Malatya’da ise öyle mahalle isimleri var ki, insan okudukça utanıyor.
Bir mahalleye Sezai Yılmaz adını versen ne olur?
Dünyada karaciğer naklinde ikinci, Avrupa’da birinci olmuş bir bilim insanı.
Ama yok…
Biz hâlâ saçma isimlerle, anlamsız tabelalarla övünüyoruz.
Yani bu kadarını da mı ben söyleyeceğim?
Sezai Yılmaz’a mahalle adı vermeyen şehir, zaten organ naklini değil, akıl naklini bekliyordur.
LAF EBESİ: “Gölgeden Korkan”
Bir karede iki siyasetçi.
Biri yılların tecrübesi, diğeri vitrinin yenisi.
Normalde yeninin eskiden öğrenmesi gerek,
Ama o, öğrenmeyi değil, öne geçmeyi seçmiş.
Tecrübeyi hoca değil, rakip sanıyor.
Adını anmıyor, varlığını tanımıyor.
Oysa siyaset ustasından korkana değil,
Onun dizinin dibinde yer tutana kazandırır.
Ama ne yazık…
Bazıları gölgesinden bile korkacak kadar ışığa uzak.
FİSKOS MASASI
Malatya’da bu hafta fısıltılar daha da derin… Ticaret odasından siyasete, festivalden asayişe kadar herkes bir başkasını konuşuyor!
– TSO Başkanı CHP Listesinde mi?
Malatya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Oğuzhan Atasadıkoğlu’nun, CHP’de ikinci sıra milletvekili adayı olacağı konuşuluyor. “Siyaset sahnesine çıkarsa, iş dünyası ne der?” sorusu kulislerde dolaşıyor.
– Basri İlhan TSO Koltuğuna Hazırlanıyor!
TSO Başkan Yardımcısı Basri İlhan’ın, başkanlık için kolları sıvadığı fısıldanıyor. “Selefinin izinde ama tarzı farklı olacak” diyenler var. Oda seçimleri bu gidişle siyaset arenasına dönecek gibi.
– Festival Esnafa Bereket Getirdi!
Malatya Kültür Festivali esnafa ilaç gibi gelmiş. Satışlarda ciddi artış, işlerde bereket yaşanmış. “Uzun süredir ilk kez yüzümüz güldü” diyen esnaf, gelecek yıl da aynı heyecanı bekliyor.
– Uyuşturucu Alarmı Çalıyor!
Şehirde uyuşturucu kullanımı ve satışı endişe verici boyutlara ulaşmış. Halk tedirgin, yetkililer sessiz… “Bu sessizlik, asıl tehlike” diyenler çoğalıyor.
– Abdulvahap Göçer’in Adresi Değişiyor mu?
Yazıhan Belediye Başkanı Abdulvahap Göçer’in AK Partililerle yoğun temas hâlinde olduğu konuşuluyor. “Rozet değişirse, denge de değişir” diyenlerin sesi yükseliyor.
Fiskos Masası yine fısıldadı…
Çünkü Malatya’da en çok konuşulanlar, resmî açıklamalarda değil, kulis aralarında yankılanıyor.
Selam ve dua ile
Fî-emanillah
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
Gölgesi olmayan Sami Er!!
06-10-2025 12:51Selahattin Gürkan ın eseri yüzüncü yıl parkı ve Kültür Yolu Festivali ..Sami o kadar iş bilmeyen bir başkan ki Gürkan ın eserleri altında eziliyor..Malatya belediyecilikte yerlerde sürünüyor..Hizmet üretemeyen Sami Er anca geçmişi suçlasın kişileri suçlasın..Ortada proje yok eser yok..Sami Er sen yoksun!!
Adem
06-10-2025 12:18Abdurrahman Ateş Hoca ümmetin derdi ile dertlenmiş muhteşem bir hoca. Sesini de her yerde yükselten birisi. Korkusu yok, beklentisi yok. Tek derdi ümmeti Muhammed olan bir hocamız. Haksızlık yapmışsınız.Sami Başkanın twiti çok münasebetsiz olmuş. Çadır da yaşayan teyzeye Allah yardım etsin, konteynerler sağda solda çürümeye borakıldı. Bir tane verilmez o kadına. Çünkü garip gureba. Malatya Öznur Çalıktan sonra temsiliyetini kaybetti. Bunun müsebbibi de bir yerde Öznur Hanımın kendisi. Çünkü herkesi sahneden sildi, bütün rakiplerinin veya rakip olma ihtimali olanların önünü kesti.
Yavuz Aydın
06-10-2025 11:24Siyasetçinin biri diğerinin adını bile anmıyor. Sanki tecrübe düşman. İnanç Vekilin çok yol kat etmesi şart
Rabia Tekin
06-10-2025 11:23Gazze için miting yapan, Malatya’da çadırda yaşayanı görmüyorsa o dua eksiktir
Dilşad
06-10-2025 11:23Malatya’da konteynerler yazlığa çekilirken bir kadına çadır bile çok görülmüş Çok üzücü Lütfen bu konunun peşini bırakmayın sayın yazar
Komedi
06-10-2025 11:23Tweet bir şehri değil, influencer’ı temsil eder gibi yazılmış. Yazık
Burcu
06-10-2025 11:22O nasıl hitap? Orası devlet kurumu, arkadaş grubu değil
Zeynep L.
06-10-2025 11:22Şehir yönetimi fotoğrafla kuşatılmış, halkın derdi ise yalnız bırakılmış
Vahap Yılmaz
06-10-2025 11:21Dünyanın hiçbir ülkesinde Gazze üzerinden PR çalışması yapan başka bir ülke yok diye düşünüyorum. Gazze sayesinde bitmiş olan şöhretlerini yeniden parlatmak isteyenler karşısında kelimeler yetersiz kalıyor. Gazze aktivistleri diye adlandırılan insanların yaptıklarını üzülerek izliyorum. Sanki savaşı bitirdiler. Bu kadar da terbiyesizlik olmaz. Kendi PR çalışmalarını yapmaktan geri kalmıyorlar. Bu konudaki yazınızı gururla okudum. Çok teşekkür ederiz.
Ramazan
06-10-2025 11:18Murat Bey, sizi tebrik ederim. Malatya'nın sorunlarına o kadar hakimsiniz ki, keşke yöneticilerin yerinde siz olsaydınız. Gerçekleri görmek bu kadar zor olmamalı.
Serhat
06-10-2025 11:12Yazı çok acı ama gerçeklerle dolu. Üstelik yöneticiler at gözlükleri ile sahnede
Nilüfer
06-10-2025 11:11Cevdet Yılmaz’ın salonda vali araması çok manidar. Varlık göstereceğin an orasıydı. Şehir adına utanıyorum