dore okulları
Malatya
23 Nisan, 2024, Salı
  • DOLAR
    32.56
  • EURO
    34.87
  • ALTIN
    2428.6
  • BIST
    9645.02
  • BTC
    66450.41$

Yanlış tedavi öldürüyor koronavirüs değil!...

04 Mayıs 2020, Pazartesi 06:49

 

 SESLİ MAKALE 

 

10 milyon kişiye bulaştığında toplam ağırlığı beş gram olacak olan koronavirüsün bugün dünyadaki ağırlığı daha bir buçuk gramdır.

Aylardır tüm dünya korona tehdidi altındayken, Türkiye'de 11 Mart 2020 tarihinde ilk korona vakası görüldü!. Hala teşhisi konulmamış, dünya sağlık örgütü denilen sahtekarların sesinin duyulmadığı, niteliği ile ilgili açıklama yapılmadığı, ne zaman ve kimin ilacına onay verecekleri belli olmayan bir virüs ile uğraşıyor dünya!.

Uğraştığımız doğru, ama kimler uğraştırıyor!? Neden uğraştırıyor!? Bu işin arkasında kimler var!? Sonunda kimlerin karlı çıkacağı ise bir muamma!.

İnanan insanlar, Allah sonumuzu hayreylesin demekten başka bir şey söylemiyor. Bir şeyler yapan varsa da, dünyadaki Kapitalist Siyonistler ağızlarını kapattırıp seslerini bile duyurmuyorlardır!.

 İnancını taşıdığımız İslam dininin peygamberi ise;

“Yeryüzüne indirilen her hastalık ile birlikte şifası da indirilmiştir” buyurmaktadır. Böyle iman etmişiz. Ama görünen o ki, bazı hastalıkların arkasında Siyonist Kapitalistler öyle tezgahlar kurmuşlar ki, hayatımız onların en büyük rant kaynağı olmuştur.

Yıllardır ilacı bulunamayan kanser için yapılan tedavi, dünyanın en pahalı tedavisidir. Aslında hastalığı iyileştirme özelliği olmayan, ancak hastanın ömrünü, daha doğrusu hastalığın ömrünü biraz daha uzatıp biraz daha ilaç sattıran bir tedavi şeklidir. Çünkü hasta ölümü bekledikçe kullanılacak ilaçlarla birilerinin kasası dolacaktır.

 İlk korona vakasının ülkemizde tespit edildiği günden beri görüyoruz ki, sadece Türkiye'yi değil, bütün dünya ülkelerini medya yönetiyor. Tüm idarecilerin, başkanların, parlamentoların, hükümetlerin hiçbir dahli kalmamıştır. Hepsi bypass edilmiş durumda. Adeta koltuklarını kaybedecek korkusuyla basın ne derse onu uygulayarak makamları korumaya çalışıyorlar sanki!. Halk ölümün tedirginliğini yaşarken, nice idareciler koltuklarının tedirginliğini yaşamaktadır belki!. Ne yaparlarsa yapsınlar, mutlaka başka bir kesimin hedefinde olacaklardır!.

İşte Sağlık Bakanlığımız!... Dünyanın en başarılı hizmetini verirken, dünya övgüyle bizden bahsederken, halkın çoğu kem küm etmeye devam ediyor!.

 İktidar, halkı tedbirlerle sıkmazsa, medya her ölümden iktidarı sorumlu tutacaktır!. Uygulanan, daha doğrusu uygulatılan tedbirler ise, milleti ekonomik felakete götürdüğü apaçıktır. Halk evdekini ve eldekini bitirince ne yapacak!? Aç kalan, ne korona ne de ölümü dinlemeyip sokaklara çıktığında iktidarlar, asıl korkuyu o zaman yaşayacaklardır. Bu durum bütün ülkeler için geçerlidir, sadece bize has bir şey değildir.

En karlı iktidar ise, süreci en iyi idare eden, bu krizi kerizlerle geçirendir!.

 Hastalıkta sorunu doğru tespit edemediğiniz zaman teşhisi doğru koyamazsınız. Teşhis yanlış konulduğu zaman ise, bu sefer tedavi öldürür. Bu makalemi kaleme alırken bu inançla, teşhisin doğru konulmadığı ve tedavinin yanlış yapıldığı kanaatiyle yazıyorum.

 Yetkili mercilerimiz kimlerin bu virüsün ilacını bulmasını bekliyorlar bilemiyorum ama, hastane yapmakla, cihaz üretmekle, maske dikmekle bu hastalık bitmiyor. Bunlar sadece tedbirlerdir. Ama bu hastalığın doğru teşhisi, sonra da ilaç ve tedavisi gerekir!. Kanaatimce nice bilim adamları kısa süre içerisinde bunun ilacını da, aşısını da bulmuşlardır ama şunu söylüyorlardır;

“Biz canımızı yolda bulmadık!.”

 Sizce bu ülke, 45 gün içerisinde iki tane biner yataklı sahra hastanesi yapıp da, dünyaya tıbbi malzeme verir de, bu hastalığın ilacını yapamaz mı!?

Bilim Kurulunun işi, sadece siyasilere halka tedbir direktifleri verdirmek mi!?.

Sağlık Bakanının işi, her akşam vaka ve ölü sayısını vermek mi!?

Televizyonların işi, Cumhurbaşkanlığının şu ülkeye bu kadar, bu ülkeye şu kadar tıbbi yardım sağladık haberlerini yapmak mıdır?

Hala birileri çıkıp bu bir veba mı, yoksa laboratuar ürünü mü diyemedi!?. Avrupa'nın bir çok ülkesinde 5G direkleri yakılırken, Amerika Çin'i suçlarken, Çin sessizliğini bozmazken kim ne yapıyor acaba diye benden başka düşünen kimse mi yok sanıyorsunuz!?.

 Şimdi sıkı durun!

Size Koronanın teşhis ve tedavisini, gerçek bilim adamlarından kurulu bir merkezin verileriyle vereceğim. Umulur ki Sağlık Bakanlığı da kale alır, diyaloga geçer!. İki günde uygulayıp kendi hastaları üzerinde deneyerek gerçekleri görür, ölümleri durdururlar!. Kim bilir, belki de nasıl yanlış tedavilerle bu kadar insanın ölümüne sebep olmuşuz diyerek vicdan azabı da duyarlar!.

 Sudan'ın başkenti Hartum'da 1992 - 96 yılları arasında Amerika, İsveç, İtalya, İsviçre, Almanya, Hindistan ve Taylan'dan hammaddeleri temin ederek ilaç yapan ve 12 Temmuz 1997 de resmi açılışını yapan “Şifa İlaç Fabrikası” dünyanın gözde ilaç fabrikaları arasındaydı. Toplam bilim adamı, teknisyen vs çalışan 300 kişiydi. Bill CLINTON başkanlığındaki Amerika 1998 yılında on binlerce Sudanlının ölümüne sebep olduğu, ülkeyi kan gölüne çevirdiği bu tarihte bu fabrikayı da füzelerle vurdu. Sonra da “Şifa Araştırma Merkezinde” çalışan bilim adamalarını Amerika'ya götürdü. O gün Amerika'ya gitmeyi ret eden bir grup bilim adamı ise Sudan'da “Kuzey Araştırma Merkezi”ni kurdu.

 Bu Bilim Merkezinin müdürü 1 Mayıs günü korona ile ilgili bir açıklama yaptı. İşte o bilim merkezinin yaptığı açıklama metninin aynen tercümesini yapıyorum:

 Bir hastalığın teşhisi, tedavinin % 99'udur. Tedavinin geriye kalan %1 ise ilaçladır. Koronavirüsün karaciğeri etkilediği ve bu nedenle de tıbbi solunum cihazlarına ihtiyaç duyulduğu tamamen yanlış ve bilime aykırıdır. Bu cehalettir, bilimsel olmayan bir tespittir. Mal ve zaman kaybından ibarettir. Ayrıca koronovirüse yakalanmış hastalar hakkında da bu bir suçtur.

 Koronavirüs, kandaki hemoglobin, yani kırmızı kan hücrelerini hedefler. Kırmızı kan hücreleri akciğerden kalbe oksijen taşır. Karbondioksiti de vücuttan atmak üzere akciğere yine oksijenle değiştirmek üzere taşır. Koronavirüs ise sadece kırmızı kan hücrelerine bulaştığından, yeterli oksijenin ulaşmasını, dolayısıyla da karbondioksitin de çıkışını engeller. 

 Virüsle enfekte olan, akciğerlerden oksijen alamayan ve akciğerlerden karbondioksitten kurtulamayanın hemoglobin ve kırmızı kan hücrelerinin performansında zayıflama olur. Bu durumda kırmızı kan hücrelerini tedavi etmek yerine, suni teneffüs cihazlarıyla akciğere oksijen vermek büyük bir cehalettir. Kan hücrelerinin oksijeni alıp karbondioksiti veremedikleri bu durumda, akciğere oksijen vermenin hiçbir faydası yoktur. Burada yapılması gereken kırmızı kan hücrelerinin tedavisidir, akciğere oksijen vermek değildir.

 Kırmızı kan hücrelerinin kalbe oksijen taşıyamaması ve karbondioksiti dışarıya verememesi sonucunda nefes darlığı gibi başka yan etkiler de oluşur. Bu durum, bazılarının zannettiği gibi akciğerin bu hastalığa yakalandığı manasına gelmez. Bunun neticesinde de hasta, kendisini güçsüz ve yorgun hisseder. Sonra mide bulantısı olur ama kusamaz, ishal olur. Daha sonra hücrelerde yeterli miktarda oksijen olmadığından ve kandaki karbondioksit miktarının fazlalığı sonucu yüksek ateş olur. Vücuttaki karbondioksit miktarının fazlalığı, buna mukabil oksijenin azlığı ise, koronavirüslü hastanın ölümüne sebebiyet verir.

 Koronavirüsün ilacı ise;

Bu teşhisi koyduktan sonra Koronavirüsün ilacı, kırmızı kan hücreleri ve bu hücrelerin virüsten temizlenmesidir. Kan hücreleri virüsten temizlenip eskisi gibi çalıştığında mesele kalmayacaktır. Hastaya, hemoglobini ve kırmızı kan hücrelerini güçlendirici ilaç verip düzgün çalışmalarını sağlamak, koronavirüsün ilacıdır. Ne akciğer iltihabı, ne de suni teneffüs cihazına da ihtiyaç yoktur.

 Klorokin veya Hidroksiklorokin ile buna ek olarak hemoglobin ilaçları, koronavirüs hastalarına verilecek ilaçlardır. Klorokin sıtmanın ilacıdır. Kırmızı kan hücreleri ilacı olarak kullanılır. Ancak hastaya hemoglobin ilaçları da verilmelidir. Covid 19 virüsünün enfeksiyona neden olduğu zatürree veya ateş ile ilgisi olduğunu düşünenler cahil ve büyük bir yanılgı içerisindeler. Diyabet hastalarını, kronik hastalığı olanları, hamile kadınları, yaşlıları anemisi olan insanları etkilediğini iddia etmek büyük bir hatadır. Çünkü bu hastalar, hemoglobin veya kırmızı kan hücreleri ile ilgili problemleri olan insanlardır. Bunun nedeni ise, demir eksikliğidir.

 Buna göre;

Koronanın asıl tedavi şekli, hemoglobin ve kan hücrelerini tedavi etmektir, pulmoner inflomasyon değildir. Bildiğiniz gibi hemoglobin ilacı basit ve her yerde bulunur. Hastaya folikasit ve demir ilaçlarını vermektir. Hasta koronalı olduğundan hücrelerin aktivitelerini düzeltmek için Klorokin dozları uygulanmalıdır.

 Kuzey Araştırma Merkezi Virüs Araştırma Merkezi Başkanı da, Çin ve Amerika Birleşik Devletlerine karşı acımasız bir kampanya başlatıp, Çin'i ve Amerika'yı dünyadan bilgi gizlemekle suçladı. Ayrıca Sudan Hükümetini ve Arap ülkelerinin anlamsız ve para tuzağı olan solunum cihazlarının peşinden sürüklememeye çağırdı. Düzenli hemoglobin ilaçlarının yanı sıra, Klorokin ve Hidroksiklorokin sağlamalarını talep etti.

 Bu açıklamalardan sonra Kuzey Araştırma Merkezi, yanlış tedavi üzerine hayatını kaybedenlerin anısına bu bilim merkezini 10 günlüğüne kapatarak yas ilan ettiler ve Amerika ile Çin'e bilgileri gizledikleri için dava açma çağrısında bulundular.

 Ne yazık ki dünya korona ile mücadele halindeyken, bizim medyamıza bu bilim kurulunun açıklamalarından tek bir satır bile yansımadı. Çünkü bu medya, insanımızı ruh hastası yaptı.  Ismarlama haber yapan, tarafsızlığını yitirmiş, kalitesiz cahiller topluluğuna dönüşmüş bir medyadır…

Önce insanları içeriye tıktılar. Sonra da 24 saat korona ha korona diyerek gece gündüz program yaptılar!. Akşam olunca da son dakika haberleriyle ölü sayılarını verdiler!.

Bu nasıl bir haldir ki devlet 24 saat yapılan bu ölüm ve korku yayınlarını durdurmuyor!?.

Bu işi Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu üstlenmişse, bu televizyonlarda ne olduğu belirsiz, her konuda anıran zerzevatları neden susturmazlar!?.

İnsanları bu korkuyla öldürdüklerini bilmiyorlar mı!?

Yaşlılara zulüm yaptıklarını ve çocuklarımızın çocukluğunu çaldıklarının farkında değiller mı!?

Kim bunlar!? Ne yapmak istiyorlar!? Nihai amaçları nedir!?...

 Uzun zamandır bu konuyla ile ilgili dünyada çıkan açıklamaları takip ediyorum. Akla ve mantığa, bilime ve ilime en yakın olan, kalbimin ortasına cuk diye oturan, bu merkezin verdiği bilgiler oldu. Hekim değilim, zira Koronavirüs bir grip hastalığıdır. Grip ailesinin en az zararlı, en az öldüren, en merhametli ve en adil olan virüsü Covid-19'dur. Ama gel gör ki hangi hesapladır bilinmez, herkesi içeriye tıkıp dünyayı hayalete çevirenler acaba dışarıda ne işler çeviriyorlardır demekten kendimi alamıyorum!.

 Herkesi aklıselim ile ilime ve bilime davet ederken, özellikle Sağlık Bakanımızı bu konuyla ilgilenmeye davet ediyor, Sayın Cumhurbaşkanımızın Davos'taki “Van minut” damarıyla, bütün bunlara da bir “van minut” çekmesini umut ediyorum…

 Fi Emanillah…

 Ebuzer AYDIN

“Ey Kalemim! Bir Gün Doğru Bildiklerini Yazmazsan, Kolumla Beraber Kırar Atarım Seni”