dore okulları
Malatya
19 Mart, 2024, Salı
  • DOLAR
    32.34
  • EURO
    35.21
  • ALTIN
    2247.2
  • BIST
    8718.11
  • BTC
    66208.58$

Akçadağ Köy Enstitüsü!.. 6 Şubat depreminin ardından!..

27 Mayıs 2023, Cumartesi 14:29
Akçadağ Köy Enstitüsü!.. 6 Şubat depreminin ardından!..
Şerif Tekben'in lojmanı
Her sene birkaç kez Akçadağ öğretmen okuluna gidip gelirim. Bu kez 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremi sonrası 25 Mayıs 2023 tarihinde Fotoğraf sanatçısı , Mağma dergisi yazarı Orhan Alkaya, Kültür Bakanlığından emekli şube müdürü ( Babası Akçadağ Köy Enstitüsü 1954 mezunu Ali Şahabettin Aktaş) Adil Aktaş öğretmenle birlikte Akçadağ Köy Enstitüsü yerleşkesine gitmek için öğleden sonra Malatya"dan yola çıktık.

Bahar bütün coşkusuyla kendini dağlara, ovalara derelere vurmuş, rengarenk çiçekler serilmiş kara toprağa.Akçadağ Köy Enstitüsü, karayolu ile Malatya’ya 28 kilometre, Akçadağ ilçesine 7 km, Havaalanına 19 km. Adana, Malatya Demiryoluna 1 km. uzaklıkta...

Orhan Alkaya, Fikri Demirtaş

Köy Enstitüsünün kuruluşunda çoğunluğu Karapınar ve Kırlangıç köyleri , bir miktar da Gölpınar, Kilise köyü arazilerinden 3160 dönüm bozkır arazisi “eğitim amaçlı” kullanılmak üzere kamulaştırılmıştı.

Hak sahiplerine o günkü rayiç bedel üzerinden paraları verilmiştir. Resmi kayıtlarda herhangi bir bağış görünmüyor.
Proje mimarı Ahsen Yapanar’ın Malatya ovasının nüanslarını ortaya çıkarmasına bağlanır. Bu çalışma, “bozkırın sırtına uzatılan yolun demiryolunu şoseye bağlayışı, bu yolun etrafına serpiştirilen binalarla kayısı, elma, armut bahçelerinin itinalı yerleşimi adeta birbirini kucaklar şeklinde ortaya konulmuştur.
Enstitü ’de yol, yeşil alan ve binalar iç içe geçen örgü kurgusu ile birbirini bütünlemektedir. Bu örüntüler arasında yer alan 200 metre uzunluğundaki Arnavut taşlı Sevgi Yolu bu kurgunun en duygusal ve etkileyici bağıdır.

Sevgi Yolu
Akçadağ Köy Enstitüsünün ilk müdürü Şinasi Tamer ve eğitimbaşı da Şerif Tekben oldu. Ancak Akçadağ Köy Enstitüsünün gelişiminde 1942 yılından 1946’ya kadar okulda müdürlük yapan Şerif Tekben’in ve eğitimbaşı Reyzi Pamir'in emeği ve çabaları belirleyici olmuştur.

Akçadağ Köy Enstitüsü, Şerif Tekben ( Siyah elbiseli)öğrencileri ile

Öğretmenlerin, usta öğreticilerin, öğrencilerin imecesiyle Akçadağ Enstitüsü çürümeye terk edilen binalarının yapılış öyküsü bir destandır.

Bu arazi üzerinde Köy Enstitülü öğrenciler ve öğretmenler kısa bir sürede Sultansuyunda tuğla ocakları kurdular,
Aşağı Kilise köyünden 7-8 km.'den kendi yaptıkları künklerle su getirdiler, İdare binası, derslikler, işlikler yaptılar. Yollar açtılar. Sultansuyuna gem vurdular. Elktrik santralı , Öğretmen, memur işçi evleri, yatakhaneler, revir, sinema salonu, yemekhane, hamam, çamaşırlık, tören alanı, resim iş atölyeleri, kütüphane, tavla, ahır, samanlık, ziraat aletleri depoları yaptılar. Voleybol, basketbol ve futbol sahası, yüzme havuzu yaptılar.

Akçadağ’ın enstitü tarihine bir başka çok önemli katkısı, müdür Şerif Tekben’in büyük çaba ve emeği ile kurulan matbaası olmuştur. ( 21 Köy Enstitüsü içinde matbaası olan tek okul) Bu matbaada okul kitapları, matbu evraklar basılır. Aylık yayınlanan “Akçadağ” adını verdikleri dergide öğrencilerin şiirleri, öyküleri ve enstitü çalışmaları yayınlanır.


Uygulama ve tarım alanları, meyvelikleri, bağları ile bir cennet yarattılar. Bozkırın ortasında bir vaha yaytılar.
Köylüleri, öğrencileri ve öğretmenleri ortak eden Akçadağ kooperatifi, modern tarım ve hayvancılığın, kayısıcılığın tüm bölgede yaygınlaşması, Akçadağ Köy Enstitüsünün akıl ve bilimi referans alarak bölgenin araştırmaya dayalı bir kültür-sanat merkezi olması sağlanmıştır.

Tüm bu süreçler sonunda kendisi üreten ve ürettiğini tüketen, kamuya yük olmayan üretici bir enstitü doğmuştur
Tarihi mirasımıza sahip çıkılması için bunları anımsatmakta sayısız yarar var! Cumhuriyetin "en kıymetli eseri uygulanan politikalar sonucunda Enstitü, İlk öğretmen okuluna, ardından öğretmen lisesi ve son olarak Anadolu Öğretmen Lisesine dönüştürüldü. 10-15 yıldır Anadolu Öğretmen Lisesi kapatılarak ( Fatih Fen Lisesi) olarak eğitim sürdürülürken, anlaşılmayan bir nedenle okul Akçadağ merkezine taşınmıştı. Böylece binaları ve arazi atıl durumda bırakıldı.

Lojman

Akçadağ Köy Enstitüsü (Öğretmen okulu) yerleşkesi yıkılarak yakılarak yok edildi. Önce sorumluluk mevkiinde olan insanlar sahip çıkmadı kaderine terk edildi. Bölgenin tarihi ruhuna saygı gösterilmedi. Sembolik olarak bir müze bile kurulmasına izin verilmedi...

17 Ağustos 2016 günü “Malatya Haber” internet sitesinde ”Akçadağ Öğretmen Lisesi’nde Yangın” başlıklı bir haber vardı. Haber Malatya’nın Akçadağ ilçesinde bulunan Akçadağ Anadolu Öğretmen Lisesi yerleşkesinde çıkan yangında 100 dönüm alanın kül olduğunu yazıyordu (http://malatyahaber.com/haber/akcadag-ogretmen-lisesinde-yangin/). Haberi okuyunca irkildim. Son aylarda yaşanılanları da düşünerek öğrenci emekleriyle üretilmiş, Cumhuriyetin “en kıymetli eseri” denilen enstitü binaları yıkılarak, yakılarak tümüyle silinmek isteniyordu. Yakılan da aydınlanma düşüncesiydi.


Akçadağ Köy Enstiüsü yerleşkesinden geçen tarihi "Eski Vapur yolu, Halep caddesi " kahverengi yön levhaları yeni asılırken. Adı unutturulan , hafızası silinmek istenen Anayolda bulunan Akçadağ Köy Enstitüsü- Öğretmen Okulu yol işaret levhaları kaldırılmış.

Akçadağ Köy Enstitüsü yerleşkesindeki binalar 2000' li yıllarda Sit alanı ilan edilmesine rağmen, okulun yıkık-dökük yapıları, çam, kayısı, dut ağaçları karşıladı bizi . Arabamı ana bina derslikler önünde dut ağaçlarının altına park ettim. Atatürk büstünün kaidesi hala ayakta. Okulun kapıları, pencereleri kırılmış harabe görünümünde.

6 yıl parasız yatılı okuyup 1976 yılında mezun olduğum yıkılan, yakılan okulumuzun sağlam kalan binalarını da bu kez deprem vurmuştu.
Okuduğum yıllarda kış geceleri uzun olurdu.
Kırlangıç köyünün, Metez dağından Şakran, Kolojik tepelerinden oradan Cibonun deresi( Körpınar)Öğretmen okulu , Sultansuyu vadisine uğultular yayılırdı. Yatakhanenin ahşap pencerelerinin arasından rüzgar ıslık sesi çalarak girerdi.
Kar yağmağa görsün Kırlangıç köyünün dağlarından, tepelerinden topladığı karı ovaya süpürürdü. Her taraf beyaz kar çölüne dönerdi.Bir, birbuçuk metre kar olurdu. Yinede kar tatili olmazdı. Okulumuzun idare binası ve dersliklerde kalorifer yanardı.
Yatakhanelerde ne kalorifer ne de soba yanardı. 3 sümerbank battaniyesinin altında soğuktan titreyerek yatardık. Sırtımızın kızması için baharı dört gözle beklerdik. Ağaçlar kuşlar gibi baharın çoşkusuna katılırdık.


Köy Enstüsünün ilk yapılan idare binası yangına, depreme, kapıları, pencereleri sökülmesine rağmen ayakta durmaya devam ediyordu.
1940’ta Enstitü kurulurken bir tek ağaç bile olmayan aynı topraklarda, 9.500 kayısı olmak üzere 17 bin meyve ağacı dikimi gerçekleştirilmiş. Şimdi o vahadan bir eser yok. Kuruyan, yanan ağaçlar her tarafta...


İdari bina, derslikler yatakhane, hamam, havuz, işlik, müzik atölyesi, lojmanlar, elektrik santrali, voleybol, basketbol, futbol sahaları, sevgi yolu, kümes, ahır, tarım alanları, bahçeler hep ağlıyordu.
200 metrelik sevgi yolunun taşlarını da sökmeye başlamışlar. Taşlarda ağlıyordu. Enstitü mezunu 94 yaşında Ali Doğan öğretmenin kendi eliyle diktiği dut ağacının altında okulun mimarı Ahsen Yapanar'ın yaptığı Anıt çeşmesi 6 şubat depreminde çimenlerin üzerine yüzükoyun devrilmişti. O da İki gözünden seller gibi yaşlar döküyordu.

Baharın gelmesi ve havaların ısınması sonucu yeşile bürünen ağaçların arasında yer alan yanmış veya yıkılmış kırmızı kiremitli öğretmen, memur, işçi lojmanları, derslikler yatakhaneler adeta ürkütücü bir görüntü ortaya çıkarıyordu.

Akçadağ( Karapınar köyü) İstasyon binası da terk edilmiş. Eşyaları yağmalanmış. Depremin gücü yetmemiş dimdik ayakta duruyor. Artık tren düdüğünü çalarak selamlamıyor Şerif Tekbenin okulunu...

Etrafımız yemyeşil deniz. Gökyüzünde gri, mor bulutlar yağmurun habercisi. Köy Enstitüsü yerleşkesi baharla yeşil denize dönmüş. Zümrüt renkli çayırlar. Yıllar önce terkedilen yitik Köy Enstitüsü, öğretmen okulu, yeşilin ve zamanın koynunda, uykuda.
Yol kenarında akasya ağaçları çiçek açmış kokusu ta uzaktan hissediliyordu. Yumuşak topraktan başlarını çıkarmış mavi çiçekler, sarı papatya tarlaları, kırmızı gelincik tarlaları . Türlü kelebekler, bal arıları,  inadına yaşamaya devam eden ağaçlarda öten kuşların senfonisi  yaşama renk katıyorlardı.
Yığma tuğla duvarlar, zamanın ve doğanın koynunda sonsuz bir uykudalar gibi. Çatılar çoktan çökmüş, duvarlar yıkılmış. Öğretmen, memur- işçi lojmanlarında Kim bilir kaç kişi bu evlerde doğdu, kaç kişi öldü, kaç kişi evlendi, mutlu, mutsuz, uzun, kısa Kim bilir kaç hayat yaşandı?


Dersliklerinde, yatakhanelerinde binlerce öğrencinin eğitim öğretim gördüğü bu eğitim yuvasında okuyanlar kim bilir ne hayaller kurdular. Ne anılar biriktirdiler.İstasyona giderken yolun solunda çeşmenin arkasında Müdür Şerif Tekbenin iki katlı lojmanı. Yıkılmış, yakılmış...Kızıl tuğlalar , taşlar arasında ayakta durmaya çalışıyor. İçimi bir ürperti kaplıyor. Doğanın pırıltısı ve coşkusundan mı etkilendik.
Adil öğretmen gür ve kalın sesi ile bir güzel  şiir okudu.

"Köylerinden İlk Kez Çıkıp
Köy Enstitülerine Gelen
O Oğullar, O Kızlar
''Onlar,
Köy çocuklarıydı.
Kurumuş çalılar gibiydiler bozkırda.
Kavrulmuş ekinler gibiydiler.
Geldiler,
Yalın ayakları
Ve
Yırtık mintanlarıyla geldiler...''


Köy enstitüsü zamanında olsun öğretmen okulu döneminde olsun bir başka güzeldi. Onların yetiştirdikleri dutlar, armutlar, kayısılar, akasyalar, çamlar, çınarlar kesilmiş , yakılmış ona rağmen ölümüne direnen azda olsa ağaçlar vardı. Şimdi öksüz ve yetim kalmışlardı.
Binaların yıkık yanık duvarları kara bir lekeydi. Bu leke önce sorumluların sonra herkesin alnındaydı.

Akşam karanlığında okulun harabe binalarına baykuşlar tünüyor, yarasalar uçuşuyordu.
UNESCO tarafından örnek alınmış bir eğitim sistemini ağalara, beylerine, gerici düşünceye kurban etmişiz.Bir eğitimci olarak bu enstitülerin, öğretmen okullarının kapatılması ile ülkenin can damarlarının kesildiğinin bilincindeyim.
Öğretmen okulunda geçen yıllarımdan o kadar çok anı var ! Ancak ne var ki, 16 Ağustos 2015 yangınıyla, Köy Enstitüsü ve Öğretmen okulundan kalma binalar ve kaysı bahçeleriyle birlikte anılarımızı da kül etseler de, aydınlık günlerin gelişini engelleyemeyeceksiniz!
Deprem öncesi ve sonrası defalarca gittiğim okulumuza çevre köylerdeki Cumhuriyet Örnek Köyü, Karapınar, Gölpınar, Keklikpınardaki vatandaşlarla yaptığım sohbetlerde okul binalarının lojmanları yıllardır atıl durumda bırakılmıştır. Sonraları Milli Emlaktan Malatya Kayısı Araştırma Müdürlüğüne 2160 dönümünün kullanılmak üzere verildiğini onlar da kayısı, dut , kızılcık vb.meyve ağaçlarının gen havuzlarını oluşturduklarını söylediler. Ortalıkta dolaşan " Okulun arazilerinin, Adıyaman tarafından bazı köylerin toki evleri yaparak buraya yerleştirileceği, ya da arazinin zengin iş adamlarına verileceğini " söylediler. Onlar da bizim çevrede depremden etkilenen köyler var . Toprağı kamulaştırılan Karapınarlılar. Bizlere deprem konutları yapsınlar dediler.


En önemli görüş de; Köy Enstitüsü yerleşkesinin ulaşım yönünden Malatya'ya merkeze Demiryolu, Karayolu 25 km , Havaalanı 19 km. olması, Sultansuyu göletinin , Sultansuyu Harasının çok yakında bulunmasından dolayı Ziraat Fakültesi, Su ürünleri, Veterinerlik fakültesi için biçilmiş kaftan olduğu yönünde. 3160 dönüm arazinin de Turgut Özal Üniversitesine verilmesi .
"Köy Enstitüleri’nin kurulduğu yerlere birer meçhul öğretmen anıtı dikilmeli ve her kuruluş günlerinde (17 Nisan) saygı duruşunda bulunmalıyız “Uğur Mumcu

Okul Mezarlığı

Arkadaşlarla birlikte Köy Enstitüsünün yerleşkesinde su deposunun arkasında , Malatya Kayısı Araştırma Enstitüsüne tahsis edilen arazi içinde kayısı bahçelerin altında bulunan okul mezarlığına gidiyoruz. Tarla içinde traktör ve iş makineleri için açılmış toprak yolu tekerlek izlerini takip ediyoruz . Mezarlık tel örgü ile çevrili, içi dışı adam boyu bitkilerle kaplı. En az kırk -elli kişinin gömülü olduğu yer . 2022 yılında kendi elimle yazdığım bir tabela "Akçadağ Köy Enstitüsü Mezarlığı" ve sessiz bir mezarlık… Ne gideni ne geleni var. Şüphesiz ölümün değil, utancın acısı… Sır perdesi bir kez aralanmaya görsün, her mezar bir sır taşır, her mezar taşının bir öyküsü vardır.


Beşikteki bebekten tut , her yaştaki en az 30-40 insanın bu mezarlarda bulunduğu tahmin ediliyor. Ali Doğan öğretmenden ve başkalarından bilgi edindiğim mezarlar;Tek yapılı mezar Öğretmen okulunda elektrik işleri elemanı olarak görev yapan Haydar Ertaş'ın eşi İnsaf Ertaş'ın mezarı.İnsaf ERTAŞ 1987 yılında okul mezarlığına defnedilmiş. Türkçe öğretmeni Nurten Ertaş Çolak annesinin 2021 yılında kardeşleri ile birlikte mezarını yıllar sonra yaptırmış. İnsaf Ertaş'ın mezarının çevresinin ve üstündeki otları temizledik.
Akçadağ Köy Enstitüsünde öğretmen Ahmet Kun'un eşi Hüsniye Kun genç yaşta bebeğinin doğumunda vefat eder. Darende- Balabanlı Hüseyin İpek okulun elektrik santrali yapımında toprak kayması sonucu ölür. (1943)

Akçadağ Köy Enstitüsü Müdürü Şerif Tekben'in torunu Çağla Ormanlar Ok'un bana gönderdiği iletide dedesi okulun matbaasında basılan "Canlandırılacak Köy Yolunda " kitabını öğrencisi Hüseyin İpek 'e ithaf edildiğini söylemiştir.

TBBM nin birinci dönem Elazığ milletvekili Hacı Fevzi'nin torunu Köy Enstitülü öğrenci Bülent Celayir okulda vefat etmiş (Kaynak:1974 öğretmen Okulu mezunu Celalettin Çakmak)
 Hekimhan- Karamahmut köyü öğrenci Salih Kurak okulun yonca tarlasını sularken elektrik akımına kapılarak ölmüş 1951.
, Adanalı Şoför Azmi ve altı aylık oğlu , Karapınar köyü İstasyona yakın yerde evinin yangınında , ölmüş 1944. Usta öğretici (tuğlacı ) Elazığlı Muhlis usta 1944. 1962 yılında bir öğretmenin bebeği .
Mezarların çoğu hakkında hiçbir bulgu veya isim tespit edemedim. Sahipsiz mezar taşlarının birçoğu kırılmış, kırılmayanlar ise doğal etkenlerin etkisiyle toprak altında.


Yıllar sonra olsa da Malatya Pötürgeli İstanbul CHP İl Başkan yardımcısı arkadaşım iş adamı Nurettin Aydın, 30 Ağustos 2022 tarihinde birlikte Köy Enstitüsü ziyaretinde mezarlık hakkında verdiğim bilgiden etkilendiler.
 Böylelikle yıllarca Kültür ve Turizm İl müdürlüğü, Milli Eğitim Müdürlüğü, Diyanet işleri başkanlığı, Büyük şehir Belediyesince sahip çıkılmayan mezarlık Nurettin Aydın beyin maddi katkılarıyla beton direkler ve tel örgülü çit ile çevrilerek koruna altına alınmıştır.
Mezarlığın içinde kendi elimle yazdığım "Akçadağ Köy Enstitüsü Mezarlığı" tabelasının üzerine astığım Türk Bayrağı gelincik çiçekleri, papatyalar arasında dalgalanıyordu.Rüzgar çıkıyor, yağmur yağıyor oturduğum yerde üşüdüğümü farkediyorum. Aynı anda Adil'in ‘‘Hadi gidelim'' diyen sesi beni hayallerimden uyandırıyor.Akçadağ aydınlığı ile yaşamları değişen, kanatlanan tüm Köy Enstitüsü Akçadağ öğretmen okulu mezunlarına selam olsun!

Fotoğraf Galerisi:

Yorumlar

  • yorum avatar
    ÖZNUR BORA
    24-01-2024 14:29

    Ben Akçadağ Köy Enstitüsü öğretmenlerinden Teknik Resim Öğretmeni Mehmet Bora’nın kızı, Zıraat Öğretmeni Habip Ünsal’ın torunuyum. Babamdan ve annemden çokça hatıralarını ve yaşadıklarını dinledim. Şerif Bey ve Reyzi Bey en çok duyduğum isimlerdi. Babamlar da Köy Enstitüsünü gidip enkazı görmüş ve çok büyük hayal kırıklığına uğramışlardı. Babam ölene kadar hep Köy Enstitülerinin ayağa kalkmasını ümit etti. İnşallah bir gün olacak. ÖZNUR BORA

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.