dore okulları
Malatya
25 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.51
  • EURO
    34.95
  • ALTIN
    2447.8
  • BIST
    9721.78
  • BTC
    63457.85$

Çatlakların Sülümanla Ayanların Osman

15 Ocak 2023, Pazar 10:36
Çatlakların Sülümanla Ayanların Osman

Adam köyün ormanında kış için odun ayarlamak için kağnısıyla yola çıkar. Yavaş olsa da bir süre sonra ormana ulaşır. Yolun kenarında kurumaya yüz tutmuş çam ağacını görünce onu kesmek ve yüklemek daha kolay olur diye düşünür. Alır eline baltayı. Başlar kesmeye. Ağacın yıkılma süreci yaklaştığında:

-“Bu koca gövdeyi ne kadar ince dilimlersem dilimleyim hem çok zamanımı alacak. Hem de tek başımayım. Kaldır, yükle zor ve yorucu olacak. Ben iyisi mi kağnıyı geri geri ağaca yanaştırayım. Ağacı kağnının üzerine indirirsem sonra yan dallarını keser köye kadar götürür biçme işlerini orada yaparım” diye düşünür.

Ağacı kesmeyi bırakıp kağnıyı geri geri ağacın ineceği yöne göre yanaştırır. Sonra ağacı kağnıya denk getirecek şekilde kesmeye devam eder. Ağaç nihayet büyük bir hışırtıyla devrilir. Ardından büyük bie de gürültüyle kağnının üzerine iner. 

Ancak hesap hatası yapmıştır. Ağaç çok büyük ve gövde çok kalındır. Kağnının tekerlekler patlamış, gövdesi yere yapışmış, kağnıyı çeken manda da koca ağacın gövdesinin altında kalarak can vermiş. 

O günden sonra Süleymanların lakabı “Çatlaklar” olmuştur. 

Köy yerlerinde her sülalenin bazen ailelerin lakapları vardır. Bazı olaylarla bu lakaplar oluşur. “Çatlakların Süleyman, ayanların Osman” gibi. 

Çatlakların kağnı olayını dinlediğim köyde bir de “Yavaş Memedali” nin hikayesini duyduydum. Ekini ”Ha bugün, ha yarın” diyerek kaldırmayıp üzerine kar düştüğünde harekete geçtiği için ona “Yavaş Memedali”, ailesine de “Yavaşlar” demişler. Çocukları çok hızlı olsa da, her işi zamanında yapsa da adları çıkmıştır “Yavaşlar”a.

Köy yerlerinde kişilere ya da ailelere takılan lakapları bir hikayesi olduğu kadar bir de mecburiyeti vardır. Eskiden köyde doğan çocuklara verilen isimler belliydi. Ali, Veli, Mustafa, Fadime, Hatice. Öyle “Farklı olsun, moda şimdi şu” diye ince düşünülmez, “dedenin, babaannenin” adı konar geçermiş. Kalabalık olan bir köyde de 5, bilemedin 10 ayrı soyadı olurmuş. Ama 15 tane Fadime, 20 tane Mehmet olunca bunlar ya kişinin kendisine, ya da ailesine takılan lakapla anca tanınırdı. 

Köye gittiğimizde bu lakapları duydukça meraklanıp izini sürmeye, hikayesini öğrenmeye çalıştım. Ama sonra kendimi frenledim. Durup dururken bi lakap da bize takmasınlar! Sonra unutturmak içim köyden elimizi ayağımızı çekmemiz çok uzun yıllar gitmememiz lazım ki nesil değişsin, yeniler duymamış olsun.

 
Köyün birinde köylüler, özellikle Ramazan aylarında, ücretini kendileri ödeyerek, hane sırası ile yemek vererek, imam görevlendirirlermiş. Buna “İmam tutma” denirmiş. Bu imamlar ekseriya (Doğu Karadeniz’deki Of ilçesi gibi) imam yetiştirmede öne çıkmış uzak il ve ilçelerden olurmuş. Of deyince küçük bir anekdot girmek zorunda hissettim kendimi.

Bu Oflular “Dünyada din değiştirip, meslek değiştirmeyen” tek milletmiş. Çook asırlar önce Trabzon’da Pontus Rum hakimiyeti varken en iyi papazlar Of’da yetişirmiş. Sonra İslam ile şereflendiklerinde de en iyi hocalar Of’da yetişir olmuş. Din değişmiş. Ama meslek gene “din adamı”. Ondan dolayı böyle denmiş. Biz yine köye dönüp olayımızı anlatalım.

Köyde bu ramazan akşamlarının birinde, imam efendi namaz kıldırırken insanlık hali; gaz kaçırmış. Bu durum köyde bir anda gündem olmuş. Hocaya “Dort İmam” lakabını takmışlar. İmam konuşmalardan ve takılan lakaptan dolayı çok üzülmüş.  Çareyi köyden kaçmakta bulmuş. 

Uzun yıllar sonra, imam, merakını yenememiş ve köyü ziyarete gelmiş. Köyün girişindeki pınarın başında yetişkin bir çocuğa rastlamış. Çocuğa kimlerden ve kaç yaşında olduğunu sormuş. Çocuk “Abdestsiz Ali’ nin oğluyum. Annem, Dort İmamın, köyden kaçtığı yılda doğduğumu söylüyor.” cevabını vermiş. İmam Köylü Ali’ye kendi taktığı “Abdestsiz Ali” lakabını ve “Dort İmam” olayının hala unutulmadığını görünce köye girmeden gerisingeri dönmüş.

Köylerde kişilerle veya ailelerle ilgili lakapların öveni, hoşa gideni, yücelteni, mutlu edeni ya da hoşa gitmeyeni, küçük düşüreni, inciteni olabilmekte. Ancak, gerçek bir farklılığı yansıtsa bile, bir kişiye ya da aileye onun istemediği, onu inciten, üzen, yeren, kulağa hoş gelmeyen ya da ona toplumda hakkı olmayan bir üstünlük, ayrıcalık sağlamayı amaçlayan lakapların takılması bence doğru değildir. Bu nedenle de dinimizde kişiyi incitici, alaya alıcı, ayrıcalık sağlayıcı lakaplar takmanın yasaklandığı bilinmektedir. Ancak her yerde ve yörede bu yasağa pek uyulmuyor ve bir imama bile hoş olmayan bir lakap takılabiliyor.

Bu konuyu burada kapatıyorum. Yoksa insanın kınadığı ya da alay ettiği haller başına gelmeden ölmezmiş” sözünün bende vücut bulmasından korkarım.

Bu hafta önemli bir sosyal yarayı kaşıdım. Hiç dokunmasam belki kapanıp gidecekti. Ortalık karıştı.

Siz siz olun, kalın sağlıcakla.

Yorumlar

  • yorum avatar
    Musa Yavuz
    15-01-2023 13:51

    Elinize sağlık Ersoy Baba ibretle okudum. Allah gayretinizi ve idrakinizi artırsın.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.