dore okulları
Malatya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.58
  • EURO
    34.96
  • ALTIN
    2445.2
  • BIST
    9716.77
  • BTC
    64345.25$

Ayasofya, esaretten kurtulacağı günü bekliyor...

06 Temmuz 2015, Pazartesi 15:36

Seçim öncesi kulislerde dolanan ecdatyadigarı Ayasofya Camii'nin yeniden ibadete açılacağıyla ilgili haberler, hassasiyeti olan bir çok insan gibi bizi de sevindirmişti. Seçim mitinglerinin büyük bir süratle devam ettiği sıralarda özellikle Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın katılacakları Fetih Şöleni ise bizi bir hayli heyecanlandırmıştı. Sözkonusu şölende devletimizin en tepesindeki iki isimden böyle bir müjde almayı çok ümit etmiştik,Ancak maalesef olmadı.

Şu sıralar yine buna benzer sözler duyar olduk. İstanbul'un Fethi'yle birlikte Doğu Roma İmparatorluğu'nun tarihe gömülmesinin nişanesi olan Ayasofya Camii maalesef halen ibadete kapalı tutuluyor. Hatırlayacağınız gibi yıllardır türlü yollarla Türkiye'yi ezmeye çalışan Batı'nın manevi lideri Papa bir açıklama yapmıştı. “Türkler tarafından, Ermeniler soykırıma tabi tutulmuştur” tarzında bir açıklama yapan Papa'ya en güzel cevap Ayasofya'nın yeniden ibadete açılmasıdır. Bununla ilgili yıllardır bazı organizasyonlar yapılıyor. Toplumsal beklentinin de bu yönde olduğunu yıllardır görüyor ve devletimizi göreve çağırıyoruz. İstanbul'un Fatihi Sultan Muhammed Han'ın emri ve yazdırdığı vakfiyesiyle Cami olarak hizmet vermeye başlayan Ayasofya Camii, Cumhuriyet döneminde bir oldu-bittiyle müze haline getirilmiştir. Geçtiğimiz günlerde arşivimi yoklarken, bir yazı dikkatimi çekti. Milli Gazete'den değerli dostum Ayhan Kaya, Ayasofya Camii ile ilgili çok güzel bir yazı kaleme almış. Yazısının bir kısmını da yine aynı gazetenin bir başka yazarı sayın Mehmet Şevket Eygi'nin yazısıyla destekleyen dostumun söz konusu yazısını aşağıda yayınlayarak, Ayasofya'nın tekrar ibadete açılması yönündeki kamuoyu beklentisinin sebeplerine dikkat çekmek istiyorum. İşte Ayhan Kaya'nın 1 Şubat 2013 tarihli Milli Gazete'de yayınlanan yazısı:

Ezan ve secdeye hasret


Ülkemizin dindar geçinen bir televizyon kanalının “Her yıl yaklaşık 2.5 milyon ziyaretçiyi ağırlayan Ayasofya bu yüzüyle ziyaretçileri sevindirdi” başlığıyla haberini verdiği müzeye çevrilmiş ecdat yadigarı, bizi değil ama Yunanlıları hayli sevindiriyor. Ecdadın 1453 yılında kazandığı zaferin ve Doğu Roma İmparatorluğu'nun yokoluşunun simgesi Ayasofya Camii, 77 senedir ezana ve secdeye hasret. Allahu Ekber Dağları'nda, Çanakkale'de hatta Afrika'da İ'lâ-yıKelimetullah için savaşan şühedayı, kılıçla, topla, tüfekle geçemeyen Haçlılar, çeşitli entrikalarla bu işi başarmaya ve işgal planlarını uygulamaya davam ediyor. Fatih Sultan Mehmet Han'ın emanetine sahip çıkamayanların ders almaları ümidiyle bu günkü sayfamızı Ayasofya Camii'nin müzeye dönüştürülmesine ayırdık.

Kılıçla, topla, tüfekle yapamadıklarını masum(!) bahanelerle yaptılar
Cumhuriyet'in ilanından sonra 1931 yılında ABD'de bulunan ByzantineInstitute of America namına, Thomas Wittemore Ayasofya Camii'nin mozaiklerini temizlemek ve tamirini yapmak için izin aldı. Tamir için bir süreliğine ibadete kapatılan Ayasofya Camii daha sonra bir oldu-bittiyle müze haline getirildi.

Fatih Sultan Mehmet Han, İstanbul'u 27 Mayıs 1453'te fethetti. Ecdat bir şehri fethettiğinde o mahallin en büyük kilisesi derhal camiye çevrilirdi. Fetihten sonra İstanbul'a giren Osmanlı, kubbesinin bir bölümü çökmüş Ayasofya'yı temizleyerek namaz kılınacak bir hale getirdi. Fatih Sultan Mehmet Han, ilk Cuma namazını Akşemseddin hazretlerinin imametinde burada eda etti.

O zamandan itibaren Ayasofya, cami olarak hizmet vermeye başladı. 19. yüzyıla kadar caminin binasına, diğer bölümlerine, avlusuna ve bahçesine birbirinden nefis Türk mimari sanatının eserleri eklendi. Bu müddet zarfında Bizans'tan kalan mozaikler ve tablolar itina ile saklandı. Dökülen veya bozulan mozaikler çeşitli zamanlarda yenilendi veya tamir edildi.

18 yüzyılda mozaiklerdeki bazı insan tasvirlerinin yüzleri hafif beyaz badana ile kapatıldı. 1847-49 yıllarında Sultan Abdülmecid, İtalya'dan getirttiği mimar Fosatti'ye esaslı bir tamir yaptırdı. Fosatti, aynı zamanda, hem Ayasofya'nın hem de o devir İstanbulu'nun, adeta fotoğrafla çekilmiş gibi renkli gravürlerini yapmıştır.
Cumhuriyet'in ilanından sonra 1931 yılında ABD'de bulunan ByzantineInstitute of America namına, Thomas Wittemore caminin mozaiklerini temizlemek ve tamir etmek için izin istemiş ve bu izni almıştır. Bu izinle birlikte mozaik ve panolar tekrar tamir edilmiştir. 1934 ortalarında Maarif Vekaleti'ne getirilen Abidin Özmen, İstanbul'daki teftişleri sırasında Ayasofya'yı da gezmiş, çalışmaları ve mozaikleri incelemiş, caminin mabed dışında kalan yerlerinin ihya edilip, müze haline getirilmesini istemiştir. Bu istek üzerine bir komisyon oluşturulmuştur. Aziz Ogan başkanlığındaki bu komisyon Tahsin Öz, Efdalettin Bey, Prof. Osman Ferid ve Alman Prof. ErkhardUngar gibi uzmanlardan oluşmuştur. Komisyonun çalışmaları sonucunda şu tavsiyelerde bulunulmuştur:

1- Müze olması için Wittemore'un çalışmaları bitmelidir.

2- Bu arada dış kısımlar, kapı ve pencereler tamir edilmeli, son cemaat mahalli teşhir edilecek hale getirilmelidir.
3- Binayı ihata etmiş, kahve, sundurma, köhne ahşap bina, dükkan, kulübeler yıkılmalıdır.
4- Camiye bitişik “Kimsesizler Yurdu” yıkılmalıdır.
5- Avlu tanzim edilerek açık müze yapılmalıdır.
6- Caminin ibadet kısmı “ibadete kapatılmalı” buraya “Bizans eserleri” konularak “Bizans Müzesi” yapılmalıdır.
7- Ayasofya'nın asırlarca Osmanlı eseri haline getirilmiş olduğu da gözönüne alınarak, caminin uygun bir yerinde Türk eserleri de teşhir edilmelidir.

Bu tavsiyelere komisyondakiler oy çokluğuyla imza koymuştur. Ne yazık ki sadece bir kişi caminin müze olmasına karşı çıkmıştır. O da Alman Profesör ErkhardUngar'dır.
Bu tavsiyelerin yazıldığı sıralarda Wittemore caminin asıl ibadet kısmında çalışmalara başlamıştır. İnşaat bahanesiyle yerlerdeki paha biçilemez halılar, seccadeler, duvarlardaki İsm-i Celil, ism-i Resul, Hülefa-i Raşidin ve Hasan-Hüseyin levhaları indirilmiştir.

Wittemore, kubbenin göbeğindeki “Nur” Ayet-i Kerimesi'ni de kazıyarak altında bulunması muhtemel mozaikleri araştırmak istemişse de müsaade edilmemiştir. Böylece Kazasker İzzet Efendi'nin nefis istifi yok edilmekten kurtulmuştur. 481 sene boyunca Kur'an-ı Kerim tilaveti ve ezan sesleriyle yaşayan Ayasofya inşaat bahanesiyle “geçici” bir süre ibadete kapatılmıştır. (1934)

1 Şubat 1935'te müze olarak resmen açılışı yapılan Ayasofya, halen tartışmaların odağında. Ayasofya Camii'nin müzeye çevrilmesi hakkında çıkarılmış 5 Bakanlar Kurulu Kararı bulunduğu iddia edilse de bunların sahte olduğu çeşitli belgelerle ortaya konulmuştur.

Ayasofya, nasıl bir oldu-bittiye getirildi

Ülkemizde Ayasofya'nın tamamının Mustafa Kemal Paşa tarafından kapattırılıp müze haline getirildiğine dair genel ve yaygın bir inanış vardır. Bu, gerçeğe tamamen aykırıdır. 1930'lu yıllarda Ayasofya'nın “bir kısmının” müze yapılmasına, mabed kısmının eskisi gibi cami olarak kullanılmasına karar verilmiştir. O tarihlerde ve bilhassa 1938'den sonra başlayan Millî Şef İsmet Paşa devrinde ülke camilerinin birçoğu zaten ibadete kapatılmıştı. Meselâ 1943'te Sultanahmet Camii kapalıydı, asker deposu olarak kullanılıyordu. Atatürk, Ayasofya'nın tamamının kapatılmasını düşünmemiş ve planlamamıştır. Bina çok haraptı, bir kısmının, bazı galerilerinin müze haline getirilmesi için çalışmalar yapılacaktı. Bu maksatla bir müddet için kapatılmıştır. Merhum ZiyadEbüzziya Bey, “İslâm Mecmuası”nın 1987'de yayınlanan “Ezan sesine hasret Ayasofya” adlı yazısında, Ayasofya'nın nasıl bir oldu-bittiye getirilip sahte imzalar ile müze haline getirildiğini belgeleriyle anlatmakta ve açıklamaktadır. Ziyad bey şöyle diyor:

“İkinci Dünya Savaşı, Batı cephesinde 1945'de bitmişti. Şükrü Saracoğlu, Mayıs 1945 sonunda başvekil oldu. Tasvir Gazetesi'ni çıkarıyordum. Saracoğlu biz gazete sahip ve başyazarları davet ederek ilk basın toplantısını yaptı. Konuşma sırasında, harp yüzünden tamir edilmemiş olan abidelerden söz edildi. Arkadaşlardan merhum Yeni Sabah sahibi Celaleddin Saracoğlu, “Ayasofya'nın henüz düzenli bir müze halini almadığını ve daha ne kadar ibadete kapalı kalacağını” sordu. Saracoğlu:“Biraz nefes alalım, hepsini düzenleyeceğiz ve tabii ibadete de açılacaktır” dedi. Bu sözlerle, en salahiyetli bir ağız da, Ayasofya'nın “ibadete açık” bir müze sayıldığını bildirmiş oluyordu...”

... ZiyadEbüzziya Bey, Ayasofya'nın bir kısmının müze, ibadet yerinin cami olarak hazırlanması planını Hasan Ali Yücel'in bozduğunu ve bütün binayı müze haline getirdiğini yazmaktadır. Yani Ayasofya'nın tamamının müzeleştirilmesi Mustafa Kemal Paşa'nın emri ve arzusuyla olmamış, Hasan Ali Yücel'in oyunlarıyla olmuştur.

... Ayasofya'nın tamamının müze yapılmasına yol açan bir “KARARNAME”den bahsediliyor. Böyle bir kararname devletin resmî gazetesinde yayınlanmamıştır, numarası yoktur. Kararnamelerin saklandığı ve bulundurulduğu resmî dairede aslı veya kopyası mevcut değildir. Sicil-i Kavânin, Düstur, Kanunlarımız gibi eserlerde yer almamaktadır. Bundan anlaşılmaktadır ki, herhangi bir tarihî eserin onarımında olduğu gibi tamirine karar verilmiş, bu tamir esnasında mecburen cami kalacak kısmı da Geçici olarak ibadete kapatılmıştır. Daha sonra bir punduna getirilip tamamı müze haline getirilmiştir.