dore okulları
Malatya
27 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.45
  • EURO
    34.82
  • ALTIN
    2438.6
  • BIST
    9915.62
  • BTC
    63290.548$

“Beka” Sorunu Nedir?

25 Nisan 2023, Salı 10:57
“Beka” Sorunu Nedir?

Arapça bir kelime olan “Beka” gündelik dilde kalıcı olma, devam etme anlamına geliyor.  Türk Dil Kurumu bu sözcüğü ölümsüzlük olarak tanımlanmış.  İslami ıstılahta ise beka sadece Allah’a ait bir sıfattır. Arapça’da en güçlü olanın hayatta kalması anlamında da kullanılan bu beka sözcüğü bu açıdan doğal seleksiyonu da hatırlatmakta. 

Beka’nın gündelik dilde kullanımı elbette mecazidir. Yani sözcüğe gündelik dilde verilen kalıcı olma anlamı aslında galat-ı meşhurdur. Çünkü tecrübe ile sabittir ki hiçbir şey kalıcı değildir. MÖ 535’li yıllarda yaşamış olan Efes’li Heraklitos “her şey akar” yani değişir diyerek bu konuya son noktayı daha başlangıçta koymuştur. 

Baki kelimesinin zıttı fenadır. Yani ölümlü olmak. Kuran-ı Kerim milletlerin ve toplumların da gelip geçici olduğuna işaret etmekte (Bakara 134-141).  Rahman suresi ise (27. Ayet) Allah’ın zatından başka hiçbir şeyin baki olamayacağını keskin bir dille ortaya koyar. 

Madem günlük dilde kullanılan beka kavramının mecazi olduğunu yani gerçek anlamı dışında kullanıldığını anladık, o zaman bu beka sorununa sonradan eklenen mecazi anlam nedir? Ne kast ediliyor? 

İlk soru ile başlayalım: Devletlerin bir beka sorunu var mıdır? Evet vardır. Fakat bu sorun “korkunun ecele faydası yoktur” kabilindedir. Yani devletler açısından beka, aslında bir sorun olmaktan ziyade yanılsamadır. Çünkü devletler için beka, ergeç yaşanacak olan bir gerçeğin ne kadar uzun süreceğiyle ilgilidir. Osmanlı İmparatorluğu kendisini “ebed-müddet” olarak tanımlamış fakat bekası 623 sene sürmüş. Türkiye Cumhuriyetini kuranlar onun  “ile’l ebed payidar olacağını” ifade etmiş, fakat bunun ne kadar süreceğini şimdiden kestirmek zor. Bir başka gerçek daha var ki insan sevdiği şeye mevhum bir beka sureti verip ondan sonra severmiş. Peki, sevmek beka için yeter sebep mi? elbette ki hayır. Nitekim sevdiğimiz şeylerden eninde sonunda ayrılmak zorunda kalıyoruz. 

Devletlerin beka sorunu öyle anlık ya da kısa bir sürede çözümlenebilecek bir şey değil. Örneğin Osmanlının ömrü 623 sene iken bu çözülme 200 yıl sürmüş. Yani bir günde, bir haftada bir yılda, on-yirmi yılda beka sorunu olmaz. Bu çöküşün ne kadar süreceğini bilmemiz mümkün değil ama emarelerini konuşabiliriz. Örneğin 1600’lü yıllarda yaşamış Koçi Bey ve Katip Çelebi, 1700’lü yıllarda yaşamış olan Defterdar Sarı Mehmet Paşa 1922’de sona erecek olan Osmanlı Devleti’nin bir beka sorunu yaşadığını daha o yıllarda ifade etmişler. Onlara göre devlet adamlarının liyakatsizliği ve ciddiyetsizliği, reayaya adaletsizliği, mali işlerde hesapsız hareket etmek ve israf devletin beka sorununun temel nedenidir. 

İbn-i Haldun (1332-1406) devletlerin beka sorununu en geniş çerçevede açıklayan kişi olarak tarihe geçti. İbn-i Haldun’a göre devletler insanlar gibi doğar, gelişir, yaşlanır ve ölürler. Yaşlanmanın ve çöküşün nedeni bir toplumun refaha ve israfa alışarak başlangıçtaki mücadele ruhunu kaybetmesidir. Mukaddime adlı eserinde yazdığı şekliyle yöneticilerin iktidarın nimetlerinden kendi hesaplarına yararlanmaya başlamasıyla ferağ dönemine, hükümdarın ekonomik ve toplumsal olayları kişisel arzularına göre yönetmeye çalışmasıyla da israf ve çöküş aşamasına geçilir. 

Benzer sorunları hala yaşadığımız herkesin malumu, fakat günümüzü geçmişten farklı kılan nokta şu ki, tarihte beka sorununu dile getiren ve yöneticilere nasihat edenler âlimler, bilim insanları iken günümüzde bu sorunu dile getirenlerin devletin doğru işleyişinden sorumlu olan siyasetçiler olması ilginç. 

O zaman şöyle bir soru sormak gerekir. Günümüzde siyasilerin dile getirdiği beka sorunu kendi sorumluluk alanları ile ilgili değilse nedir? Bu sorunun cevabı ontolojik güvenlikte yatar. Ontolojik güvenlik kabaca var olma sorunu olarak tanımlanabilir. Fakat ontolojik güvenlik bu var olma sorununun aslında alışılmış olan rutin’in bozulma kaygısı, endişesi olduğunu söylüyor.   

O halde üçüncü soru gelsin. Beka sorunu şeklinde dile getirilen ve aslında rutin’in bozulması kaygısı, endişesi anlamına gelen şeyi dikkate alırsak, bu rutin hangi rutin ve kimin rutini?

Örneğin benim rutinim sabah kalkıp işe gidip, akşam eve dönüp yemek yiyip yatmak. Bu arada akademik çalışmalar yapıp derslere girmek. Önümüzdeki seçimlerin sonuçları benim bu rutinimi nasıl etkileyecek acaba? Örneğin artık işe gidememe, akademik çalışmalarımı artık sürdürememe ihtimalim var mı? Yaşadığım sürece benim için yok gibi görünüyor, ama siyasetin akışına baktığımızda seçim sonuçları ne olursa olsun, seçim sonrası bu rutinin bazı insanlar için bozulacağı, pek çok kişinin işinden, makamından olacağı muhakkak. O zaman bu hamiyet-i milliyeye sarılmış olan kişisel beka sorununu sizlerin takdirine bırakıyorum. Sorun beka arzusu mu, firak acısı mı? Osmanlı için 1922 tarihi sonu, 1699’da kendini göstermişti. 2023 için kaygı duyanlar bunun başının 2002 olması gerektiğini keşke unutmasalardı. 

Ayrıca Malatyalıların ve deprem mağduru diğer on ilin sakinlerinin toptan rutini 6 Şubat sabahı bozuldu zaten. 

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.