dore okulları
Malatya
29 Mart, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.37
  • EURO
    35.07
  • ALTIN
    2325.3
  • BIST
    9130.05
  • BTC
    70049.26$

Ben gelince oluyo bu. Bozuluyorum haa!

25 Nisan 2021, Pazar 05:59

 

 

Merhaba Sevgili Malatyatime okurları. Ben makalemi yayınlayıp hemen çıkacağım. Siz rahatsız olmayın. İster okuyun, ister sadece görsellere bakın. Son yazımdan sonra bir haftadır yazamadım.  Bu adam öldü mü, kaldı mı, başına bi iş mi geldi soran yok. Kimsenin umurunda değilmişim yani. Velhasıl duyarsız bir toplum olmuşuz. Bu duyarsızlığın Malatyatime okurlarına kadar uzanmış olması endişe verici. Türkiye'nin Suriye'deki her harekâtından endişe duyan batılı ülke liderleri gibi endişeleniverdim.

Medyamızda okunmaya değer çok harika makaleler yayınlanıyor. Ciddi ciddi yazılar hepsi. Bu kadar ciddiyetin arasında benim yazı değişik gelir diye düşündüm. Giriş, gelişme ve sonuç kısımları ağır gelmesin diye biraz suyla açtım. Çok sulandırınca da şanzımanı bozuyor biliyorum. Allah'tan tam kıvamını biliyorum da ayarlıyor ve öyle yazıyorum.

A_335

***
Geçen ay sanayide bi arkadaşa uğradım. Sabah kahvaltısı için poğaçalar almışlar. Çayı da demlemişler. (Henüz Ramazan değildi) Buyur ettiler.  Dedim ki:

-“Ula size evde karılarınız kahvaltı hazırlamıyor mu? Ayaklarıyla mı bay bay ediyorlar.”

Hepsi bozuldu.

-“Ne alaka. Evde fazla bi şey yenmiyor. Gelene kadar acıkıyoruz.” Dediler.

Ben de nezaketen daveti geri çevirmemek için oturdum. 4 poğaça 6 çay götürmüşüm. Yiğidi öldür hakkını ver. Evde kahvaltı hazırlanmadığından değil. Kahvaltı hazırlanıyor elbette. Ama ben evden çıktıktan 2-3 saat sonra…

Sanayici ve iş adamlarımızın ve hatta çalışan işçi, memur taifemizin bu içler acısı durumu sayesinde poğaça ve börek imalatçıları dev bi sektör haline geldiler. 3 apartmandan birinin altında bunlardan var ve ürün yetiştiremiyorlar.  Hanımlarımızın bu sektöre katkısı büyük. Katkı sağladıkları sektör sadece poğaça ve börek sektörü değil. Her koca sanırım şu konuda da aynı kaderi paylaşmaktadır; Evlerde Yatak odalarında gardıroplar vardır. Bazı evlerde ekstradan bir de gömme dolaplar hatta bol askılı giyinme odacıkları bile vardır. Farkında olmadan bütün gardıropları kaptırmışız hanıma. 6 kapaklı gardırop + giyinme odasının üç duvarı kaplayan askıları ve üst kattaki odada duran 3 kapaklı dolabın tamamı bayan kıyafetleri ile dolu. Antredeki konsolun çekmecelerine de çeşitli renk ve tiplerde bayan ayakkabıları dizili. Kimi kutusunda kimisi çökmesin kırılmasın diye içine kalıp takılmış. Onlarca… Benim ayakkabılarım ise kapının dışında. Ayakkabılarım derken sağ ayak için ve sol ayak için olanları kastediyorum. Gömlekler tek askıda üst üste 4 tane takılı. Takım elbisem de gömleklerin üstüne takılı. Dolabın ulaşılması en uzun süre alan diğer tarafındaki kapakta diğer bayan elbiselerinin sonuna sıkışmış vaziyette.  Bu bütün kocalarda üç aşağı yedi yukarı aynı olsa gerek.

***
“Okumuş kadından, korkacan” Bazıları da buna karşılık “Okumamış kadından, korkacan..” derler.

Bu iki denklemi “kadın” parantezine alırsak; Okumuş-okumamış (kadından) korkacan.

 Okumuş okumamışı götürür ve sonuç; KADINDAN, KORKACAN...!

***

Mehmet Emmi kasabada alışverişini yapmış eşeğine binmiş köye dönerken yolun yarısında eşek durmuş. Gitmiyor. Mehmet Emmi ne yaptıysa kımıldatamamış yerinden inatçı eşeğini. Su vermiş, yem göstermiş, ama yok! Hayvan gitmiyor. 
-“Eh, ben de senin sırtından inersem karım boş olsun” diye öfkeyle bağırmış.
Eşek ya, lafı duyunca anladığından değil ama inadı bittiğindendir muhakkak, başlamış yürümeye.

Mehmet Emmi eşeğin inadı kırılıp yola devam etmesinden memnun ve rahatlamış. Ama sonradan sonradan dediği laf kafasını meşgul etmeye başlamış. “Ben de senin sırtından inersem karım boş olsun” demişti. Eşiğin sırtında hayat geçirecek değil ya. Köye varana kadar da kendince bir çözüm bulamamış. Eve hiç uğramadan sürmüş eşeğini İmam'ın evine. Hiç inmeden seslenmiş İmam'a. Birazdan köyün imamı evden çıkıp “Hayırdır” diyen bakışlarla Mehmet Emmi'nin yanına gelmiş. Mehmet emmi durumu anlatınca İmam düşünmüş.

-“Emmi, bu işin mutlaka bir çözümü vardır ama ben bulamadım” demiş. Birlikte öyle mi olur, böyle mi olur diye sesli fikir alışverişlerine duvarın kenarında gölgelenen köyün delisi Alosman müdahale etmiş:

-“O iş kolay”

İkisi birden sesin geldiği yöne dönmüş. Alosman'a çok da ciddiye almadan “nasıl?” diye sormuşlar.

Alosman eşeği ipinden tutup bir ağacın kenarına kadar getirmiş.

-“Mehmet Emmi, eşekten inmeden ağaca tırmanabilir misin? Tırman öyleyse.” Mehmet emmi zorlansa da ağaca tutunup eşeğin sırtına ayağını dayayıp ağaca çıkmış. Alosman da eşeği birkaç metre uzaklaştırıp:

-“Hadi şimdi ağaçtan in. Sen eşekten inmedin çıktın. Evliliğin kurtuldu” demiş.

En azından bir deli Alosman kadar çözüm odaklı olmak lazım da, işin diğer kısmını da görmek gerek. Bu zavallı kocalar evliliklerini kurtarmak için ne sıkıntılara düçar oluyorlar. Ona rağmen karılarına yaranamıyorlar. Hayat böyle işte..

Bu arada bana müsaade. “Daha uğrayacağım bi sürü yer var” demek isterdim. Ama yok. Kimseyle uğraşamam. Malatyatime okuyucuları başka. Onlara gelirim. Biraz gevezelik yapar, sohbet eder giderim. Ama ne yalan söyleyim o da çok sık çekilmez. Ya haftada bir ya da iki haftada bir.  
Hadi eyvallah. Arada bir arayın, yazın. Siz endişelenmiyorsunuz, tamam da; bari beni endişelendirmeyin.
Kalın sağlıcakla.

 5_1