dore okulları
Malatya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.49
  • EURO
    34.77
  • ALTIN
    2441.4
  • BIST
    9915.62
  • BTC
    63422.92$

Bir an önce bu, travmayı atlatmamız gerekiyor

09 Haziran 2015, Salı 14:18

Bugünkü yazımıza “Ülkemiz bir seçimi daha geride bıraktı” diyerek başlamak isterdim. Ancak oy kullanma hadisesini geride bırakmış olsak da hükümeti oluşturmak için yeterli oyu hiçbir partinin alamamış olması, konunun en azından bir kaç hafta daha gündemimizden düşmeyeceğinin işaretidir.

Kurulduğu günden bugüne girdiği 11 seçimin birincisi olan Ak Parti, bu seçimden de birinci parti olarak çıkmayı başardı ama hükümeti kurmak için yeterli milletvekili sayısına ulaşamadı. TBMM'nin 550 sandalyesinin 258'ini alan Ak Parti, bundan sonra ya koalisyon arayışlarının aktörü ya da seyircisi olacak. Seçim hazırlıklarının başladığı ilk günden seçime kadar geçen süreçte, bir veya iki cephede değil birçok cephede tek başına savaştı . Son 13 senenin tek başına iktidarlarının değişmez partisi olan Ak Parti, artık koalisyonları veya erken seçim kararını beklemek zorunda. Ak Parti'nin bu duruma nasıl geldiğiyle ilgili acizane bir kaç tespitim olacak.

CUMHURBAŞKANI'NIN DESTEĞİ YETERLİ OLMADI

Kurucu Genel Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olarak Köşke çıkması Ak Parti'nin vitrinindeki en büyük eksikliğiydi. Ak Parti, toplumun nabzını çok iyi tutan bir liderden yoksun olarak seçime girdi. Her ne kadar açılış ve temel atma törenleri adı altında Cumhurbaşkanı tarafından desteklenmiş olsa da Ak Parti, seçim kampanyasını iyi yürütememiştir. Cumhurbaşkanı'nın ardından genel başkanlık koltuğuna oturan Sayın Ahmet Davutoğlu'nun ilk icraatı, gençlik kolları ve kadın kolları kadrolarını değiştirmek olmuştu. Yapılan bu düzenleme, büyük bir enerjiyle çalışan teşkilatı duraksatmış, yeni gelenlerin teşkilata hakim olamadan seçim çalışmalarına başlamasına sebep olmuştur. Kadın Kolları, Gençlik Kolları ve Teşkilatlar yani kısaca Ak Parti'nin mutfağı seçime hazırlıksız yakalanmıştır.

REKLAM KAMPANYASINDAKİ EKSİKLİK…

Hazırlanan reklamların önceki kampanlardaki heyecanı yansıtmadığını da gördük. Reklam kampanyaları denilince geçtiğimiz seçimden aklımıza ilk gelen Çanakkale'yle ilgili olan reklamdı mesela. Recep Tayyip Erdoğan'ın okuduğu şiirle izleyenlerin tüylerini diken diken eden reklamı nasıl unutabiliriz. Son seçimdeki reklamlarda “Onlar konuşur, Ak Parti yapar” sloganı gayet güzel bulunmuş ancak bu sloganın altını doldurması gereken hikayeler çok zayıf kalmıştı.

STRATEJİYİ BELİRLEYECEK ZAMANI BULAMADI

Bir yandan “Paralel Yapı”yla mücadele, diğer yandan çözüm süreci, öte yandan rakiplerin vaatlerine verilen cevaplar, halkı tatmin etmemiştir. Ayrıca Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun yaptığı mitinglere de bakmamız gerekiyor. Başbakan Davutoğlu, o kadar çok miting yaptı ki, hiç durup dinlenmedi. İstanbul gibi büyük şehirlerde ilçe mitingleri bile yapıldı. Davutoğlu soluklanacak vakit bile bulamadı.Rakiplerine karşı izleyeceği stratejiyi belirlemek için fırsat kollayamadı. Sözün burasında “İyi de aynı oranda mitingi diğer parti liderleri de yaptı” diyebilirsiniz. “Kazın ayağı öyle değil” işte. Ahmet Davutoğlu, tek başına 3 liderle birden mücadele etmek zorunda kaldı. Bir günde 3 lidere cevap yetiştirmek kolay değildi. İktidar partisi olunca diğer partilerin tek hedefi siz olursunuz. Durum aynen böyle. Önceki seçimlerde de durum böyleydi. Bu seçimle diğer seçimler arasında tek fark vardı. Recep Tayyip Erdoğan farkını kimse yabana atmasın. Yılların vermiş olduğu bir siyasi tecrübe, yılların vermiş olduğu polemik ustalığı ve yılların vermiş olduğu üslup farkı vardı. Durup dinlenmeden, kenara çekilip soluklanmadan heran hazır kıt'a bir Başbakan yoktu karşımızda.

PARALEL YAPI VE DOĞAN MEDYA ELELE…

Ayrıca, AK Parti yönetimi Doğu ve Güneydoğu illerindeki gelişmeleri doğru ve net bir şekilde süzemedi. Teşkilat olarak, Doğu ve Güneydoğu'da bir çöküş yaşanıyordu. Bu çöküşün önünü alabilecek adaylar belirlenememiş, yapılan anketler doğru okunamamıştı. Mart ayında yapılan ankette HDP yüzde 7, Ak Parti ise yüzde 48.8 olarak görünüyordu. Mart ayından bugüne köprünün altından çok sular aktı. Arada çok kısa bir zaman vardı ama dönüşüm çok hızlı olmuştu. Paralel Yapı'nın tahribatı ve Doğan Medyasıyla girilen polemikler, HDP'ye yaramıştı. “Paralel Yapı”nın ve Doğan Medya'nın müthiş desteğini alan HDP, mitingleriyle ortalığı kasıp kavuruyor, Ak Parti ise HDP'yi hedef alan gereksiz açıklamalarda bulunuyordu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan çıkıp “Kürt sorunu yoktur. Masa yoktur. Biz varız. Biz yoksak çözüm süreci de yoktur.” demişti. Ak Parti karşıtlarının 1 numaralı kurtarıcısı artık HDP olmuş ve HDP'nin baraj sorunu da kalmamıştı. O sıralarda kamuoyunu yoklayanlar HDP'nin barajı aşarak, yüzde 11'de olduğunu görmüştü. Seçime bir kaç hafta kala Selahattin Demirtaş, stratejik ve bir o kadar da önemli açıklamasını yaptı. “Barajın etrafında dolaşıyoruz” diyen Selahattin Demirtaş, Ak Parti'ye tepkili olanların tamamını saflarına çekmeyi başardı. Sonuç ortada…

“AYASOFYA'YI İBADETE AÇIYORUZ!..”

Ak Parti, seçim sonucunu bir veya 2 hafta öncesinden tahmin ederek, stratejik bir hamlede bulunsaydı sonuç farklı olacaktı. Mesela, hem Cumhurbaşkanı'nın hem de Başbakan'ın katıldığı 29 Mayıs'taki Fetih Şöleni'nde “Ayasofya'yı ibadete açıyoruz” açıklaması yapılsaydı, değil yüzde 45, yüzde 50'yi bile görürdü Ak Parti... Ki bu husus Bediüzaman hazretlerinin Adnan Menderese tavsiyesiydi.

SÜREÇ UZARSA, VAY HALİMİZE…

Eh artık “Yapılsaydı, edilseydi” meselelerini bir kenara bırakacak olursak, bundan sonra ülkemizi maalesef hiç de hoş olmayan günlerin beklediğini söyleyebiliriz. Seçimin ertesi günü sabah, döviz coştu, borsa yerlerde süründü. Yeni hükümetin kurulmasıyla ilgili süreç uzarsa vay halimize…
Sonuçta, bir koalisyon hükümetine, o olmazsa azınlık hükümetine, o da olmazsa erken seçime doğru yol alıyoruz. Önemli olan bu yolculuğu en az zararla atlatmak.

ZAFER KAZANMIŞ GİBİ…

Bu seçimin ardından çok iyi bir akademisyen ve samimi bir insan olarak gördüğüm Ahmet Davutoğlu'yla Ak Parti'nin yürüyemeyeceğini düşünüyorum. Nitekim seçim akşamı yaptığı balkon konuşmasında, büyük bir zafer kazanmış gibi hareket ediyordu. Miting meydanlarındaki gibi diğer partileri yerden yere vurmaya çalışıyordu. İçinde bulunduğu durumun vahametini kavrayamamış gibiydi. Bundan sonraki süreçte, Ak Parti'nin ilk kurulduğu günlerdeki ruhu yakalamak adına bir arayışa gireceğini, bu arayışın da eski kadroyu yeniden biraraya getirebilecek bir isimle mesela Abdullah Gül gibi biriyle son bulacağı kanaatini taşıyorum.