dore okulları
Malatya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.56
  • EURO
    34.94
  • ALTIN
    2445.6
  • BIST
    9716.77
  • BTC
    64191.64$

Bitmeyen Gün!...

27 Şubat 2019, Çarşamba 13:22

 

(Sesli Makale)

 

Bir sinema filmi çekin, adı “Bitmeyen Gün” olsun. 28 Şubat'ta vizyona girsin. Çekilen acıları çocuklarımıza izletin, ıstırabımız belgelensin. Dünya zulmü seyretsin ki, kimse seyirci kalmasın!. Hafızalara kazıyın acıları, kimse unutmasın!. Oscar alsın filmimiz!. Zulmün Oscar'ını getirin, hain darbecilerin müzesine koyun... Bir sergi açalım, zulmün mimarlarının kirli emelleriyle. Hatim değil, lanetler okutalım ziyaretçilere. Nöbet beklesin mağdurlar, yaşadıklarını anlatmak için. Canlı olsun şahitler, acıları unutmamak için…

 Dedim… Diyorum… Seneye bugün tekrar diyeceğim… Tâ ki birileri duyuncaya kadar!. Mağduriyetleri giderinceye kadar!. Devlet adına zulüm yapanların yanlarına kâr kalmayıncaya kadar!. Milletin devletine güveni yeniden inşa edilinceye kadar!. Mağdurlar haklarını ve iadei itibarlarını alıncaya kadar!...

 Yüreğimde yanan ateş sönmedi!. Ama gözlerimdeki umut tükenmedi hiç!. Ömür defterinin sayfalarını tek tek çevirirken, adili mutlak olan Allah'a doğru gidiyoruz çünkü. Haklarımızı orada alacağız. Haklılığımızı haykıracağız. Adalet tecelli edecektir. Hain olmadığımız, hırsız olmadığımız, suçlu olmadığımız açıklanacak!. Müslümandık sadece, Müslüman olarak yaşamak istiyorduk. Ülkemizi seviyor, uğruna şehit oluyorduk. Vatanla, bayrakla, milletle, devletle bir sorunumuz yoktu. Tam tersine onlarsız olamazdık!. Asi evlat değildik. Bize niye bunları reva gördüler bilmiyorduk!. Hangi senaryoları oynayacaklardı ki, bizleri böyle harcadılar farkında değildik!...

 Olanlar oldu tarih şahittir. Haklarım alındı, özgürlüğüm  1999 - 2005 arası kısıtlandı. Hayatımla tam altı yıl bedel ödedim. Benim gibileri yüzlerdi, binlerdi. Ödediğimiz bedeller, 2002 yılında bize siyasi iktidar olarak geri döndü. Ufukta beklenen lider, Recep Tayyip ERDOĞAN'DI artık!… Umutlar yeniden yeşermiş, güneş adeta yeniden doğmuştu üzerimize. Günler ayları, aylar yılları kovalarken bugün, o kara günün üzerinden tam 22 yıl geçti…

 Soğuğunu iliklerimize kadar hissettiğimiz Şubat zemherinin yıldönümü bugün…

Bugün güleyim mi!? Ağlayayım mı!?. Bitti diyeyim mi!?. Yoksa hâlâ devam mı ediyor!?...

Derken, “28 Şubat bin yıl sürecek” demeçleri kulaklarımda çınlar!. Tankların sokaklara çıkışı, üniversite kapılarında başları açılan kızlarımız, sakallı birini görünce cin çarpmışa dönmüş devlet memurları, sahnelerde alaşağı edilen başörtülü okul birincilerimiz, başörtülü fotoğraf ile okula kayıt yapamayan kızlarımız, komünizmin propagandasını yapıyormuş gibi takip edilen Cuma hutbelerimiz, okullarda namaz kılan öğrencilerin televizyonlardaki haberleri, irtica söylemleri,  iptal edilen üniversite mezunlarının denklikleri, mağdur edilen binlerce yurtdışı ve Ezher mezunları, uzun saçlı, otogarlarda kafa sallayan sözde zikir yapan elleri sopalı adamlar, Ali Kalkancılar, Müslüm Gündüzler, Fadime Şahinler, daha neler neler aklıma gelir!!!...

 Hatırlarım her şeyi ilk günki gibi!. İleri gitmek isterim omzuma bir el atılır, gidemezsin der gibi!. Yürümek isterim, ayağıma engel takılır gidemezsin der gibi!. Geriye döneyim bari, ışıklar sönmüş, karanlıktır her yer, dönemezsin der gibi!. Kandan gözyaşlarım içime akar, kızıldır rengi. Açarım ellerimi uzatırım semaya… Hani atlatmıştık derim, ne oluyor hâlâ der, Rabbime arzuhal ederim… Atlattık ve çok şey değişti diyorlar. Fakat ben hâlâ mağdurum, aynı yerdeyim, ileri gidemiyorum!.  Adli sicil kaydım var!. Değişen nedir öyleyse!?...

 O GÜN,

Beton bina yapımında yarışmıyorduk!

Mücahitlerimiz müteahhit değillerdi!

Kızlarımız pantolonla gezmiyordu!

Tesettür, saçı kapatmaktan ibaret değildi!

Kadınlar henüz erkekleşmemişti!

Kimse kocasını polise mahkemeye şikâyet etmiyordu!

Babalar, zulüm yasalarıyla, mahkeme kararlarıyla, evlerinden uzaklaştırılmıyorlardı!

Aile cinayetleri bu kadar işlenmiyordu!

Ailemi istemiyorum diyen yedi yaşındaki çocuk yuvaya verilmiyordu!

Anneler çocuğunu doğurup çöp bidonlarına atmıyordu!

Evlat babasını öldürmüyordu!

Kadın kocasını dövmüyordu!

18 yaşına kadar cinsel ilişki serbest, ama evlenmek yasak değildi!

18 yaş altı kadınla evli yüzlerce baba, tecavüz suçlusu olarak cezaevlerinde değildi!

Zina suç olmaktan çıkmamıştı!

Boşanan koca, süresiz nafaka ödemiyordu!

Aile kanunla korunmuyordu, pardon dağıtılmıyordu!

Aile Bakanı yoktu ve Gazi şehir Antep'te bu işin ilk mimarı, İsrail Bayrağını açmıyordu!

Ailede reis vardı, başıboşluk yoktu!

Kadının tek başına beyanı esas ve yeterli değildi!

Savunma hakkı kutsaldı!

KADEM, Kadın ve Demokrasi Derneği yoktu!

Ahlak, edep, haya ve insanlık vardı. Müslümanlar vardı. Kitabevlerimiz, sohbet gecelerimiz, piknik buluşmalarımız, derslerimiz, konferanslarımız, fakirliğimiz, samimiyetimiz, iyi Müslüman olma niyetimiz, iyilikte yarışmamız, iyiliği emretme, kötülükten menetme, yanlışa karşı çıkma, derdimizi anlatma, konuşma ve dile getirme özgürlüğümüz vardı!...

 Soğuk bir kış günüydü, önce sokakta sonra ortada kalmıştık. Soğuğunu doğmamış çocuklarımız bile hissetmiş, demir parmaklıklar arkasında da olsak, içimizde İslamın nurunu, imanın ışığını söndürmemiştik!. Dünya sevgisi bu kadar girmemişti kalplerimize!. Çok zengin değildik. Kapılarımızın önünde özel arabamız yoktu. At arabasıyla da yük taşısak mutluyduk!.

Cehenneme gitmek için bu kadar yarışmıyorduk!. Seçim meydanlarını cihat meydanı gibi görmüyorduk!. Radikallerimiz, henüz parti mücahidi değillerdi! Müteahhit de olmamışlardı!. Oy kullanmayı ret ediyorlardı ama, en azından kadınların eteğinin altına sığınıp siyaset yapmıyorlardı!... Parti liderlerinin sözleri Allah ve Resulünün önüne geçmiyordu!. Kazanımlarımız bizimdi. Ayrı ayrı cemaatler de olsak, hedefimiz aynıydı. Siyonizm'e karşı top yekündük. Tâ ki kapitalizmin kapısında köle oluncaya kadar!... Kapitalin kölesi olunca, o kapıya bekçiliğimiz de başladı. Bunun da bedelini ödemeye başladık. Hem de çok ağır ödüyoruz!. Yaşadığımız gibi inanmıyor, artık inandığımız gibi yaşıyoruz!...

 Bunun adı, 28 Şubat bitmiş oluyor!.

Başörtüsü sorunu kökten hallolmuştu!. Artık başı örtülü olarak istediğimizi yapma özgürlüğüne kavuşmuştuk!. Sokaklarda hopluyor zıplıyor, nargile salonlarında, kafelerde, sokak ortalarında öpüşüyorduk!. Sosyal medya hesaplarında istediğimizi paylaşıyorduk!. Konserlerde erkeklerin omzuna çıkıp, avazımızın çıktığı kadar bağırıyor ve eğleniyorduk!. Etek giymek mi dediniz!? Hangi çağda yaşıyoruz efendim!!!?... Artık başı örtülü, göbeği açık, eğildiklerinde sırtının ortasına kadar görünen, başörtüsü ile omuz arası açık, yırtmaçlı etek değil, yırtık pantolonlu kızlarımız vardı!. Ama olsun, başları örtülü ya!!!... Çünkü biz, başörtüsü sorununu halletmiştik!. Örtüye değil, başı örtülü olarak istediğimizi yapma özgürlüğünü getirmiştik!. Kimse bize bir şey diyemiyordu!. Ne babamız, ne annemiz, ne ağabeyimiz, ne de bir büyüğümüz bize bir şey diyemez artık!...

 O gün, 28 Şubatın mimarlarına denilseydi ki; Bize dokunmayın, yirmi yıl sonra size böyle bir nesil teslim edeceğiz ve bugünlerden bahsetseydik inanmazlardı!. Hadi be oradan! Şeytan bunu beceremez, siz nasıl becereceksiniz derlerdi!?. Ama hem becerdik hem de başarılı olduk!... Biliyorum, şeytan da bizden yaka silkeliyor!. Ben sizin gibi sapık değilim diyordur!. Bir kere Allah'a secde etmedim, lanetlendim. Deli miyim ki sizin bugün yaptıklarınızı yapayım diyordur!...

 Onun için bugün 28 Şubatı yapanlara kızmıyorum. Kızması gerekenler kızmadılarsa, onların yarım işlerinin tamamladılarsa kime kızayım!?. Efendim bu dediklerin hükümetin sorunu mu!?. Evet, bal gibi sorunu!. Hem de birinci derecede iktidarın sorunu ve sorumluluğu!. Bu ülkede yanlış bir şey olduğunda devlet müdahale eder, gerekli tedbirleri alır. Aile elden gidiyor, ar namus kalmadı, anne olacak kadın kalmadı, ortam fuhuş yapan örtülülerle doldu. Fuhuş reklamlarında başörtüsü kullanılıyor!. Kimsenin gözü görmüyor!. Trafiğe de karışmasınlar! Evimizin önüne de karışmasınlar! Bakkala çakala da karışmasınlar! Hırsız evime giriyor, ona da karışmasınlar! Bu ülkede olan her şey bizi ilgilendiriyor. Bizi ilgilendiren her şey devleti, dolayısıyla hükümeti ilgilendirir, sorumluları onlardır!. Kızının örtüsüne, yaşam biçimine karışan babaya devlet karışıyor mu!?. Evet… Eşinin özel hayatına karışan kocaya devlet karışıyor mu!?. Evet… Öğrencisinin terbiyesi için iki kelime eden öğretmene devlet karışıyor mu!?. Evet… Peki o zaman kanunlarla, yasalarla işlenen bu rezaletlere karşı kim sorumludur!?. Biz bu durumda sağlam kalabilir miyiz!?. Doğru bir şeyi ailemize yaptırabilir miyiz!?...

 Nasıl ki toplumsal bazı şeylere yasaklar getiriyorsa devlet, dini, örfü, ahlaki yanlışlara da yasak getirecek ve müdahale edecektir. Diyanet İşleri Başkanlığının görevi sadece namaz kıldırıp cenaze kaldırmak değildir herhalde!. Cumhurbaşkanının işi bunları da görmektir. Ahiretimi ilgilendiren şeyleri görmeyecekler de neyi görecekler!?. Sadece ihalelere girenleri mi görecekler!?.Bu iktidar zenginlerin iktidarı mı!?. Kemalizm'e hamallık yapmak için mi iktidarı destekliyoruz!?. Eeee, sonunda da karşı çıktığınız Kemalistlerin, laiklerin, kapitalistlerin yapamadıklarını hem yasal, hem de fiili olarak yapacaksınız! Sonra da bir şey olduğu zaman, şu CHP var ya şu CHP zihniyeti diyeceksiniz!... CHP zihniyeti bugün yaşadıklarımızı yapmadı, yapamaz da. Bugün ailede, eğitimde, evimde, mahallemde, milli ve manevi değerlerimde yapılan yanlışlar CHP döneminde olsaydı yer yerinden oynardı!... İktidar bugün, yanlışlarını ve yapmadıklarını, CHP ile örtmeye çalışıyor!.

 Bugün, 28 Şubat mağdurlarına kral çıplaktır demek için yazıyorum. 17 yıldır iktidardayız, bir şey yapmadık. Gittikçe kötü olduk. Bugün seçim öncesinde yine naralar atarak, ülkenin beka sorunu var diyoruz. Varsa eğer sorumlusu sizlersiniz o zaman!. Başkası mı bu süreçte ülkeyi yönetti!?. Kimi suçlayacaksınız!?. Yoksa yine CHP mi diyeceksiniz!?. Bu gidişle milleti zorlaya zorlaya CHP'Lİ yapacaksınız, ona yanarım!...

 17 yıllık süre içerisinde iktidar beklentilerime cevap verememiştir. Daha binlerce Ezherli alimin, ilim talebesinin denklik sorununu halledemediler!. Mağduriyetlerini gideremediler!. Tazminat ödemeleri gereken yerde daha iadei itibar yapmadılar!. Başörtüsünü yasalaştırmadılar!. Bugün başka bir hükümet gelse, bir genelge yayımlasa başörtüsü aynı dakika yasaktır!. Diyanet İşleri Başkanlığına bir statü kazandırmadılar!. Avrupa Birliğinden Sorumlu Bakanlık kurdular ama, dinden veya Diyanetten sorumlu bir Bakanlık kurmadılar. Hükümet dini bir konuda Diyanetten görüş alamaz. Çünkü yasal zemini yoktur. Yahu iki tavuk için, üç koyun için tarım Bakanlığından görüş alıyorsunuz da, dünya ve ahiretimizi ilgilendiren konularda neden Diyanetten görüş alamıyorsunuz!?. Onlar sadece devlet memuru olmalı demi!?. Bugün bir müftü, sizin eseriniz olan mini etekli ve pantolonlu vaizelerinize, bayan hocalarınıza kıyafetleriyle ilgili tek kelime söyleyemiyor!. Birileri Saraya ulaşır, yarın soluğu bilmem nerede alırsın, otur oturduğun yerde diyorsa bu iş bitmiştir!...

 28 Şubat devam ediyor. Hem de tatlı tatlı, kazasız belasız, hoş bir şekilde, Müslümanların desteğiyle, Müslümanların iktidarıyla devam ediyor. Bu nedenledir ki iktidar güç kaybına uğruyor. Güçlenmek istedikçe halk destek verdi. Güçlendikçe de halkı ve taleplerini görmediler!. Bizim yaptıklarımız size yeter, siz talepte bulunamazsınız der gibiler!. Artık kim iktidar olursa olsun, bugünden geriye dönüş yoktur. Zaten ilerlemede kaydedemiyoruz. Hâlâ umudu olanlar varsa da, deyiniz ki bir başka bahara!...

 Bizler havamızı aldık. Dostlarımızı sattık. Davamızı unuttuk. Sözde dünyamızı iyi ettik. Kredili dairelerimiz, arabalarımız, fabrikalarımız, işyerlerimiz var!. Bankalara borçluyuz artık Allah'a değil!. Şair der ki:

“Yamadık dünyamızı, yırtarak dinimizden,

Din de gitti, dünya da gitti elimizden”

 Benden daha fazlasını bekleyenler varsa, niye duble yollardan, tünellerden, bilmem neyden bahsetmiyorsun diyorsanız, burası icraatın içinden programı değil. Derdimi anlatmaya çalıştım. Şubat ayıdır, hâlâ üşüyorum, 22 yıldır gören yok!. O dediklerinizi on yedi yıl anlattım ve yazdım. Bundan sonra gerek yok artık!. Onların yerine, zillet ittifakı diyoruz, Bay Kemal diyoruz, CHP diyoruz, diyoruz da diyoruz… Bize ne hacet efendim!?. Her şey güllük gülistanlık!. Artık vatan elden gidiyor, bu seçim en önemli seçim, dinimiz elden gidiyor diyenlerden de değiliz!...

Dedim ya, “Bitmeyen Gün”, akşam olmuyor bir türlü…

Bir gün akşam olur eve dönersem şayet, her şeyi anlatacağım…

 Sitemim var Ak iktidara,

Derdim ne makam, ne de para,

İnlerim ben, sağ yanım yara,

Şubat ayıdır, üşüyorum,

Yaram çok derin kimler sara!?...

 

Fi Emanillah…

 Ebuzer AYDIN

“Ey Kalemim! Bir Gün Doğru Bildiklerini Yazmazsan, Kolumla Beraber Kırar Atarım Seni”