dore okulları
Malatya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.56
  • EURO
    34.93
  • ALTIN
    2439.6
  • BIST
    9716.95
  • BTC
    64652.4$

Bu görevi de, layıkıyla yapacaktır!..

20 Aralık 2021, Pazartesi 10:50
Bu görevi de, layıkıyla yapacaktır!..


Göğsümüzü kabartan hemşerimiz kim?

Kıymetli büyüğüm Yargıtay üyesi olarak memleketimize hizmet edecek!

Yeşilyurt Belediyesi’nin doğrusu ve eksiği nedir?

Malatya Film Festivali kente ne kattı?

CHP’li Ağbaba, festivali nasıl propaganda aracına dönüştürdü?

Taziye çadırları neden yok!

Malatya Valisi Aydın Baruş şiir mi yazmalıydı?

Haftanın karikatüründe ne var?

***

Yıllardır yakinen takip ve takdir ettiğim bir hemşerimiz, tevdi edilen yeni göreviyle göğsümüzü kabarttı. 

Gurur duymamak mümkün değil. 

Beni arayarak “Sevindin mi?” diye sorduğunda “Çok sevindim” diye karşılık verdim kendisine. 

Daha önceki vazifesini, liyakatiyle yerine getirdiği halde,  devlet iradesinin kendisi hakkındaki kararını anlamlandıramamıştım. Metanetini koruduğu için, mahzun oluşumu da ifade edememiştim kendisine. Tevdi edilen yeni vazifesi, “Görev istenilmez, verilir” hakikatinin isabetli bir yansımasıydı.

Bugüne kadar “Görev istenmez verilir” düsturuyla ilgili anlatılan konulara yabancı olmayanların iyi bildiği olayı ve Hadis-i Şerif’ i hatırladım bir anda. Yöneticilik isteyen Abdurrahman bin Semura’ya, Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur: “Sen yöneticilik isteme, böyle bir görevi alırsan onunla baş başa kalırsın. Ama sen istemez de, sana verilirse, Allah’ın desteğini bulursun.” 

Bugüne kadarki görevlerini layıkıyla yerine getirdiğine inandığım ve şahitlik ettiğim kıymetli büyüğüm, Yunus Nadi Kolukısa’dan bahsediyorum. Kendisi, HSK Teftiş Kurulu eski Başkanlığı görevini ifa etmişti. Şimdi ise Yargıtay üyesi olarak memleketimize hizmet edecek. Dirayeti ve engin tecrübesiyle yargı camiasında önemli bir yer edinen kıymetli hemşerimizin, bizleri en güzel şekilde temsil edeceğine inancım tamdır. Rabbim, yar ve yardımcısı olsun. 

ALKIŞI HAK EDİYORLAR, YANLIŞLARI DA VAR!..

Son günlerde yaptığı işler, projeler ve faaliyetleriyle Yeşilyurt Belediyesi, gündemde fazlasıyla yer buluyor. 

Gençlik yatırımları sebebiyle, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan aldıkları ödül, gündemde kalmalarını sağlamıştı. Son günlerdeki yeni bir uygulamayla; ulusal ve yerel basın ile birlikte sosyal medyada da fazlasıyla konuşulur oldular. 

Bir ilçe belediyesinin bu kadar gündeme gelmesinin ne derece doğru olduğunun takdirini belediye yöneticilerine bırakıyorum. 

Üniversite öğrencilerine gıda yardımı oldukça şık ve alkışlanacak bir hareket. Hele ki çarşı-pazardaki fiyatların arttığı bir dönemde, öğrencilere ilaç gibi geleceği kesin. İnşallah, diğer belediyelere örnek olur bu uygulama. 

Yeşilyurt Belediyesi’nin dikkatimi çeken bir başka etkinliği, "Aileyi korumak fethimizdir" faaliyeti. Memur-Sen ile birlikte yürütülen bu faaliyetin ismi kulağa güzel geliyor. Fakat aileyi korumak adına bir eyleme denk gelmek, pek de mümkün olmuyor. Sadece, şiir okumayla, gezmeyle, yemekli etkinlikler yapmayla veya makale yazmayla, ailenin korunacağını düşünmek; olsa olsa hezeyandır. Aileyi korumak için sadece yukarıda saydıklarımı yapmak, beyhude bir çabadan öteye gitmez. 

Aileyi korumanın temelde iki ayağı vardır. Toplumda babayı güçlendirmek ve kadını evde tutabilmektir. Buradan kastım kadınların çalışma hayatında yer almaması değil; kadın çalışıyorsa bile, iş haricindeki zamanını evine ve çocuklarına ayırmasını kastediyorum. Yeşilyurt Belediyesi’nin projesinde yer alan kadınlar, neredeyse evin yolunu unutmuş. Soysal medya hesaplarına bakarsanız, ne demek istediğimi anlarsınız. Neredeyse evine uğramayan kadınlar ile hangi aile kurtulur, neresi fethedilir? Ben bilemedim. Bilen varsa beri gelsin.



FİLM FESTİVALİ, AĞBABA’NIN PROPAGANDA ARACI OLDU

Malatyamızın eski valilerinden Prof. Dr. Ulvi Saran tarafından başlatılan ve 10 yıldır düzenlenen Malatya Film Festivali, geçtiğimiz hafta başladı ve bitti-gitti. Kimin aklında ne kaldı? Şehir ne kazandı? Millet ne kazandı? Bunların cevaplarını herkes kendi penceresinden cevaplar.

Benim gözlemlediğim kadarıyla film festivali, milletin umurunda değil. Küçük bir azınlık dışında kimsenin merak ettiği ve ilgi gösterdiği bir faaliyet değil maalesef.

Gösterime giren filmlerin hemen hemen hepsi birkaç kişi dışında kimse tarafından izlenmedi. Bedava dağıtılan biletlerin çoğu dağıtıcıların elinde kaldı. Açılış ve kapanış töreni hariç hiçbir programda salonlar dolmadı. Eski festivallerde film gösterimlerinde yer bulmak mümkün değilken, bu festivalde yalvar yakar insanlar getirilmeye çalışıldı. 

Antalya ve Adana gibi şehirlerde Büyükşehir Belediyesi tek başına festival yaparken, bizde iki tane merkez ilçe, iki üniversite ve valilik destek sağladı. Böyle olduğu halde bu kadar az katılım sağlanıyorsa, bu işin içinde mutlaka başka bir iş vardır? Festivalin yeniden değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Festivalin açılış ve kapanışında 35 dakikalık ulusal yayın sadece Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan ile bir iki kişinin konuşmayla geçti. Şehrin tanıtımına ne kattı? Bilmiyorum. 

Bu arada festivalin masrafını karşılayan iki merkez ilçe konuşturulmadı. Fakat CHP Milletvekili Veli Ağbaba konuşturuldu. Veli Ağbaba'nın Malatya Eski Valisi Ulvi Saran'ı anması oldukça şık bir hareketti. Fakat sonrasında isimlerini okuyup, kalabalığa alkışlattığı sanatçıların hemen hemen hepsinin; Ak Parti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan karşıtı kişiler olması dikkatlerden kaçmadı. Ak Partili belediyelerin düzenlediği bir festivalde, Ak Parti Genel Başkanına muhalif kişilerin isimlerini okuyup, kalabalığa alkışlatmak marifet mi, yoksa tertipleyenlerin beceriksizliği mi? Bunu da ayrıca sorgulamak gerekir. Bunun dışında aklımda kalan konu yok maalesef. “Hızlı, boş ve gereksiz bir festival oldu” diyebilirim.



YAZIKTIR!.. GÜNAHTIR!..

Malatya’da belediyelerimizin yaptığı en güzel ve en hayırlı işlerden birisi taziye hizmetleridir. Duası bol olan bu hizmet, ne yazık ki koronavirüs salgını sebebiyle akamete uğramış durumda. Havaların soğumasıyla birlikte taziye sahipleri için taziye yeri ciddi ciddi sıkıntı oluyor. İmkanı olanlar taziye işlerini güzel mekanlarda yürütüyor. Sitelerin bazılarında taziye ve özel günler için yer bulunduğundan dolayı sıkıntı olmuyor. Bazı vatandaşlarımız ise köylerden taziye çadırı getirmek zorunda. Buna karşın toplumun büyük kesimi taziyelerini ya soğuk havada sokakta ya da evlerinde misafir kabul etmek zorunda kalıyor.
Salgının başında alınan bir kararla belediyelerin taziyelere çadır vermeleri yasaklanmıştı. Geldiğimiz süreçte, camilerde normal saf düzenine geçilmiş, spor müsabakalarında normalleşme başlamış, toplu taşıma tıklım tıklım dolmuş, okullar açılmış ve eğlence mekanları hizmet vermeye başlamışken, taziye çadırlarının olmaması çok garip. Acısı olan insanımıza bir de böyle bir sıkıntı veriliyor. Yapılacak iş, Valilik’te oturup İl Hıfzıssıhha Kurulu’ndan bir karar çıkarmaktır. 

Hepsi bu kadar basit. 

İster inanın, ister inanmayın; millet bu konudan dolayı büyük sıkıntı içinde. 

Etmeyin... Yazıktır... Günahtır...




ŞİİRİ VALİ BEYE BIRAKALIM!..

1940’lardan sonra ülkenin yönetimini beğenmeyen Yahya Kemal, dostlarıyla birlikte sohbet ederken:
-“Bu iş yanlış oldu!” diyormuş. 
Sözünün devamında ise eklermiş:
-“Memleketin idaresini bana vereceklerdi, şiir yazmayı da İsmet Paşa’ya. O zaman hiç olmazsa, yalnız şiir mahvolurdu.”

Son zamanlarda Malatya Valisi Aydın Baruş’un adını duyunca, bu hikaye aklıma geliyor.

Bugüne kadar Malatya'ya çok büyük valiler gelip görev yaptılar. Son 20 yılda gelen valiler içerisinde Ulvi Saran'ın yeri bir başka. Malatyalıların unutması mümkün değil. Gerçi, onun da valilik yaptığı tek il olan Malatya'yı unutması mümkün değil. Atanmasına vesile olduğu bir iki bürokratın hatalı tercih olması dışında, bugüne kadar eleştirilebilecek çok az yönü olan ender yöneticilerimizden birisidir Ulvi Saran. Şehrin her şeyine hakim olan, valilik makamını layıkıyla dolduran bir şahsiyetti… 

Son günlerde Malatya'da yaşanan onca olay karşısında Malatya'nın mevcut Valisi Aydın Baruş'tan ses-seda çıkmadığını defalarca yazdım. Yazdıklarım sonrasında bazı dostlarım beni arayarak, "Söz konusu kurumlar valiye bağlı değil" diyerek benim yanlış düşündüğümü ifade ettiler. Mesela; Ulvi Saran zamanında bir bürokrat şikayet edilir kendisine. Konuyu araştırıp şikayetin doğru olduğunu öğrenince ilgili bakanı arar ve derhal o bürokratın başka bir ile atanmasını sağlar. Hatta bu konuda ilgili kurumun genel müdürüyle sıkı bir tartışmaya girdiği de söylenir. Belediye başkanlarını toplantıya çağırdığında 54 belediye başkanının hepsi tam kadro toplantıya katılırdı. 

Selam ve dua ile

Fiemanillah