dore okulları
Malatya
27 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.45
  • EURO
    34.82
  • ALTIN
    2438.6
  • BIST
    9915.62
  • BTC
    62840.686$

Doğal felaketle değil, sosyal felaket sonucu ortada kalan orta hasar yaşamlar!

03 Ekim 2023, Salı 14:29
Doğal felaketle değil, sosyal felaket sonucu ortada kalan orta hasar yaşamlar!

6 Şubat'tan bu yana nizamımız, düzenimiz bozuldu, huzurumuz kalmadı. Basında umutsuzluk nedeniyle hayatına kıyanların haberleri yer alıyor. Acaba bütün bunların müsebbibi deprem mi? Ünlü bir âlim ve düşünür olan Bediüzzaman Fatiha suresini tefsir ederken şöyle bir cümle kurmuş: “Kâinattaki nizam ancak hakaik-i nisbiyeden doğmuştur”. Bunun bugün ki sorunumuzla bir ilgisi var mı? Var. Şöyle ki:

Hakaiki-i hakikiye temel nitelikler, hakaik-i nisbiye ise göreceli yani karşılaştırmalı özellikler demektir. “Bir zatın hakaik-i hakikiyesi 7 ise, hakaik-i nisbiyesi 700’dür” diyor aynı eserinde. Yani insan olmanın ortak nitelikleri el, ayak, göz, kulak, kol bacak gibi herkesi tarif eden özelliklerdir. Bu genel ve ortak özellikleri taşımakla diğer canlılardan ayrılarak insan grubuna dâhil oluruz. Fakat insanları birbirinden ayıran yani Ahmet’i Mehmet’ten ayıran, başka bir ifade ile Ahmet’i Ahmet, Mehmet’i Mehmet yapan özellikler ise ortak özelliklerden değil, bir birine kıyasla ortaya çıkan göreceli özelliklerden kaynaklanır. Uzun olmak, yakışıklı olmak, şişman ya da zayıf olmak, bilgili-cahil olmak, sanatkâr veya uzman olmak gibi nitelikler hakaik-i nisbiyedir. Tüm insanların ortak özellikleri kategorik olarak mesela yedi olsa, bireyi ortaya çıkartan özellikler yedi yüzdür. Şimdi buna göre kâinat her insanı birbirinden ayır eden özel niteliklerin hayata yansımasıyla ayakta duruyor, yani yaşam bu sayede bir işbirliği, vazife taksimi halinde ilerliyor. Bu öz niteliklerin kazanılmasında ve gelişmesinde ise eğitimin büyük bir yeri ve önemi var. 

Mesela üniversitenin kapısına gelen eğitilmeye hazır bireylerin dört sene içinde mühendis, doktor, fizikçi, kimyacı, felsefeci olarak diğerlerinden ayrılmalarını eğitim sağlıyor. Fakat yönlendikleri alana liyakati olmayanların başarısız olarak gruptan çıkartılması ve başka bir alana yönlendirmeleri gerekirken, eğitim sistemimiz sayesinde örneğin tıbbı kazanan herkesi eninde sonunda doktor, mühendisliği kazanan herkesi de nihayetinde mühendis olarak mezun ediyorsanız işte kıyamet burada kopmaya başlayacak demektir. 

Biraz daha açalım. Mühendislik Fakültesinde dördüncü sınıfta yer alan 50 öğrencinin hemen hepsini mezun ettiniz. İçinde mühendisliğin tüm gereklerini öğrenen de var, iteleye kakalaya kapıya gelen de var. Fakat diploma verince herkesi eşitlemiş oldunuz. Hepsi piyasaya mühendisim, doktorum diye çıktı. Derdim var diye on uzmana başvursanız hepsinden de farklı şeyler dinliyorsunuz. Deprem bölgesindesiniz eviniz defalarca kontrol edildi, her gelen başka bir şey söyledi. Şaşırdınız değil mi? Şaşırmayın bunu biz sağladık. Hastasınız, doktora gittiniz, birinin verdiği tedavi sizi daha kötü etti, diğerine gittiniz bambaşka şey söyledi. Kızmayın müsebbibi kendimiziz. Bir gün gelip öyle veya böyle mezun ettiğimiz bu kişilerin önüne geleceğimizi hesap etmedik değil mi?

Yöneticilerimiz yaşadığımız felaketi “yönetmek” istedi, mühendisleri, mimarları çağırdı onlara danıştı. Her kafadan bir ses. Mühendislik ilminin bunda bir suçu yok. Birinin yık dediğini öbürü yap diyor. 

Malatya’da Bostanbaşı için söylenmedik şey kalmadı, zemin etüdünde “bilen” değil laboratuvar sonuçları konuşunca “kaysı bahçesi, bostanlık” teorilerimiz çöktü. Bir mühendisin, ağır hasarlı dediği, 100 ailenin yaşadığı yeri dinamitle patlattık bina akordeon gibi yan yattı, dağılmadı adeta lisan-ı haliyle bana nasıl kıydınız dedi. 

Kendisine güçlendirme projesi için başvurduğunuz akademisyenler deprem korkusuyla karar verirken kitabın en ortasından konuşup kendilerini güvenli alana çekmek istiyorlar ya. O güvenli alanı en başta mimar, mühendis öğrenci yetiştirirken oluşturacaktık. Şimdi hiçbir iş ilerlemiyor. Malatya tarumar.

Yönetmeliğe göre ağır hasarlı yıkılacak, az hasarlı tamir edilecek oturulacak. Fakat koca bir alan oluşturan orta hasarlılar ne olacak? Belirsiz. Neden? Çünkü bu olan hakaik-i nisbiyeye bakıyor. Yani 40 yıllık bina da orta hasar, 2 yıllık-7 yıllık bina da. Karot testi zemin testi iyi çıkan da orta hasar, kötü çıkan da. Hal böyleyken hepsini bir çuvala koyup karar vermek, önlem almak mümkün mü? Ne mümkün, ne de doğru. O nedenle ağır hasarlılarla az hasarlılar hayatlarını bir şekilde düzene koyarken evleri orta hasarlı olanlar hala ortada. 

Hülasa nizamın bozulması doğal felaketten değil, insan felaketinden. Bu arada yerel seçimler Malatya’nın kışının yoğun olduğu Şubat- Mart aylarından biri olan Martta. Şimdi bu fasit çemberi kim nasıl kırabilecek, kaderimiz ona bakıyor. 

Yorumlar

  • yorum avatar
    Yılmaz
    04-10-2023 11:49

    Siz ne kadar güzel ne kadar değerli bir insansınız kıymetli hocam. Sizin isminizi hep duymuştum. Bir gün üniversiteye trambüsle yolculuk yapmak için bindiğimde karşı koltukta 'kitap okurken' gördüm sizi. Hem okuyor hem de önemli gördüğünüz yerlerin altını çiziyordunuz özenle. Kitap okumayı çok seven biri olarak o gün yanımda kitap yoktu. Siz satırlar arasında dolaşırken bana 'her zaman yanında kitap olmalı' dediniz hal diliyle. Başarılı akademik yaşamınızın yanında insanlara faydalı olmak adına yazılarınızla da katkı vermeye çalışıyorsunuz. Sizlere çok teşekkür ediyoruz. Söz ile değil de yaşayarak bir şeyleri anlatmanız çok güzel. Allah işinizi rast getirsin. Her ne kadar tanışma fırsatı yakalayamasak da dualarla anıldığınızı da bilmenizi isterim. Umarım depremin yol açtığı hasarın daha da büyümesine yol açan, anlattıklarını yaşamayarak nizam kurmaya çalışan insanlar, sizlerin hal diliyle anlattıklarından ders çıkarabilir. Saygılarımla.

  • yorum avatar
    Bahadır Birbaş
    03-10-2023 19:38

    Kalemine yüreğine sağlık Allah'a emanet ol

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.