dore okulları
Malatya
28 Mart, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.32
  • EURO
    35.12
  • ALTIN
    2295.1
  • BIST
    9047.9
  • BTC
    70873.19$

Durmak yok!..

10 Nisan 2014, Perşembe 05:42

Günümüzden yıllar önce, 28 Şubat denilen karanlık dönemin etkili isimlerinden Çevik Bir, Sincan'da tankların yürütülmesiyle ilgili olarak “Balans ayarı yaptık” demişti. 28 Şubat gibi karanlık bir oluşumla demokrasiye ayar yapmaya çalışanlar “100 yıl devam edecek tarzında bazı açıklamalar da bulunmuşlardı. Ancak dedikleri gibi olmadı, daha 10 yıl bile dolmadan kendilerine bir balans ayarı yapan birini çıkardı bu millet. Memleket o kadar güzel bir şekilde idare edildi ki, siyasi istikrar ekonomik istikrarı, ekonomik istikrar büyümeyi, büyüme de bağımsız bağlantısız güçlü Türkiye'yi getirdi. 

SANDIKTA YAPAMADIKLARINI SOKAKLARDA YAPMAYA ÇALIŞTILAR

Ortadoğu'da hatta dünyada söz sahibi bir Türkiye çıktı ortaya. Güçlü Türkiye, yıllardır üzerine serpilmiş ölü toprağından uyandı. Bu uyanış dünyadaki şer odaklarını da rahatsız etti. Bu rahatsızlıklarını çeşitli vesilelerle göstermeye çalıştılar. Kimi zaman balon haberlerle, kimi zaman siyasi mesajlarla, kimi zaman da demokrasi vurgusu yapılarak sokakları kaşımakla güçlü Türkiye imajını silmeye çalıştılar. Nitekim Gezi Parkı olayları karanlık güçlerin tezgahı olarak aylardır ısıtılıp ısıtılıp servis ediliyor. 30 Mart seçimlerine birkaç gün kala yine Gezi Parkı Olaylarıyla bağlantılı bir meseleyi ortaya çıkardılar. 15 yaşında bir çocuğu canlı iken kullanan bu zihniyet, çocuğun ölümüyle yine sokakları karıştırmaya çalıştılar. Sokaklar karışıkken karşıt görüşte bir genci de vurarak her iki tarafı da birbirine düşman etmeye çalıştılar.

 

GÜÇLÜ TÜRKİYE'Yİ İSTEMEYENLERİN HEDEFİNDE HÜKÜMET VARDI

Söz konusu çocuğun ölümünden öncesinde ise hükümeti yıpratma faaliyetleri kapsamında bazı bakanların çocuklarının karıştığı iddia edilen yolsuzluk dosyalarını patlattılar.

Son bir yıllık süreçte, Gezi Parkı, Dershanelerin kapatılması, yolsuzluk dosyaları ve kasetlerle yapılan yıpratma faaliyetlerini gördük. Her biri ayrı bir yazı konusu olacak bu faaliyetlerin hedefi direkt olarak hükümetti. Dolaylı hedef ise devletin ta kendisiydi. Güçlü Türkiye'yi istemeyenlerin yurt içinde de kullandığı kesimler ve isimler oldu. Güçlü Türkiye'yi yıpratmanın ve çökertmenin en kolay yolu hükümetin kolkola yürüdüğü Cemaati harekete geçirmekti. Devletin kilit noktalarına yerleşmiş adeta devletin içinde ayrı bir devlet konumuna gelmiş Cemaat, kasetlerle, operasyonlarla ve basın yayın organlarıyla Başbakan'a hücuma geçti. Cemaatin dümen suyuna giden bazı partiler de milletin yüzde 50 desteğini almış İktidara “Fırsat bu fırsat” misali saldırıya geçti. Yıllardır birbirlerini yerden yere vuran zıt kutuplardaki partiler bile gizli ittifaklarla anılır oldu. Kaset savaşları ve gelinen yerel seçim ortamı “Tayyipçiler” ve “Anti-Tayyipçiler” şeklinde iki farklı cephe ortaya çıkardı.

Eğer kasetlere inanıyorsan “Anti-Tayyipçi” inanmıyorsan da “Tayyipçi” olarak yafta yapıştırılmana sebep oluyordu. Herhangi bir konuda “Olabilir” demen senin diğer görüşün neferi olduğun anlamına getiriliyordu. Sonuç olarak 30 Mart'ta bir seçim yapıldı ve bitti. Ülkemizin son 1 senede yaşadıklarını birkaç kelamla anlatmamız mümkün değil. Bize ayrılan imkan nispetince olayları özetlemeye çalıştık.

 

SEÇİMİN GALİBİ MİLLİ İRADE…

Şahsen bana göre bu seçimin galibi AK Parti değil, milli iradedir. Memleketimin güzel insanı ülkesine hariçten müdahale istemediği için “Kendi sorunumu kendim hallederim” mesajını vermiştir. Bu seçim şayet yerel değil de genel seçim olsaydı milli iradeyi temsil eden AK Parti yüzde 60'ın üzerinde oy alırdı. Bana göre bu seçim sallantıda olan ekonomik istikrara ve devlet yapısına müdahale etmek isteyenlere “Balans ayarı”dır.

“Dinlerarası diyalog” safsatasıyla yıllardır mücadele etmeye çalışan bir kardeşinizim. İnancım ve imanım gereği dinler arası diyalog ve medeniyetler arası ittifak safsatasıyla sürekli mücadele ettim.(Bu husustaki hassasiyetimi yakından bilenlerden biride Malatya milletvekilimiz sayın Ömer Faruk Öz'dür.)Sayın Başbakanımızın dinler arası diyalog ve medeniyetler arası ittifak söylemlerine mukabil indi ilahide mesuliyetinin zail olması adına tövbe ve istiğfar etmesi gereklidir. Neyse konuyu dağıtmadan Malatya özel seçim değerlendirmesine geçelim.

 

AK PARTİ MALATYA'DA YÜZDE 80'İ BULURDU!

Aslında bu seçimde Malatya milletvekilleri Öznur Çalık ve Mustafa Şahin yüzünden AK Parti Malatya'da istediği oyu alamamıştır. Çünkü Hacı Uğur Polat, Ahmet Çakır ve Selahattin Gürkan gibi adaylar milletin tepkisini çeken insanlardır. Milletin tepkisine rağmen özellikle Öznur Hanımefendi'nin baskılarıyla bu isimler aday yapılmıştır. Bu isimler olmasaydı Malatya'da AK Parti yüzde 80 oranında rey alacak ve Türkiye'de tarih yazacaktı. Dolayısıyla dikkatleri üzerine çekecekti

Buna delilim ise yerelde siyaset yapan AK Partili Başkan adaylarının doğru dürüst bir proje ortaya koyamamalarıdır. Başbakan'ın yaptıklarıyla övünüp durdular. Başbakan'ın gölgesinde siyaset yaptılar. Dolayısıyla bu başarıyı kendilerine almaları ve söylemlerinde kendi şahsiyetlerini şerik tutmaları nankörlükten başka bir şey değildir. Mevcut başkanlardan kendi parti milletvekilleri bile rahatsızdı. Hayat memat meselesi olan bir seçim süreci yaşanmasına rağmen fotoğraf karelerinde hanımağa rolünde hareket eden Öznur Çalık ve Mustafa Şahin'den başka kimse yoktu.

Zamanında AK Partili bir yetkilinin “Ahmet Çakır ancak Darende bölgesinde değerlendirilebilir” sözlerini çok net hatırlıyorum. Bende kendisine katılıyorum. Ahmet Çakır için Büyükşehir Belediye Başkanlığı birkaç numara büyük gelir. Bu arada Hacı Uğur'un da Yeşilyurt'a pek uğurlu geleceğine ihtimal vermiyorum. Bunu zaman gösterecektir. Temennim benim yanılmış olmam yönündedir.

 

MALATYALI “DIŞ MİHRAKLARA HAYIR” DEDİ

Malatyalı milli iradenin hakim olması adına tercihini kullandı. Malatyalı, Malatya'da siyasete şuan için hakim olan mutlu azınlığa önümüzdeki süreçte hesabını soracaktır.

Bu arada bu seçimde mücadele vererek siyaset sahnemize farklı renkler ve güzellikler katarak zengin bir görüntü ortaya koyan diğer parti adaylarına teşekkür ediyorum. Bu seçim yerelden öte veya partiden öte milli irade ve dışmihraklarla mücadele seçimiydi. 28 Şubat sürecini gören halk, aynı olayları misliyle fazla yaşamamak adına “Dış mihraklara hayır” dedi. Yani sizler sürecin dışında kaldınız.

Son sözüm  Durmak yok,Ak pirinçlerin içindeki çakıl taşlarını ayıklamaya devam.

                                                                                                                               MURAD ÇETİN